Hani bazı köy evlerinde, sokak kapısının yanında 2-3 adet sopa / değnek durur. Bunun nedeni bellidir. Özellikle gece vakti konu komşuya gitmek üzere sokağa çıkıldığı zaman muhtemel köpek saldırılarından hane halkının kendisini koruması içindir bu sopalar. Yani Köpekli köyde değnekle gezmek sonuçta savunma amaçlıdır. Söz biraz değiştirilmiş ve Köpeksiz köyde değneksiz dolaşmak haline gelmiş. Bu söz çevrede kendisine ve yaptıklarına engel olacak kimse olmadığı için hiç bir tedbire gerek görmeden istediği gibi hareket eden ve can yakan kimseler için kullanılır.
Gel gelelim bizim konumuz köyde köpek olmamasına rağmen yinede elinde sopayla dolaşanlar. Tabii ki yazıda köyde, köpekte mecazi anlamda kullanılıyor. Aslında köpek tehlikesi bulunmadığı için değneğe gerek olmamasına rağmen yine de etrafa korku salmak için değnek taşırlar bazıları ya. İşte konumuz bu türler.
Çalışanlar; o güne kadar ülkede pek tanınmayan yabancı bir grubun görev yaptıkları kuruluşun tüm hisselerini satın almasını takiben şirketin bir anlamda “ Köpeksiz Köy’ e “ döndüğünü ifade ediyor. Buna rağmen yine de sopayı / değneği elinden bırakmayan bir köy bekçisi var.
Patron olan yabancı yabancılara kim neyi nasıl anlatır bilemem. Bunun sistemli, abartısız ve yalansız bir şekilde anlatmanın basit bir yöntemi vardır mutlak. Öncelikle bu yöntemi belirleyip bunu takiben çalışanların ellerine alacakları değnekleri “köpeksiz köyün” bekçisine karşı savunma aracı olarak kullanmaları sizce yanlış mı olur? İlk tokadı yedikten sonra bir dahaki sefere kimin nereden vuracağını da öngöremeyen bekçi düdüğünü sakin ve ahenkli bir şekilde çalmaya başlayacaktır artık. Kendini korumaya alma güdüsü insanı buna iter. Her ne kadar bizim bekçinin savunma mantığının saldırı ile şekillendiği anlatılıyorsa da, kuvvetten düştüğünü, tartışılabilir hale geldiğini anlamasını takiben çaresiz böyle davranacaktır. Zira saldırı ve tehdit ile insanları sindirme, kaşının üzerinde gözün var gibi nedenlerle insanları köyden uzaklaştırma hakkını arazinin sahibi ortalarda yokken fazlası ile kullanmıştır. Şimdi ise toprağın sahibi bir şekilde uyarılmış ve onu bir anlamda gözlem altına almıştır. Evet; cepheyi genişletip çoğunluğu karşısına alıp savaşmak akıllı işi değil. Herkes neyi nasıl yaparsa ne kaybedeceğini kendisi bilir.
Bu satış öncesi köy arazisinin bir Türk ve bir yabancı ortağı varken her iki ortak köyün ihtiyar heyetinde de birer üye ile temsil ediliyordu. Bu üyeler çalışanları ve yöneticileri tanırlar ve yönetim sisteminde kontrollü bir süzgeç görevi görürlerdi. Dolayısı ile Köpeksiz köyde değnekle veya değneksiz gezme durumu yoktu. Herkes işinde ve gücündeydi.
İlk aşamada yabancılar ile birlikte konuda uzman bir Türk şirketi talip olmuştu köye. Tabii ki bu durum çalışanları yakından ilgilendiren bir konuydu. Ve de herkes soruyor, soruşturuyordu. Tüm bu merakın altında bir husus vardı. O da “ biz ne olacağız“. Bu arada İleri görüşlü ( ? ) birileri nedense konuya taraf olan Türk firmasına karşı büyük bir düşmanlık başlatmıştı. Her fırsatta her yerde bu Türk firmasını kötüler olmuştu. Aslında bu hareket tarzı bazılarına bir şeyler anlatıyordu. Anlayanlar anladı. Bu firmanın her hangi bir şekilde sistemin içerisinde yer alması halinde bu arazide “Değnekle veya değneksiz gezenlere “ yer olmayacağını o herkesten iyi biliyordu. Her ne ise bu Türk Firması ortadan çekildi ve de köyü satın alan yabancı şirket yapabileceği en büyük hatayı yaparak köyün ihtiyar heyetine kendilerini temsil edecek bir gözlemci atamadılar. Ve de bu durumda Köpeksiz köy meydanı “ değnekle gezen’ e” kaldı.
Yanılmıyorsam köyün tüm hisseleri 2015 Ocak ayında yabancıların kontrolüne geçmişti. O gün bu gün birçok insan bekçi tarafından görevden alındı veya köyden uzaklaştırıldı. Eğer tüm bu çirkinlikler 2015 yılbaşından bu yana geçen üç ayda şekillendiyse, tabii ki ilk önce akla köyün köpeksiz kalma süreci ve de elinde değnekle dolaşan kişinin köyü ve çaresiz durumdaki çalışanlarını istismar etmesi gelir.
Belirli aralıklarla ortada dolaşan isimleri alt alta yazıp toplayınca dikkat çekici bir iş gücünün köyden uzaklaştırıldığı görülüyor. Bir yöneticinin emrinde çalışan insanların tümü ile aynı görüşte olmasını beklemek doğru değil. Hele hele birinci derecede aile bir yakınını, işe alması da eğer belirli etik kuralları zedelemiyorlarsa dünya sonu bir konu değil. Belki bunu birçoğumuz yapardık. Ancak tutum ve davranışları ile iş barışını zedeleyen bir yakının koruyucusunun mevcudiyetine rağmen bu istihdamının yaratacağı sorunları kazasız belasız aşması da mümkün değil. Aslında bu durumda olanların öncelikle kendisine ve davranışlarına dikkat etmesi gerekir. Zira hem gençtir hem de sonuca katlanacak olan kendisidir. Civarda bu hafta yeni bir örnek yaşandı. İş yaşamında kimsenin devamlı birinci adam olarak kalması mümkün değil. Kim olursa olsun. Ne kadar torpilli olursa olsun. Ayrılış şeklinin adı anlaşarak istifa vb. ne olursa olsun.
Hiçbir işletmeci bekçisini mutlu edebilmek için böyle operasyonel bir riski hele hele yabancı bir ülkede zinhar üstlenmez. Onlarda tabloyu görmüş ve düşünmeğe başlamıştır mutlak. Çalışanlar şuna inanmalıdırlar ki, işveren tarafından tanınsınlar veya tanınmasınlar, toplulukları her zaman bu durumun yaratıcısından daha önemli ve bir adım öte kıymetlidir. Yeter ki, bu zihniyet onlara iyi ve doğru tanıtılsın ve de yaptığı şeylerden haberdar olsunlar. Bu adım atılmıştır artık.
Bir işletme sistemi içerisinde tepelerdeki bir yöneticinin mülakatı bizzat yapıp, bir insanı altında çalışacağı kimsenin haberi bile olmadan işe alması ve göreve başlatması kendini tek yetkili görmesinden kaynaklanır ve de başka bir deyişle kendini patron saymaktır. Bazıları bunu bir ayrıcalık, üstünlük olduğunu düşünür. Aslında bu tarz net bir acemilik ve hazımsızlık göstergesidir. Bu şekil, istihdamı sağlanan gençler için de kötü bir başlangıç olup o iş yerinde çalıştığı sürece her konuda karşısına çıkartılacak aşılması zor hatta mümkün olmayan bir engeldir. Hele hele tek yetkili ve tek seçici zihniyet o işyerinden ayrıldıktan sonra. ise bu gençler açısından zaten gri olan hava iyice kararacaktır.
İnsanları işten uzaklaştırmanın / çıkartmanın başka ve çirkin ifade ile işten atmanın atmak profesyonel olmayı gerektirdiğini ve bunun işe insan almaktan daha zor bir işlem olduğunu söylüyor uzmanlar.
Çalışanları, tehdit savurmadan, sistemli bir mobbing uygulamadan, medenice işten uzaklaştırabilmek için en azından insan olmak ve insanca davranmayı bilmek gerekir. . İşe alım konusunda kendisini sistemin tek seçicisi yerine koyarak işlem yapan bir insanın profesyonellik gerektiren diğer konuyu insani bir düzenle şekillendirebileceğini düşünebilmek zor ve ondan bunu beklemek hayaldir. Evet; bir; insanın kişililiği ve ne olduğu köpeksiz bir köyde değnekle gezerken anlaşılır.
Evet; bana not yazan bir arkadaşım “ bizler uygun bir iş bulabilecek kapasiteye sahibiz, son çaremiz de budur” diyordu. İnsanın kendisine güvenmesi ne güzel. İnşallah böyle bir arayışa gerek kalmaz. Ancak şuna emin olunuz ki, bekçi bu dönemde kendisini ortaya koymuş olup artık herkes tarafından tanınmaktadır. Ve yarın kendisinin iş araması gerekirse, hiç kimsenin kendisine dönüp bakmayacağına inanabilirsiniz.
Evet, konu ile ilgili yazımızın birinci kısmı bu. Buna dostane bir yazı demeyelim ama gerek aracın sahibi ve gerekse kullananın frene basması için çok az da olsa dikkat çekici olmasını dileyelim. Kimseye nasihat etmek haddim değil. Ancak araç bu gün olduğu üzere böylesine düşüncesiz süratle seyrederken karşıdan gelen ile çarpışma kaçınılmaz olduktan sonra frene basmanın faydası olmayacak, kırılan kırılacak, dökülen dökülecektir. Bu tür çarpışmalarda yalnız bir aracın hasar göreceğini düşünmemek gerekir. Dilerim ki bu konunun devamına gerek kalmasın ve herkes kişisel hesabını yapıp işine daha iyi sarılsın.
Evet; bu mektubun zarfında alıcının adresi yazmıyor. Alacak olan kendini bilir. Mektup onu bulur.
Şunu da hiç unutmamak gerek, ister bekçi olun ister çalışan, ister yönetici olun isterseniz Genel Müdür “Bazı insanlara ikinci sınıf muamele yapmak, size hiçbir şekilde ve hiçbir zaman birinci sınıf bir sonuç kazandırmayacaktır. Tanıdığım kadarı ile hepiniz birinci sınıftınız. Ne oldu böyle? Gelin kendinizi daha fazla düşürmeyin.Aslınıza dönün.
Yorumlar Tüm Yorumlar (155)