Evet; krizi dolu dolu yaşıyoruz. Bir şeyler yapmamız gerekli. Nakit akışı iyi değil. Gelir de hayli düştü. Tensikatı, ne zaman nasıl yapmayı düşünüyoruz. Ama bu arada yapılması gereken en önemli şey Suriye’ye yardım kampanyasını organize etmek ve belki de yılbaşından sonra işten çıkartacağı çalışanlarından bu konuda destek istemek. Tabii ki şirket olarak bunun dışında bu kampanyaya nasıl bir katkı sağladığını bilemiyoruz? Cumhurbaşkanlığı uçağını şirket olarak satın almak ve de ilaveten Hava İş Sendikasına 2017’ de personele maaş artımı yapılmaması için başvurmak. Tabii ilk aklıma gelen, Sendika ile THY Yönetimlerinin bu konuda anlaşmasını takiben, şirket tensikat fikrinden rafa koyacaksa, neden olmasın ki? Bilançodan personel giderine bakın, % 5 ‘ ne eder bir hesaplayın. Bu tutar, yöneticiler dışında kaç personelin ortalama maaşını karşılar, bir de onu hesaplayın bakkal usulü. Çıkan “ adet ” dört haneli olabilir mi? Yani şirketin hedeflediği tensikat miktarına yakın mı demek istedim. Her ne ise elinde gerekli bilgiler olmaz ise bizim Hüsnü Bakkal hesabı en basitinden böyle yapar.
Krizi, kriz yaşanırken krize girmeyen yöneticiler çözümler. Bu kriz alışılagelenin dışında. Hani daha değişik gibi. Ülkemiz savaşta adeta. PKK, FETO ve diğerleri bize cephe almış durumda. Şehitlerimiz içimizi kavuruyor. Turizm dururken sektörü kalbinden vurdu. Turistik tesisler ve Havayolları da belki de son dönemlerin en büyük sarsıntısını yaşıyorlar. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi siyasi açıdan iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı ile aynı görüşte olmayanlar ve zihniyetlerine sempati duymayanlar, sap ile samanı karıştırıyor. Bu gün bir gazetede okudum. Birisi çıkmış ekonomik çöküş yakın, bankalara para yatırmayın türü sözler sarf ederek mevcut krizin boyutlarını genişletecek sözler sarf ediyor. Ekonomist veya finansçı olsa içim yanmayacak. Elki de ne olduğunu ben bilmiyorum. Öyle veya böyle Ülkemiz savaşta. Kriz bizi can evimizden vuruyor. Tasvip edelim veya etmeyelim, içteki siyasi anlaşmazlıkların bu süreçte halledilmesi mümkün değil. Kriz büyürse iktidar değişir mantığı hem geçersiz, hem çirkin, hem de doğru değil. Sn. Cumhurbaşkanımız sürekli “ Birlik ve Beraberlik çağırısında bulunuyor “ Hal böyle kendisi ile aynı görüşteki yöneticiler birlik olmaya çağırdığı insanların ve dünyanın büyük bir bölümünün en saygı değer insanlardan biri olarak olarak gördükleri Atatürk’ün manevi şahsiyetini yıpratma amaçlı teşebbüslerde bulunuyorlar. Geçmiş çarpıtılıyor. Ve de bu insanlara kimse müdahale etmiyor. Hiç Olmaz ise sussak. O da yok maalesef. Nerede birlik? Nerede beraberlik?. Evet; tüm siyasi kuruluşların mensupları ve yöneticileri, Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşları hepimiz aynı gemideyiz. Batarsak birlikte can vereceğiz. Bu durumda bile siyaset yapmaya çalışanları bir kenara kaydedin. Mutlak onların hatırlanması gereken zaman da gelecektir.
Ülke krizde, şirketler ne yapsın diyor bazıları? Bu düşünce de doğru değil.Eğer ülkenin insanları, Devlet Kuruluşları, şirketleri ve halkı doğruyu yaparsalar ülke bu krizden daha çabuk çıkar.Bu açık değil mi? Cumhurbaşkanından, Hükümet Üyelerinden, Milletvekillerine ve de her kademedeki yöneticiler bu uygulamalardan sorumlu değil mi?
KRİZ yÖNETİMİ Ülkenin ve kuruluşların dolayısı ile bu ülkede yaşayanların başına gelmesi muhtemel hem devlet, kurumları ve halkı açısından çok kötü sonuçlanması olası menfi oluşumları önlemeye veya en az zararla atlatılmasına yönelik işlemlerin bir sistem dâhilinde uygulanması şeklinde tarif etmek kanaatimce en doğru yaklaşım.
Hep birlikte izleyelim. Ülkemizi işyerlerimizi yönetenlerin kabiliyetlerini bu süreçte anlayacağız. Zira yöneticilerin kabiliyetleri normal zamanda değil, kriz sürecinde daha iyi anlaşılır.
Evet; kriz aslında hayli sert ve katı mizaçlı bir öğretmen. Önce imtihandan geçiriyor ve sonra öğretiyor. Kriz yöneticiler açısından ne zaman çalışacağı belli olmayan bir öğütme makinesi gibi. Bu dönemde başarılı sonuç alamayan yöneticilerin ömür boyu bu süreçteki hataları ile anılacağı ortada. Eski bir tepe yöneticim vardı. Onun döneminde grev ilan edilmişti. Bu da bir krizdi sonuçta. Kriz sürecindeki tutum ve davranışlarını adım adım izlemiştim. Sanki tepelerde oturan biri değil de bizden biri gibiydi. Üzüntüyü bizimle birlikte yaşıyordu. Her ne ise grev sonlandı. Ve seneler sonra bu yönetici ile aram bir nedenden ötürü bozuldu. Ve de şirketten uzaklaştırıldım. Seneler geçti. Kötüleri unuttum gitti. Ama tepelerin bu sakininin kriz sürecindeki tutum ve davranışları halen aklımda ve bu nedenle kendisine karşı sevgim zedelenmiş olsa bile, duyduğum saygıda bir azalma yok.
Evet; kişilerin yöneticilik kabiliyetleri kriz ve olağanüstü durumlarda sergiledikleri performansla ölçülecektir. Konunun yöneticiler açısından en önemli tarafı ise; işverenlerin, patronların ve Genel Müdürlerin kriz ve acil durum dönemlerinde yöneticilerini bir anlamda sınamalarıdır. İş yaşamında olası birçok hatanın hoş görülmesi hatta unutulması mümkün. Kriz dönemlerinde yapılan hatalar ise kesinlikle unutulmaz. Mutlak hatırlanır. İyisi de, kötüsü de.
Amerika’da yapılan bir araştırma; değişik kriz dönemlerindeki uygulamalarında 2 kez hata yapan yöneticilerin görevden affedildiğini ortaya koymaktadır. Belirtilen ülkedeki sistem, görevden bu nedenle affedilen yöneticinin başka bir kuruluşta görev almasını imkânsız kılarmış
Fortune dergisinin bir araştırması yöneticilerin kriz ve acil duruma yeterince hazırlıklı olmadıklarını ortaya koymuş. Baltaş tarafından yapılan bir araştırmada ise İnsan Kaynakları Yöneticilerinin ancak ve ancak % 2 ‘sinin krizle boğuşmak için bir stratejiye sahip olduğu belirlenmiş. Her ne kadar bu araştırmalar geçmiş tarihlerde yapılmış ise de bu gün için fazla bir şeyin değişmediğini yapılan uygulamaları takip edenler göreceklerdir
Kriz ve acil durum sürecinde Yönetim hali ile merkezileşme temayülünde olup sorunların geçiştirici çözümler, riskli ve fevri kararlar ile aranması sonucunda kurum içi çatışmalarda artış meydana geldiği görülmesi kaçınılmaz.. Her ne kadar tepe yönetim buna müsaade etmeme eğiliminde olacak ise de özellikle büyük şirketlerde bunun pek mümkün olmayacağı açık. Dolayısı ile kriz uygulamaları ile ilgili konularda görüş ifade etme zarureti var ve de “KRAL ÇIPLAK “diyebilecek birilerinin etrafta, özellikle tepe yönetimlerin yakınında bulunması gerekir. Genelde bu yaradılışların şirketlerde bulunması yöneticilerce arzu edilmez ise de bu durumlardaki mevcudiyetlerinin faydası bilinmektedir.
Ummak isterim ki Türk Hava Yolları Yönetimi, hafızanın kişileri yanılttığı noktasından hareketle kriz’in seyrini ilk günden beri not alıyor ve de eski yönetimlerin bu konuda bıraktıkları günlük notları ve yapılan uygulamaları okuyordur. Bu notların eski adı ile Basın ve Halkla İlişkiler ünitesinde bulunmasının gerektiğini biliyorum. Belki de bu günkü yöneticilerin başkalarının fikir ve görüşüne ihtiyaçları yoktur. Ama daha sonra gelecek yönetimlerin 2016 yılı krizinin nasıl atlatıldığına ilişkin olarak bu yönetimin uygulamalarını öğrenmek isteyecektir. Kriz dönemlerinde bunun yapılması gerekir.
Evet; Türk Hava Yolları ve bazı yan kuruluşları tensikat konusunda beklenmedik denilebilecek bir adım atılar. Önce emekliliğine hak kazanmış olanları şirketlerindeki çalışma yaşamını noktalamaya davet ettiler. Arkadan emekliliği cazip hale getiren öneriler sundular çalışanlarına. Biz müspet sayılabilecek bu önerilerin sonuçlarını beklerken gördük ki Do& Co 100’ e yakın “uçan şefi “ daha işten aniden çıkartmış. Yalnız Uzun uçuşlarda görev yapanlar kalmış sistemde. Daha önce de 100 şefin görevden affedildiği düşünüldüğü takdirde işten çıkartılan uçan şef sayısı toplamının 200 ettiği ortada. Tabii ki sonuçta Türk Hava Yollarının ikram hizmetinde servis değişikli anlamına gelen bu uygulamanın hizmet verilen şirketin mutabakatı olmadan yapılması zor. Hele bu şirket Turkısh Do&Co’ nun ortağı ise mutabakat ötesi kesin izni olmadan yapılması mümkün değil. Bu bir varsayım değil kabulü zorunlu olan bir gerçek. Evet, Do& Co’ nun Ortağı ve en büyük müşterisi olan Türk Hava Yolları sektördeki önemli üstünlüklerinin ilk sıralarında yer alan ikram hizmetinin formatının değiştirilmesini göze alarak kendisine hizmet veren şirketin uygulamasını kabul etmesi, istihdamın azaltılması konusun da kendisinin neler yapabileceğini düşündürüyor bana. Aklıma takılan şu ki galiba işler benim düşünebildiğin fevkinde kötü. Her ne ise Ocak 2017 en geç Şubat ayında THY’ nin parka çektiği uçaklar ile ilgili nihai uygulama ve buna bağlı olarak o uçaklarla direk ilintili olarak istihdam ettiği personel hakkında yapmak mecburiyetinde olduğu kadro ayarlamasına karar vermek zorunda. Ve de bu durumda yapılacak olan uygulama ile ilgili olarak Türk Hava Yollarına izafe edilecek bir hata söz konusu olmayacaktır. Hata varsa ki, tabii ki vardır, o da daha önce bu denli fazla uçağın ve personelin alımını, ticaretin olmaz ise olmazı olan “ ihtiyatlı davranmayı “ dikkate almadan alkışlara kanıp, salt büyüme ile ilişkilendiren ve şirketi ve çalışanı böyle bir riske sokan kişilerde.
Yorumlar Tüm Yorumlar (21)