Sertaç Aktan’ın Türkiye'de profesörlük mü yurt dışında garsonluk mu? yazısı, bende değişik duygular yarattı. Üç defa Yurtdışında değişik ülkelerde ev açıp, yaşamış ve üç defa da çalıştığım o ülkelerde kalma teklifi almış ve hepsini de reddetmiş birisi olarak, geçmiş ile günümüzü değerlendirip, günümüzü geçmiş ile karşılaştırıp kıyaslamama neden oldu.
“Türkiye'nin en çok konuştuğu konulardan biri de yurtdışına gerçekleşen ve hızla artan beyin göçü. TÜİK verilerine göre 2017 yılında Türkiye'yi terk eden genç ve eğitimli insan sayısı 250 binin üzerinde.”
Yurt dışına ancak yüksek eğitim için gidilirdi ve gidenlerin daha dönmeden bir şirkette yerlerinin hazır olduğunu duyardık.
"Sanki Ortaçağ'dayız feodal bir beylik var, biz de onun içindeki tarım işçisiyiz ve sadece ölmemek ve cezalandırılmamak için karın tokluğuna çalışıyoruz"
Nereye gitsek, yaşamak için çalışacağız. Sorun çalışmakta değil. Sorun, çalışanın 24 saat işverenin emrinde olma sorunu. ePosta, gezginTelefon, mesaj ve benzeri ulaşım ile birilerinin kesintisiz emrinde olmak.
“Yani maddi memnuniyetsizlik yoktu, daha doğrusu asıl sebep o değildi. Şirketteki atmosfer de kötü değildi. Tam tersine şirket, bizim gibi insanların belli bir medeni seviyede ilişkide olduğu kurtarılmış bölge gibiydi. Ama kampüsten çıkıp metrobüse bindiğiniz anda ülkenin gerçeği ile yüzleşiyorsunuz. Dışarıda gördüğünüz muameleler, insan ilişkileri tam bir şok yaşıyorsunuz. O dönemlerde cebimde çok az bir para olan bir öğrenci olmama rağmen daha çok sosyal etkinliğe gittiğimden, daha çok dışarı çıktığımdan bahsediyorum ancak yıllar geçtikçe bana hitap eden etkinlik türleri, mekanlar azalmış, konserler festivaller azalmış ve azaldıkça da daha pahallı hale gelmiş."
Para kazanmak bir gayret gerektiriyor, bir çaba ve hatta bazen bir yarış. Harcamak ise, temel gereksinimler ile bağlantılı. Lisede gazete satın almaya başlamıştık kendimize. Eve alınan gazeteyi beğenmiyorduk. Kitap almak için büyük bir bütçe ayırmıştık gelirimize oranla. Hiçbir tiyatro eserini kaçırmamaya, söyleşilerde bulunmaya, sergileri gezmeye, Cumartesi Konserlerinde CSO’da yerimizi rahmetli İnönü’den önce almaya dikkat eder, Büyük Tiyatro’da verilen prömiyer ve galalara smokin giyerek giderdik. Bunları gösteriş olsun diye değil, “paylaşmak” kavramının verdiği huzuru tatmak ve ruhumuzu doyurmak için seve seve yapar koşa koşa giderdik. Sanat ile yaşar, sanatçı olmaya gayret ederdik.
"Son 10 senedir devamlı eğitimli insanlar gelmeye başlamış. Özellikle bu son 4-5 yıldır gelenlere 'White Turk' yani Beyaz Türk diyorlar, onları eğitimsiz Türklerden ayırmak için bu tabiri burada kullanıyorlar."
Seneler boyunca yurt dışında bana hep sordular hangi millettensin diye. Alman’a Alman, Fransız’a Fransız, İtalyan’a İtalyan dediler de bana Türk diyen hiç çıkmamıştı. Hatta Türk olduğumu söyleyince “kandırma bizi” diyen de çok olmuştu. 1950’nin sonları ve 60’larda gönderilen Türk işçimizin oralarda kendi başına sahipsiz bırakılması sonucu oluşan Türk İşçisi görüntüsü çok uzun süre boyunca öyle kaldı.
"Akademisyenlerin ve öğrencilerin hapsedildiği, üniversite kültürünün anlaşılmadığı, yabancı dil eğitiminin gerekli bulunmadığı ve evrim konusunda bildiri sunmanın, eğitim ve araştırmaların yasaklandığı bir ortamda istenildiği kadar teşvik verilsin, liyakat sorunu varken insanlar gitmeye devam edeceklerdir."
Üniversitelerimiz fakültelerinde;
Hava Lojistiği
Havacılık ve Uzay Mühendisliği
Havacılık Yer Hizmetleri Yönetimi
Havacılık Yönetimi
Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri
Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği
Uçak Teknolojisi
Uçak Elektrik-Elektronik
Uçak Gövde-Motor
Uçak Mühendisliği
Uçak ve Uzay Mühendisliği
Uçuş Harekat Yöneticiliği
Pilotaj
bölümlerinin Ön Lisans seviyesine 10.459 ve Lisans seviyesine de 4.346 öğrenci alacak.
Toplam senelik 14.805 öğrenci.
Ülkemizde halen
HAVAYOLU İŞLETMELERİ, 12
ACT 5, AtlasJet 24, BoraJet 3, Corendon 10, Hürkuş 7, İHY 7, MNG 7, OnurAir 24, Pegasus 66, SunExspress 52, Tailwind 5, THY 304 ve ULS 3 uçak.
HAVATAKSİ İŞLETMELERİ, 42
GENEL HAVACILIK İŞLETMELERİ, 81
BALON İŞLETMELERİ de 25 adet olarak kayıtlı.
Belli ki bu sayıdaki öğrenci, bu sınırlı sanayi için abartılı. Üstelik havacılık, “İngilizce Bilme” şartı olan bir sanayi. Hoş, “Ditching” ve eğitimi var iken bile hala yasal olarak hostes olmak için yüzme bilme şartı yok ülkemizde.
YÖK ile SHGM birbirlerinin lisanslarını tanımamaya devam ederken, bizler hala her tür teknik ve yazılım hizmetlerini dışarıdan alırken, bunca öğrenciyi ne amaçla yetiştirdik anlaması zor diyoruz. Ayrıca Yeni İstanbul Havalimanı için;
-TyssenKrupp yolcu uçak bindirme köprülerini üretecek.
-Siemens Türkiye, Enerji Yönetim Sistemi (SCADA) altyapısı, orta gerilim pano tedariki, pist aydınlatma kontrol odası alçak gerilim sistemi ve yangın algılama sistemlerinin kurulumunu yürütüyor.
-Vanderlande Industries, 200 milyon yolcu kapasitesi ile hizmet verecek 3. Havalimanı projesinde bagaj taşıma sistemlerini kurdu.
-Cisco Digital Ağ Mimarisi (DNA) ve NETAŞ ile Veri Merkezi Bulut Otomasyon Sistemleri, data akışını kontrol edecek.
-Boeing, Total Airport and Airspace Modeler (TAAM) ilişkin çözümlerini paylaşacak. Yeni İstanbul Havalimanı hava sahası tasarımının, havalimanı optimizasyon program ve operasyonel hazırlık planının geliştirilmesini destekleyecek.
-Seul Incheon Uluslararası Havalimanı İşletmesi ve Kopenhag Uluslararası Havalimanları, Operasyon Danışmanlık Hizmeti verecek.
-Accipiter Radar Technologies Inc., Türkiye'nin en prestijli Yeni İstanbul Havalimanı için geliştirdiği en son teknoloji ürünü patentli 3D Total Coverage® Avian radar sistemini, geliştiricileri ve işletmecileri İstanbul Havalimanı için kuruyor.
-Saab, uçak yer yönlendirme, hava sahası zemin aydınlatma kontrolü ve izleme, elektronik uçuş şeritleri, çok sayıda çok algılı ve beş SR-3 Yüzey Hareketi içeren eksiksiz bir İleri - Yüzey Hareket Yönlendirme ve Kontrol Sistemi (A-SGMCS) Radarları kuruyor.
Havacılığın her hangi bir yan sanayii için plan yapmadık. Aslında hiçbir sanayii için yerli üretim atılımında bulunmadık. Tek hatırladığım THY, Türk Hava Yolları Teknik AŞ ve Kibar Holding'in Güney Koreli Hanil E-HWA ile mevcut iş birliğinin bir iştiraki olan Assan Hanil ortaklığında kurulan "Uçak Koltuk Üretimi Sanayii ve Ticaret AŞ" (Turkish Seats Industries - TSI).
Üretim yerine tüketimi seçtik.
07 Aralık 2016 tarihinde yayınlanan PISA 2015 sonuçlarına göre Türkiye, bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında kalarak, 2003 yılı gerisine düşmüştü.
Şimdilerde ucundan azıcık hissediyoruz sonuçlarını.
Sokak röportajında soruyorlardı “Beyin göçü” ne demek diye.
Sahi, seyretmiş miydiniz?
Yorumlar