Mağlup olmuş insanların mazeretlerini kimse dinlemez… Ne mazeretlerini, ne çektiği acıları, ne hayal kırıklıklarını, hatta ne de özürlerini. Ve de çok bahane üretenlerin başka bir şey ürettikleri görülmemiştir. Yazının özeti budur.
Herkesin yapmak istemediği bir şey olduğunda veya bir hata yaptığı zaman iyi kötü bir mazereti vardır. Başarısızlar mazeret, açıklama, özür ve bahane üretirler, başarılılar ise sonuç. Güveni kaybetmenin hiçbir mazereti olamaz, zaten güveni kaybettikten sonra ki mazerette hiç işe yaramaz.
Evet, bir iş adamı 4 dostu ile birlikte özel jeti ile Pazar günü Sudana gitmeğe karar verse Cumartesi günü yerel otoritelere müracaat edip permi, slot vb. gerekli tüm işlemleri, izinleri alıp Pazar günü uçağı söz konusu ülkenin Hartum Havalimanına teker koyabilir.
Tabii ki bunda ne var, dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde uygulama aynıdır diyeceksiniz, belki bir iki Afrika ülkesi dışında. O da belki. İyi de tüm ülkelerde uygulama aynı olsa ben neden bu yazıyı yazayım, en azından yazıma bu girizgâhı neden yapayım ki.
Eğer bir iş adamı 4 dostu ile birlikte özel jeti ile Pazar günü ülkemize örneğin İstanbul’a gelmek istese ve de Cumartesi günü yerel otoritelerimize müracaat ederek gerekli izinleri alıp Pazar günü uçağı ilk kez İstanbul Havalimanına teker koyabilir mi? Hayır. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinde hafta sonlarında bu işlemi yapacak bir merci yok. Her yer kapalı. Kapı duvar. Şu andaki uygulama böyle .( Geçmişte bu yetki aslında AIP’ ye göre FIC’ da varsa da anlaşılamaz bir nedenle yetki alınmıştır)
Buda yetmezmiş gibi Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüz Genel Müdür V. Prof. Dr. Kemal YÜKSEK imzası ileE-36738619-500-9877 sayılı ve Yabancı İş jetleri konulu bir talimat yayınladı.
Türkçesi şu. Uçağınız sizi örneğin İstanbul’a getirecek. Siz indikten sonra tekrar havalanıp Sivil Havacılık tarafından belirlenmiş olan Havalimanlarından birine giderek park edecek Uçak ekibi orada konaklayarak sizi bekleyecek ve iki gün sonra o havalimanından kalkış yapacak ve sizi almak üzere İstanbul’ a uçacak. Bunun nedeni Havalimanlarımızda iş jetleri için park sahası bulunmaması. SHGM’ nün yıllık değerlendirme raporuna bakıldığı takdirde 2020’ de uçak trafiğinde % 45 oranında azalma olduğu bilgisi yer alıyor. 2021’ in 7 nci ayındayız. Bu günden
Sonra trafiğin ne kadar toparlanabileceği ise belli değil. Ve de Örneğin dünyanın en büyük havalimanları listesinde ilk sıralarda yeri bulunan havalimanını da bünyesinde barındıran İstanbul’umuzun 3 Havalimanında bu küçük jetler için park yeri yok. Zaman zaman hakiki sıralamayı unutup dünyanın en büyük Havalimanını yaptık diye övünüyoruz. Ancak Özel Havacılık Terminallerindeki hangarlarda + ödeme yaparak uçağınıza park yeri yer bulabilirsiniz. Bu da ayrı bir konu.
Avrupa’da Pandemi öncesi hava trafiğine dönmek 2029’u bulabilir. Her şey her an değişirken 2021 için tahmin yapabilmek çok zor. Turizm Günlüğü, IATA, bugüne kadar yapılan rezervasyonlara ilişkin verilerin, havacılık endüstrisi için 2021 yılının “beklentilerden kötü” geçeceğini gösterdiği uyarısı yaptı. Bu başlıkları benim sıralamama gerek yok. İnternetten bulabilirsiniz. Hal böyle iken Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüz Hava limanlarımızda yer bulunmadığını söylüyor. Kaldı ki Havalimanlarımızdaki park durumu ilgili konunun Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğünün uhdesinde bulunduğuna ilişkin bir bilgim var. ( 06.07.2021 )
Her ne ise iki hava limanında görev yapan iki arkadaşımı aradım. Havalimanının en yoğun gün ve saatinde boş uçak park yeri olup olmadığını sordum. Cevaplamadılar ancak ikişer resim gönderdiler.
Türkiye’ de bir anda çok şey değişiyor. Bakıyorsun bir Genel Müdür bütün azameti ile bir genelde yayınlıyor. Gereği için de bilmem kaç kuruluşa dağıtımı yapılıyor. Şu yasak bu yasak. Ertesi gün başka bir genelge geliyor. Çıkış yeri aynı kuruluş. Makam aynı makam. İmza aynı imza. Hafiften bir çark. Sözüm ona fazla belli etmeden geri atılan bir adım. Türkiye’miz maalesef böyle. Siyasilerimizde, bürokratlarımızda. Üzüm üzüme baka baka kararır derler ya. İşte o hesap. Devlet Kuruluşlarına güven neden azaldı? Artık bunu kimse kimseye sormuyor bile. Evet; E-367386109-500-11019 sayılı ikinci talimat yazısı ise aşağıda.
Evet; gelen ikinci talimat yukarıda. Yazıya başlarken tek genelge vardı. İki gün sonra ikincisi geldi. Tabi ki yazının gidişatı değişti. Bu ikinci yazı gelince insan acaba bu düzenlemeyi yerli taşıyıcılardan birilerini bir kaçını korumak amacı ile mı yapıldığını düşünmeden edemiyor. Dünyanın her ülkesinde korumacılık adına yapılan bu tür düzenlemeler mevcut. Ancak her zamanki gibi bizimkiler havalimanlarımızda yer yok diyerek uygulamaya neden olan bahanenin / mazeretin gözünü çıkartmışlar.
Rakipler için potansiyel tehlike olan bir yönetici THY’ den ayrıldıktan sonra nasıl kontrol altına alınır?
Bazı çakma yöneticiler, burada her şey benim kontrolüm altında. Haberim olmadan buradan kuş bile uçamaz diye övünürler. Hatta ve hatta benim her ünitede bir adamım var, her şeyi anında haber alırım diye bunu gururla ifade eden bir üst yönetici bile tanıdım. Bunu yaşadım.
Her şeyi, herkesi kontrol altında tutma ihtiyacı duymak korkunun ve güven duygusundan yoksun olmanın bir göstergesi. Bu davranışın hiçbir kimseye aradığı güvenliği vermediği de bir gerçek. Atılan her adımda daha çok kontrol etme isteği çıkar ortaya. Bir başka deyişle, o kişi odağını yanlış hedefe yönlendirir ve kaynaklarını ve zamanını boşa harcar. Sonuç: süreç genelde korkulan o hususla ilgili düşünceler neyse onun insanın başına gelmesiyle ve yaşanmasıyla sonuçlanır.
Yazının başlığını okuyunca iktidar partisi mensubu bir iki kişiyi düşünüp konunun siyaset ile ilgili olduğunu düşünebilirsiniz. Değil. Anlatımım yalnız kendi yaşamımdan iki kesit. Ha benzer uygulamaları normal veya siyasi yaşamda da görüyoruz derseniz ona bir şey diyemem. Mümkündür. Yorumunuza bağlı.
Türk Hava Yollarının 3. kuruluşlara Yer Hizmeti satma izni ( ruhsatı) almasını takiben şirketten uzaklaştırıldım. ( Bu kovuldum demenin daha kibar ifadesi oluyor). Bu konuyu iş edinmiştim. Artık yeni bir sayfa açılıyordu yaşamımda. Çalışma hayatımın hiçbir kesiminde Memur kelimesi ile kendimi yan yana koyamamış ve ona uygun hareket edememiştim. İşin kötüsü başkaları, özellikle sivil havacılık sisteminde olup bana kuruluşlarında iş verebilecek düzeyde olan patron ve yöneticileri de böyle düşünüyorlardı. Potansiyel bir tehlikeydim. Tabii ki tüm yöneticiler gibi beraber çalıştığım arkadaşlarım arasında beni de sevmeyen insanlar vardı. İnsan astları ile de anlaşamayabilir. Bu gün aklımda kalan anlaşamadığım bir tek astım var. Zihnime kazınmış. Onunla bile bu gün görüşüyorum. Ne biçim bir memuriyetse üstlerimle de onlar görevden ayrılmadan önce hiç anlaşamadım desem yeri var. Ve de o sistemin tepesindekiler bana iş verecek. Zor iş.
Kısa bir süre sonra THY’ den uzaklaştırılmamda katkısı olan patronlardan biri beni görüşmeğe davet etti. Arada bir de olsa görüştüğüm, sektörle ilgili sohbet ettiğim biriydi. Gittim. Bizimle çalış dediler. Sordum, nasıl olacak bu iş. THY’ deki son görevimde yaptığım işlerin tümü şirketinizin aleyhindeydi. Bunu insanlara nasıl anlatırım. Patronun cevabı futbol ile ilgiliydi. Transfer olup başka takımın formasını giyen futbolcuydu verilen örnek. Siz profesyonelsiniz Çetin Bey demişti patron.
Her ne ise göreve başladım. Baktım ki çalışan sistemin içerisinde bana pek ihtiyaçları da yoktu. İlk günlerimdi. Bir hanım arkadaşım, Çetin bey THY Yönetimine ve Özelleştirme İdaresine sizinle ilgili yazılan şikâyet mektupları görevden alınmanıza ilişkin talep bu daktiloda yazılmıştı dedi. Güler misin ağlar mısın? Daha sonra o daktiloda epeyce yazı yazdım. Odama koydular o daktiloyu. IBM Selectrik markaydı yanılmıyorsam.
O daktilo standart yazışmalar dışında benim için neler söylemişti. Ortak hareket ettikleri hükumete yakın ve THY nin yaptığı işten maddi zarara uğrayacağı açık olan bir iş adamının imzası ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığına 24. 12.2001 tarihinde gönderilen yazı ( diğer kuruluşun daktilosu ile tape edilmiştir ) şöyledir. “ Bizim inancımız bu yanlış tasarruf THY’ de görevli, bu faaliyetten sorumlu bir yöneticinin kamunun kaynaklarını kullanarak kendisine yeni bir çiftlik yaratmak istemesi ve bu yöneticinin yanlış manipülatif bilgi aktarımlarının yönetim kademesini yanıltmasından kaynaklanmaktadır. THY’ de görevli bir iki kişinin kişisel hırslarının tatmin edilmesi amacı ile gerçekleştirilen ve özelleştirmeğe ağır bir darbe indirecek bu tasarrufa engel olmanız tarihi bir sorumluluktur. Ve bu sorumluluğun gereğini yerine getireceğinize içtenlikle inanmaktayız “Evet,
Sorumluluğun gereği yerine getirilmiş ve Çetin Özbey şirketten uzaklaştırılmıştır. Aslında işten uzaklaştırılma şekli THY tarafından yapılanların doğru, bu yazılardaki ifadelerin doğru olmadığını net bir şekilde göstermekte ise de, oralara girmeğe gerek yok. Konumuz bu değil.
Konumuz kendisi ile ilgili yukarıda yer alan düşüncelere ve THY lehine kendilerinin ise aleyhlerinde yaptıklarına rağmen bu adamı neden ekiplerine kattılar dersiniz? Başlıktaki söz hatalı değil. Ve de karar siz okurların.
Her ne ise uzun bir süre çalıştım o şirkette. Yine memuriyet yapamadım. Baş üstüne, tabii efendim demeyi yine beceremedim. Patronlar beni yine benimsemedi. Ben onları da sevmiştim oysaki. Onlar demek çalıştığım şirket demekti. Ve ben de gelişmiş bir aidiyet duygusu var.
Verilen işi kendi düşünceme uygun, kendime yakıştırdığım şekilde yaptım. Orman Yangınına gagası ile bir damla su taşıyan serçe misali. Ne kadar etkili oldunuz derseniz işte o kadar. Değişik bir yönetim anlayışı ile yaşayan yöneticilere, o güne kadar görmediğim değişik karakterli çalışanlara muhatap olduğum çok değişik bir dönemdi yaşadığım. Yine de bana ödenen maaşın karşılığını damla damla ödediğime eminim. Etrafım bunu anladı mı? Faydalı oldum mu? Bilmiyorum. Emin de değilim. Uzun süre bana iyi ki varsınız masalını anlatan insanlar da aramadığına göre.
Ben bu konuda yanılabilir miyim? Mümkündür. Hava Yollarında çalıştığım sürece böyle bir şeyi yine yaşamıştım. Hem de çalışırken. Beceri ve tecrübemde ötürü mü yaşadım bunları? Pek zannetmiyorum. Sizin aklınıza başka bir neden gelirse bu kadar sene sonra bile olsa öğrenirsem sevinirim.
Bu gün ÇELEBİ ile ilgili neden yazmıyorum?
Neden Çelebi ile ilgili yazmıyorsunuz diye soran arkadaşım. VPN kullandığınız için tabii ki sizi tanımıyorum. İlginizin nedenini de bilmiyorum. Evet, haklısınız Çelebi benimle aynı günlerde işten ayrılan arkadaşlarımıza ve de tabii bana da yemek vermişti. Hepimize güle güle dediler. Güzel bir toplantıydı. Doğrudur bu açıdan şekil şartı yerine getirilmişti. Evet, Çelebi ile ilgili yazamıyorum. Maalesef onlarla görüşemiyorum da. Ancak bunun kabahati Çelebi de veya patronlarında değil. Onların altında yer alanlar da benim için önemli değil. Her yaştaki insan hata yapıyor. Tıpkı benim yaptığım gibi. Çelebiden ayrıldıktan sonra bayağı bir hata yaptım. Belki de o hatayı yapmış olmam sonraları daha büyüğünü yapmama engel oldu. Anlayacağınız görüşmeyen ben değilim. Can bey bir tarafa Canan Hanım benim için daha önemliydi. Halen de öyledir. Bu tür bir hata yaptıktan sonra özür dileyip ilişkilerin eskisi gibi olmasını beklemek te doğru değil. Üzerinden hayli zaman geçti ama halen üzgünüm. Keşke kendinize bir pay çıkartıp benzeri hatalar yapmamanız için size anlatabilseydim. Başkalarının hatasını sık sık ifade ettiğim gibi kendi yanlışımı da ifade etmem gerek. Bunu biliyorum ve bundan çekinmem. Ancak bu konu geneli ilgilendiren bir husus değil. Hata bende. Bu kadarı yeterlidir umarım.
Yorumlar