Dün bir gazetenin ekinde, tanınmış bir profesörümüz kendisine 4 önemli depresyon nedenine ilişkin soru yöneltmiş ve de soruları yine kendisi cevaplamıştı. Sorular; Vitamin noksanlığı depresyona sokar mı? Hormon dengesizliği depresyon yapar mı? Omega 3 eksikliği depresyonu tetikler mi? Uygusuzluk depresyona yol açar mı? Saygıdeğer profesörümüzün bu sorulara verdiği cevaplar hepsi, yapar, tetikler, açar, tetiklemesi mümkün şeklindeydi. Bu yaklaşım aklıma konuyu yeniden işlemeyi getirdi. Zira ben ülkemizde bu hastalığın daha ön planda olan nedenlerinin mevcut olduğunu düşünüyor ve bu düşüncemin doğru olduğuna inanıyorum. Sektörümüzde ise Stres ve depresyonun uzmanlarca sayılan tüm nedenlerine ilaveten kendisine özgü nedenlerinin olduğu da açık.
Sektörümüzün bazı şirketlerinde görev yapan insanların sıkıntıları biliniyor. İş yerinde belirli sorunları var. Aldıkları ücretin yetersizliği ve geçim sıkıntısı onları sarsıyor. Yönetimsel sorunlarla boğuşarak, çeşitli acaba’lar yaşarken moral çöküntüsü içinde bulundukları bir gerçek. Neticeten çalışanların büyük bir bölümü gibi bizimkiler de neye sıkılacaklarını ve neye üzülecekleri şaşırmış durumdalar. Tüm bu gerginliğin bir adım ötesi yıpratıcı bir stres ve depresyon.
Dört, beş sene önce bir yazı yazmıştım. Başlığı “ HAVALİMANLARI ÇALIŞANLARININ ÇOĞU NEDEN DEPRESYONLA BOĞUŞUYOR? “ O günden bu güne ne değişti. Çalışanların ( +) hanesine kaydedebileceğimiz neler yaşandı iş yerlerimizde? Benim görüşüme göre değerlendirmenin (+) hanesine o tarihten beri bir müspet not düşülemedi. Başka bir deyişle o günden bu güne değişen, düzelen bir şey yok. Daha kötüye giden, çalışanı daha çok geren şeyler var mı? Evet, var.
Eski yazımdan bir alıntı.” İşçi, memur, ayırımı yapmadan bütçedeki gelir gideri karşılamıyorsa, terfi, tayin ve çalışanlarla ilgili tüm işlemde torpil ve haksızlık diz boyu olup bu durum sizi fazlası ile üzüyorsa, sektörünüzde en düşük maaşla istihdam edilen çalışanlarındansanız, mevcut gelirinizle sosyal yaşamın şartlarına uyabilmek mümkün değilse işiniz zor demektir. Çalışma programı uygulamaları size, sosyal yaşamın en ilkel kurallarına uyabilme ve hatta insan vücudunun normal beklentisi olan istirahat edebilme imkânını bile tam olarak tanımıyorsa depresyona bir adım daha yaklaştığınız ortada. Çalıştığınız şirketin sizi yalnız bir gider kapısı olarak gördüğünü düşünüyorsanız, başka bir deyişle şirket çalışanlarını önemsemiyorsa, size güvenilmediğini hissediyorsanız ve sizlerde üstlerinize güvenmiyor / güvenemiyorsanız, yarınınızdan kuşku duymanızdan daha normal ne olabilir ki? Ve de sürekli olarak veya sıklıkla iş akdinizin işveren veya en saygın vekili tarafından ne zaman ve ne şekilde sonlandırılacağını düşünüyorsanız, şirketinizde tasarruf denince akla ilk önce istihdamı azaltmak ve maaşları artırmamak / gerektiğinden az artırmak geliyorsa geceleri rahat uyumak mümkün değil tabii ki. Görev yaptığınız şirkette iletişim sorunu yaşıyorsanız, üstleriniz takım tutar gibi patronların gözünün içine bakarak en olmayacak şeylerin doğruluğunu ve esasen şirketin çalışanları ile birlikte bir aile olduğunu savunuyorsa, bu ve diğer sıkıntıların etkisi ile aynaya bakıp kendi kendinize konuşmanız olası. Evet; bu durumda depresyon denilen illet sizden fazla uzakta değildir.
Biraz abartımı bilemiyorum. Tüm bunların yaşandığı bir şirket yoktur herhalde. Ne dersiniz, varmadır ki ( ? ) Her ne ise yazının giriş bölümündeki Profesörümüzün bulgularını da yaşadıklarınızla birleştirirseniz durumunuzun vaziyetinin parlak olmadığını düşünmek zor değil.
Gelelim bana göre konunun en önemli bölüme. Her gün artan bu derin çiziklerin verdiği gerginliği iş çıkışında eve taşımamak gerek. Bu yapabilmek çok zor, ama kesinlikle yapmaya mecburuz. Ev huzursuzluğunun bunların hiç birine benzemeyeceği ile ilgili olarak bir şeyler söylemenin ve bunu örneklemenin yersiz olacağını düşünüyorum.
Evet; işte Sivil Havacılık Sektörünün çalışma şartları personelin benliğini böyle hırpalıyor.
Vücut sistemine işteki tüm olumsuzlukların üzerine ev gerginliğinin ilave edilmesinin sonuçlarına dayanabilmesi inanılmaz zor olup bu durumun, insanı ayakta tutan mekanizmayı bayağı yıpratacaktır. Bu zorlanmanın doğal sonucu depresyondur. Belki de majör depresyon sizi bekliyor olacaktır.
Aslında bahis konusu ettiğimiz depresyon bir hastalık. İnsanlar bunu etraflarından neden saklar anlamıyorum. Doktora gitmekten ve yardım almaktan neden çekindiklerini ise anlayabilmek mümkün değil. Kişisel düşüncem bizde bu konudan muzdarip olanlar kadar, rahatsızlığı yaşayıp etrafa belli etmemeğe çalışanlarda var.
Her ne ise, kendinizi dinleyin aşağıdaki sorunlardan hangilerini yaşıyorsunuz ona bir bakın. Bu sıkıntıyı yakın bir geçmişte yaşamış / kısmen de olsa rahatlamış sizden yaşlı birinin bu uyarısını dikkate alın. Ve şayet aşağıda belirtilen durumlardan bir kaçını yaşıyorsanız, önünüzdeki seneleri de perişan etmemek için yardım ve takviye alın. Şu an için gerekli.
KONSANTRASYON SORUNLARI: İş yerinde veya yemek yaparken konsantre olamama, bir kitabın veya filmin sonunu getirmekte zorlanma. DETAYLARI HATIRLAMAKTA ZORLANMA: Yaşanan bir olayın önemli detaylarını unutma, KARAR VERMEKTE ZORLANMA: Daha önceden kolaylıkla verilen kararları depresyon nedeniyle verememe, yanlış karar vermekten korkma. HALSİZLİK VE ENERJİ AZLIĞI: Nedensiz halsizlik, hobi veya keyif alınan diğer aktiviteleri yapmakta zorlanma, ilgisizlik. SUÇLULUK, DEĞERSİZLİK VE/VEYA BECERİKSİZLİK HİSLERİ: Nedensiz olarak ya da sizin kontrolünüzde olmayan olaylar nedeniyle yaşanan suçluluk hissi, günlük aktiviteler sırasında dahi beceriksizlik hissi. NORMALDEN FAZLA VEYA AZ UYUMA: Uykunuz olsa dahi bir türlü uykuya dalamama veya tam tersi olarak yorgun olmasanız dahi günde 9-10 saat uyuma. OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİN ÖNÜNE GEÇEMEME: Her şey yolunda olsa dahi gelecekle ilgili aşırı kaygılanma, kendinizle ya da sevdiklerinizle ilgili önüne geçemediğiniz olumsuz düşünceler. İŞTAH AZLIĞI VEYA AŞIRI İŞTAHLI OLMAK: İştahta, uyku gibi depresyon sırasında 2 farklı uçta olabilir. Bazı kişiler olumsuz düşünceler nedeniyle iştahını kaybederken bazı kişiler bu mutsuzluk halini aşmak için daha fazla yemek yiyebilir. HUZURSUZLUK HİSSİ, AGRESİF OLMA HALİ: Ortada bir neden yokken huzursuz hissetmek, olaylar karşısında aşırı sinirli ve agresif tepkiler vermek. AŞIRI ALKOL TÜKETİMİ: Depresyonda olan kişilerde alkol tüketiminin artması dışında aşırı hızlı araç kullanma, kumar oynama ve tehlikeli sporlar yapma gibi düşüncesiz davranışlarda artış görülebilmektedir. HAYATIN YAŞAMAYA DEĞER OLMADIĞI DÜŞÜNCESİ: Renkli bir sosyal yaşantınız, iyi ilişkileriniz ve başarılı bir işiniz olabilir ancak depresyondaysanız bunların hayatınıza değer kattığını görmeden yaşamanın bir anlamı olmadığı düşünebilirsiniz.
Evet; çalışanların ruh hali yukarıda anlatıldığı gibi, iç acıcı değil. Ya çalışacak iş bulamayanların, .2 fakülte bitirip bu kadar boş kaldıktan sonra ne iş olsa yaparım diyecek noktaya gelenlerin hali onlardan da beter. Bunu örneklemenin satır doldurmaktan başka bir faydası olmayacak. Genç kuşağın durumu kötü. Ülkenin geleceği için gençler desteklenmeli.
Yorumlar Tüm Yorumlar (15)