"Teknolojiyi bizzat kullananların büyük bir bölümünün ilkokul mezunu olduğu bir ortamda, banknotunu cep telefonunun pili ile kapağı arasına sıkıştırarak taşıyanlara rastladıkça, daha benim bilemediğim ne öykülerin olduğu doğal olarak karşıma dikiliveriyor.
Böylesi kullanıcı kesiti karşısında, tabiatıyla onların jargonuyla yazıya devam etmek artık kaçınılmaz.
Teknoloji’nin anlamı hangi koridora çıkarsa çıksın, bizim yapacaklarımızı bizim yerimize yapan ve ne olduğu konusunda da hiç bilgimizin olmadığı bir “alet” silsilesinden öte değil.
Hani icabında, ileri görüşlüyüzdür, de;
Zeki Müren’nin de bizi görmesini ya da önünden sucuk koyduğumuzda arkasındaki deliğinden “inek” çıkarmasını bekler dururuz.
Ahmet Haluk Başaklar"
Türkiye istatistik Kurumu tarafından yayınlanan bilgileri esas alarak ve Türkiye nüfusunu 75.000.000 kişi kabul ederek yapılan hesaplamaya göre;
Okuma yazma bilmiyen kişi sayısı : 9.625.000 kişi
İlk okulu bitirememiş kişi sayısı :17.820.000 kişi
İlk okul mezunu kişi sayısı :24.000.000 kişi
Zorunlu olan ilk öğretim mezunu :10.200.000 kişi
---------------------------
Toplamı : 61.645.000 kişi
(1-6 yaş arasındak çocuk gurubunun bu ilk 9 625 000 kişi içinde olduğu varsayılmaktadır.)
Toplam 75 Milyon nüfusun 61,5 Milyonu,
Yani toplumun % 82’si son derece yetersiz eğitim seviyesinde
Sadece 13,5 Milyon ki o da toplam nüfusun % 18’i ediyor orta, lise ve üst eğitim düzeyindedir.
Yakın tarihimize bakarsak;
• 24 Ekim 1945’de kurulan BM’e girildi.
• 14 Subat 1947’de Dünya Bankasına girildi.
• 11 Mart 1947’de IMF’ye katılındı.
• 22 Nisan 1947’de Truman Doktrini kabul edildi.
• 04 Temmuz 1948’de Marshall Yardım Planı
kabul edildi.
Türkiye'de demiryolu yerine karayolu taşımacılığının tercih edilmesinin, ABD'nin yaptığı Marshall yardımının bir koşulu olduğunu,
1950 yılında ulaşımdaki %50 oranına sahip demiryolu taşımacılığının, 2003 yılında % 5’ e düştüğünü,
Türkiye'de % 95 olan kara yolu taşımacılığının payının; ABD'de % 43 olduğunu,
Şimdilerde kimse bilmez.
Havacılık ile ilgilenenler de Uçak Fabrikalarımızın kapanışı hakkında bilgi sahibidirler ama derin araştırma yapmazlar. Bir yazar da kalkar ilk ürettiğimiz uçak için “Tahta Uçak” der vs…
ABD ile yapılan ilk ikili antlaşma 23 Şubat 1945’de ki “Karşılıklı Yardım Antlaşması” dır.
Adı “Karşılıklı Yardım” olan bu antlaşmanın temel özelliği, ABD isteklerinin Türkiye tarafından kabul edilmesi, Türkiye’yi ağır yükümlülükler altına sokması ve hiçbir yükümlülük altına girmeyen ABD’nin haklarının korunmasıdır.
Antlaşmanın 2.maddesi şöyledir:
-“T.C. Hükümeti, sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya da bilgileri ABD’ne temin edecektir.”
- Türk Hükümeti ABD’ne hizmet sunmakla görevli olacak, bu görevin sınırı da belli olmayacak…
Bu antlaşmanın birde 5.maddesi vardır ki :
- “Türkiye parasını ödemiş olsa da ABD Başkanı gerek görürse, aldığı malzemeleri geri vermeyi kabul etmiştir…”
Eğitim konusunda en önemli anlaşma ise; 27.12.1949’da imzalanan “Fulbright Antlaşması” dır.
“Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Antlaşma…”
Milli Eğitim’de 27 Aralık 1949′da imzalanan “Fulbright Antlaşması” ile oluşturulan komisyon T.C eğitim sistemini sekilendirmekte.
Anlaşma gereği komisyonun başkanlığını ABD’nin Türkiye’deki Büyükelçisi yapmakta.
Fulbright komisyonu, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm eğitim müfredatını belirliyor.
Yarısı ABD’lilerden oluşan komisyona ABD’nin Türkiye büyükelçisi başkanlık ediyor.
Bu antlaşma Türk Milli Eğitimine yön verecek iradeye, ABD’nin önce ortak edilmesi daha sonra belirleyici olmasını sağlayacak koşulları yaratan bir antlaşmadır.
Antlaşmanın 1.maddesi;
“Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu antlaşma ile belirlenen ve parası Türk Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracaktır.”
Antlaşmanın en dikkat çekici 5.maddesi ise;
“Komisyon dördü T.C. vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir…”
Henüz 24 Sivil Hava Ulaştırma MYO’dan hiçbiri, Uluslararası Havalimanı içerisinde eğitim vermemektedir. (OJT, OST, OHT, vs..)
Henüz hiçbir Sivil Hava Ulaştırma MYO, yeti ve yetenek sınavı ile öğrenci almamaktadır.
Henüz hiçbir Sivil Hava Ulaştırma MYO, NGAP, TRAINAIR PLUS vs. ilgili kavramlar hakkında hiçbir girişimde bulunmamıştır.
Hiçbir üniversite zaten bunları yapmak zorunda da değildir.
YÖK, kendi kuralları içerisinde kendince yeterli gördüğü her bölümün açılmasına karar veren tek yetkili kurumdur.
Ön Lisans ya da Lisans diploması verme yetkisi sadece YÖK onaylı üniversitelere aittir.
Bu üniversiteler, hangi konu hakkında ne okutacaklarına da kendileri karar verir.
Olmayan bir kavramı yaratmak da dahil, istediği isim altında eğitim ve diploma verebilir.
Gel gör ki, MEB’da, kendi içerisinde tanım yapma hakkına sahiptir. Onlara göre;
“SİVİL HAVA ULAŞTIRMA İŞLETMECİLİĞİ Meslek Elemanı Tanımı:
Hava limanları ve terminallerin verimli bir biçimde yönetilmesinden sorumlu, yolcuların güvenli ve rahat bir biçimde seyahat etmelerini sağlayan ve onlara rehberlik eden, gerekli havacılık ve işletme bilgisine sahip kişidir.”
Konunun asıl can alıcı noktası ise, verilen diplomaların sadece resmi birer diploma olma özelliği dışında, havacılık sanayinde hiçbir geçerliliğinin olmamasıdır.
YÖK onaylı bir üniversite, mevcut dört Lisans’dan hiç birini veremez.
Sertifika bile veremez, verse bile sertifikalar şirketler içerisinde geçerlidir. Şirket değiştirenler, sertifikalarını şirket kuralları eğitimi (familiarization) ile yeniden geçerli kılmak zorundadırlar.
Türk Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yasa, yönetmelik, talimat ve genelge çıkarır, bunların hiçbiri de YÖK’ü bağlamaz.
Olan, senelerini eğitim için harcayan ama iki tarafa da yaranamayan öğrencilere olur.
Yasalar bile bu kargaşa içerisinde uygulanmamaktadır (Bkz: 2893 Türk Bayrağı Kanunu ve ilgili 2865 sayılı Türk bayrağı Tüzüğü - Md.14 ve hala bayrak renginin belirtilmemiş olması gibi ve daha niceleri…).
Eğitimsizliğin ya da eğitimin yetersizliğinin temelinin 1949’da atılmış olması bizleri bu günlere getirdi.
Vasıflı eğitim ya da ciddi eğitimin en güzel örneğini “Türk Sivil Havacılık Kanunu” başlığı ile 2009 tarihinde yazmış ayrıca “Hukuk ve Havacılık” kitabımda da (s.143) bu anlaşmaya yer vermiştim.
http://servetbasol.com/Articles/ucuyorum/APH-0934.htm
Düzgün eğitim, düzgün sistem ve düzgün insanlar, ihtisas konusu resmi yasa düzenleyicileri ile ülkesinin uygulayıcıları, çevirmenleri ile birlikte anlaşma yapmaya geliyorlar ve karşılarında iki devlet memuru.
Mesleğine sahip çıkmak için, önce usta-çırak ilişkisi ile öğreneceksin ki, mesleki tavır sahibi olasın ve o tavrı devam ettirebilesin.
Tavır olmadı mı sıradanlaşır insanlar.
Sevgiler
Yorumlar