Sektörün üç firmasında uzun / kısa süreli olarak çalıştım. Bilirsiniz bazı ekonomi mecmuaları ( Capital, Forbes vb ) senede bir kez “ Türkiye’nin En Büyük Şirketleri” ve “ En çok vergi ödeyen firmalar “ konulu araştırmalar yapar ve sonucu okurlarına duyururlardı. Bu ve benzeri araştırmaların sonuçlarını muntazaman takip ederdim / ederim. Açıklanan bu sonuçlarda çalıştığım üç şirketin ve sektör kuruluşlarının isimlerini gördüğüm zaman inanılmaz bir sevinç kaplardı içimi. Sektörden ayrılalı 4- 5 sene oldu. Ama inanın ki, ciddi kuruluşlarca yapılan bir takım araştırma sonuçlarında o duyguları tekrar yaşamak istiyorum.
Great Place to Word Enstitüsü kendisini ve çalışmalarını şu şekilde tarif ediyor. Dünyada 5 kıtada, 50 ülkede faaliyet gösteren, güven düzeyi yüksek iş yeri kültürleri geliştirerek kuruluşlara mükemmel iş yerlerini tanımlamalarına, yaratmalarına ve sürdürmelerine yardım eden küresel bir araştırma, danışma ve eğitim şirketi. Ve de bu Enstitü 2007 yılı için Türkiye’nin en iyi işverenlerini seçti.
Bizim sektörüm şirketleri bu araştırmaya iştirak etti mi? Hayır. Acaba duymadılar mı? Mümkün değil. Peki; neden ortada yoklar? Hani bir söz var, kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz diye. Bu araştırmaya sektörümüzün iştirak etmemesinin nedeni bu söz mü dersiniz? Her ne kadar aynı kapıya çıksa da; sektörümüzün şirketleri GPTW-TÜRKİYE tarafından belirlenen ve söz konusu çalışmanın alt yapısını oluşturan model kıstaslarından ne denli uzak olduklarını bildikleri için araştırmaya iştirak etmemişlerdir demek daha uygun geliyor bana. Evet; bazı sektör kuruluşlarımızın çalışanları GPTW-TR Modelinin dört kavramının iş yaşamına olan aksini oldukça uzaktan seyrediyorlar. Bu modelin bir kalite ifadesi olduğunu dile getirmek yanlış bir yaklaşım olmayacaktır.
Yapılan araştırma güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhundan oluşan Great Place to Work modeline ait boyutların ayrı ayrı analiz edildiği bir çalışma. Mükemmel işveren olabilme özelliğine sahip kurumların açıklandığı çalışmada, en güçlü sonuçlar gurur boyutu başlığı altında gerçekleşti. En İyi İşverenler, yapılan işten gurur duyma, şirketten gurur duyma, takım çalışmasından tarafsızlık, adaletli davranma gurur duyma gibi boyutlarda yüksek sonuçlar aldı. Hakkaniyet başlığı altında yer alan ve adil ücretlendirme kavramları ise işverenlerin en zayıf noktalarını oluşturmuş.
Çalışanların kurum kültürü hakkındaki fikirlerinin ve İK uygulamalarının bütünsel olarak değerlendirildiği analiz sonuçlarına göre, şirkete yeni katılan çalışanların hoş karşılanması, çalışanların şirketlerine önemli katkılarda bulunabileceklerine inanmaları, iş yerinin fiziksel güvenliği ve çalışanların başkalarına çalıştığı şirketi söylemekten gurur duymaları “ En İyi İşverenlerin en güçlü yönleri”. Başlıca zayıf yönlerin ise şirket kazancının çalışanlara dengeli yansımaması ve yöneticilerin çalışanlar arasında ayrım yapması olduğu belirlenmiş.
Çalışanı dinlemek ve önemsemek kurum kültürünü geliştiriyormuş. Culture Audit (İş Yeri Kültürü Analizi) araştırmasının sonuçlarına göre, Türkiye'nin En İyi İşverenleri'nin kurum kültürlerini geliştirmek için önem verdikleri faktörler arasında yüzde 21 ile çalışanları dinlemek ve önemsemek geliyor.
Bu araştırmaya iştirak etmek için 92 şirket müracaat etmiş. Ve de bu şirketler, işverenler araştırmada 57.000 çalışan tarafından temsil edilmiş. Sonuçta 26 şirket ipi göğüslemiş.
SEKTÖRÜMÜZ ÇALIŞANLARI GÖREV YAPTIKLARI ŞİRKETLERİN KENDİLERİNİ ÖNEMSEDİKLERİNİ VE DE DİNLEDİKLERİNİ SÖYLEYEBİLİRLER Mİ? YA İŞVERENLERİNİN, ŞİRKETİN İŞ GÖRENLERE KARŞI TARAFSIZ DAVRANIŞLAR SERGİLEDİĞİNİ VE ŞİRKETTE KENDİLERİNE ADALETLİ VE AYIRIM YAPILMAKSIZIN DAVRANILDIĞINI İFADE EDEBİLİRLER Mİ? YA DA ŞİRKET KAZANCININ ÇALIŞANLARA DENGELİ BİR ŞEKİLDE YANSITILDIĞINI SÖYLEMELERİ MÜMKÜN MÜ?
Düşünün ki siz, yarışmaya iştirak eden şirketleri çalışmada temsil eden 57.000 personelden birisiniz ve çalıştığınız şirket ile ilgili olarak size bir üst paragraftaki büyük harfle belirginleştirilen sualleri soracaklar ve siz bunları cevaplayacaksınız. Haydi, kolay gelsin.
ŞAYET, BU SUALLERİN TÜMÜNE “ HAYIR “ CEVABI VERİYORSANIZ SİVİL HAVACILIK SEKTÖRÜ ŞİRKETLERİNDEN BİRİNDE GÖREV YAPTIĞINIZ KOLAYLIKLA ANLAŞILACAKTIR. CEVAPLAR İÇERİSİNDE “EVET “LER DE MEVCUTSA ŞANSLISINIZ. SEKTÖRDE BÖYLE KAÇ ŞİRKET VAR BİLEMİYORUM AMA SAYININ BİR ELİN PARMAKLARININ SAYISINI BULMAYACAĞINA EMİNİM.
Sözlü ve yazılı basına beyanat vermek, dünyada şu sıradayız, sektörün öncü şirketiyiz, vb.. şeyleri söylemek kolay. Zor olan ne olduğunuzu insanlara ne gözle baktığınızı tüm çıplaklığı ile ortaya koyacak bu tür araştırmalardan kaçmamak. Tabii ki bu yürek ister.
Gelelim Great Place To Word Enstitüsüne. Teşekkür ediyorum, modelleri ve de araştırmaya iştirak eden şirketlerin 57.000 çalışanının görüşlerini çalışamaya yansıttıkları için. Bana göre bu tarz GPTW’nin çalışanların dinlenmesi ve önemsenmesi hususlarındaki model unsurunu ne denli benimsemiş olduklarını gösteriyor. Bana kalırsa GPTW Sivil Havacılık sektörü şirketlerine kendilerini tanıtmalıdır. Sektörümüz işverenlerinin çoğu için bu araştırmada derece almanın ve ödüllendirilmenin öneminin olmayacağına eminim. Onların bir kısmı için önemli olan; bu hedeflere kardan zarar etmeden nasıl ulaşılabileceğine ilişkin bir model yaratıp yaratamayacağınızdır. Eğer bunun tasarlanmasını mümkün kılabilirseniz sektörün küçümsenmeyecek bir bölümü sizin için potansiyel müşteridir. Eğer bu noktaya gelirseniz size bu şirketlerin isimlerini verebilirim. Bu tür çalışmalara küçümsenmeyecek ödeme yapmayı meziyet addeden şirketlerimiz var.
Randstad’ın Yaptığı Uluslararası Araştırma.
Malum, bizin sektörün İnsan Kaynakları sorumluları yapılan “ Personel memnuniyeti anketlerinde “ ilk sırada ücret konusunun bulunmadığını söylerler. Bana göre bu bizim zihinlerimize nakşedildi. Gazetelerin biri geçtiğimiz hafta sonunda 26 ülkede 160.000 çalışanın iştiraki ile yapılan bir araştırma sonucunu yayınladı. Vaktim olmadı Türkiye’mizin bu ülkeler arasında bulunup bulunmadığını öğrenemedim Ben olmadığını kabul ederek bu satırları yazıyorum. .Bu araştırma sonucuna göre belirtilen ülkelerin çalışanları için cazip bir maaş, uzun süreli iş garantisi ve iş yaşam dengesi gündemin en önemli maddeleri. Haberin bir paragrafını aynen alıyorum. “Danışmanlık şirketi Randstad’ın araştırmasına göre 26 ülkede faaliyet gösteren 5495 şirkette 18- 65 yaş Aralığında 160.000’nin üzerinde katılımcının iştiraki ile yapılan araştırma sonuçlarına göre çalışanlar açısından cazip bir maaş % 58’lik bir oranla birinci, sırada. Uzun süreli iş garantisi % 46 ile ikinci, iş görenlerin gündeminde olan en önemli maddeler olarak belirlendi. Geçtiğimiz sene yapılan araştırmada 4 ncü sırada bulunan iş yaşam dengesi bu yıl % 45’lik bir oranla 3 ncü sırada yer aldı. Vb..vb..
Oldum olası bizim sektörde yapılıp ilan edilen “çalışan memnuniyeti anketi” sonuçlarına bekli de yayınlayan üniteye karşı duyduğum tepki ve onların samimiyetten uzak olduklarına inanmamdan ötürü sıcak bakamadım. Örnek olarak hep TUIK araştırmalarını veriyorum. Bir heyet, ilçedeki bir eve gidiyor, evin reisine format veriliyor ve adamcağız bunu dolduruyor. Adres belli, evin reisi belli. Sonuçta terörün en üst seviyede olduğu ilçede evin reisi kendini konutunda güvende hissediyor musunuz sualinin “ EVET “ hanesine ( X ) işaretini koyuyor. Bizim çalışan memnuniyeti anketleri de aynen böyle. Birçok ülkede yaşandığı üzere Türkiye’mizdeki işsizlik oranı malum, küçümsenecek boyutta değil. Bu durumda durup dururken, bir anket uğruna mevcut işi kaybetmenin âlemi yok? İşte bizim anketler böyle düzenleniyor. Peki; Randstad’ın araştırma yaptığı ülkelerdeki çalışanların bu konuda neden bir çekinceleri yok? İşverenlerinin insanlığına ve adaletine güveniyorlar belli ki. Ülkenin adaletine güveniyorlar belli ki.
İş Yaşamında Güç Dengesi Artık Çalışanlarda ( ? )
Evet; bu arada Peryön de yaptığı bir araştırmayı sonuçlandırdı ve İnsan Yönetiminin Şampiyonlarını belirledi. AKSİGORTA, ARÇELİK, BOYNER, İPEKYOL VE SAHİBİNDEN. COM bu açıdan senenin en takdir edilen şirketleri oldu. Bizim sektör yine ortada yok. Aslında bu konuda da sektörün birçok şirketinin ortaya çıkmaya cesaret etmemesini tüm iyi niyetimle haddini bilmek olarak yorumluyorum.
Bu arada TUSİAD eski Başkanı, Allianz Sigorta ve Allianz Emeklilik Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes toplantıda bir konuşma yaptıklarını Hürriyet Gazetesinde okudum. Kendilerini aradım ve konuşmanın tam metnini istedim. Gazetenin IK ekinde “ GÜÇ DENGESİ ARTIK ÇALIŞANDA “ başlığı ile yayınlanan bu konuşmanın özetin özeti olduğunu düşünmüştüm. Haklıymışım. Sn.. Başaranın Hürriyet gazetesinde yayınlanan özetin özeti konuşması şöyle.” Güç dengesinin artık işverenden çalışana kaydığını kabul etme zamanı. Teknolojik devinim, dijitalleşme ve ( Y) kuşağının işgücüne artan katılımı firmaları, hiyerarşik organizasyon yapılarını yıkarak çok fonksiyonlu ekiplerden oluşan, esnek işbirliğine uygun yeni bir organizasyon yapısı tasarlamaya zorluyor. Liderler çalışan deneyimine odaklanarak en iyi yetenekleri kurumlarına çekmeğe ve bağlılıklarını artırarak onları kurumlarının bünyesinde tutmaya gayret gösteriyorlar. Çalışanlarımıza kendilerini tanıma ve anlama fırsatı vermemiz şart. Onları yargılamak değil, anlamak içim ekstra çaba sarf eden şirketlerin başarılı olabileceği bir zamanda yaşıyoruz. Artık süreçlerin devrimi bitti, kişilerin devrimi başladı.” Gazete konuşmanın bir paragrafını almış.
Konuşmanın tamamını okumak istiyorsanız linki
aşağıda.http://www.umariletisim.com/web/CANSEN%20BAS%CC%A7ARAN%20%E2%80%93%20SYMES.pdf
Merkezi Almanya'nın Münih kentinde bulunan dünyanın en büyük sigorta ve finansal yatırım şirketlerinden birisi olan Allianz grubunun Türkiye’deki tepe yöneticisi. Sn. Başaran Alman kökenli şirketinin ve kendisinin benimsediği çalışanlara yönelik düşünce ve inanışlarını Türkiye’mizi de kapsayacak şekilde genelleştirmişler yaptıkları konuşmada. Ve de konuşurken kendisinin yöneticilik kalitesini ortaya koymuşlar. Ve de inanıyorum ki şu an için bu sözlerinin ülkemiz için bir temenniden öte olmadığını kendileri bizlerden fazla biliyorlardır. Dilerim ki bu konuşmayı işverenlerimiz de okusunlar. Belki bir şeyler kaparlar.
Yorumlar