Havacılık ile yatıp havacılık ile kalkıyoruz. Corona ile uyuyup Corona ile gözlerimizi açıyoruz. Tam bir belirsizlik ile karşı karşıyayız. Corona Virüsü’nün 27 derece sıcaklıkta yaşamadığını öğrendik. Hep beraber 27 derece duasına çıkalım.
Havada uçarken ülkemiz üzerindeki çölleşmeyi görünce dudaklarımızdan “Ya rab ülkemizi susuz bırakma” duasını ederken, şimdi dünyanın ısınması için dua eder hale geldik. Bütün dünyada korku ve endişenin hakim olduğu sırada edilecek en güzel dua “bir an önce havalar ısınsın” oluyor.
Bizim için bu ülkenin en dinamik sektörü havacılık ve turizmdir. En hızlı döviz girdisinin, sıcak para girdisinin sağlandığı sektör bu ikisidir.
Kaygımız da buna yönelik kaygıdır. Corona Virüsü öyle bir lanet ki girdiği ülkeyi de resmen felç ediyor. Geçen hafta Kültür ve Turizm Bakanı değerli dostum Mehmet Nuri Ersoy ile makamında bir görüşme yaptık.
Bugün ülkeyi yöneten iktidarın millet tarafını da devlet tarafını da sektör tarafını da en iyi bilen bakan olduğuna kum tanesi kadar şüphe duymadığım bir isimdir Mehmet Nuri Ersoy. O yüzden geçmişte de sözüne itibar ettiğim, reel konuşmaları ile yerinde olumlu işlere imza attığına şahidimdir.
Mehmet Nuri Ersoy öyle sözünü eveleyip gevelemeden, “Mart ayını atlatalım yeter” dedi ve ekledi “ Bu virüs 27 derece sıcaklıkta yaşamıyor. Benim amacım tedbirleri alıp Nisan ayına kadar bu sorunu kayıpsız atlatmaktır” diyerek gerçekleri paylaşmasını bildi.
Oysa bir çoğumuz 'Corona Virüsü’nün hangi şartlarda etkisiz hale geldiğini bilmezdik. Böylelikle içimize su serpti. Nisan ayı demek bizim için sezonun başlangıcı demek, turist girişi demek, döviz girişi demek, ekonomik canlanma demek, işsizliğin azaldığı tarih başlangıcı demek, esnafın, çiftçinin malını sattığı aylar demek.
Havayolu şirketlerinin dolu dolu yolcu taşıması demek, otellerin hizmet vermesi demek, turizm sektörünün ayağa kalkması demek.
Velhasıl Corona bu önümüzdeki aya kadar ülkemize uğramazsa istim üzerinde durduğumuz günlerin, kısacası kabusun bitimine sayılı günler var demektir.
Hava sıcaklığı 20 dereceleri geçti. Umarım en kısa sürede sıcaklık ülkemizin geleceği açısından virüsün çözümü olur.
Değerli okurlarım;
Bazen susmak gerekiyor ama çoğu zaman korkusuzca konuşmak gerekiyor. Susmak, ülkemizin güvenliği açısından izah edilebilir bir tutumdur. Ama ülkemizi soyanlara karşı korkusuzca konuşmalı insan. Ülkemiz kurumlarını soyanlar için de konuşabilmeli insan.
Ben İstanbul Havalimanı’nda çalışan bir yönetici için tweet attım. Sonra da yazı yazdım. Adı geçen kişinin adını da rumuz olarak verdim. O kendini biliyor ki hemen istifa etti. Eğer böyle bir durum olmasa istifa eder miydi? En çok o mahkemenin yolunu tutmaz mıydı?
Ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar!
Diğer 35 yönetici beni mahkemeye verdi. 10 bin TL benden tazminat istiyorlar. İyi de size ne oldu? Ve işin ilginç yönü bu arkadaşlar İstanbul Havalimanı’nda çalışıp doğdukları yerde vermişler mahkemeye. Resmen ya benle dalga geçiyorlar ya da ülkenin adli makamları ile. Örneğin Batman Adliyesi’nde de , Erzurum Adliyesi’nde de Muğla Adliyesi’nde de, Aydın Adliyesi’nde de, Trabzon Adliyesi’nde de anlayacağınız 35 adliyede davası olan tek gazeteci olabilirim.
Bir yöneticiye soruyorum “Davayı şahsi açmışsın avukatın parasını ödedin mi” diyorum “Yok ya parasını şirket ödüyor” diyor. Harbi bu ülkenin aklım başımda diyen insanlarına üzülüyorum. Boş yere, boş işlerle uğraşıyorlar. Sonuç ne olur hep birlikte göreceğiz.
Siz açın davaları... Biz ülkemizin geleceği davasındayız!
İyi haftalar değerli okurlarım.
Yorumlar Tüm Yorumlar (24)