Hep tartışıyoruz, hep öneri sunuyoruz, kimimiz satıldı kimimiz satılmadı, kimimiz üniversite olsun kimimiz eğlence merkezi. Ama elle tutulur tek şey şu var; Atatürk Havalimanı bir pandemi hastanesinin esiri şu haliyle. Benim önerim tamamen yerli bir öneri olacak.
Atatürk Havalimanı üzerinde yazılanları, çizilenleri hep biliyoruz hep takip ediyoruz. Ve fakat bir yanda yandaşlar diğer yanda kati karşı çıkanlar. Bir yanda da benim gibi azınlıkta olan öneri sahipleri.
Evet, İstanbul Havalimanı gölgesinde tartışıyoruz her şeyi. Eminim ne dersek diyelim, ne yazarsak yazalım geri dönüşün tek yolu erk sahiplerinin gerçeği görmesi ya da iktidar değişikliği. İktidar değişikliği üzerine bir kurgu kurup yazı yazmanın doğru olmadığını düşünürsek, makul öneri sunup en azından “öyle olabilir” düşüncesini bile düşündürsek yetmez mi?
Gerçek şu ki, devletin tüm garantilerinin üzerine kurulan İstanbul Havalimanı’nın hiç ama hiç umurunda olmadığını biliyoruz. Görüyoruz ki Sabiha Gökçen Havalimanı’na düşman eziyeti yapılıyor, resmen esir alınmış durum yaşanıyor desek doğru.
Şöyle ki; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu pandemi döneminde bile Şubat ayında aldığı kararı gözden geçirip yeni slot açılmasına yönelik eski kararını iptal etmiyor.
Milliyiz ya hani, ülkeye para lazım ya. Gelmesin para, olmayalım milli düşüncesi hakim. Hayır, hayır öyle değil.
Maksat İstanbul Havalimanı’na verilen garantilerin devlet kasasına verdiği zararı en aza indirmek.
Yani ne kadar uçak inerse o kadar fazla yolcu gelecek demektir İstanbul Havalimanı’na. İşte bu sebeple ikinci pist yapılmaz, yapılıyor gösterilir. Yapılan da çatlak, patlak yapılır ki açılmasın.
Evet, buradan Atatürk Havalimanı’na dönelim. İstanbul Havalimanı için çöpe atılan Atatürk Havalimanı, İstanbul Havalimanı için engellenen Sabiha Gökçen.
Atatürk Havalimanı için makul ve milli bir öneri sunuyorum şimdi.
Bu ülkenin bana göre tek millisi Selçuk Bayraktar derim.
Şimdi hemen şunu diyecek karaktersizler “Yalakalığa başladın” demezseniz adisiniz.
Ama benim gerçeğim Selçuk Bayraktar.
Bakın savunma sanayisi bir ülkenin ayakta kalması için olmazsa olmaz birinci kuralıdır. İkinci kural istihbarattır.
Kendi savunma sanayinizi kurmanız kadar övünç duyulacak bir durum olamaz. Gelecekte kara savaşlarından önemlisi hava gücü önem taşıyacak. Hava gücü, hava vurucu gücü de insansız hava araçlarının ön plana çıktığı bir zaman sürecinde ilerliyoruz.
Akıncı’dan İHA’ya kadar bir çok hava aracını başarı ile yapan Selçuk Bayraktar, ön plana çıkma yerine işiyle ön plana çıkma yolunda. Bu durum da bir Türk Milliyetçisi olarak beni gururlandırıyor.
İşte size millilik. Gelin Atatürk Havalimanı’nın Selçuk Bayraktar’ın milli projeleri için tahsis edelim. İnanın imkan verilir, alt yapı kurulursa insansız hava aracını yapan Selçuk Bayraktar, o sizin “milli yolcu uçağı yapıyoruz” dediğiniz yolcu uçağını da yapar. Ki bunun için şartlar çok uygun Atatürk Havalimanı’nda. Hangarlar yeter artar bile.
Asıl millilik budur, asıl vatanseverlik budur.
Havacılık endüstrisinin yeşerdiği yer olsun Atatürk Havalimanı, öteden beri savunduğumuz endüstriyel havacılığın merkezi olsun Atatürk Havalimanı.
İşte o zaman bölge otelleri de, bölge esnafı da ekonomi de canlanır.
Ve son söz olarak “Bütün dünya sizin olsun bize bir dost bir de post yeter” sözünden yola çıkarak diyorum ki “Bütün dünya sizin olsun bize bir milli Selçuk Bayraktar” yeter.
Yorumlar Tüm Yorumlar (46)