Serdar Ortaç’ın bir şarkısı vardı; Gıybet. Devamı da ‘çekemiyolar bizi’ şeklindeydi. Gıybetin temelinde çekememezlik ve kıskançlık vardır işin doğrusu.
Gıybet ve dedikodunun merkezi magazin sektörüdür aslında. Bir magazin sektörü olmasa da havacılıkta da çok acayip dedikodular var desek yanılmış olmayız sanırım.
6 Nisan 2019 tarihi Türk havacılığının dönüm noktalarından biri. Havacılık sektörünün kalbinin attığı yer olan Atatürk Havalimanı’nda son uçuşun yapıldığı ve İstanbul Havalimanı’na taşınmanın başladığı tarihtir.
Ancak gel gelelim o tarihten bu yana dedikoduların ardı arkası kesilmiyor.
İstanbul Havalimanı’nın bulunduğu alan çok zor bir bölge. Zemini sorunlu, zaten dikkat ederseniz meydanda sürekli yenileme çalışmaları yapılıyor. Daha 6 aylık havalimanında taksi yollarında yapılan çalışmalar, körüklerin bulunduğu pierlerdeki yenileme süreçleri boşuna yapılmıyor. Zemin oturacaktır ama bu ne kadar zaman alır göreceğiz.
Sadece zemin değil sorun, hava şartları da büyük önem arz ediyor. Bölgede Karadeniz iklimi hakim. Yağış ve rüzgar potansiyel sorun anlamına geliyor. Bunu kışın daha fazla hissedebiliriz.
Bunlar zaten bilinen detaylar…
Peki dedikodular ne diyor?
İstanbul Havalimanı’nın TAV’a devredilmesi gibi bir dedikodu var mesela ortalıkta. Bu olağandışı bir durum mu? Hayır değil. Ancak dedikodular öyle boyutlardaki ‘yok artık’ diyesiniz geliyor.
Neymiş efendim; İGA’nın yetkilileri bir gün TAV CEO’su Sani Şener ile görüşmüş ve ‘ne veriyorsun havalimanına’ demiş. Yani bu da durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyormuş.
Bir diğer iddia da; İGA kışın çok zor olacağını ve hatta bu sürecin altında kalkılamayacağını bildirmiş ve Atatürk Havalimanı’na geri dönüş süreci başlamış. Yani bu kış Atatürk Havalimanı’na geri dönülecekmiş.
Şimdi buna iddia değil ancak dedikodu denir. İddianın bir temeli olur.
29 Ekim’de İstanbul Havalimanı’na taşınma bildiğiniz gibi gerçekleşmemiş ve önce yıl sonu, sonra da Nisan tarihi belirlenmişti. Yani süreç çok sancılı geçmiş ve hatta İGA ile THY arasında krize bile neden olmuştu. İddiaya göre; İGA söz konusu dönemde ettiği zararı THY’den bile talep etmişti.
Yani o kadar zor bir geçiş dönemi atlatıldı ki; gel de Atatürk Havalimanı’na dönüş konusunu ciddiye al.
Türkiye tarihinin en yüksek bedelle verilen ihalesiyle yapılmış havalimanı 6 ay içinde yok olup gidecek. Buna inanan var mı cidden?
Belirlenen tarih de Ekim ayının sonlarıymış.
Bırakın dönüşü kışın yaşanacak aksaklıklarda divert merkezi bile olamaz Atatürk Havalimanı.
Hem İGA hem de DHMİ’de yetkili isimlerle görüşme fırsatım oldu. İki konuyu da kısaca konuştuk. Gülerek reddettiler bu iddia olmayan dedikoduları…
İstanbul Havalimanı’nda sistemin oturup aksaklıkların en aza inmesi belki 3 yıl belki de 5 yıl sürecektir. Sürer de… Ama burası artık İstanbul’un ve Türkiye’nin havacılıktaki merkezi noktası. Bunu kabul etmek lazım. Boş dedikodularla kafaları bulandırmaya hiç lüzum yok.
Atatürk Havalimanı şu anda bir operasyon kaldıracak durumda değil zaten. Kime ihale edilecek, yeterli DHMİ ekibi var mı, bu dev koordinasyonu kim sağlayacak? Bunların cevabı var mı?
Havalimanının işletmecisi değişir mi, burası başka bir yatırımcıya devredilir mi, TAV burayı alır mı? Bunlar olağandışı ihtimaller değil. İGA İstanbul Havalimanı’nın yatırımcısı, zarar ederse gitmek istemesinden daha doğal bir durum olamaz. Bu işi daha iyi bilen ya da ‘ben burayı işletip kâr da ederim’ diyen birileri çıkabilir elbette. Bu çok normal. Ama Sani Şener’e gidip de ‘ne veriyorsun İstanbul Havalimanı’na’ demek hiç normal değil!
İstanbul Havalimanı taşınmaz, olduğu yerde operasyon devam eder. Aksaklık yaşansa da eninde sonunda düzelir…
Muhammet Çaltılı…
Turkish DO&CO’nun eski personeli Muhammet Çaltılı hayatını kaybetti. Allah mekânını cennet eylesin.
İşten çıkarılması, sonrasında geri çağrılması ve hastalığın teşhisi gibi süreçler gencecik bir insanı yıprattı elbette. Burada THY’ye ve Turkish DO&CO’ya sorumluluk yüklemek doğru mu olur yanlış mı olur hiç bilmiyorum.
Ama keşke THY, gencecik bir can için ufak da olsa bir destek verseydi. O da gönülden ‘Allah Razı Olsun’ derdi de herkesin vicdanı rahat olurdu. Böyle bir mecburiyeti yok tabi ki THY’nin. Ama eski personeliniz yeniden çağırmanızla koşa koşa gelmiş ve muayenede acı bir gerçekle yüzleşmiş. Yani şirket olarak bu sürecin içinde olmuşsunuz.
Keşke…
Muhammet Çaltılı’ya Cenab-ı Allah’tan Rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum…
Yorumlar Tüm Yorumlar (39)