Sayısını hatırlamam DHMİ genel müdürlerinin. En çok yiyeninden en çok “inançlıyım” diyenini de gördük çok şükür. Neler yaşadık, gördük hepsi birer anı, birer kitaplık, birer ansiklopedik hatıralar. Lakin ben en sonuncusu hakkında bu hafta yaşadıklarımı anlatacağım.
Önce bi hakkı teslim edelim. Antalya Havalimanı devletin kasasına şu parasız günlerde nakit girdi sağlayacak olması adına önemli bir ihale gerçekleştirdi DHMİ. Başında da Hüseyin Keskin Efendi var. Hangi millet bahçesinde yuvarlandı ise omzu kırılmış veya kolu sakatlanmış bir halde geldi ihale salonuna.
Dediğim gibi devletin kasasına önemli bir para girecek bu ihale sayesinde. Ülkenin paraya ihtiyacı olduğu için 7 milyar Euro’ya kazanılan ihalede, DHMİ yönetimi ihaleyi yöneten arkadaşa resmen dilencilik yaptırdı.
“Efendim, idaremiz 300 milyon euro daha istiyor” dedi ihaleyi yöneten kahraman DHMİ idarecisi. Vallahi ironi yapmıyorum, adam yüzü kızara-bozara ses tonu titrek bir şekilde istedi. TAV grubu “7 milyar 100” olsun bari dedi. Sonra yine mikrofonu aldı DHMİ idarecisi “Olmaz efendim idare 300 istiyor” dedi. TAV grubu bir kez daha mikrofona “Peki ama bizim de bütçe planlamamız var 7 milyar 200’den fazla veremeyiz” dedi. DHMİ yönetimin sesi bu kez yüzsüz dilenci gibi “ne sizin dediğiniz ne de bizim dediğimiz olsun. 250 milyon avro daha yükselterek bağlayalım bu işi” diyerek son sözü aldı. TAV bu duruma “peki” demek zorunda kaldı gönülsüz bir şekilde.
Benim bu bürokratımıza sözüm yok. Aksine çok mütevazi ve bir o kadar da titiz idi ihale sırasında. Ama dilenci başı talimat verince onun söyleyecek sözü olamazdı.
Evet, bu açıdan DHMİ'yi devletin kasasına para gönderdiği için tebrik ediyoruz.
Asıl mevzu kimin yamacına tutunarak geldiği alemi cihan tarafından bilinen ve oturduğu koltuğu dolduramayan Hüseyin Keskin’in “Ne oldum” tavrını paylaşmak isterim sizinle.
Medeni ülkelerde gazeteciler, yazar-çizerler ülkenin demokrasi taşlarıdır. Eleştirir, gerekirse yıkıcı, kırıcı, şok edici cümleler dahi kurabilirler. Bu hak onlara Avrupa İnsan Hakları tarafından verilen bir alandır.
Kamu adına çalışanlar, kamunun malını mülkünü idare edenler her daim sorgulanmaya, eleştirilmeye hazır insanlar demektir.
Övgü yaptığımız da eleştiri yaptığımız da hatta yerden yere vurduğumuz da olmuştur Hüseyin Keskin’i.
Hatta hem Cahit Turhan’ın hem de Adil Karaismailoğlu’nun makamında gözü olduğunu da biliyoruz. Bundan iki sene evvel attığım bir twit için araya hatrını kıramayacağım ağabeylerimi sokarak “Bakan olduğum gün ilk demecimi ona vereceğim. Lütfen o twiti kaldırsın” haberini gönderen de kendisidir.
Sakallı ile bana haber gönderen ve “Bana dokunmasın” diyen de aynı zattır.
Eğer bazı hedeflerin için bana aracılar vasıtası ile yalvarıyorsan yerinin kıymetini bilmelisin.
İhale için gittiğim Ankara DHMİ Genel Müdürlüğü’nde kendisine selam vermek istedim. Makamına gittim. Özel kalem müdürü kardeşime kendimi tanıttım ve Hüseyin Bey’in orada olup olmadığını sordum. “Burada” dedi kalemdeki kardeşim. Sonra “İki dakika selam vereyim ayaküstü” dedim.
Özel kalemdeki kardeşim bir dakika deyip içeri girdi. Belki 15-20 saniye içeride kaldı ve dışarı çıktı. Kapının arasından görünüyordu Hüseyin Keskin. Özel Kalem müdürü kardeşim dışarı çıktı ve yüzünü yere eğerek “Görüşmek istemiyor” dedi. Ben de teşekkür ettim ve “Yoğun olabilir” dedim.
Dindar gençlik yetiştiriyoruz sözlerinin arkasından çıkan kindarlıktır Hüseyin Keskin’in yaptığı.
Ve şimdi sormak isterim Hüseyin Keskin’e…
Ve daha bir sürü soru var.
Hüseyin Keskin ihale salonuna geldi ve göz göze geldik. Utandı mı bilmem ama kafasını aşağı eğdi. Utansan da, özür dilesen de artık kafi değil. Zira ALLAH selamını alamayacak kadar içini kara bir kan bürümüş.
Yolun açık olsun bay Nargileci…
Yorumlar Tüm Yorumlar (21)