Emekli, yani emek harcanarak elde edilen, belirli bir süre çalıştıktan sonra ödediği pirimler sebebiyle kendisine aylık bağlanmış kişi… Emek harcayan kişi! Çalışan kişi!
Yazımın bu bölümünü bir gün hepimizin emekli olacağını düşünerek okumanızı rica ederim. Bugün geldiğimiz ekonomik şartlarda emekli vatandaşlarımızın düştüğü durumu hepimiz görüyoruz. Ve ne yazık ki kayıtsız kalıyoruz. Yarın kayıtsız kalan kişiler emekli olmayacak mı?
Yakın bir geçmişte millet ucuz sebze meyve alsın diyerek tanzim satış noktaları oluşturulmuştu. Şimdi de tahminimce görev zararı yazmasına rağmen ucuz et satışı yapan Et Süt Kurumu var. Ne güzel değil mi?
Seksen yaşında, doksan yaşındaki bu ülkenin değerli insanları battaniyeler ile gece yarısı kuyruğa giriyor. 6-7 saat soğukta, 1 kilo kıyma için bekliyor. Yine akşam saatlerinde pazara gidip çöp bidonlarının yanında çıkma sebze meyve arıyor. Yazık değil mi?
Geçen haftaki patates örneğimi bir kere daha yazayım. 1 kilo patates aynı zincir markette Türkiye’de 16, Dubai’de 8 lira. Bir örnek de etten verelim. 1 Kilo et Türkiye’de 400 TL, Dubai’de 150 TL. Kendi kendine yetebilen bir ülkeyken ne oldu bize arkadaş?
Bu memleketin emeklilerine üç kuruş verip sadece nefes almaları mı sağlanacak? Neden yaşamlarının son dönemlerinde mutlu edilmiyorlar? Mutlu edilemedikleri gibi nasıl oluyor da korunamıyorlar? Geçtiğimiz günlerde Mersin’de 77 yaşındaki amcamıza ve yanındaki 71 yaşındaki teyzemize bir okul müdürü ile oğlu saldırdı. Görüntüleri gördükçe içim içimi yedi. Bize eskiden büyük gördüğümüz anda yer verilmesi öğretilirdi, son dönemde dövmek mi öğretiliyor? SEN NASIL BİR BABA ve NASIL BİR MÜDÜRSÜN?
Profesöründen, öğretmenine, mühendisinden, işçisine kadar bütün emeklilerimiz mutsuz. Ama öyle bir kesim var ki onları yıllardır kimse görmek istemiyor. ASTSUBAYLARIMIZ…
Yıllarca hava, kara, deniz kuvvetlerinde vatana hizmet et, uçakları kaldır, kulede nöbet tut, operasyonlara katıl, denizaltında aylarca kal, en zorlu vazifeleri üstlen ama hakkın ödenmesin… ADALETİN BU MU DÜNYA?
Günümüz şartlarında Türkiye’de ADALETLİ BİR MAAŞ skalası ne yazık ki göremiyoruz. PEKİ FİYATLAR TÜRKLERE NEDEN YÜKSEK?
Yurt dışında yaşayan emekliler çok rahat bir şekilde geçimlerini sağlarken, büyük bir çoğunluğu da tatillerini Türkiye’de beş yıldızlı otellerde yapıyor. Hatta tanıştığım Edi ve Büdü lakaplı iki yabancı emekli, emekli maaşlarıyla her ay farklı bir ülkede aynı otelin şubelerinde kalıyor.
Türkiye’de bırakın emekliyi, orta gelir düzeyinde olan bir aile bile tatile gidemiyor. BUNUN DA SEBEBİ YİNE BAŞKA…
Örneğin Türkiye’deki X otelini Türkiye satış kanallarından satın almak isterseniz 20 gün için 200.000 TL veriyorsunuz. Aynı oteli yurt dışından almaya kalkarsanız 100.000’e geliyor. Bu iş güzelmiş deyip yurt dışından oteli alırsanız da yine yetmiyor. Resepsiyona geldiğinizde sizden ikinci bir pasaport istiyor ve yurt dışından gelip gelmediğiniz kontrol ediliyor. Haa ikinci pasaportu gösteremediyseniz o zaman da sizden uyruk farkı alınıyor. Yurt dışından gelmediyseniz de bu sefer güncel Türkiye fiyatlarına çekmek için sizden fark isteniyor. Kendi ülkemdeki otele girmek için yabancıdan iki kat fazla para vermem gerekiyor. BUNUN SORUMLUSU KİM? HANİ HEP MİLLİ VE YERLİLİKTEN YANAYDIK? KENDİ VATANDAŞINIZA NEDEN BU ZULÜM?
GELELİM HAVA-İŞ THY DUELLOSUNA
THY yönetimi ile görüşen sendika yönetiminin, TİS imzalanmadan ne türlü kazanımlar elde ettiğini bilemeyeceğimizi yazmıştım. Üstüne bir açıklama geldi ve elde edilen yeni kazanımlar ile revizyona uğrayan kazanımlar açıklandı. Birden şaşırdım. TİS imzalandı da benim mi haberim yoktu. Sözleşme imzalanmadan bu açıklama nasıl yapılmıştı? Sonra sektörden arkadaşlarımla konuştum. Geneli TİS maddelerinin teker teker kabul edildiğini dile getirdi. Halbuki benim bildiğim bazı maddelerin anlaşma sağlanamayan maddeler üzerinde etkisi olabileceği için değişikliğe uğrayabileceğidir. Kaldı ki herhangi bir imza atılmadan bunların açıklanması ne kadar etik?
Sağ olsun okuyucularımın arasında eleştirilerime kulak veren üst düzey önemli bir kitle var. Geçtiğimiz hafta TİS’te yaşanan her günlük gecikme personele zarar ettiriyor demiştim. Bir baktım Türk Hava Yolları KAP’a bir bildirimde bulundu. Daha TİS imzalanmadan %50 zammı yürürlüğe soktu. İş veren olarak buna elbette mecbur değildiler. Ahmet Bolat yine personelden yana bir tavır sergiledi. Ama yine olan oldu. Açıklamalar üstüne açıklama geldi.
Ahmet Bolat, aldıkları karar hakkındaki yorumunu kapalı grubundan yaptı. Ardından HAVA-İŞ Sendikası Başkanı Ali Kemal Tatlıbal da bir açıklama yaparak, teklifleri kamuoyuna duyurdu. Bana göre son derece yanlış bir yaklaşımdı. Oldu olacak görüşmeler de basın mensuplarının önünde olsun.
Ayrıca zaten ülkece nefret söylemlerinden, gerginliklerden bıkmışken,
“Emekçinin hiç bir hakkından kesinti yapmadan delikanlıca, dürüstçe çık ve sadece “baz ücretlere %64 teklif etmeyi istemiyorum” deyiver.
Aidiyetin azaldığı ve yüksek performans beklediğin günlerde ters algıyla insanları kandırma.
Üyelerimizin maaşını ifşa edip, üzerine asılsız artışlar açıklayarak, üniformasıyla görevlerine gidenlerin ve ailelerinin canlarını tehlikeye atma.
Edep ile gelmedin lütuf görmeyeceksin bundan sonra…
gibi söylemlere ne gerek var? Ayrıca İlker Aycı döneminde bu sert çıkışlar neden olmadı da şimdi oluyor? Neden bunlar kamuoyunun gözü önünde olmak zorunda?
Bir de merak ettiğim bir husus daha… THY tarihi bir yolculuk yapıyor. Yönetim Kurulu Başkanı Uçakta… Cevap verecek hali yok. Neden uçağın inmesi beklenilmemiş olabilir? Cevap yoksa haklı mı olunuyor?
Ahhh ahh hak aramak bu şekilde zor olsa gerek…
Yapılacak şeyler belli, çalışanların sırtındaki yükler ve çektikleri de…
Bakalım bu işin sonu nereye çıkacak…
Serdar BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar Tüm Yorumlar (47)