165 milyon lira...
Yanlış duymadınız.
Evinde 26 kilo altın, 1 milyon 329 bin dolar ve 120 bin euro çıkan Cemil Acar’ın maaşı: 112 bin 422 lira.
Daire başkanı.
Yani genel müdür değil.
Yardımcısı da değil.
Daire başkanı.
112 bin lira maaşla, nasıl 165 milyonluk servet biriktirilir?
Cevap verelim:
Ya mucize olur… Ya da memlekette bürokrasiden çok büyücülük vardır.
Eğer bu servet aileden kalmadıysa (ki kalmadığı açık), biri ya altın yumurtlayan tavuk hediye etti… ya da ihale yumurtlayan bir düzenin baş köşesinde oturdu.
Cemil Acar tutuklandı ama…
Devlet neden susuyor?
Paranın kaynağı nasıl belli olmaz.
Birileri verdi bu paraları belli ki... Kim verdi?
Neden Verdi?
Kasanın anahtarını tutan eller çok tanıdık olabilir.
Çünkü bu ülkede bazıları “emekli olmadan önce” çok çalışır. Hatta o kadar çalışır ki, birikimi bankaya değil, kasaya sığmaz.
Tam bu skandalın dumanı tüterken...
İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen, Kurban Bayramı’nda resmen gövde gösterisi yaptı.
Pegasus’un dakikliğine, THY’nin operasyon zekâsına, yer hizmetlerinden kuleye kadar çalışan tüm emekçilere alkış…
Bunca karmaşa arasında bu ülkenin havacılık sistemi, dakik dakik işledi. Valizler kaybolmadı, uçaklar doldu, seferler aksamadı.
Bizi kaosa alıştıran bir ülkede, düzenli işler yapabilmek artık başarı değil, mucize. Ve bu kez mucize değil, planlı bir başarı vardı.
Bir diğer başarı örneği: THY.
Ahmet Bolat konuştu.
Boeing’e "Ya fiyatları düzeltirsiniz ya Airbus’a döneriz" dedi.
Helal.
Çünkü bu memlekette ilk defa biri Amerika’ya kafa tuttuğunda pasaportu iptal edilmiyor, tersine THY filosu büyüyor.
Hani diyorlar ya, “Her şey ekonomiyle ilgili değil” diye.
İşte tam da öyle.
Bu, bağımsız havacılık politikasıdır.
Bu, “uçak alacağız ama köle olmayacağız” demektir.
Şimdi soralım…
Cemil Acar gibi bürokratlar, 112 bin lira maaşla altın apartman satın alırken;
Sabiha Gökçen’de apron personeli 38 derece sıcakta uçak yerleştirirken;
Ahmet Bolat kalkıp dünya devine ayar verirken;
Biz ne yapıyoruz?
Arkasındaki kim soramıyoruz!
Bu cesareti nasıl buldu?
Kimler neden sustular?
Ve asıl soruyu soralım:
Cemil Acar’lar gider, arkalarında kim kalır?
Bir yanda devlete musallat olmuş gölge eller...
Diğer yanda ülkesini göğe taşıyan onurlu insanlar.
Tercih belli.
Ya Cemil Acar gibi kasacılarla...
Ya da dürüstlükle yola devam edeceğiz.
Uçanla uçuran arasında...
Kimsenin tereddütü olmasın.
Yeter ki biraz cesaret!
Serdar BAŞAĞAOĞLU
[email protected]
Yorumlar