Hiç yakışık alıyor mu, hiç örf ve adetlerimize uygun mu, hiç inançlarımız ile bağdaşıyor mu? Yazık, kişisel sorunlarımız ölünün arkasından kusulmaz, ölenin arkasından ancak dua edilir. Ahmet Karaman abimizden bahsediyorum. Nur içinde yatsın.
THY Teknik AŞ görevinden çok önceden tanırım. “Karıncayı incitmez” tabiri tam onun için söylenmiş gibi. Öyle naif, öyle nezaketli bir kişiydi ki havacılık sektöründe bir idol idi. Hiç olumsuzluk yoktu hayatında.
Ahmet Karaman, yokluk döneminde İngiltere’de okumuş bir uçak mühendisi idi. Uzun havacılık kariyerini tertemiz noktaladı. Hem de görevinin başında.
Yüzlerce insan tanıdım binlerce çalışan tanıdım. Ama Ahmet Karaman gibisi saysak kaç tane çıkar ki?
Gidenin arkasından konuşulur mu? Ben azılı düşmanım için bile yazmadım sinkaflı sözler. Yıllarca ekmeğimi yedi, aylarca küfretti ancak ben ahirete bıraktım hesaplaşmayı.
Niye bunları yazdım. Çünkü ağlayarak yazdığımız haberlerden biri idi Ahmet Karaman'ın vefat haberi. Elimiz titreyerek tuşlara basarken, birkaç hadsiz haberin altına kendi kişiliklerini yansıtan küfürlü yorumları yazarken vicdanlarında merhamet olmayışını gördüm.
İnsanlıktan nasip almadıklarını gördüm, örf adet neymiş bilmediklerini gördüm, aile terbiyesini almadıklarını gördüm. Gördüm de kahroldum, gördüm de elim klavyeye giderken utandım, gördüm de kelimeleri yazarken utandım, gördüm de hangi dünyada yaşıyoruz diye utandım.
Yaşarken yüzüne söylemediklerinizi arkasından söylemek ne kadar iğrençti ne kadar kahpece ve kahrediciydi.
Ahmet Karaman abim seni her daim rahmetle anacağım, gülen yüzünle hatırlayacağım, efendiliğinle hatırlayacağım, adamlığınla hatırlayacağım. Mekanın cennet makamın nur ile dolsun.
Ve arkasından küfredenlere de bir çift sözüm. Sizler insan siluetindeki şeytanlarsınız…
Gündeme dönelim.
Zorlu süreç devam ediyor. Geçen hafta Dalaman, Fethiye, Kaş, Kalkan, Kemer, Antalya şeridinde üç gün geçirdim.
Sokaklar boş, oteller boş. Otellerdeki bazı Rus misafirler de apar topar kaçıyorlar. Antalya Havalimanı’nda da şöyle bir gezinti yaptım. Nerede o şaşalı günler, nerede nefes alınmayan havalimanı.
Sadece Corona mı bu sessizliğin, bu yolcusuzluğun sebebi? Politik yanlışlarımız yok mu? Batıyoruz demek istemiyorum, battık diyorum. Havacılık anlamında, turizm anlamında battık.
Üç beş kuruş için geleceğimizi karartmanın anlamı yok, çocuklarımızın, gençlerimizin hayallerini yıkmaya gerek yok.
Haziran denilen kısıtlama politik yanlışlıklar devam ederse nice Haziran’lar görür. Rusya bu yıl tüm ülkenin turist ihtiyacını karşılayacak bir ülke idi. Lakin artık çok zor. Almanya, İngiltere Temmuz gibi ya gelir ya gelmez.
Sağlıkta çuvalladık, politikada çuvalladık bütün bunların faturası da turizm ve havacılık sektörüne çıktı.
Şimdi özel sektöre destek verecek kasada para yok, THY’yi ayakta tutacak finans yok, terminallere can suyu verecek nakdiniz yok kısacası yok oğlu yok.
İşsizlik! Tahmin etmediğiniz kadar.
Patır patır dökülecek şirketler.
Şuraya da yazdım. Ayakta kalmak mahareti geçtik Allah’a kalmış durumda.
Allah sonumuzu hayır etsin. Bilmem anlatabildim mi?
Yorumlar Tüm Yorumlar (51)