Yıllar önce bir orduevinde emniyet takım komutanı nizamiyedeki askerlere bir emir verir. “Kimseyi kimliksiz içeri almayacaksın, girene çıkana kimlik soracaksın”. Asker emri harfi harfine uygulamaya koyulur. Derken içeriye bir general girer. Kapıda asker kimlik sorar ve bu durum generalin hoşuna gider. Çıkışta asker yine generale kimlik sorunca, general bu sefer hafiften sinirlenerek “Neden çıkışta kimlik soruyorsun evladım?” der. Asker, verilen emir bu şekilde komutanım, der. General, bu emri veren komutanını çağırır.
Henüz üsteğmen olan emniyet takım komutanı nöbetçi subay, paşanın huzuruna çıkar. Paşa, “Evladım verdiğin emirlere dikkat et, emirlerini tam olarak ifade et, emirlerin uygulanabilir ve yerinde olsun, askerin senin ağzından çıkana bakar, o sebeple tanımlamalardan, örneklemelerden uzak dur.” der.
Bu olayı anlatmamın sebebi havalimanlarında yaşadığımız güvenlik problemlerinden ileri geliyor. Herhangi bir standart prosedür yok. Bir havalimanında kabul edilen bir cisim diğerinde edilmiyor. Bazen botlar çıkartılıyor bazen de çıkartılmıyor. Hatta 20 dakika içinde aynı yerden geçerken bile farklı uygulamalara maruz kalınabiliyor.
Emniyet tedbirleri zor iştir. Herkes bu tedbirleri alamaz. Kitaplarda okunanlarla güvenlik şefi de müdürü de olunamaz. Bu tür görevler tecrübe gerektirir.
Televizyon içine bile gizlenmiş düzeneği gören bu gözler, saçma sapan olaylara tanıklık ettikçe inanın ağlıyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Havalimanı’ndan yaptığım bir seyahat öncesi, güvenlikte takıldım. Malum bilgisayar taşıyoruz. Bilgisayarda da yedek harddisk değiştirmek için küçük bir setim var. Bu set ile birçok ülkeden seyahatler yaptım. Hatta bu seyahatlerin çoğunun başlangıç noktası da İstanbul Havalimanı. Ama gel gelelim bir standart olmadığı için durduruldum. Yanımdaki anahtar ve anahtarlık bile daha sivri. Fotoğrafta takdirlerinize sunuyorum.
Sonrasında ihtiyacım olması sebebiyle, bagaja vermek istedim. Kontuardaki arkadaşımız bunu ancak çanta veya koli içerisinde kabul edebileceğini söyledi. Tabii ki haklıydı. Gittim kutu buldum. Kutuyla birlikte tekrar müracaat ettim. Yalnızca 6 gram gelen uyduruk bir nesne yüzünden çektiklerime bakın. Ardından yine giriş yaptığım yerden geçmek istedim. Bu sefer bir öncekinde çıkartılmayan yarım botlarımın çıkartılması istendi. Halbuki herhangi bir sinyal vermiyordu. Neyse çıkarttım girdim.
Yolcuyu bu kadar yormaya ne gerek var? Bazı durumlar dediğim gibi kitaplarda okumayla olmuyor. Umarım bir gün askeri kökenli ve bu işin ehli subay/astsubay veyahut emniyet teşkilatından birileri havalimanlarında yönetici olurlar.
Çünkü…
Küçücük bir nesnenin güvenlik zafiyeti oluşturacağını düşünen kişi ya da kişiler için birkaç noktayı örnek olarak vereyim. Sivri uçlu haçlar, gözlük içlerine ya da tarakların içine gizlenmiş silahlar, cam bardaklar, metal kutular, şişeler ve lounge lardaki çatal bıçaklar… (Bunlar size birkaç örnek… Elbette daha fazlası var ama onları da bir zahmet siz akıl edin..)
Şimdi bazıları çıkıp çatal bıçakların kesici olmadığını da söyleyebilir. Ancak örneğin Türk Hava Yolları CIP’deki bıçaklar kesinlikle sivrileştirilemez fakat İGA lounge daki bıçaklar yoğunluğundan dolayı çok basit şekilde, kısa sürede sivrileştirilebilir. Ve asıl risk olan bunlar. Bir şeyleri tam manasıyla yapmak istiyorsanız bakar kör gibi dolaşmayın.
PİLOTLARDAN SONRA TEKNİSYENLER….
Türkiye’de yetişmiş milli değerlerimizi gün geçtikçe kaybediyoruz. Havacılık alanında okullarımızdaki eğitim seviyesi çok iyi. Bunu gören yabancı milletler de öncelikle pilotlarımıza kancayı takmaya başlamışlardı. Gün geçtikçe gördük ki şimdi de sıra teknik personele geldi. Onlarca kişi yurt dışındaki şirketlerle anlaşma yaptı. Şu anda oturum izinlerini bekliyorlar. Şirketlerin uyguladığı yanlış maaş politikası sebebiyle yakında uçak bakımı yapabilecek ehli teknisyen bulamazsak şaşırmayın. Umarım hata üstüne hata yapmaktan bir gün vazgeçilir.
TİS BEKLEMEDE…
THY yönetimi ile Hava-İş sendikasının son görüşmesinin ardından herhangi bir gelişme yaşanmadı. Gelen maillerde ve telefonlarda sürekli olarak bu soruluyor. Ancak toplu cevap vermek istersem inanın ben de bilmiyorum. Sadece çözümün Cumhurbaşkanlığı makamında olabileceğine ihtimal veriyorum. Gerçi bu ihtimalle de hem THY Yönetimi hem de sendika, personel gözünde yine değer kaybedecektir. Bunun örneğini daha önce yaşamıştık. Umarım taraflar bir an önce uzlaşma sağlar.
KATEGORİZASYON
Hava Trafik Kontrolörlerinin sorunlarını her hafta dile getirmeye çalıştım. Ama duyumlarıma göre kategorizasyon meselesi almış başını gitmiş. Arkadaş yapmayın etmeyin. Bu kadar da dar bakmayın. Neyi neye göre sınıflandıracaksınız. Haa trafiğe göre yapmaya kalksanız yine hata yaparsınız. Zaten her şey saçmayken daha da saçmalamaya gerek var mı? Ne olur şu konuyu yurt dışında nasıl oluyor diye bir araştırın.
Tek bir kalemle atılacak kategorileştirme tüm çalışanları alt üst eder. DHMİ’nin ve TCDD’nin özelleşeceği zaten ön görülüyor. Bari başına atanacak kişi, işinde tecrübeli biri olsun. Yönetim kurulunda da her birimden birileri yer alsın. Görüşleri alınsın. Örneklerle tartışılsın.
Problemlerin çözümü yeni problemler üretmek olmasa gerek…
SERDAR BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar Tüm Yorumlar (42)