Havalimanı yapımı özellikle havalimanı olmayan şehirler için büyük bir nimettir. Mesafelerin zaman açısından kısalmış olması, şehre ilginin artması ve geliş-gidiş durumunun sıklaşması bu durumu son derece anlamlı kılıyor.
Türkiye’de de havalimanı yapımı son yıllarda oldukça arttı ve havalimanı sayısı 56’ya çıktı. Biliyorsunuz; hükümetin her 100 kilometrede bir havalimanı hedefi var ve bu hedefe doğru adımlar da durmaksızın atılıyor.
56 havalimanı var ama hali hazırda yapımı devam eden projeler var, yer tespiti yapılan şehirler var, yeri belli olmasına rağmen henüz inşaatına başlanmamış olan projeler var… Yani sanıyorum 5-6 yıl içerisinde havalimanı olmayan şehir kalmayacak.
Bu; günümüz gerçeklerini şöyle önünüze koyduğunuzda gereken bir adım ve ihtiyaca yönelik bir hedef. Çünkü, havalimanı artık bir ihtiyaç. Teknolojinin hepimizin parmaklarının ucunda olduğu ve her an her şeye ulaşabildiğimiz bu devirde havalimanı olmayan şehir bana göre de olmamalı zaten. Ama benim demek istediğim şey başka…
Havalimanları günümüz için gerekli elbette ama hayatı sadece buna endekslemek ya da bunun üzerinden belli avantajlar sağlamanın peşinde koşmak bana çok anlamsız geliyor.
Duymuşsunuzdur, 29 Ekim’de açılışını yaptığımız İstanbul Havalimanı çevresindeki arazilerin fiyatlarının bilmem kaç katına çıktığı, evlerin fiyatlarının uzaya falan çıktığı sıkça haber yapıldı ve gündeme getirildi.
Belki de oradan ayrılmanın planlarını yapan bir çok insan havalimanı yapılacağını duyunca 5 yıl daha bekleyelim de milyoner olalım diye beklemiştir. Bu havalimanı yapılan diğer şehirler için de geçerli. Oradaki fiyatların artmasını ya da insanların tutumlarını kınamıyorum, bu hayatın gerçeği elbette. Daha doğrusu bizim ülkemizin gerçeği bu!
1-2 kilometre ötesinde metro var diye ‘metroya çok yakın’ tanımlamasıyla ederinin 2 katı kiraya verilen ya da satılan mülkler var bizim ülkemizde. Bu gelişmişlik mi yoksa 2020 yılına merdiven dayadığımız dünyada metronun hala bir rant kapısı olması mı, ona siz karar verin. Kaldı ki İstanbul gibi bir şehirde hala her yerde metro olmamasına da anlam veremeyenlerdenim. Bu konuda gerçekten çok geç kaldık.
Havalimanına yakın olmak sık sık uçmayan biri için neden nimet olur çözemiyorum. Ya da havalimanının çevresi neden büyük değer olarak görülür ki? Tam aksine bana sorarsanız kısmen rahatsız edici bir durumdur aslında. Uçakların gürültüsü, çevredeki yoğunluk vs… Bana çok da anlamlı gelmiyor.
Dünyanın bir çok bölgesinde insanlar havalimanının yakınında olmaktan isyan eder noktaya gelmiş durumda. Oradan kaçmanın yollarına bakıyor.
Mesela Londra Şehir Havalimanı’nda halkın şikâyetini dikkate alan ilgili belediye uçakların gürültüsünden dolayı gece uçuşlarını durdurmanın yollarına bakıyor. Bununla ilgili geçtiğimiz günlerde büyük de bir toplantı yapıldı.
Bir diğer örnek Avrupa’nın en önemli ve yoğun meydanlarından biri olan Amsterdam’daki Schiphol Havalimanı. Havalimanın çevresinde yaşayanlardan 140 binden fazla insan belediyeye şikâyet başvurusu yaparak bu sorunun çözülmesini talep etti. İşin tuhaf tarafı belediye bu şikâyetleri dikkate alarak bir inceleme başlattı. Yani çözüm arıyorlar!
Benzer durumları yaşayan bir başka havalimanı da Bristol Havalimanı. Yine buranın çevresinde yaşayanlar gece uyuyamadıklarını ifade ederek şikayette bulunuyorlar ve çevre halkının yüzde 30’una yakını evini bu bölgeden taşıyor. Hem de havalimanına yakın diye evlerini ederinin üzerinde satmadan!
Bu konuya yakın benzer bir husus da ne biliyor musunuz? Lufthansa geçtiğimiz günlerde hükümete bir teklif götürüyor. Diyor ki; çok fazla uçuş var ve ne kadar planlı olursa olsun bazen iptallere ya da gecikmelere neden oluyor. Bu yüzden seferleri azaltalım ki insanlar mağdur olmasın. Yani bir yolcu havalimanına geldiğinde rötarsız sorunsuz uçağa bineceğine emin olsun.
Ancak bu öneri hükümet tarafından reddediliyor ve bunun mümkün olmayacağı, seferlerin artarak devam edeceği yanıtı veriliyor.
Kısacası insanlar mağdur edilmesin isteniyor ancak Alman hükümeti bu durumu kabul etmiyor. Dikkat çeken taraf; bunu talep eden bölgesel bir havayolu değil. Avrupa’nın en büyük şirketlerinden biri olan Lufthansa…
Bunlara benzer çok örnek var ancak ben burada kesiyorum.
Yani havalimanının yakınında oturmak çok da avantajlı bir şey değil aslında. Hatta havalimanı çevresine bana sorarsanız otel dışında bir yapıya izin bile verilmemeli.
Aslında en önemli varlığın insan olduğu gerçeğini tam olarak tespit edersek, işte o zaman hayat şartlarına özendiğimiz o ülkelerden biri olabiliriz.
İstanbul Havalimanı’nda BTA da yerini aldı
Atatürk Havalimanı’nın yeme-içme alanlarını işleten TAV bünyesindeki BTA, İstanbul Havalimanı’nda da yerini aldı. 4200 metrekarelik bir alan için anlaşan BTA’nın yeri dış hatlar gidiş terminalinde olacak.
Personelinin büyük bir kısmını da Atatürk Havalimanı’ndan götürecek. Öğrendiğim kadarıyla BTA’nın götüreceği personel benzer şartlarda işine devam edecek ancak yolların ayrıldığı personellere de hak edilen tazminat hakları verilecek.
BTA’ya ve çalışanlarına hayırlı olsun.
Yorumlar