İstanbul Grand Airport; yani İGA, Ekim 2013’te İstanbul Havalimanı’nın işletmesini sağlamak amacıyla kuruldu.
Şu anda da İstanbul Havalimanı’nın işletmecisi ve otoritesi konumunda. Otoritesi diyorum, çünkü Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Atatürk Havalimanı’nda olduğu gibi otorite konumunda değil İstanbul Havalimanı’nda. Buradaki kuralları İGA belirliyor ve uyguluyor.
Gelelim İstanbul Havalimanı’na. Gerçekten çok etkileyici ve çok büyük bir yapı. Taşınmanın ardından iki kez gittim. Alan öyle büyük ki, hani havalimanlarında bir koşuşturma olur ya; büyüklüğünden o koşuşturma hiç yokmuş gibi hissediyorsunuz. Sanki insanlar alışverişe ya da gezmeye gelmiş gibi.
Şu an için aksaklıklar yaşanıyor havalimanında. Aprondan kaynaklı rötarlar, ufak tefek arızalar ve bunlardan kaynaklanan gecikmeler… Bunlar olacaktır, yaşandıkça da düzelecek ve rayına oturacaktır. Burada herhangi bir problem yok.
Ancak İGA için bambaşka bir konuyu gündeme getirmek istiyorum.
Kural koyucu olmak çok hassas bir makamdır. Daha doğrusu ‘sahip’ olmak çok hassastır. Çünkü sahiplik; adil olmakla olmamak arasında çok ince bir çizgiye hitap eder.
İGA sanırım bu çizgiyi bazen olumsuz anlamda eziyor.
Şöyle ki; THY ve TGS personeli İGA’dan adeta yaka silkmiş durumda. Hem terminal içinde hem de apronda personele nefes aldırmıyorlar. Kuralları uygulama gayreti olarak düşünülse de aslında olay öyle değil.
Terminalin çeşitli birimlerinde görev yapan, apronda ya da operasyonda görevli personelin ensesinde boza pişiriliyor. Mesela Atatürk Havalimanı’nda TGS ya da THY personellerinin görev yaptıkları alanlarda dinlenme alanları, çay içebilecekleri, su içip 2 dakika soluklanacakları alanlar olur, bilenler bilir.
Yeni havalimanında henüz bazı birimler için bu tip yerler hazır değil. Dolayısıyla İGA’nın ‘sahibi’ olduğu yerlerde bir bardak su içip işlerine dönen personellere bile izin verilmiyor. ‘Burası bizim giremezsin, ya da buradan su içemezsin, THY personeline çay yok’ gibi cevaplar alıyorlar.
Bu durum bazılarına basit gelebilir ama çoğu zaman tartışmayla noktalanıyor. İdari personellerin ciddi ciddi kavga etme noktalarına geldiklerini biliyorum. Şimdi bunu nasıl açıklayacaksınız? Bir insanın bir bardak su içmesine izin vermemek ne demek? Bunun izah edilebilir bir tarafı var mı?
Gelelim aprona; buradaki durum daha da vahim.
Türk Hava Yolları’nın yer hizmetleri görevini icra eden TGS personeli öylesine zor günler geçiriyor ki, bir dokunsanız bin ah işitiyorsunuz.
Atatürk Havalimanı’nda DHMİ ile de zor anlar yaşayanlar oluyordu elbette ama buradaki durum onunla kıyastan çok uzakta.
Mesela bagaj yükleme araçlarını kullanan şoförlerin şut altına girmesi yasak. Yani apron kartı oraya girmesine izin vermiyor. İçerdeki elektrikli araçlarla bagajlar dışarı çıkarılıyor. Bu da operasyonda bazen aksamalara neden oluyor.
Yine operasyonda görevli personel ve bazı birim şeflerinin apron kartları körüğe çıkmasına izin vermiyor. Dolayısıyla ekipler operasyonu yerinde takip edemiyor.
Apronda İGA görevlilerinin TGS ve THY personellerinin adeta peşinde koştukları iddiaları var. Yani en ufak bir hatada nefes aldırmıyorlar. Araçların park edilme şekillerine bile karıştıkları, ‘5 aracı yan yana park edemezsiniz, aracı yan çevirme, buradan sağa dönemezsin ileriye git oradan dön’ gibi daha çok bir çok konuda zorluk çıkardıkları ifade ediliyor.
Araç kullanan personeli durdurup ehliyet sordukları, hatta yolcuları uçaktan alıp terminale götüren Cobus’u durdurdukları ve içinde yolcu dolu olan aracın şoförüne ehliyet sordukları iddiaları gerçekten akıl alır gibi değil.
TGS personelinin Atatürk Havalimanı’nda kullandıkları ehliyetlerini ibraz etmelerine rağmen İGA’daki ehliyetlerinin şirketleri tarafından henüz gönderilmediği için dolarla ceza yediklerini mi söyleyeyim yoksa ambulansın arkasından ‘hızlı gitme’ diye uyardıklarını mı anlatayım.
Çok daha fazlası var aslında. İşte bu yüzden İGA ile THY personelleri arasında şu aralar soğuk rüzgârlar esiyor. Birbirlerine selam bile vermiyorlar.
İş bu noktaya neden geldi peki? İGA neden THY personelini kovalar durumunda? Bilen var mı?
İGA’da hali hazırda yönetici olarak görev yapanlardan bazıları eski THY’li. Mesela eski şirketlerine bilendikleri için mi bu böyle bir yöntem izleniyor? Yoksa THY henüz hazır değil diye taşınmayı geciktirdiği için mi?
Her iki sebep de THY ve TGS personelinin huzurlu iş ortamını yerle bir edecek kadar önemli değil. Çünkü bu insanlar şirketlerinin başarısı için çalışıyorlar. Böyle bir muameleme Türk Hava Yolları’nı, dolayısıyla Türk Havacılığını olumsuz etkileyecek. Bunu gören yok mu acaba?
Durum öyle bir noktaya gelmiş ki, apronda görev yapan birçok TGS personeli aynı anda kartlarını bırakarak gitmek istiyor ancak yöneticileri tarafından ikna ediliyorlar.
İGA eğer kuralları uygulama gayreti içindeyse abarttıklarının ve çalışma düzenini bozduklarının farkına varmalı. Yok eğer kasıtlı bir durum varsa İGA’nın ve THY’nin en yetkililerinin devreye girip bu sorunu çözmesi artık şart.
Çünkü birbirlerine selam bile vermeyen personeldeki aidiyet duygusu her geçen gün biraz daha zayıflıyor.
Yorumlar Tüm Yorumlar (107)