Dokuz köyden kovsunlar mı beni? Niye diye sormayın sakın. Çünkü doğruları yazacak kaç cesurunuz var artık? İyi o halde başlayalım. Bakın bu ülkenin en gözde yatırımı diye dünyaya sattığımız İstanbul Havalimanı’na taşınamamanın küçük bir örneğini yazacağım.
Yılan hikayesine döndü tabirini kullanmak istemiyorum. Ama bir beceriksizliğin olduğu kesin. Caka satmak için boşa ne uğraşırsınız. Yalan-dolan nereye gidebilirsiniz.
Bakın beyler. Kamuoyuna taşınmayı sadece THY istediği için erteledik mavaralarını kimseye yutturamazsınız artık. Evet, THY istememiş olabilir. Ama sebeplerine bakın hele. Geçen hafta yazdığımız yazıdan sonra ipliğin pazara düşeceğine dair net bilgiler geldi. Hatta İstanbul Havalimanı’nın tepe noktalarında görev yapan biri ile görüşüp bazı bilgiler aldım.
Bu bilgileri kamuoyu bilsin diyerek yazmak lazım. Öyle gazeteci görünümlü nemacılar yerine olan bitenin en ince ayrıntısına kadar yazıp gazeteciliğin gereğini yapmak zorundayız ki Cumhurbaşkanı dahi bu aksaklıklardan haberdar olsun.
6 milyon Euro’luk beceriksizlik.
THY neden taşınmak istemiyor? Alın size basit bir örnek.
(VDGS) Visual Docking Guidance System uçakları köprüye yanaştırma cihazı. Bu cihaz Honeywell firmasına ihale edildi. Firmanın arkasında/önünde kim vardı, kim referans oldu bilinmez. Ama bilinen bir gerçek var ki, Honeywell firması 147 körüklü İstanbul Havalimanı’ndaki VDGS işinde çuvalladı, patates oldu. Takılan cihazlardan sadece yirmi tanesi çalıştı. Diğer cihazlar hep hata verdi. Uçaklar 5-10 metre uzağa yanaştı. Köprü ile körük ile alakası olmadı. Eğer 1 lira beş lira için iş bilmeze iş verirsen olacağı şudur. Sana aylar, yıllar kaybettirir.
Efendim neymiş “THY taşınsın biz uçakları yanaştırmak için marshalling alırız”. Yani uçaklar gel abi gel gel, sağa yap sağ yap, sol yap sol yap, topla gel topla gel ile az daha gel sistemi ile yanaştırılacakmış. Oldu kardeşim bence daha kolayı var. 100 tane push back aracı alın piste inen uçağı çekerek getirin körüğe kadar.
THY’nin itirazı üzerine anlaşıldı ki bu iş böyle olmayacak. Hadi bakalım sil baştan yeni bir firma bulalım da hızlı bir şekilde bu işi kotaralım.
Bizim Türk milletinin en büyük özelliği plansızlık, ucuz et ile yahni yemek. Ama hesaplar tutmayınca dönüldü bu işin profesyoneline. Kime? İsveç firması SAFEGATE. Adamlar öyle bir sunum yapmış ki milim şaşmamış. Ve bir ayda 20 adet VDGS sistemini yerleştirdi bile. Devamını yapacak ama zaman geçti-geçiyor. Kulislerde 2020’ye sarkar hesabı yapılsa bile ben ihtimal vermiyorum.
Diyorum ki; bu işi, işin başındakiler kotaramıyorsa, THY’ye, ona buna suç bularak hedef şaşırtmayın.
Yapamadık deyin, beceremedik deyin, beceriksiziz deyin. Üç kuruşa tamah edip iş bilmezlerle çalıştık deyin.
Bu arada bir dipnot düşeyim. İngilizler İstanbul Havalimanı’nı denetleyecek. Siz bu yazıyı okuduğunuz sıralarda denetleme başlamış olabilir. Bu denetim haberi Airporthaber’de konu olunca Kadri Samsunlu çok ama çok sinirlenmiş. Sağa sola saldırmış ve “mesaj yayınlıyoruz on dakika içinde haber oluyor” demiş ve arkasından “whatsapp gruplarını” kapatın talimatı vermiş. Kadri Bey, şunu söyleyeyim. Biz doğruları yazdığımız sürece günde kaç adım atarsınız kaç nefes alırsınız her türlü bilgi gelir merak buyurmayın.
Evet, sözün özünü söyleyelim. Taşınma süreci çok sancılı olacak. Nisan’dan sonra bekleriz efendim.
Çelik gibi durdu, eğilmedi, bükülmedi…
Bir Funda Ocak geçti DHMİ’den. Öyle ki, arkasından binler ağladı, öyle ki iz bıraktı DHMİ’de. O hep devleti için dik durdu, milletin menfaati için yedi düvele karşı çoğu zaman tek başına mücadele etti ve kazanan hep o oldu.
Bir çelik gibi sağlam durdu. Ne eğildi ne de büküldü. Ne bir siyasetçinin arkasında kuyruk oldu ne de yalakalık derdinde oldu. Tek gayesi DHMİ gibi dev bir kuruluşu nasıl büyütürümün, nasıl dünyada örnek yaparımın derdinde oldu.
Personeline dokundu. Kah onlarla güldü kah sorunları için üzüldü, ağladı, çare olmaya çalıştı. Hemen hemen tüm meydanları gezdi, sorunları, soruları, çözümleri, önerileri hep mahallinde dinledi.
Torpile geçit vermedi. Gelen baskıları kimseye yansıtmadan kendi benliğinde eritti.
Ben ona yıllar önce bir yazımda “Zor kadın” demiştim. Evet, zor bir kadındı ama melek gibi yüreği vardı. Otoriter görünüşünün altında dokunsanız ağlayacak bir yüreği vardı.
Kıymetinizi bilmeyenlere inat, ben sizi kocaman yüreğiniz için alkışlıyorum, DHMİ gibi bir kurumda onca düzen adamına karşı bir kadın olarak iz bıraktığınız için alkışlıyorum. Ve bu ülke senin gibi bir yürekli kadına sahip çıkacak kudrete sahip diye düşünürken dönüşünüzün fazla uzun süremeyeceğini umuyorum.
THY’YE KUMPAS KURANLARI İFŞA EDİN.
Beyler, geçen hafta AirportHaber’deki “mor beyin” vaka’sını okudunuz değil mi? Bakın detay yazmadık ve ben de yazmayacağım. Aklınız durur gerçekleri yazsak. THY’nin geleceğini bir kum tanesi kadar düşünüyorsanız neşteri atın. Bu iş öyle sallabaş edilecek, umursanmayacak bir konu değil. THY ve tüm iştiraklerini tepeden tırnağa yeniden bir süzgeçten geçirin.
Bu işin altından kalkamazsınız.
Değerli okurlar, yazmış olduğumuz haberde de bu yazımda da tek kaygımız THY’dir. Her ne kadar sabotaj vari olay THY içinde planlanmamış olsa bile, zarar doğrudan THY’ye verilecek.
Şu kadarını söyleyeyim. Kumpas mı dersin sabotaj mı dersin, aşağılık, karaktersiz bir kişinin öç alma duyguları mı dersin ne dersen de olay çok ciddi ve THY’nin iştiraklerinden birisinde planlandı.
Bu kadarı yeter. Sizden beklentimiz bu konuyu tüm konuların üzerinde tutmanız.
İyi uçuşlar…
Yorumlar Tüm Yorumlar (90)