Yükseköğretimde başarısızlığının kök nedenlerine inmek zorundayız. Üniversiteler öğrencilerimizi gerçek dünyaya hazırlamıyor, hazırlayamıyor.
Anlatırsan, Unuturum;
Gösterirsen, Hatırlarım;
Yaptırırsan, Anlarım.- Xun Kuang Yazıtları
“Yetkin Mühendislik, gelişmiş ülkelerin pek çoğunda uzun yıllardan beri değişik adlarla ve değişik tanımlarla geliştirilmiş ve başarıyla yürütülmekte olan bir sistem. Türkiye'de böyle bir sistemin başlatılması, 1973'den beri gündemdeydi. Özellikle 1996-97 yıllarında İnşaat Mühendisleri Odası tarafından kapsamlı bir çalışma yapılmış; bir yasa taslağı ve bununla uyumlu bir uygulama yönetmeliği taslağı düzenlenmiş; ancak, bu hazırlıkların uygulamaya geçirilmesine olanak bulunamamıştı.
Yetkin Mühendislik Lisansı (PE), Amerika'da kamu yararına çalışan (kar amacı gütmeyen) NCEES "National Council of Examiners for Engineering and Surveying" yani Ulusal Yetkin Mühendislik Sınav Konseyi tarafından mühendislik ve arazi ölçme (kadastro) uzmanlığı alanlarında verilmektedir. İlk 1891 yılında Kaliforniya'da olmak üzere 1950 yılında Amerika'da tüm eyaletlerde, eyalet mühendislik kayıt ve tescil yasaları (Engineering Registration Law) kurulmuş olup 1965 yılından itibaren Yetkin Mühendislik Sınavı her eyalette verilmeye başlanmıştır.
Amerika dışında ilk olarak 2008 yılında Güney Kore'de daha sonra Mısır, Japonya ve Suudi Arabistan'da uygulanmaya başlanmıştır. Yetkin mühendislik sınavının birinci aşama sınavı (FE) Türkiye'de ilk defa İTÜ kampüsünde, sadece İTÜ son sınıf öğrencileri ve mezunlarının katılımı ile 2012 ve 2013 Nisan ayında yapılmıştır. Yetkin mühendislik sınavının ikinci aşama sınavı (PE) Türkiye'de ilk defa İTÜ kampüsünde, sadece İTÜ mezunlarının katılımı ile 2013 Nisan ayında yapılmıştır.
NCEES (National Council of Examiners for Engineering and Surveying) ile yapılan anlaşmaya göre, FE sınavına sadece İTÜ son sınıf öğrencileri ve mezunları katılabilirler. PE sınavına mühendislik alanında en az 4 yıl iş tecrübesi olan ve FE sınavını geçmiş olan İTÜ lisans veya yüksek lisans mezunları katılabilirler. Yetkin Mühendislik belgesi, yurt dışındaki önemli projelerde imza yetkisine sahip olmasını sağlar.
Tüm ülkede kişiler ve kamu yararı ile etik ilkelerine uygun, bilimsel gerekler ve çağdaş tekniklere dayalı, üstün nitelikli ve güvenilir mühendislik hizmetlerinin sunulmasını ve bu hizmetlerle ilgili yanlış uygulamaların önlenmesini sağlamak" olarak tanımlanmıştı. Kuşkusuz ki, bu amaç, uzun dönemde sağlıklı uygulamalar sonucunda gerçekleştirilebilecek, saygın bir amaçtır.
Belirtilen yasaya göre mühendislik diploması alan herkesin uygulamada herhangi bir deneyime sahip olmaksızın, bir anlamda sınırsız mesleki yetki ile donatılması, hizmetin niteliği ve güvenirliği bakımından zaman zaman sakıncalar yaratmakta. Benzer sorunla karşılaşan birçok ülke, hizmetin verilmesi aşamasında oluşabilecek risklerin azaltılmasını sağlamak amacı ile Yetkin Mühendislik sistemini uygulamaya zaten başlamış durumda.
Sizlerin de görebileceği gibi asıl vurgulanmak istenen husus “Mesleki Yeterlilik”.
Bundan 10 sene önce bahsettiğim bu kavram henüz ülkemizde gündemde dahi değil.
SHMYO’larında, her tür Üniversite mezunu, her çeşit Sivil Havacılık Konusunda ders vermekte. İngiliz Dili ve Edebiyatı, Açıköğretim Fakültesi Sosyoloji Bölümü, Edebiyat Fakültesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü mezunu olmak, Meteoroloji, Havacılık Yönetimi, Uçuş İşletme, Emniyet Yönetimi vs. dersleri vermeye yetkin anlamına gelmekte. Hiç olmazsa yılda bir kere uçakla seyahat etmiş olma şartını getirselerdi daha da derinlik katardı bu tür eğitmenlere.”
https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-2151.htm
Usta çırak ilişkileri asırlardan beri devam etmektedir ve edecektir de! Şimdilerde üniversite bitiren her öğrenci, kendine bir müdürlük aramakta ama bulamamaktadır (bazıları hariç!). Bırakın müdürlüğü, iş dahi bulamayanlar da elbette onca eğitimden sonra kendilerini sokağa atılmış hissedeceklerdir ki bu hiç de hedeflenen bir sonuç değildir. Hele üniversite diploması var diye eğitimini aldığı konu dışında alakasız bir işte çalışmak, apayrı bir duygusal sorun yaşatacaktır öğrenciye.
Üniversite öğrencileri arasındaki ruh sağlığı krizi, dünya çapında yükseköğretim kurumlarını zorlamaya devam eden acil bir endişe kaynağı olarak endişe verici seviyelere ulaşıyor. Öğrenci ruh sağlığı krizi artarak devam ediyor ve kampüsler yaklaşımlarını yeniden gözden geçiriyor. Bakım talebindeki büyük artışın ortasında, psikologlar üniversitelerin daha geniş bir yaklaşım ortaya koymaları gerektiğini öğütlüyorlar.
Sorunları maskelemenin en tehlikeli yanı, öğrencilerin duygusal yaşamlarına ve aileleriyle olan ilişkilerine zarar vermesidir. Sorunları MASKELEMEK, yüksek düzeyde birikmiş kayıp öğrenme fırsatlarına, korkuya, kızgınlığa ve derin strese neden olmaktadır. Bu durumda öğrenciler kendilerini umutsuz hisseder ve ruhsal hastalıklar şiddetlenir. Bunun etkisi hayat boyu sürer ve potansiyel olarak yıkıcıdır.
Maskelemenin en tehlikeli yanı, zarar verici bir etki yaratmasıdır.
Maskeleme, öğrencilerin duygusal yaşamlarına ve aileleriyle olan ilişkilerine zarar veriyor.
Önce öğretmen yetiştireceksiniz. Bir öğretmenin ise en az 40.000-50.000 sözcük ile ders anlatması, anlatabilmesi esastır. Ana dilini çok iyi bilmek, o dildeki sözcük dağarcığı ile ölçülür. En güzel örnek ise şudur; 4 Ekim 1933 günü Yugoslavya Kralı I. Alexander’in Atatürk ile görüşmesinde Yugoslavya Kralı Alexander; “Majesteleri, biz Türk Milletini çok severiz. Aslında İngiltere Yunanistan’dan önce işgal görevini bize vermişti ama biz Türk Milletini çok sevdiğimiz için bunu kabul etmedik” der. Atatürk ise ona dönüp “Eyy Alexander! falan filan…” demez. Çünkü geniş bir Türkçe sözcük dağarcığına sahiptir ve kızmadan ama biraz da gülümseyerek şunu söyler; “Majesteleri, Türk Milletine olan sevginizden dolayı size çok teşekkür ederiz ama şunu da belirtmeden edemeyeceğim, verilmiş sadakanız varmış.!”
Dilinize olan hakimiyetiniz sizin akıllı, aptal, zeki, bilgili, cahil, nazik, şefkatli ya da zarafetinizin ölçüsünün göstergesi olduğunu biliniz. Hele eğitim veriyorsanız şunu hiç unutmayı. Nereye giderseniz gidin öğrencileriniz önce hocaları/ustaları ile değerlendirilecektir. Size biçilecek değer önce ustanızın adı ile başlayacak, sonra kendi tavır ve yeteneğiniz ile kendi değerinizi kabul ettireceksiniz.
Tüm sorun, geleceği görebilmekte. Her zaman bilgi ve bilim, paradan önemli ve öncelikli güç olmuştur.
Dünya'nın ilk yapay uydusu Sputnik serisinden ilk uzay aracı, SSCB tarafından 4 Ekim 1957'de uzayda yörüngeye oturtuldu. Sputnik 1'in uzaya gönderilmesi soğuk savaş yıllarında gerçekleşti ve süper güçler arasında yeni bir rekabet olan Uzay Yarış’ını başlattı. Amerika Sputnik şokunu atlattığında ilk işi, ilk ve orta öğretim planını yenilemek oldu. Rusya'nın eğitim sistemi muhteşemdi. Birçok konuyu Ruslardan kopyaladılar. Modern matematik, ders kitaplarına girdi, evrim okutulmaya başlandı. Hedefe yönelik olmayan bazı dersler kısıtlandı.
Uzay programı; “Ülke gençleri PISA’da birinci olacak” demekle başlar.
Olması için de bilimsel eğitim programları yapılır. İlk okuldan itibaren saptanmış hedefler için eğitim sistemi devreye sokulur. Bu okullar için gerekli eğitmen adedi ve hızlı eğitim metotları geliştirilir.
Teknik eğitim için teknik liseler açılır.
Teknolojik eğitim için mühendislik fakülteleri planlanır.
Hangi sahada hangi mühendislik fakültesinin senede kaç mezun vereceği hesaplanır.
Bu mezun sayısına göre sanayi yatırımları için sermaye desteklenir ve sanayi yönlendirilir.
ABD ilk atılımını eski Türkiye (Osmanlı Dönemi) üzerinden, Fatih Sultan Mehmed’in ikinci fermanını esas alarak yapmıştı (Bakınız https://www.servetbasol.com/Articles/NedenHarfDevrimi.htm).
Bu ikinci atılımı da Rusya sayesinde gerçekleştirdi.
Biz mi? Biz herkese örnek olmaya devam. Ne demişler;
Non omne quod nitet aurum est. (Her parıltı, değer yansıtmaz.)
Yorumlar