THY Yönetimi bir günde değişti. Demek ki kraldan çok kralcı olunamıyormuş. İlker Aycı THY Yönetin Kurulu Başkanı olana dek adı sanı öyle çok duyulmuş, başarıdan başarıya koşmuş bir yönetici değildi. Hoş burada da hiçbir başarısı olmadı ve şansıyla kaldığı makamdan tekmelenerek indirildi bir gecede.
İlker Aycı bir günde THY yönetim kurulu başkanı olmuştu. Hamdi Topçu yarım saatte görevden alınmıştı. Hatta her şey hazırdı. Daha genel kurul salonuna girmeden, odasından çıkamadan Ankara’dan gelen emirle el çektirilmişti görevden.
Belki de gidişinin altındaki ayak oyununda senin de ayak izin vardır. “Fırıncı” denilen Hamdi Topçu’nun başarısının, Candan Karlıtekin’in projelerinin, hayallerinin altında ezildin hep. Miras yedin, kibir abidesi oldun ve ego’nla boğuldun.
Oysa reis seni oraya kanatlarının altında bir yavru kartal gibi getirmişti.
THY’nin başarısı, başarılı olması senin işine yarayabilirdi. Ama sen kendi başarını ve kendine ait ayrı bir dünyayı önceledin. Ben merkeziyetçi oldun.
Reisin getirdiği yavru kartal yerine ana kartal olmayı tercih ettin. Öyle de yönettin THY’yi. “Kral da benim kartal da benim” şeklinde yönettin koca şirketi.
Ağzın iyi laf yaptığı için televizyoncular, gazeteciler uyudu, uyutuldu, uyuyormuş gibi hareket etti. Bazılarını da sen kendi emellerinle besledin, kimine dünyayı bedava dolaştırdın, kimine Türkiye sınırları dışında ışıltılı tatiller yaşattın.
Şimdi bunlar bir bir çıkmaz mı sanıyorsun ortaya!
Şöyle bir hafızayı yenileyelim mi hep beraber?
İlker Aycı, yavru kartal olarak reisin kanatlarının altında geldiği THY’de neler yaptı?
Keyfi uygulamalar, keyfi atamalar, arkadaşlarını önemli mevkilere getirmeler. Sorgusuz sualsiz insanları işinden etmek, egolarını tavan yaptırıp kibrini de üstüne ekleyip milletin içinde personelini ezmek, aşağılamak, iftira atmak.
Hain FETÖ darbesi esnasında Almanya’da bulunmak ve kendisine ulaşılamaması. Olaylar durulduktan sonra elini kolunu sallayarak gelmek ki o zaman görevden alınacaktın da dua et birkaç adam gibi adama.
Sonra, FETÖ torbası oluşturdun. Sevmediğin bütün isimleri bu torbanın içine atıp masum insanları işinden, aşından ve belki de eşinden ettin. Günahların büyüdükçe büyüdü.
Uçağın içinde yolcu ile kavga ettin, basını baskılayarak kimseye yazdırmadın. Bu kavga, THY tarihinde hiçbir YK başkanının yapmadığı bir hareket idi. Sen kendini yolcudan da üstün gördün. Sen yavru kartal değil ana kartal gibi davranmaya başladın.
Ultra lüks araçlardan, burjuva görüntünden vazgeçemedin. Giydiklerin, yediklerin hep göze batıcıydı. Yedi yıldızlı otellerden ve restaurantlardan vazgeçmedin. KemerCounty’de aldığın milyonlarca Euro’luk özel villaya bile ses çıkartmadı seni kanatlarının altına alanlar.
Masumların ekmeğiyle oynadıkça artan günahların, her gün üstüne koyup gelirken, THY de sayende hiç görmediği itibarsızlığı görmeye başlamıştı. Uluslararası borsa değeri düşerken Türkiye’de de erimişti resmen.
Ama seni hep olaylar da korumaya başladı. Terör saldırıları, Boeing arızaları, pandemi, İstanbul Havalimanı’na taşınmalar hep senin lehine işledi.
Ama ne zamana kadar!
Kazakistan’da eğlencen bölünüp Türkiye’ye kaçtığın zamana kadar. İşte ısınan mektubun o zaman okunmaya başlandı.
Ve bu kaçışı da yine bir gazeteci kılıklı, Nişantaşı müdavimiyle kurtarmaya çalıştın. Çalıştın çalışmasına da yemedi, yiyen olmadı.
Ve kar yağışı, İstanbul Havalimanı’nda çöken bina. Bina da senin eserin idi. Tıpkı kırmızı halı da senin eserin olması gibi. Onu da yalanladın da onu da yiyen olmadı. Sen battıkça battın, kendi kendini dibe çektin.
Kar yağdığında da ortaya çıkmadın. Saklandığın yerden ortalık rahatlayınca çıkabildin ve yine şov yapmak istedin. Birkaç gazeteciye yanındaki 42 bin liralık montlu basın müşavirinle birlikte süslü kelimeler ettin de o da kar taneleri ile uçuverdi gökyüzüne doğru.
Ve sonunda tüm günahlarınla gidiverdin. Arkandan iyi konuşan olmadı hiç. Buna emin ol. En çok İlkerci olanlar bile neler söylüyor bir bilsen. Ben yine de kötü konuşmayacağım. Çünkü sen tüm kötülükleri kendine yaptın zaten.
Ama senin de bildiğin benim de bildiğim dört kardeşime yaptıklarını asla unutmayacağım. Hiç ama hiç hak etmedikleri şekilde sırf kendini mutlu etmek için kovdun onları. Senin dilin neşter gibiymiş, kılıç gibiymiş bunu herkes anladı.
Sen kendini gerçekten yalnız kartal sandın. Ama senden büyük hep bir kartal vardı ve seni gözlüyordu, etraftaki diğer yavru kartallarla izliyordu. Sen kendi kanatlarının altındaki gölgeden başkasını göremedin.
Şimdi hadi bakalım kolay gelsin….
Ve son söz... Sana “güle güle” diyemiyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (211)