IK uygulamalarına oldum olası meraklıyımdır. İyi ki öyleymişim zira bir ara kendimi bir kuruluşta İnsan Kaynaklarından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak buldum. Doğrusunu isterseniz o zamanlarda da İnsan Kaynaklarının bazı uygulamaları bana “göstermelik” gibi gelirdi. Onun için ismi fiyakalı olan, yapılması halinde böbürlenebileceğim uygulamalara sistemin zorlaması olmaz ise fazla gönüllü olmazdım.
Bu uygulamaların başında da performans değerlendirmesi geliyordu. Kitabi bilgilere bakınca dört dörtlük ve de her şirkette yapılması şart olan bir uygulama. Performans değerlendirmesi, yapılan iş ve o işi yapan kişiler hakkında yöneticiye değerli bilgiler verecek, Yöneticinin kişiyi gerçekten anlamasını sağlayacak, İş beklentileri ve sonuçları hakkında yönetici ve çalışan arasında iyi bir iletişim kurulduğu zaman, geliştirilmiş yöntemler ve yeni fikirler için fırsatlar yaratılacak, örgütün hedef ve misyonunun uygulanmasında yardımcı olacak, Ücret standartlarını saptamak ve başarı artışlarını ödüllendirmek daha kolay ve objektif olarak yapılmasının temelini oluşturacak, çalışanın görevde yükseltilme kararını vermek ve uygun yeni görevleri belirlemek konusunda sağlıklı karar verilmesini sağlayacak vb…gibi faydalar beklenirdi haliyle.Sonra 360 derecesi çıktı ortaya. Performans değerlendirmelerinin olmaz ise olmazı ise tabii ki gizlilikti.
Çalıştığım şirketteki bir Yönetim Kurulu üyesi / murahhas aza nasıl olduysa odama geldi ve uzun bir sohbetin sonrasında personele her sene iki kez sicil notu verilmesinin faydalarını bana anlattı. Tabii ki dinledim ve verdiği bilgilerden faydalandım. Görüşmenin sonunda ise önümüzdeki ay başı bu uygulamaya başlanılması yönünde talimat verdi ve gitti. Bu şirkette göreve başladığımız zaman ki şirket yeni özelleşmişti, grev çadırları halen kapıdaydı. Başka bir ifade ile grev yeni sonlanmıştı. Şirketin Genel Müdürlüğü personel adedi açısından hayli kalabalıktı. Tensikat kaçınılmazdı. Nedenini bilemiyorum ama, bu üyenin sicil verme durumunda olan Müdür Yöneticileri etkileyeceği ve de greve iştirak edenlerin bünyeden ayıklanması için bu yöntemi benimsediğini düşünerek durumu Genel Müdüre anlattım. Üstelik personeli hiç tanımıyor ve de elimize verilecek olan değerlendirmeye haliyle itibar etme durumunda kalacaktık. Sonuçta düzgün işlemesi halinde faydalı olacak bir uygulama ölü doğacak ve grev çadırlarında personele muhtemel bir tensikatta greve iştirak eden / etmeyen ayırımı yapılamayacağına ilişkin olarak verdiğimiz söz kadük kalacaktı. Başka bir ifade ile yöneticiliğimiz o znda bitecekti. Neticeten bu sicil uygulamasını bir sene erteledik. Bana göre iyi de oldu. Aksi halde bu değerlendirme amacı dışındaki bir ayırımın kanuna uygun bir şekilde yapılmasını sağlayacaktı.
Bir gün bir tepe yönetici, yanında görev yapan Müdür personeli yemeğe davet eder. Davet alan yöneticiler arasında arkadaşlarım da vardı. Sevindiler, tepe yönetici ile direk ilişki kuracaklar ve muhtemelen de bundan sonra ki çalışmalar da böyle devam edecekti. Samimi, sıcak ve yakın. Yemek güzel başlamış. Sonuna doğru tepe yönetici başlamış sorgulamaya. “ Siz bana nasıl ( x ) puan verirsiniz, bundan sonra…………”. Tehdit mi, fırça mı? Yoksa biraz ondan, biraz bundan mı? Her ne ise ben bir tek şey duydum ki, o yemeğe iştirak eden yöneticilerden ikisi “ Bundan sonra doğruyu yaparsam elim kırılsın “ mealine yakın düşen, biraz küfürlü ifadelerle IK’ yı andılar. Takip eden sene üst yöneticinin performans puanları hep 100’ dü. Tabii ki 100 üzerinden. Ve de IK’ nın tepeleri bu uygulamayı çok düzgün yaptıklarını gururla anlatıyorlardı. Kendilerine yakın olan üst yöneticilere astların verdiği puanları söylemek ne de olsa büyük hata sayılmazdı? O kadar kusur kadı kızında da bulunur değil mi? Keşke tek uygulama hatası bu olsaydı. Bu yenilikleri ilk uygulayan şirketlerden biri Türk Hava Yollarıydı. Yanılmıyorsam Başkandım. Ve de performans değerlendirme süreci başladı. Formları eve götürdüm. Geceler boyu uğraştım. Kimsenin hakkını yemediğime emin oldum ve vicdan rahatlığı ile formları doldurarak teslim ettim. Aylarca sonra bir vesile ile havayollarında görev yapan neredeyse tüm personelin amirlerince en üst seviyede puanladığını öğrendim. Benimle beraber çalışanlar dışında tabii ki. Arkadaşlarım benim doğruyu ölçme merakım yüzünden mağdur olmuşlardı. Büyük üzüntüydü. Bunu çektim. Bir süre uğraştıktan sonra konuyu hallettik. Yanlıştan dönüldü. Hayli sonra, THY’ nin tepesindekiler o sene yapılan değerlendirmelerin yöneticilerin performans ölçümleme sistemine adaptasyon çalışması olarak değerlendirileceğini ve sonuçların personele yönelik olarak yapılacak olan işlemlere esas teşkil etmeyeceğini bildirdi.
360 derece performans değerlendirmesinin İlk uygulama senesiydi. 4 kişi profesyonelin karşısına dizildik. Yanlış hatırlamıyorsam 90 adet gibi bir sual vardı formda. İşin kötüsü değerlendirme yapacağım üst yöneticileri tanımıyordum. Profesyonele bu formu doldurmamın mümkün olmadığını zira bu yöneticilerle ilişkimin on, on beş günde bir telefonla bir iki dakika konuşmaktan öte olmadığını, onların Akmerkez’ de bulunmasına karşın benim ofisimin Evkur’ da bulunduğunu falan söyledim. Aldığım cevap çok enteresandı. “ patronunuz bu hafta sonu maaş zamlarını belirleyecek, bu nedenle değerlendirmeleri istediler, kendilerine sunmaya mecburum”. Her ne ise bizlere verilen sürenin sonunda formatın altına “ söz konusu yöneticileri haklarında değerlendirme yapabilecek kadar tanımadığım için formu özürlerimle boş takdim ediyorum “ mealinde bir not yazıp ilgiliye takdim ettim. Bir süre sonra IK’nın tepesi bana “ Holding’ de en düşük değerlendirilen yönetici olduğumu söyledi. Ortalama 250 puanla değerlendirilmişim. Her halde 1000 üzerindendi puanlama. Demek ki benim tanımadığım ve puanlayamadığım yöneticiler beni yakından tanıyorlarmış. Üzerinde durmadım. Her ne ise o dönem işten kovulmadım, inanmayacaksınız ama maaşıma zam da yapıldı. Bu durum iyice aklımı karıştırdı. Kovulmadım. Zam’ da aldım. Peki bu sistem neye yarıyordu? Düşündüm, düşündüm bulamadım.
Ertesi sene aynı profesyonel yine 360’ı yönetiyordu. Bu kez bana “ sizin için formata bir kolon daha ilave ettik “ dediler. Baktım hakikaten ilave vardı. Kolonun üzerinde “ Tanımıyorum” yazıyordu.
Anlatımın en hoş tarafı ise bir sene sonra IK’nın tepesinin bana “ Geçen sene 250 puan aldığınızı kimden öğrendiniz diye sormasıydı”. Ne de olsa insanoğlu unutkandı ama bizim IK’ nın tepesi unutmazdı tabii ki. Suali siz söylemiştiniz diye cevapladım.
Lütfen yanlış anlamayınız. Bu tür uygulamalara karşı değilim. Bizde, bizim mantığımızla bu sistemin adam gibi uygulanamayacağını düşünmüş ve görmüştüm. Benim yaşanmışların üzerinden seneler geçti tabii ki. En eskisi on yedi, en yenisi beş, altı senelik. Bu konuda ne kadar yol aldığımızı ( ? ) sizler daha iyi bilirsiniz. Ne de olsa sistemin muhatabısınız.
Evet; bunlar benim yaşanmışlarım.
Sizlerde yorum hanesine kendi anımsadıklarınızı yazarsanız, IK Yönetimlerinin bu gözde uygulamasının yukarıda sıralanan kitabi faydalar dışında kimlere ve başka ne tür amaçlara hizmet ettiğini daha net anlayabiliriz? Ne dersiniz, bunu yapabilir misiniz? Yoksa yine sessiz kalmayı mı tercih edeceksiniz?
Yorumlar Tüm Yorumlar (33)