Bizim kültürel olarak sorunlarımızdan biri sanırım ‘orta’da durmayı bilmiyor oluşumuz.
Yani doğruya doğru, yanlışa da yanlış demeyi tam olarak beceremiyoruz galiba. İstanbul Havalimanı bu tespit için uygun örneklerden biri olsa gerek…
Açılışının üzerinden henüz 4 ay geçmesine rağmen taşınması 3 kez ertelendi biliyorsunuz. Bu ertelemeler aslında olağandı, malumun ilanı gibiydi. Çünkü planlamada bir türlü orta yol bulunamadı. Bir taraf ‘hadi gelin hazırız’ dedi. Diğer taraf da ‘bu şekliyle taşınamam ben’ diyordu. İşte bu plansızlık 3 kez erteleme getirdi.
Aslında Nisan ayına erteleme kararı biraz siyasi olsa da bu THY için de son derece iyi oldu. Bu gerçeğin de altını çizmek lazım.
Yazının başında da dediğim gibi; eğer ‘orta’da durmayı becerebilseydik bence bu ertelemeler yaşanmaz ve en başından ‘tarih şu olacak’ denirdi. Bunda hepimizin suçu var diye düşünüyorum. Suçumuz ne mi; İstanbul Havalimanı Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadarki en yüksek miktarda ihale edilen dev ve prestijli bir projesi. Ancak PR çalışmasından mı yoksa şirin görünmekten midir bilmiyorum ama, inşaatın başladığı Mayıs 2015’ten bu yana o kadar çok güzelleme yaptık ki el birliğiyle, bazı gerçekleri göremedik.
Mesela sürekli olarak ‘İnanılmaz bir rekor. 2017’de açılıyor’ dedik. Olmadı Şubat 2018 dedik. O da olmadı 29 Ekim 2018 dedik. Dedik de dedik. Ama bunları derken böylesine devasa bir yapının bu kadar kısa sürede verimli bir şekilde hizmet veremeyeceğini göremedik. Hep ‘inanılmazlardan, müthişlerden ve eşsizlik’ten bahsettik. Gözlerimizi kapattık. Sadece hayal ettik. (Bu işin ön yüzü)
Bir de arka yüzü var ki o daha da beter. Neydi o? Bir taraf uçarken öbür tarafta bir türlü yerden kalkmıyordu. Havalimanını kötülemekten bir hal olanlar… ‘Burası bataklıkmış, bir uçak iner inmez pist hemen çökecekmiş, rüzgardan terminal binaları uçacakmış falan filan… Gelinen noktada yaşanan aksaklıkların bunlarla hiçbir alakası yok mu sizce? Yok derseniz bence yanılırsınız.
Eğrisiyle doğrusuyla masaya yatırıp olacakları olmayacakları tam olarak söyleyebilseydik eğer, bu proje emin olun hedefinden bu kadar sapmazdı.
Geçen hafta İstanbul için ortalamanın biraz altında kalan bir kar yağışı oldu. İstanbul Havalimanı’nda yapılan günlük seferlerin yarısı iptal edildi. Bir parmak karda bu olduysa taşınmanın ertelenmesinin ne kadar doğru olduğu adeta gözler önüne de serilmiş oldu.
Erteleme kararlarının çıkması sonrasında Berlin Brandenburg ile karşılaştırma yapanlar oluyor haliyle. Oradaki durumla burası arasında en ufak bir benzerlik yok. Brandenburg’un ilk kez 2011’de açılacağı duyurulmuştu. Ancak şu an itibariyle 2021’i de geçeceği söyleniyor.
Oradaki durum biraz farklı. Havalimanının açılışında hep projeye ait aksaklıklar damga vurdu. Alarm sistemi hatası, kabloların yanlış döşenmesi, terminal içinde yolcuya hizmet verecek bazı teknolojik cihazların çalışmaması gibi aksaklıklar hep ertelemeye neden oldu.
Son olarak da proje için yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı.
Şu ana kadar da 8 Milyar Euro gibi bir para harcandı ki; bu da planlanan miktarın neredeyse 3 katı anlamına geliyordu.
Ama bizdeki durum öyle bir şey değil. Bizde en başından beri kapasite ve eksiklik sorunları vardı. Bu haliyle böylesine büyük bir operasyonu kaldırabilir mi? THY hep buna vurgu yaptı. Çünkü hazır değildi.
Peki Nisan’a hazır mı?
Toplu taşıma İstanbul Havalimanı için organize edilen özel otobüs seferlerinin dışında hazır değil. Metro yok, yol uzak. Çevrede otel yok. Yani olumsuz havadan dolayı yaşanacak iptallerde yolcular nasıl ağırlanacak? Otopark pahalı.
Her şeye rağmen Nisan’da taşınma olacak gibi görünüyor. Zaten Nisan ayı artık sınır…
Çünkü Nisan itibariyle yaz sezonu başlıyor. Taşınma olmazsa Mayıs ayı dahil olmak üzere Ekim ayına kadar olması pek mümkün olmaz. Başta THY olmak üzere hiçbir şirket o riske girmez, giremez. O nedenle ya Nisan olacaktır ya da yaz sonrası. Bekleyip göreceğiz.
Taşınmanın ertelenmesi bana soracak olursanız ‘rezalet’ falan değil. Çünkü arazisi de sorunlu olan bir bölgeye dünyanın en büyük havalimanlarından birini yapıyorsunuz, bu kadar kısa sürede bu tip aksaklıklar olağan.
Ama bence asıl sorun; 2015’te inşaatına başladığın böylesine bir projeyi ‘2017’de 2018’de açıyoruz’ demektir. Bunun mümkün olmayacağı gün gibi ortadayken ‘o zaman gelsin bakarız’ mantığı sorunun ta kendisidir.
Nisan ayı taşınma için en ideal zaman bana kalırsa. Ama bir kez daha erteleme olması ‘rezalet’ değil olsa olsa bu işi üstlenen konsorsiyumun en başından yaptığı büyük bir planlama hatası olur...
Yorumlar Tüm Yorumlar (29)