THY geçen hafta iki kez ertelenen genel kurulu yaptı. Hissedar olarak katıldığım genel kurulla ilgili gözlemlerimi aktarmadan önce şunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Yönetim kurulu üyeliğine getirilen Orhan Birdal'ın doğru bir karar olduğunu düşünmüyorum.
THY Genel Kurulu benim için "zarar veya kar etmiş onun eleştirisini yapmak veya yönetime güzelleme yapma" toplantısı değil. En azından son iki yılda yaşanan gelişmelere baktığınızda bu genel kurulu böyle değerlendiriyorum.
Ülkemizde yaşanan terör olayları, çevre ülkelerdeki savaş ve kaotik ortam; bana bu düşüncede olmam gerektiği duygusunu veriyordu. Hele hele 15 Temmuz gibi hainliğin en üstünü görmüş yaşamış bir kişi olarak THY'nin zarar ettiğinden bahisle eleştiri getirmenin ne kadar aptalca olduğunu düşünmeden edemedim.
Genel kurul 9 Haziran Cuma günü saat 14.00'e ertelenmişti. Hepimiz salonda yerimizi almışken Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı'nın gecikmesi içeride bulunanları düşündürmeye yetti de arttı bile. "Acaba ikinci bir Hamdi Topçu vak'ası mı geliyor" diye düşünürken genel kurul başlama saati tam 30 dakika geçmiş saatler 14.30'u gösteriyordu.
İlker Aycı'nın ve Varlık Fonu temsilcisi İhsan Durdu'nun salondaki yerini alması ile başlayan genel kurulda klasik konuşmaların ardından birkaç aklı başında hissedarın konuşmalarında çeşitli soruları dinlemek zorunda kaldık. Bizim de sorularımız arasında bazı soruları duyduk ama benim kafamın içini zorlayan ve kemiren şey FETÖ yapılanması idi.
Son haftalarda Pegasus ile ilgili yazdığım köşe yazılarında en çok maruz kaldığım sorulardan biri de "Pegasus'a bu kadar yükleniyorsun THY'ye sesin çıkmıyor" diyenlere cevabımı genel kurulda vermek için bekledim. Keza FETÖ konusunda THY ile ilgili defalarca yazı yazmış biriiym ben.
İşte o genel kurulda hiç kimsenin cesaret edip soramadığı, hissedarların kendi bireysel çıkarları adına konuştukları bir ortamda benim sorduğum sorular şöyle idi;
1- Türk Hava Yolları'nda 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen hain kalkışmanın ardından FETÖ operasyonu şeklinde ifade edilen operasyon yapıldı. Çok sayıda persone işten atıldı.Bu personelin çoğunun ekonomik gerekçelerden dolayı işten çıkartıldığı anlaşıldı. Gerçek anlamda FETÖCÜ var mıydı?
2- 15 TEMMUZ kalkışmasının, 17-25 Aralık'ta gerçekleştirilen hukuk yolu ile darbe kalkışmasının başarılı olamamasının ardından geldiği bir gerçektir. Hukuk yolu ile gerçekleştirilmek istenen darbenin FETÖ tarafından yapıldığı bilinen bir vaka iken, bu tarihten sonran THY'de FETÖCÜ temizliği neden yapılmadı? THY'deki FETÖCÜ'leri ayıklamayan eski yöneticiler hakkında herhangi bir girişimde bulunuldu mu?
3- FETÖ'nün özellikle Orta Asya ve Afrika ülkelerinden etkin olduğu düşünüldüğünde bu bölgelerdeki personel üzerinde yeteri kadar araştırma yapıldı mı?
Bu sorularla ilgili tatmin edici cevap alabildim mi? Hayır.
Diğer bir sorum ise Turkish Do&Co'dan haksız yere işten atılanların haklarına yönelik idi. Bu kişilerin eğitimli, hepsinin üniversite mezunu olduğu, bazılarının iki yabancı dil bildiğini, hak aramak üzere mahkemeye giderken bir yandan da THY'de işe girmek için kabin memuru olmak için mülakatlara girdiklerini, tüm imtihanları geçmelerine rağmen Turkish Do&Co ile mahkemelik oldukları için işe alınmadıklarını, oysa Turkish Do&Co'da çalışırken yüz kızartıcı bir suçtan THY'de istihdam edilen kişiler olduğunu (Kişilerin ismini ve suçlarını biliyorum) istihdam mantığının ne olduğu idi. İlker Aycı, her soruyu ciddiye alan, her sorunla da doğrudan ilgilenen bir yönetim kurulu başkanı.
Hak arayan çocuklarla ilgili bilgiyi hem genel müdür yardımcısı Abdülkerim Çay, hem THY Genel Müdürü Bilal Ekşi hem de kendisine verilmesini istedi. Bu hafta konu ile ilgili bilgileri kendilerine ulaştıracağım.
Başlıkta ne dedim "THY zarar etmiş umurumda değil". Umurumda olan ne biliyor musunuz? Kimi kimsesi olan değil kimsesizlerin, yiğit-kavruk Anadolu çocuklarının haklarının ellerinden alınmasıdır. Ne siyasi bir tanıdıkları ne de bürokrat bir abileri olmayan bu çocukların hakkını savunmak kadar övünç kaynağı bir durum olamaz.
Eğer onlar Anadolu çocuğu değil de bir kodomanın yakını olsalardı iş sahibi olabilirlerdi. Veya THY içinde yetkili bir abileri olsa idi "Mahkemeni geri çek kabin memuru olursun" tüyosunu önceden alabilirlerdi.
Ama THY şu babalığı da yapmadı. "Do&Co'dan atıldınız eyvallah, çekin mahkemelerinizi geri gelin size ihtiyacım var" demedi. İşte olması gereken de bu değil miydi? Hadi bakalım Abdülkerim Çay, hadi bakalım Bilal Ekşi ve hadi bakalım İlker Aycı şimdi sizin adaletinizi ben görmek istiyorum.
Binali Yıldırım'ın sözleri üzerine...
Başbakan Binali Yıldırım bir açıklamasında "THY yöneticileri beni başbakana şikayet etti" demiş. Çok az söylemiş. Biz ulaştırma bakanına posta koyan yöneticiyi de biliriz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı sırasında her uçuşuna eşlik etmek için takla atan terlikli yöneticileri de biliriz, dedikodu üretmek için Erdoğan'a üfürük şikayetler edildiğini de biliriz ve sırf bu yüzden Ali Arıduru'nun görevden alınmasının milletvekilliği bahanesi edildiğini de biliriz. Biliriz de çoğu şeyi söyleyemeyiz.
Yorumlar Tüm Yorumlar (137)