Bangır bangır bağırmadın mı “işten çıkartma yok” diye. Borazan medyanız aracılığı ile, kuşlara uçma yollarını tavsiye eden gazeteci kisvesindeki yazarlarınız, televizyoncularınız aracılığı ile kamuoyunu ve çalışanları yanıltmadınız mı? Şimdi siz “işten çıkartmıyoruz, ücretsiz izine çıkartıyoruz” dersiniz de biz de yeriz.
Çıkın deyin “yürütemiyoruz, başka çaremiz yok, işten çıkartacağız” deyin görelim. Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı’nın çok sayıda demeci var. “İşten çıkartma olmayacak” net sözünün arkasında “belki ücretsiz izin olabilir” sözünün eklentisini uygulamaya başladı.
“Belki” dedi ama bekliyi uygulamaya başladı. Sendika ile anlaşılamadı sözünü asla kabul etmiyorum. Birçok noktada net bilgilerim var. Sendika ile anlaşılmak istenmedi desek daha doğru.
Çünkü sendika çalışanların geleceğini korumak istedi. İlker Aycı ne yapmak istedi? 2021 sonuna dek kalıpsal bir anlaşma istedi. Yani hem sendikayı kilitlemek hem de çalışanların geleceğini kilitlemek istedi.
Oysa çok basit ve anlaşılabilir bir öneri üzerine mutabakat sağlanmıştı. Arkadaş akşam konuştuğunu sabah unuttuğu için masayı da devirdi, iş barışını da devirdi, sendika ile ilişkileri de devirdi.
Şimdi kendi yazdığı senaryonun oyuncusu olarak istediği gibi oynamaya başladı.
Oyunun ilk parçası “belki” sözü ile başlayan sendikasız personel oldu. Ücretsiz izin talimatı verildi ve acımasızca uygulanmaya başlandı.
Kanunsuz mu? Hayır.
Vicdani mi? Vicdansızca.
Hepimiz pandemi sürecini ağır koşullar altında, stresli bir o kadar da tedbirli yaşarken, çalışma hayatımızı da ona göre planlarken her türlü riski almış, ulaşımı emniyetli ve aksaksız bir şekilde yerine getirmeye çalışanları tıpkı sağlık personellerimiz, tıpkı emniyet mensuplarımız gibi korumak ve kollamak zorundayız.
Sizler en emniyetli en lüks kişisel koruyucular ve hijyenik ortamlarda kendinizi korurken, personel arkadaşlar sizin Aycı Medikal’den aldığınız maskelere mahkum iş yapıyordu.
Siz maaşlarınızı tıkır tıkır alırken onlar kısa çalışma ödeneğinin keyfi ödeme günlerine mahkum yaşıyorlardı.
Evet zarar ettiniz, evet zordasınız. Ama önemli olan zor zamanları idare etmektir, önemli olan zor zamanlarda yöneticilik göstermektir.
Eğer birkaç milyona halledeceğiniz reklamları milyon dolarlarla yaptırmasaydınız, eğer lüks yaşamı değil de olması gereken gibi yaşasaydınız, eğer bir veya birkaç yerde yönetici olup maymun iştahlılıkla onlarca şirkette yönetici olup milyonları cebe indirmeseydiniz, şimdi zorla ücretsiz izne gönderdiğiniz arkadaşları çok iyi anlardınız.
Ücretsiz izin demek, üç ay işsizlik demek. Üç ay “taşı sıkın suyundan çorba posasından yemek yapın” demektir. Üç ay çoluğunuzu çocuğunuzu aç bırakın, okul zamanı geldi eskilerle yetinsin, defter, kalem kitap almayın demektir.
Siz bunları anlar mısınız?
Ve ben iddia ediyorum. Yine iş kanuna dayanarak, ahlak ve iyi niyet kurallarına kılıf uydurup, çok sayıda sendikalı da işten çıkartılacaktır.
Mart ayında çıkartılanları saymıyorum bile. İcra Kurulu kararı ile çıkartılanları bilen yok. Yazan da yok bizden başka.
Artık THY yönetiminde vicdan aramıyorum. Maçayı kurtarma operasyonları bekliyorum. Onun da tek çaresi personel azaltmak.
Nitekim THY’nin yüzde 50 ortaklığındaki TGS’de bunun ayak izlerini görüyoruz. Bir müdürün üç bin kişiyi işten çıkartacaklarına dair şu sözlerinin kanıtı mevcut. Adı bizde saklı müdür “9 bin kişinin yaptığını 6 bin kişi ile yaparım” deyip personel, özellikle uçak içi temizlik yapan personel üzerinde bu tasarruf yapılacağını ağzından kaçırdı.
Ve son söz.
Çalışanlar üzerinden işten çıkartma tasarrufu yapma yerine iş geliştirme üzerine düşünün.
Yorumlar Tüm Yorumlar (485)