THY’deki MAX detayı – Taşınmadaki ‘Nisan’ gerçeği - Atatürk Havalimanı…

Dünya havacılık tarihinin en büyük krizlerinden biri yaşanıyor şu sıralar. Boeing’in yeni nesil uçaklarından olan Boeing 737 MAX uçaklarının dünya üzerindeki tüm uçuşları durduruldu biliyorsunuz…

Ardı ardına gelen MAX kazaları uçakların güvenilirliğini tartışılır hale getirdi. Bu da uçuşların durmasına neden oldu. Ülkeler peşi sıra MAX uçaklarının uçuşlarını durdurduğunu ve hava sahasını da kapattığını durdurmaya başladığında bir adım da THY’den gelmişti.

Filosunda 12 adet MAX bulunduran Türk Hava Yolları da MAX uçaklarının uçuşlarını durdurduğunu açıkladı. Ulaştırma Bakanlığı da bu uçaklara hava sahasının kapatıldığını duyurdu.

Burada ilginç bir detay var aslında. Zaten bu konuya değinmemin nedeni de bu. Türk Hava Yolları’nın daha birkaç ay önce filosuna katılan TC-LCC kuyruk tescilli Boeing 737 MAX 8 tipi yolcu uçağının filoya dahil edilmesinden çok kısa bir süre sonra motorunun değiştirildiğini öğrendim.

Henüz yeni gelen bir uçağın motorunun değişmesi ilginç geldi bana. Yakıt sızıntısı ile ilgili bir sorun olduğu ifade ediliyor ama bu bile başlı başına bir sorun aslında.

Konu çok teknik olduğu için fazla girmek istemiyorum ancak bu uçaklarda gerçekten kronik bir sorun var gibi görünüyor. Peki  Boeing’in açıkladığı gibi yazılım güncellemesiyle bu problem çözülür mü? Bekleyip göreceğiz.

Taşınmaya doğru adım adım…

İstanbul Havalimanı’na geçiş sanırım hiç bu kadar gerçek olmamıştı. Birkaç hafta önce yazdığım bir yazıda Nisan ayı olmazsa en erken Ekim ayı olur demiştim. Ancak Nisan’ın da taşınma için çok ideal bir zaman olduğunu ve bu sefer gerçekleşeceğini ifade etmiştim.

Yapılan açıklamalar ve hazırlıklar bu yönde ilerliyor. Türk havacılığının en büyük oyuncusu Türk Hava Yolları, sanırım hiç bu kadar fazla açıklama yapmamıştı taşınmayla ilgili.

Hem yöneticilerden hem de resmi hesaplardan sürekli Nisan ayındaki taşınmaya vurgu yapılıyor. Taşınma için en mantıklı zamanlamayı bekleyen THY eğer ‘taşınıyoruz’ diyorsa bu sefer herkes taşınmaya hazır olsun derim.

En son Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı bir televizyon programında taşınma ile ilgili açıklamalarda bulundu. Ve hatırladığım kadarıyla tarihe ilişkin hiç bu kadar net konuşmamıştı.

Taşınma ile ilgili detaylar veriliyordu elbette ama tarihten biraz uzak duruluyordu. Bu kez yaptığı açıklamada hem tarihe ilişkin hem de taşınmanın detaylarına yönelik açıklamalarda bulundu. Uçakların geliş-gidiş şeklini bile anlattı.

Artık bundan sonrası hayırlı uğurlu olsun…

Atatürk Havalimanı’nın durumu…

İstanbul Havalimanı demişken Atatürk Havalimanı’na değinmemek olmaz. Atatürk Havalimanı Türk havacılığının en büyük yükünü çekmiş ve en önemli anlarını yaşamış bir tarihtir.

Atatürk Havalimanı uçuşlara kapanacak gibi görünüyor ancak bu karar yeniden gözden geçirilmeli diye düşünüyorum. İstanbul Havalimanı’nın ne durumda olacağı tam olarak görülene kadar uçuşlara kapatılmaması hayati önem taşıyor.

İstanbul Havalimanı tam kapasite ile hizmet vermeye başladığında yeterli olacaktır ve zaten yapılma amacı da buydu. Ancak tam kapasiteye ulaşana kadar Atatürk Havalimanı’nın ticari uçuşlara açık tutulması en doğru adım olacaktır. En azından İstanbul Havalimanı’nı sigorta etmesi açısından da çok kapatılma hususunda acele edilmemeli.

Geçen haftaya dair…

Geçtiğimiz hafta uçucuların vergili maaşı diye bir yazı yazdım. Başta Avrupa olmak üzere bazı ülkelerdeki uçucuların verdikleri vergi oranlarına değindim. Amacım ‘onlar daha çok vergi veriyor’ ya da ‘onlardan çok veriyoruz’ demek değildi. Yani herhangi bir yana çekmeyi düşünmedim.

Ancak ne yazık ki sanki bir tarafa çekmek istiyormuşum gibi algılanmış. ‘Onların yaşam standartlarını niye yazmadın’ diyenler çoğunluktaydı.

Ben Avrupa’daki yaşam standartlarını iyi kötü biliyorum. Sanırım onların kişi başına düşen milli gelirleri, alım gücü, gıdadaki vergi oranları, ithalat ve ihracatlarını da yazmam istendi. Onları da değerlendirmeye almam gerekiyordu galiba.

Eğer öyle yapsaydım ekonomi yazarlığına soyunurdum. 

Ama şunu söyleyeyim; Avrupa’da elbette yaşam standartları bizdekinden çok daha makul ve adil. Zaten yıllardır bu yüzden onlara öykünüyoruz. Ben oranları karşılaştırırken ‘oh iyi oldu’ falan mantığıyla yaklaşmadım. Onlarda nasıl bizde nasıl diye baktım.

Vergi devletlerin olmazsa olmazıdır, yeter ki herkesten geliri düzeyinde alınsın…