Bu site yayın hayatına başladığı 5 Nisan 2005 tarihinden bugüne kadar ilk defa bir hafta içinde iki yazı yazdım. Geleneği bozmak, okuyucu alışkanlığını bozmak istemedim. Ancak tehlikeli gidişin durdurulması için fikirlerimizi paylaşmak elzem olduğu için böyle bir tutum izlemek zorunda kaldık.
Başlarsan devamı gelir. Devam edersen korku ile bir yere varamayacağını anlarsın. “Kabak tadı verdi” derler ya işte benimki de o misal. Lakin konunun ciddiyetini bilecek kadar olaylara vakıfız.
THY içinde kanayan yaradan bahsediyoruz. Daha önce de belirttim. Sendikal süreç hiçbir tarafa yarar getirmeyecek.
Dönsün herkes kendini bir sorgulasın. Önce ben kendimi sorgulayayım. Belki de agresif yazılar yazarak ben THY çalışanlarını kışkırtmış olabilirim. Kutuplaşmaya sebep olmuş olabilirim.
Şimdi sizler de kendinizi sorgulayın başta İlker Aycı, Bilal Ekşi, Levent Yılmaz ve Hava-İş Sendikası Başkanı Ali Kemal Tatlıbal, Hava-Sen Sendikası Başkanı İskender Çarkçı.
Hepinize soruyorum. THY’den istediğiniz nedir? İnsan sağlığını ön planda tutan emniyetli bir uçuş mu istiyoruz, yoksa öldürücü uçuşlarla günü kurtararak emniyetsiz bir uçuş mu?
Hep birlikte ağız birliği etmişçesine “sağlıklı, emniyetli bir uçuş” diyeceksiniz.
Peki, neresindeyiz bu sözün?
Bana göre emniyetsiz ve sağlıksız bir uçuş modundayız.
Burada kusurlu şu veya bu diyemeyeceğim. Ama ağırlıklı olarak şunu ifade edebilirim ki, THY yönetimi ağır uçuş şartlarını kanun ve nizama uygun olduğu bahanesi altına sığınarak FTL saçmalığının şemsiyesi altında saklanacaktır.
Yıktığınızı yapmak, yaktığınızı onarmak sizin elinizde. Öyle 10-15 kişiyi işten kovmak, böylelikle iş barışında birlikteliği sağlamak gibi bir durum amaçlıyorsanız yanılıyorsunuz.
Bakın ne kadar erdemli davranıp ikramiye konusunda ayrımcı davranmadıysanız, sendikal konuda da ayrımcılık yapmayarak bu erdemliliği devam ettirmek sizlerin elinde.
Kimseyi sevmek zorunda değilsiniz. Hangimiz, anamız, babamız, kardeşimiz kadar çalışma arkadaşlarımızı seviyoruz ki?
Ama ortak nokta THY. Ortak nokta azami müşterekte buluşmak.
Yapılması gereken çok basit! İnsan kaybetmek yerine kazanmak daha makbul. Bu yukarıda ismini yazdığım kişilerin bir araya gelerek formül üretmeleri bir saati almaz.
Dünya kimseye baki değil. Koltuklar da öyle.
İşte şu satırları yazdığım vakit aldığım acı haberde olduğu gibi. Bir dönem THY’de müdürlük yapmış Berna Tanyolaç hak ile buluştu. Gencecik yaşında bu dünyaya veda etti.
Sözün ne önemi var ki! Dünya bir gün, o da bugün. Yaşadınız yaşadınız. Yaşayamadınız dün geçti, yarına çıkıp çıkmayacağımız belli değil.
O sebeple gelin egolarımızı bir tarafa bırakalım birlikte güzel günlerin alt yapısını şekillendirelim.
THY kalitesini daha da yukarılara taşımak için elbirliği, gönül birliği yapalım. Ne dersiniz?
Kötü kararlar alıp THY açısından dananın kuyruğunu koparttık deyip, kabinde, kokpitte kıyamet koparmaya değmez.
Günün adamı olmayın, gönül adamı olun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (66)