Yazıma “İ. Aycı: Delegeler Oy kullanmadan Önce Seçim Sonuçlarını Belirleme Peşinde. ? “ başlığını koyacaktım. Ya Sn. YK Başkanının öyle bir niyeti yoksa diye düşündüm? Öyle ya;THY’ nda göreve başladığı ilk hafta “ Açık, Net, Şeffaf, Adaletli Bir Yönetim” sözü vermişti ya. Her ne ise ben de bu başlığı seçtim.
Evet, yazımın giriş metninde de belirttiğim gibi 1970’ li yıllarda bize hep Sendikaların çalışanlara ait olduğu söylenirdi. Bizde hep öyle bildik. İş yeri Temsilcilerinin sendikaya karşı çalışanları mı yoksa çalışanlara karşı sendikayı mı temsil ettiği konusunda pek anlaşamazdık. Bu güne bakarsak çok masum bir anlaşmazlıktı bu. Ama sendika bizimdi ya bu inanç ile Sendikanın İşverene karşı bizleri temsil ettiği konusunda hiç bir zaman kuşku duymadık. Seneler böyle geçti.
Geçtiğimiz günlerde APH’ de bir yazı okudum. Sn. Aycı bir konuşmasında “ Türk Hava Yolları çalışanlarının bir sendikası var. O da Hava – İş” buyurmuşlar. Kanun aynı kuruluşta iki sendika da olabilir. Kim TIS yetkisi alırsa İşverenle masaya o oturur ve de kurumda yetki sahibi Sendika odur diyor. Ne gam. Çalışan açısından kanun mu önemli, İlker beyin söylediği mi? . Tabii kanun önemli ama lanet olsun zihinlerde kalan bu 305 rakamı yok mu? Akla işten çıkartılmayı ve takip eden sıkıntılı günleri getiriyor. Siz olsanız ne yaparsınız? Okuyunca Türk Hava Yolları gibi büyük bir havayolunun Yönetim Kurulu Başkanının böyle bir söz söyleyerek senelerin sendikasının son dönemdeki konumunu insanlara hatırlatmasının faydalı olmayacağını düşünür ve böyle bir laf etmez dedim kendi kendime. Doğrusunu isterseniz kendisini sabık Yönetim Kurulu Başkanıyla mukayese etmek istemezdim. Biraz sorup soruşturunca yanıldığımı anladım. Sn. Aycı bunu uçucularla başka bir deyişle mesajını iletmek istediği hedef kitle ile yaptığı bir toplantıda açık açık dile getirmişler bu konuyu. Anladım ki iki Başkanın arasındaki fark ancak foto finişte görülebilirmiş. Sn. Hamdi Topçu Bey Hava İş yönetimini Sn.Tatlıbal’a teslim etmeyi planlayıp bunu sağlayacak adımları atarken, ne düşünüyordum biliyor musunuz? O dönemde bu konuda yapılanların çoğunun bir suç teşkil etmesine rağmen bunu umursamayan Topçu ve Genel Müdürü Sn. Kotil benzeri bir ikiliyi bir daha bir arada aynı şirkette görmenin mümkün olmayacağına emindim. 1971’ den beri ne sektörde ne de diğer kuruluşlarda benzeri bir sendikal yapılanma görmemiştim
22 Şubatta Sendika ve THY Yönetim Kurulu Başkanı ile İnsan Kaynaklarından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ile birlikte Turk İş’i ziyaret etmişler. Konu THY’nin kokpit ve kabin ekiplerinin Hava-Sen’in şirketin konsantrasyonunu bozan girişimlerden rahatsız olmaları. Uçuşa gidecek kokpit ve kabin ekibinin konsantrasyonun bozulması ne demek? Bu çok çok önemli bir suçlama. THY’ de işe başlarken bize ilk öğretilen “ konu ne olursa olsun uçuşa giden görevlilerin moralini bozacak, onları sinirlendirecek şeyleri kesinlikle yapmamalısınız.” Evet; bu konuda Türk-İşten nasıl bir destek bekleniyor ki bu ziyarette bu konu dile getiriliyor? Belirtilen konuda bazı makamlarla daha kolay erişebilmek dışında Türk İş işleyişe nasıl katkı sağlayabilir? THY bu durumu Türk-İş’e şikâyet edeceğine bu moral bozucu insanları neden şirketten dışlamıyor? Hazırlanan ve sanal medyaya gönderilen bu haber bültenini bir sivil havacılık uzmanı yorumlasa, acaba neler söyler? Tabii ki bunu düşünebilmek için az buçuk havacı olmak gerekir.
Cumhurbaşkanımızın 2004 yılı seçimlerinden önce “ İşçilerimiz isterse iki sendikaya da üye olabileceklerdir, onlara bu hakkı tanıyacağız “dediklerini anımsıyorum. Her konuyu kendine özgü ayrı kompartımanlarda değerlendirmek gerektiği “ doğruluğuna inandığım bir söz. Cumhurbaşkanımızın Türk-İş’i Emekçi Kadınlar Günü nedeni ile ziyaretinde Hava-iş Başkanı ile yaptığı görüşmeyi medya ile paylaşan her kimse, servis ettiği resim ve haberdeki şu cümle ile hedefi ortaya koymuş. ” Son günlerde THY çalışanları arasında alevlenen ve iş barışını zedeleyecek şekilde kutuplaşmaya doğru giden sendikal savaşın ürkütücü boyutlara ulaşmasının ARDINDAN Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Hava İş Genel Başkanı Tatlıbal ile Ankara'da özel bir görüşme yaptığı öğrenildi. Bu cümleyi okuyan Cumhurbaşkanımızın Sendikal mücadele konusunda bu tespiti yaptığı ve de görüşme için Hava-İş’i çağırdığını düşünür. Durum böyle değil. O resim Türk-İş’in Emekli Kadınlar Günü için organize ettiği toplantıda çekildi. Hava İş’ te bağlı olduğu konfederasyonun bu organizasyonuna iştirak etti. Konunun Hava İş söylevlerine uygunluğu konuyu basına görüşmenin tarafı olan Hava İş Başkanı Sn. Tatlıbal’ın verdiğini düşündürüyorsa da bu akılcı bir yaklaşım değil.” Cumhurbaşkanı ile yapılan bir görüşmenin tarafı olan bir kimse bunu yapamaz. Bizim Airporthaber yöneticileri haber kaynağının gizliliğini koruma prensibinden ötürü bunu bana sorsamda söylemezler. Haberin devamında ise “ Hava –İş Başkanı Sn. Tatlıbal’ın THY'deki son sendikal süreçle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bilgi verdiği ifade ediliyor ve Sn. R.Tayyip Erdoğan’ın konu ile ilgili sözlerine yer veriliyor. Kanaatimce Cumhurbaşkanımızın sözlerinde kimseyi, hiçbir tarafı gerecek bir husus yok.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, THY'deki süreci yönetim ile görüşerek yakından takip ettiği ve THY’ye zarar verecek her türlü girişimden uzak durulması konusunda uyarılarda bulunduğu ve buna ilişkin gerekli tedbirlerin alınması konusunda talimatlar verdiği kaydedildi.” deniyor bültenin sonunda. Bu konuda bu söylevden daha normal bir konuşma olabilir mi? Bunun Türkçesi yapılan rekabette Türk Hava Yollarına zarar verilirse, yapan karşısında bizi bulacaktır demek. Evet, bunu yapanlar karşılarında Devlet’i bulmalı. Evet, bu haberi kim kaleme almış ve Sanal Medyaya göndermiş ise bu metin, Hava-Sen’ üyelerini ve sempatizanlarını psikolojik açıdan menfi olarak etkilemeye yönelik acemice bir kurgunun ifadesi. Ben Hava-Sen üyesi, yöneticisi olsam Sn. Cumhurbaşkanımıza neden ikinci bir sendika kurulmasına gerek duyduğumuzu, gerekçelerini anlatmanın bir yolunu arar ve de bulurdum. Yukarıda da ifade ettiğim üzere, her konuyu kendi özel kompartımanında muhtemel getirisi ve olası götürüsü ile birlikte realist bir gözle değerlendirmek yerinde olacaktır
Yönetim Kurulu Başkanı Sendikacılarla birlikte Türk-İş’i ziyaret edip bir anlamda çalışanlara göz dağı verirken dile getirdikleri konuda THY Genel Müdürünün sessiz kalması tabii beklemezdi. Ve de Sn. Bilal Ekşi kendisine yakışanı evelemeden, gevelemeden, konuşmasının içine başka mesajlar gizlemeye gerek görmeden ve de kimse ile el ele tutuşmadan yaptı. Türk Hava Yolları Genel Müdür Yardımcıları ve bağlı Başkanlarla bir araya gelerek “Sendikal örgütlenme çalışmaları sırasında uçuş emniyetinin ihlal edileceği endişesini dile getiren Ekşi, “ Sendika işleri ile ilgili özellikle uçuşlarda birbirlerine baskı yapan veya tavsiyede bulunanları duyarsam şirketle ilişkisine son veririm. Hangi seviyede olursa olsun. Uçuş emniyetini tehlikeye sokacak hiçbir şeye müsaade edemem. Sizin de müsaade etmemeniz gerekir diyerek yöneticileri uyardı Dedikleri tabii ki doğrudur. Ve de bu tür hareket edenler şu veya bu şekilde uçuş emniyetini zedeleyecek hareketlerde bulunanlar hangi taraftan olursa olsun Türk Hava Yollarından dışlanmalıdır. Evet sn. YK Başkanı ve Sn. Tatlıbal bu hususu Türk İş Başkanına anlattıklarına ve de Sendikanın bu konuda yapılan görüşme ve konusu ile ilgili haber bülteni hazırlayıp sanal medya kuruluşuna gönderdiklerine göre mutlak bilginin doğru olup olmadığını tetkik etmişlerdir ve de şikayetçi olan isimler ile görüşmüşlerdir. Şimdi sıra bundan şikâyetçi olup YK Başkanı ve Sendika Başkanına serzenişlerini ileten Kabin ve kokpit görevlilerinin kendilerine baskı uygulayan pilotların isimlerini Genel Müdüre vermelerinde? Nahoş bir durum vukuunda bu isimleri vermemeleri kendileri ile birlikte bu konuda işlem yapmayan tepe yöneticiyi hatta işlem yapılması için Yönetime baskı yapmayan Sendikayı sorumlu kılması olası. Hiç biri bizim bilgimiz yoktu diyemez. Söz konusu isimleri verdikleri takdirde nise Sn. Genel Müdürün bu personelin arkalarında duracağı ve onları ezdirmeyeceği tabiidir.
Annem matematikçiydi. Ölçmeyi ve değerlendirmeyi iyi bilirdi. Kenan Evren döneminde yapılan seçimlerin bir gün öncesiydi. Ve de Kenan Evrenin rahmetli Turgut Sunalp’ı aday gösterdiği biliniyordu. Annem de oyunu Turgut Sunalp’a ( Milliyetçi Demokrasi Partisine ) verecekti. Rahmetli Kenan Evren bir hata yaptı, seçim yasaklarına rağmen bir gün önce televizyonda bir konuşma yaptı ve insanlardan oylarını Turgut Sunalp için kullanmalarını istedi. Annem de Kenan Paşanın dediğini yaptı. Ama yarısını. Seçimlerde oyunu Turgut için kullandı. Ama Turgut Sunalp için değil, Turgut Özal için. Bunu anlatmam yalnız annemi rahmetle anmak içindir. Yoksa Türk Hava Yollarının necip çalışanlarından böyle bir hareket beklemek ve bunu ifade etmek saf dillilik olur.
Aralık 2013’ de yapılan ve Sn. Tatlıbal’ın galibiyeti ile sonlanan Sendika seçiminden önce 23 Kasım 2013’ de APH köşesinde yazdığım yazının bir paragrafını aşağıya alıyorum. ( Yazının tamamını APH’ de Çetin Özbey’in diğer yazıları bölümünde okuyabilirsiniz ) O gün bu fikirdeydim. Bu günde aynı görüşümü muhafaza ediyorum.
“.2.Sendika yapısını işverenin veya hangi taraftan olursa olsun siyasi bir kuruluşun güdümünde olan bir kişiye / bir gruba teslim etmenin, çalışanlarca yapılabilecek en büyük hata olacağı açık. Ülkemizdeki Sendikal geçmiş araştırıldığı takdirde bu tür uygulamaların sakıncalarının sonuçta kime ne şekilde yansıdığını görebilmek mümkün. Eğer THY çalışanının hakkını işveren’in gösterdiği / desteklediği bir aday ve ekibi sağlayacaksa, Sendikaya gerek olmadığını söylemek de yanlış olmayacaktır.
Malum bu yarışa ikinci bir sendika daha girdi. Geçtiğimiz gün site oto parkında bir üyelerine rastladım. Bir hafta önce Airporthaber de yayınlanan yazımı okumuş. Tenkitlerini iletti. Ne yaptıklarını sordum. Anlattı. Kendisine “ Ben şu anda THY’ da sendikalı olsam size oy vermezdim, zira mensubu olduğum Yer İşletme grubunun bünyenizde nasıl temsil edildiğini dahi bilmiyorum” dedim. Öyle ya Sendika Genel Kurulunda uçucuları temsil eden delege sayısı mevcutları ile orantılı olmaması konusunda haklı şikâyetleri vardı ya. Buda aynı konudaki şikâyette bulunmamın dayanağını teşkil ediyordu. Yer işletme de çalışanlar gelip size bunu sormuyorlar mı? Sualimi ise “ şu an için hayır “ diye cevapladı. Sendikalarının daha bir aylık bir geçmişinin bulunduğunu, esasen Türk Hava Yollarının her dalına hizmet verecek şekilde teşkilatlandıklarını söyledi. Ayrıca Yönetimde Yer Hizmetler grubunun temsilcisinin de var olduğunu ilave ettiler. Mevzuat gereği Nisan ayında yapacakları Genel Kurul toplantısından sonra tüm bu hususların daha net bir şekilde ortaya koyulacağını da belirttiler. Hava Sen’in yalnız uçucu personele hizmet veren bir sendika olarak planlanmamış olmasının ifade edilmesi benim için önemli bir eksikliğe ışık tutan bir bilgiydi. Tabii ki bir işi planlamak ayrı o işin sonucunu almak ise apayrı bir husus. Karşılaşılanlar bir tarafa daha karşılaşılacak birçok yan faktör var.
Sn. Topçu delege seçimine gideni ve bunlara oy vereni kovarım demişti yanlış hatırlamıyorsam. Her ne kadar dervişin fikri belli olduysa da, Sn. Aycı daha kibar ama sonuçta söylediğinin aynı kapıya çıkacağını anlamak zor değil. Bu tür sözlerin Türk Hava Yollarının insanlarına başlıkta da ifade ettiğim üzere 305 rakamını hatırlatacağı da bir gerçek. İster kötü bir niyeti yok (?) İster hatırlatmada bulunmak istemiş diye düşünün , arzu ederseniz bu sözlerini aba altında sopa göstermek olarak yorumlayın. Size kalmış.
Bu arada Sn. Aycının Türk Hava Yollarında çalışmaya başladığı hafta personele yayınladığı ve tarafımızca da alkışlanan duyurusundan iki satırı hatırlayalım. “Bu şirketi şunun veya bunun adamı diye ikiye bölemeyiz. Bu şirket bir ve bütün olmak zorunda. Tüm yönetim kurulu, icra kurulundaki arkadaşlarımız, bütün çalışanlarımız… Bir ve beraber olmak zorundayız. Egolarımızı nefsimizi, şahsi düşünce ve kanaatlerimizi bir kenara bırakacağız. Objektif olalım, adaletli, gerçek olalım ve ayağı yere basalım. Katılımcı, açık, net, şeffaf, adaletli bir yönetim ama çok çalışan bir yönetim olacağız. Aycı Bey bu güne kadar hiç bu duyuruda dile getirdiği şekilde davrandı mı? Bilgi sizlerde, karar tabii ki yine sizin.
Bu arada bu konuyu işlemek o kadar zor ki. Hatalı gördüğünüz şeyleri anlatıyorsunuz. İnsanlar diğer tarafı desteklediğinizi düşünüyor. Oysaki söylemek istediğimiz “ Karışmayın, bu sizin işiniz değil. Karışmaları için alt yapı hazırlamayın. Çalışan hangisini tercih ederse onunla yaşasın” demekten öte değil. Ve de iş hata sıralamaya kalsa sayılabilecek çok şey bulunabilir. Çalışanlar THY’ da yaşayanların tümünü biliyor ve muhataplarını da tanıyor. Mevcut Sendikayı da, Hava-Sen’in pilot yöneticilerini de.
Türk Hava Yolları benim gençliğimi verdiğim ve çok sevdiğim eski şirketim. Bu gün sendikaların kapışmasının tarafı olmak benim işim değil. Bir adım öte çalışma yaşamımda da Sendikalara sıcak bakan biri de olmadım. Sıcak bakmak bir tarafa karşı olduğumu bile söyleyebilirim. İnandığım doğrular dışında hiçbir şeyi savunduğum yok. Bir türlü anlayamadığım husus, acaba Hava-İş Genel Başkanı, bu beyler Yeni Sendika oluşumuna adım atmadan önce neden bu güne kadar onları ziyaret edip, sıkıntılarını sormadı? İsteklerinde haklılar mı, haksızlar mı neden bakmadı?. Ve de haklılarsa konuların düzeltilmesi için neden uğraşmadı? Buna mani olan bir şey, bir engel mi var ( ? ) Canlı engelleri bir kenara koyalım, Zeytin Dalı Grubunun Sendika Yönetimine karşı tutumunu açıklıkla sergilemiş olması “ cansız “ engellerden biri mi (?) Dikensiz gül bahçesi hikâyeler de bile kalmadı.
Her ne ise; şu anda ok yaydan çıkmış durumda. Sendikal mücadele devam edecektir. Ama Hava-İş unutmamalıdır ki, halen küçümsenmeyecek miktarda uçucu üyeleri mevcut. Ve de Sendika halen onlara da hizmet götürmekle mükelleftir.
Evde çalışma masam kapalı balonda ve tepemden her üç dakikada bir uçak iniyor, Elini uzat yakala derler ya. O kadar yakın. Ve de her üç dakikada bir “ Allah korusun, iyi inişler olsun “ sözünü tekrarlıyorum. Evet; dualarımız THY ve tüm diğer havayolları için “Allah korusun ve de İyi uçuşlar olsun.”
Yorumlar Tüm Yorumlar (58)