Çalıştığım şirketlerden birinde personel devir hızı bayağı yüksekti. Nihayet işverenler rahatsız oldu ve de bunun nedenini araştırmak için bir kuruluşla anlaştı. Oysaki neden belliydi ve de koridora çıkıp önüne ilk çıkan çalışana sorsan % 90 doğru cevap alacağını herkes biliyordu. Yine de çalışanlar gruplandırıldı ve her grup araştırmacı şirketin ofisinde ikişer gün bu konuyu tartıştı. Sonuç insanların bildiğinden farklı çıkmadı. Neden parasal değildi. Çalışan murtsuzluğunun ve onların başka işlere seğirmelerinin nedeni Tepe Yöneticiler + Diğer yöneticiler çıkmıştı. THY’ da arzu ederse sonucu belli olan / çoğunlukça bilinen böyle bir araştırmayı yaptırsın.
Kuruma bir şekilde intisap eden, ülkenin yetkili ve etkili insanlarına yakın bir tepe yöneticinin hele sektör mensubu değilse şirket çalışanlarına kendini kabul ettirme çalışmaları genelde kuruluşun en etkin grubu üzerinde yoğunlaşır. Bunu etrafa iyi bakan / baktığını görme kabiliyetine sahip olan herkes farkına varabilir.
Uçucular THY’ nın en etkin grupların başında yer alır ve yaptıkları işin önemine ilaveten adetsel fazlalıkları onları daha da etkili kılardı. Yapılması gereken ilk iş bu grubun direk bağlı olduğu yönetim kademelerine uysal, sadakatinden şüphe duyulmayacak belki de tepkisiz insanların atanması olmalıydı vb. THY’ de böyle mi yapıldı.( ? ) Bilmiyorum. Ama genelde tarz böyle.
Şimdi gelelim THY’ deki duruma. Ocak ayının son haftası ile Şubat ayının ilk haftasının sonu itibarı ile Türk Hava Yollarından 25 adet Boeing kaptanının ayrıldığı biliniyor. Bu bir tarafa Katar Havayollarının İstanbul’da 30- 31 Ocak 2019 günlerinde pilot alımı nedeniyle İstanbul’da yaptığı mülakata tüm havayollarımızdan çok sayıda pilotun katıldığı ve de bunların arasında küçümsenmeyecek miktarda THY’lilerin de bulunduğu ifade ediliyor. Acaba Katar Havayolları bu mülakatı neden Almanya’da veya Avrupa’nın gelişmiş başka ülkelerinden birinde yapmaz dersiniz? Bunun cevabı “bizde fazla pilot var da ondan” değil herhalde. Çekilen pilot sıkıntısı nedeni ile şirketin Boeıng filosunda görev yapan kokpit personelinin Şubat 2019 ayı izinlerinin iptal edilme durumunda kalınması ve de iptal edilmesi sizce ne anlama gelir? Konunun bu tarafını uzatmayacağım. Geçmişte özel havayollarında görev yapan tüm uçucuların bünyesine katılmak için büyük çaba sarf ettiği bu gün ise özel statüde olması gerekirken bana göre Hükümet İktisadi Teşekkülü ( HIT ) formatında çalışan bayrak taşıyıcı havayolumuzdan insanlar neden ayrılmak isterler ki? THY’ den ayrılmak isteyen pilotları cezbeden yalnız para mı? Hayır. Ama THY’ nın Levazım Müdürünün yanlış icraatları da bunun nedeni olamaz. Evet; THY bunun nedenlerini belirleyebilmek için profesyonel bir kuruluşa bir araştırma yapabilir. Denekleri THY’ nin tepelerinin seçmesi halinde bu araştırmanın “Biz şirketimizden son derece memnun ve mutluyuz” şeklinde çıkacağına da eminim.
Ayrılan görevlilerin yerine yenilerini bulmak tabii ki önemli. Ancak bundan daha önemlisi, şirket dışı tepelerin bu kopmaların nedenlerinin belirlenmesi yönündeki talimatını ilgililere vermesi ve de yönetim mantığından uzak davranışta bulunan yöneticilerin, kimin, kimlerin yakını olursa olsun şirketten uzaklaştırmaları. Ve de bu tür işlemlerin yapılmasına yol açan davranışların tekrarlanmasının engellenmesi. Nasıl engelleneceğini erenler bilir. Sizce bazı sorumsuz davranışlar “ kimseyi umursamam ” zihniyetinin bir göstergesi sayılmaz mı? Eğer cevap evet ise burada kimseyi umursamayan ( ? ) yöneticiler var olduğunu düşünmek gerekir. Türk Hava Yollarının özellikle İstanbul Hava Limanına taşınmasından sonra bu tür istikrarsız bir yönetime tahammülünün olmayacağını hepimiz biliyoruz. Bu hususları bilmesi gerekenler bizi okumaz ama yine de içimizi dökmenin bir sakıncası yoktur herhalde.
Evet; iş yaşamında tüm çalışanların mutlu ve işlerine bağlı olması, işini severek yapması esastır. Pilotları, teknisyen ve mühendisleri mutsuz olan bir havayolu düşünemiyorum. Biri arkasında yüzlerce can taşıyor. Diğeri ise can taşıyan aracın her türlü bakım ve onarımını yapıyor. Evet; bu ünitelerdeki görevlilerin yönetim beceriksizliğinden kaynaklanan sıkıntılara muhatap olmaları saçma geliyor insana. Nedeni yeterince açık değil mi?
IGA’YA GARANTİ EDİLEN TUTAR GELİRİNİN ALTINDA KALIR MI? SÜRPRİZ.
Mümkün olduğunca biraz ileriye bakabilmemiz ve görebilmemiz için her türlü hesaplamayı AHL’nin 2018 senesinde elde ettiği sonuçlardan hareketle projeksiyonlamaktan başka çare yok. Elimizdeki tek ve güvenilir veri bu. Bu durumda dilemeliyiz ki İstanbul Havalimanı 2019 yılında AHL’nin 2018 senesinde elde ettiği sonuçlarından daha iyi rakamlara ulaşsın. Hadi o olmadı en azından 2019’ da İstanbul Havalimanından AHL’ den 2018’ de geçen miktar kadar yolcu geçsin.
Neden mi? Hatırlarsak Devlet Baba IGA’ ya ilk yıl için 316.351.370 EURO tutarında yolcu garantisi vermiş ve de Garanti edilen meblağlar ile Dış Hat yolcu Servis ücretlerinin tahakkuk ve tahsilinde uygulanacak usul ve esaslar IGA ile akdedilen sözleşmede belirtilmişti.
AHL’ nin 2018 yılında taşıdığı yolcu miktarı içindeki ödemeye tabi yolcu miktarlarını ( Dış Hat Giden, içten dışa transfer, dış hattan dışa transfer ) belirleyip bu adetleri IHL sözleşmesinde belirtilen hizmet bedelleri ile ( 20, 17, 5 EURO ) çarpınca ortaya bir rakam çıkıyor haliyle. Çıkan rakam ( ben dâhil ) birçok kimse tarafından ifade edilen ve gelirin garanti edilen miktarın altında kalması durumunda halkımızca ödenecek büyük ve ürkütücü tutarları doğrular görüntüde değil. ( Hesaplamada yanılma ve unutma müstesnadır sözünün anlamını herkesin bildiğini tahmin ediyorum ) Hatta başa baş desem de yanlış olmaz.
Tabii bu ilk sene için yapılan bir değerlendirme. Dilemeliyiz ki, İstanbul Hava Limanından geçen yolcu miktarı da her sene yükleniciye garanti edilen mablağa uygulanan artım yüzdesi ( yaklaşık olarak % 9,4 ile 9.8 arası ) kadar artsın.
Evet, kavgayı ve gürültüyü bırakalım. Zira şu anda hata ve yanış uygulamaların hesabını soracak olan bizler değiliz. Havalimanında gerek inşaat ve gerekse çalışma döneminde yaşanan, yapılan hata ve aksaklıkları tartışmanın zamanı değil. Daha önceki yazılarımda da geçen her gün hem devletin hem de bizlerin zararına oluyor dememin nedenini umarım anlatabilmişimdir. Bu anlatım yüklenici olan IGA açısından tabii ki önemli değil. Evet, geçen her gün bizim aleyhimize çalışıyor. Bu noktadan sonra şimdi top Dışişleri, Turizm ve Ulaştırma Bakanlarımızda. Çok çalışmaları gerekiyor. Turizmimizi baltalayacak her türlü hareketten kaçınmamız dileği ile.
YOLLARINDA KAPASİTE ÖLÇÜMÜ VAR. AMA BEN İÇİNDEN ÇIKAMADIM.
İstanbul Havalimanı ile ilgili yazmanın sonu yok. Ancak ben kendi anlayışıma göre konuyu noktalamıştım. Her gecikme günü bizlerin zararına artık. Yine de okurların yorumlarındaki hatalar beni yine yazmaya itiyor. Yazmanın faydası var mı? Yol gösterici olacak bu konuda yazmanın tabii ki faydası olabilir de faydalanacak, okuyup istifade etmek isteyecek kimse çıkar mı? Kanaatimce çıkmaz.
Bu aklıma dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Melih Gökçek ile Esenboğa havalimanını yapan TAV’ın patronu Sani Şener’in karşılıklı bir konuşmasını getirdi. Hatırladığım kadarı ile Sani Bey Havalimanı ile şehrin uzaklığını belirterek eğer mevcut olan yol yapılmaz, genişletilmez ve de havalimanı ile aynı anda bitirilmez ise insanlar yeni terminalin rahatlığı yaşayamayacaklar ve de Esenboğa’ya ulaşabilmek için azap çekmeye devam edecekler türü bir söz söylemişti. Mealen böyleydi beyanı. Bunun üzerine Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Bey herkesin içinde mevcut yolu ıslah edip Esenboğa Havalimanı terminalleri ile aynı anda bitirip açacaklarını söylemişti. Ve yanılmıyorsam bu konuda bir takım elbisesine iddiaya girdiler. Tanıdığım Sani Şener Bey elbiseyi mutlak almıştır diye düşünüyorum. Zira bahis konusu yol ESB Havalimanı yeni terminali ile birlikte açılmıştı. Sani bey işi bilen, alt yapının önemini müdrik bir patron. Evet, havalimanlarına bağlantı yolları önemli ve de çok önemli. Hele hele Havalimanı şehre uzak bir konumda yer almış ise.
Bunu hatırlatmak Tav’ın patronun işimiydi. Hayır. Neden bu hatırlatmayı yaptı ki? Bu eksiklik kendi yaptığı işi de menfi etkileyecekti. Onun için hatırlattı, Üzerinde durdu, iş edindi ve konuyu takip etti. İşinin bütünü ile meşguldü. Annelerimiz ile değil.
Evet; zaman zaman mevcut yolların İstanbul Havalimanı trafiğini kaldırmakta zorlanacağını ifade eden kişiler mevcut. Bu sıkıntının yaşanabileceği konusundaki görüşleri paylaşan çok kimse var. Tabii ki herkesin Havalimanına erişim konusundaki düşünceleri bulanık. Benden iyi bildiğiniz üzere dünyanın hiç bir yerinde büyük havalimanları şehrin çok merkezinde değil. Yeni havalimanınız da bu anlamda şehrin dışında ama vatandaşın hızlı ve kolay erişebilmesinin gerekliliği açık...
Atatürk Havalimanından 2018’ de 69 milyon yolcu geçmiş. 2019 için bu rakamda artım beklenmiyorsa da biz İstanbul Havalimanının 2019’ da 75 milyona ev sahipliği yapacağını varsayalım. Her ne kadar görünüm bunu tasdik etmiyorsa da sonuçta bu bir kabuldür ve de sağlığa bir zararı yoktur. Yılda 75 milyon yolcu ayda 6.250 Milyon ve de günde 208 bin yolcu eder. Bu % 35 oranındaki yolcunun. transit vb. yolculardan müteşekkil olduğunu düşünürsek İstanbul’un çeşitli semtlerinden Havalimanına gelecek olan yolcu sayısı 135 bin civarında olacaktır. IGA Havalimanında 20.000 istihdam yapılacağını söylüyordu. Bu çalışanlarında servislerle mesaiye geleceklerini düşündüğümüz takdirde şehirden havalimanına intikal edecek olan yolcularla birlikte ortalama 145.000 kişinin gün boyu değişken saatlerde havalimanı yolunda trafikte olacağını düşünmek gerekir. E5 ve TEM otoyolunun malum trafiğini düşündükçe kendi araçları ile göreve gitmek üzere evinden uçağının tarifeli kalkışından 3 saat önce çıkma durumunda olan pilotların göreve yorgun başlayacaklarını düşünmek insanı ürkütmüyor desem yalan olur.
Gelelim yollarla ilgili kısma. İnternette İstanbul Havalimanına ulaşımın hangi güzergâhlar üzerinden yapılabileceğine ilişkin detaylı bilgiler var. Bu işlerin sonlanmasını müteakip IHL’ na her yönden toplu taşıma ile ulaşım sağlanmış olacak.
Tarafınızca da bilindiği üzere projelendirme esnasında yapılacak olan her karayolunun bir kapasite hesaplaması yapılıyor. Bu konuda bir ulaşım mühendisinden fikir alınması daha yerinde olacaktır ( Bu yardım Gökyüzü Haberci yazarlarından Suat Sarı beyden alınabilir. Kendisi bu konuda uzmandır Tabii böyle bir çalışma için zamanı müsaitse hepimizi aydınlatabilir ) Dolayısı ile şu anda bitmiş olan ve ulaşıma açık yolların kapasiteleri sorgulanıp mevcut uzaklığa ilaveten trafik sıkıntısı yaşanıp yaşanmayacağı net olarak öğrenilebilir.
Benim derleyebildiğim bilgi bu kadar. Peki; bu yollar Havalimanının ihale edildiği ( 2013 ) tarihten bu yana neden yapılmadı? Havalimanı inşaatı ile eşzamanlı olarak projelendirilmemişimiydi (?) Bunları ben bilemiyorum. Öyle olması gerekmez miydi? Evet.
Yorumlar Tüm Yorumlar (37)