Z KUŞAĞI GENÇLERİNİN GENEL KARAKTERİSTİĞİ: Geçmişte bir konu paylaşmıştım sizlerle. Z Kuşağı. Bir iki satırla hatırlayalım isterseniz. Milenyum kuşağının temsilcilerinin hızlı ve analitik düşünme yöntemleri üst düzeyde. Ekip çalışmalarına yatkın değiller. Kendilerine olan güvenleri yüksek, Bağımsız ve özgürler, onlar için mümkün olmayan hiçbir şey yok. TV reklamlarında sık sık karşımıza çıkan ımpossible ıs nothing ( hiçbir şey imkânsız değildir ) tarzı sloganlar da direkt Z kuşağına hitap eder. Kurallar, zaman harcanan rüyalar onlara göre değildir. Çoğunun hayalinde anne ve babalarının, akrabalarının işlerini yapmak değil kendi serüvenlerini çizmek vardır. Geçim sağlanan işler onlar için günlük sıkılma serüveninden başka bir şey değildir. İşyerine aidiyet duyguları gelişmiş değil. Buna rağmen geçirdikleri ekonomik sıkıntıların onları iş konusunda diğer kuşaklara nazaran daha duyarlı yaptığı hissediliyor. Özetle: ne istediklerini biliyorlar, bireysel ve bağımsız çalışma özelliği taşıyorlar. Dürüstler, hiçbir kompleksse girmeden kendilerini rahat ifade edebiliyorlar, girişimcilik yönleri ve istekleri fazla, farklılığın takdir edildiği ve benimsendiği renkli bir iş hayatı ve daha az hiyerarşi talep ediyorlar. Evet Bunlar Z Kuşağı gençlerinin genel ve ana karakteristiğinin bir bölümü.
GELELİM TÜRK TİPİ “ Z ” KUŞAĞI GENÇLERİNE.“Türkiye’deki Z kuşağı rekabet isteyen girişimciliğe yönelik mesleklere ilgi duymuyor. 2000’li yılların başında doğup teknoloji ile iç içe büyüyen Z kuşağının gelecek beklentilerine yönelik yapılan bir araştırmaya göre Türk gençleri geleceğin meslekleri yerine Devlet Memuru olmayı hayal ediyor. Altınbaş Üniversitesinin “Bugün ve Yarın: Hayalimdeki Gelecek Araştırması”12 ilde 45 lise ve dengi okulda yapıldı. Bu araştırmaya göre gençlerin %6’ sı kendi işini kurmak, % 18’i aile mesleğini sürdürmek, % 23^ü özel sektörde çalışmak % 43 gibi büyük bir kesimi ise devlet memuru olmak istediklerini söylüyor. Kendi işini kurmak yerine sabit gelirli bir işte çalışmayı tercih edeceğini söyleyen Türk gençleri bu özellikleri ile dünya genelindeki Z kuşağının temel özelliklerinden ayrılıyor. Raporun değerlendirme kısmında Türk gençlerinin kendilerinden önceki kuşakla benzer özellikler taşıdıkları vurgulanıyor. Buna göre daha az sorumluluk alma eğilimi, meslek seçimi ve kariyer planlama konusunda aile ve yakın çevre halen en belirleyici faktör oluyor. Bunun önemli bir kırılganlık olduğunu belirten rapora göre bu kırılganlıklar kendilerinden önceki X ve Y kuşaklarından tamamen ayrılmaktan öte kısmen onların özelliklerini de barındıran Türk Tipi bir Z kuşağı yaratıyor.
Z KUŞAĞININ DÜŞÜNCELERİ NEDEN DEĞİŞTİ. Bunu ifade edebilmek için Üniversitenin araştırma raporunun okunması gerekir. Bunun için Fakültede bu konuyu yürüten Sn. Profesörü aradımsa da görevli / araştırmayı yürüten profesörün bu konuda tanınmış bir ekonomi mecmuasına görüşmeğe gittiğini ve öğleden sonra dönüşünde beni arayacağını ifade ettiler. Arayan olmadı. Muhtemeldir ki, araştırma sonuçlarının öncelikle emsallerine oranla büyük baskı sayısına sahip olan mecmuada neşredilmesini arzu etmiş olabilirler. Bu nedenle beyin göçü başlığının anlatımını okuduktan sonra buna kendiniz karar vereceksiniz. ( Büyük bir ihtimal ile 01 Şubat Capital mecmuasında okuyabileceğiz )
YAŞADIĞIMIZ BEYİN GÖÇÜ YABANCILAR TARAFINDAN NASIL YORUMLANIYOR. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı ‘Uluslararası Göç İstatistikleri’ raporuna göre 2017’de Türkiye’den göç eden kişi sayısı bir önceki yıla kıyasla yüzde 42,5 artış göstererek 253 bin 640 oldu. Bu durumun 15 Temmuz darbe girişimi sonrası küçümsenmeyecek miktarda kişinin işini kaybetmesinin doğurduğu sonuçlardan biri olduğu en çok konuşulan ve yazılanlar arasında. Kamuoyu bunu tartışa dursun, Profesör Veysel Ulusoy ( Ekonomik Analiz ) Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın "Yıllardır yetişmiş insan kaynağımızı adeta bir beyin göçü ile maalesef kaybediyoruz."sözü ile önemli bir noktaya parmak bastığını ifade ederek bu hayati konuyu bir kez daha vurguladıklarını ifade ettiler. Evet; bu konu ülkemiz açısından hayati önemi haiz. Yurt dışına göç eden beyinler bu konuyu kendi açılarından izah ediyorlar. Doğrudur veya yanlıştır. Bilemem. Bir tek şey biliyorum ki o da ülkemizin bu beyinleri kaybetmesi pek lehimize olan bir konu değil. Bu arada yabancı neşriyat konuyu her açıdan aleyhimize olacak şekilde işlemeğe başladı. Örneğin: New York Times konuyu: Varlıklı ve yetenekli Türkler kitleler halinde ülkeyi terk ediyor” başlığı ile işledi. Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Gülnur Aybet BBC HardTalk röportajında konuları cevaben açıkladı ise de yabancı basın ve kamuoyunun yurt dışına gitmiş bulunan akademisyenlerin anlatımlarına rağbet ettikleri de bir hakikat. Tabii ki Akademik Soykırım sözü ve Türkiye’de bilime neşter vurulmuştur şeklindeki beyanatların ve 2016 yılı 15 Temmuz sonrası yaşananların anlatımının önüne bir Devlet görevlisinin savunma yaparak geçmesi ve de insanları tersine inandırması çok zor. Ayrıca zaten karşımızdakiler bizi anlamamak için gayret sarf ediyorlar. Hal böyle iken Hollanda Göç ve Vatandaşlık Kurumu (IND) geçen yılın 11 aylık bölümünde Türkiye'den toplam 1020 akademisyen ve yüksek eğitimli kişi "beyin göçü" için Hollanda'ya başvuru yaptığını duyurdu. Onlar Akademisyenlerimize kucak açıyor ve güzel imkanlar sunuyorlar..
TÜRK TİPİ Z KUŞAĞI GENÇLERİ İLE BEYİN GÖÇÜNÜN AKADEMİSYENLERİ NEDEN AYNI KONUNUN İÇİNDELER? Yazının ilk başında Z kuşağı gençlerinin hayata bakışlarını ve de genel karakteristiklerini sizlerle paylaşmıştım. Takiben de Altınbaş üniversitesince yapılan bir araştırma sonucundan bahsederek bu gençlerin çizgilerini değiştirdiklerinin göstergesi olan bir takım rakamlardan / oranlardan bahsetmiştim. Eğer bu araştırma sonuçları doğru çıkmaz ise ( ki bu araştırma konusunda çalışan gençler için üzüleceğim kesin ) sevineceğimi de ifade etmeliyim. Evet; Z kuşağı gençleri 19-20 yaşındalar. Gidiş yönlerini değiştirmelerinin belirli nedenlerinin olduğu mutlak. İşte bu nedenler onları geleceğin meslekleri yerine Devlet Memuru olmaya iten nedenler. Hani onlar açısından geçim sağlanan işler günlük sıkılma serüveninden başka bir şey değildi? Kurallar, zaman harcanan rüyalar onların zihinlerinde yoktu? Bu düşünceleri nasıl bir nedenler topluluğu bu genç beyinleri çizgilerinden saptırabilir ki? Bunları uzun uzun anlatmaya gerek var mı?
Eğitimli insan sermayesinin fakir ülkelerden akışı / kaçışı haliyle batı dünyasının bilim gücünü ve dolayısı ile ekonomisini kuvvetlendirirken göç veren ülkelerin g bu konulardaki elişmelerini yavaşlatmakta / engellemektedir. buda Üzülelim veya üzülmeyelim beyin göçünün az gelişmişlikle özdeşleşmesi anlamına geliyor. Tabii ki bunlar genel nedenler olup her ülkenin mevcut durumuna göre değişkenlik arz edebilmektedir. Genelde bu nedenler 6 madde de gruplandırılıyor. Satırbaşlarının alt detaylarına bakıldığında bu nedenlerin çoğunun beyin göçü veren ülkeler için söz konusu olduğu açık ve net olarak görülüyor.
Ekonomik Nedenler: Düşük ücret politikası varlığı, vergi oranlarının yüksek olması, ekonomik istikrarsızlık varlığı, gelecek endişesi olması. ( en büyük işsizliğin genç kuşak da olması )
Politik/Siyasal Nedenler: Etnik köken farklılığı/ayrılığı oluşumu, siyasal istikrarsızlık oluşumu, siyasetin iş hayatına girip, onu kontrol etmesi
Bilim ve Teknoloji Politikalarındaki Yanlışlıklar: Ar-Ge’ye, bilim ve Teknolojiye önem vermeme, Fikir üretiminin ve buluşun para etmemesi desteklenmemesi, Ar-Ge alt yapı eksikliği, Ar-Ge yatırım teşvik azlığı, Ar-Ge yatırım yardımı azlığı, Ar-Ge vergi indirimlerinin yetersizliği.
Eğitim Sistemindeki Çarpıklıklar: Kişi başına (142 $) en az eğitim harcaması yapan 5. ülke olmamız, eğitim harcamasında 109 ülke içinde 105. sırada yer almamız, ulusal gelirden eğitime ayrılan pay dünya ortalaması %5.2 iken bizde %2.2 olması, kalıcı milli eğitim politikası yokluğu, eğitimde fırsat eşitsizliği oluşu.
İşsizlik: Üniversite mezunlarının %70’inin meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışması, en fazla işsizliğin, üniversite mezunları arasında olması, iş bulamama.
Yabancı Dilde Eğitim: Yabancı dilin eğitim beyin göçünde katalizör görevi görmesi, yabancı dilde eğitim batıya bedavaya insan kaynağı üretmeye yardımcı oluyor.
GELELİM “Z” KUŞAĞINA Evet, beyin göçünden ötürü kayıptayız. Acaba hedeflerini değiştiren Z kuşağı eski hedefine ulaşmak için takip ettikleri güzergâh ve yöntemlerde değişiklik yapacaklar mı? Temenni ederim ki yapmasınlar. Onları bu noktaya getiren nedenlerin beyin göçünün oluşumunu körükleyen nedenlerden farklı olmadığı kabulü zorunlu olan bir gerçek. Ancak kendi işini kurmak için sarf edilecek olan gayretin “ Devlet memuru “ olabilmek için sarf edileceğini düşünmek ne denli doğru bilemiyorum. Zira devlet kuruluşlarında çarkın nasıl döndüğünü, iyi kötü onlar da biliyor. Bu açıdan da ilerisi için ümit var olmadıkları açık. Evet; kendilerini düzenli bir gelir ile sağlama alacaklar ama söz konusu gençlerimizin mensubu oldukları Z kuşağının özelliklerinin yitirmelerini de ülkemizin ilerisi için büyük bir kayıp olacağı açık seçik belir. Bu kardeşlerimizin unutmamaları gerekir ki, engelsiz bir yol bulursanız, muhtemelen hiçbir yere gitmez.
VE DE TÜRK HAVA YOLLARI: Z kuşağı mensubu olan bir gençle yaptığım görüşmenin yukarıdaki düşüncemi doğrulaması da beni düşüncelere itti. Bu genç Kardeşim kendisinin ve çok yakın temasta bulunduğu 3 arkadaşının Devlet Kuruluşlarında çalışma yönündeki görüşüne açıklık getirdi. Evet; kâğıt üzerinde bir özel sektör şirketi olmasına rağmen kamuoyunun bir devlet kuruluşu olarak kabul ettiği Türk Hava Yolları bu günkü Z kuşağı gençlerinin en çok rağbet edecekleri kuruluşların başında geliyor. Lisan bilen, teknoloji ve yeniliklere hâkim olan günümüzün Z kuşağı gençleri eminim ki bu kuruluşa intisap etmek için tüm imkânlarını zorlayacaktır. Ancak onlarda bir takım realitelerin farkındalar. Anket sonuçları aynı şeyi söylemese bile “ kendini kurtarmak “ sözünün salt parasal açıdan söylenmesinden rahatsızlar. Ama şartların kendilerini zamanla bu noktaya getireceğini de tartışma konusu yapmaktan geri kalmıyorlar. Bu gencin daha müracaat bile etmediği bir şirketin çalışmasını ve yönetim mantığını bu denli net ve de doğru bir şekilde bilmesi ve yorumlaması bana şaşırtıcı geldi. Bilgisayarında THY ile ilgili aldığı notlar 6,5 sayfa. Bu notlar paylaşım sistemi ile oluşturulmuş. Bunun yarım sayfasında ise tetkik edilmesi gereken linkler var. Bu bize ne gösteriyor? Gençlerimizin iş konusundaki hassasiyetini. Kendini kurtarmanın bile belirli şartlarının olduğunu. Notları kendisinden rica ettimse de özür diledi. İlgilendikleri diğer devlet kuruluşlarını sordum. Özel sektör ile Devlet ortaklığı olan Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV)’dan bahsetti. Ve de bu kuruluşta çalışmanın kendileri açısından çok anlamlı olacağını ifade etti. Bilgi Teknolojileri Kullanımının Kamu Kurumları Üzerindeki Etkileri konusuna özel merak duyduklarını ve ilk fırsatta bu konuyu enine boyuna incelemek üzere 3 arkadaşı ile birlikte çalışmaya başlayacaklarını söyledi. Devlet Kuruluşunda çalışma mantığı bunu gerektirirmiş. Bu konu için 3 aylık bir süre ayırdıklarını ve çalışma sonucunu tüm arkadaşları ile paylaşacaklarını ifade etti. Güneydoğuda bir ilimizdeki ( Galiba Van ) Hastaneler Birliğindeki çalışmaların benzeri uygulamalar için örnek teşkil edip edemeyeceğinin araştırılması konusuna mutlak zaman ayıracaklarını belirttiler. Ve de bana bir link verdi. Bu linkte gelecek vadeden teknolojik meslekler ile ilgili kısa ve yüzeysel bilgileri bulabileceğimi ve bu link kapsamında bulunan 3 meslekle ilgili yürüttükleri araştırma sonucunu bana da göndereceğini ifade etti. En çok dikkatimi çeken husus bu çalışmalara ilişkin sonuçların tümünün aynı çizgideki arkadaşlar ile paylaşılması. Kısacası araştırma sonuçları nasıl olursa olsun. İş bulduk, gireriz kendimizi sağlama alırız türü bir düşünce hissetmedim.
Kalben temenni ediyorum ki, Devletimizin neresinde, hangi kuruluşunda olursa olsunlar, nerede çalışırlarsa çalışsınlar ama bizlerle olsunlar. Türkiye’de olsunlar. Türkiye’de kalsınlar. Ancak, bu kardeşlerimizin gönlümüzü verdiğimiz bayrak taşıyıcı şirketimize meyletmiş olmaları beni inanılmaz sevindirdi. İşimizin kalitesini işyerimizdeki insanların kalitesi belirler. Bu da demektir ki işimizin kalite olgusu yükselecek. Yine de hatırlatmak isterim ki “ ışığın olduğu yerde mutlak gölgeler de vardır”
Ve de bu güzel kafaların Türk Hava Yollarında istihdam edileceğini düşünün. Daha doğrusu Türk Hava Yollarına girebileceklerini (?) tahayyül edin. Amaç kimseyi kimseyle kıyaslamak değil. Bu gençleri kendimle kıyaslarsam, iyi ki çalışma yaşamamıza çok önceden başlamış ve noktalamışım derim. Onlarla birlikte çalışmış olsaydım, şirkete memur girer, kıdemli memur olarak çıkardım. Bu benim düşüncem. Şu andaki çalışanlar kendileri için ne düşünürler onu bilemem. Evet, zihin paraşüt gibidir. Açılmadıktan sonra bir işe yaramaz. Paraşütleri açıp düşünün.
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)