BU YAZI DÜŞÜNÜLÜRKEN HEDEF TAHTASINA HİÇ BİR KİMSE KONULMADI. Evet; bu Yazı üzerine adres yazılmadan postaya verilen bir mektup gibi. Cehalet olgusu dışında hiçbir kimse, hiçbir kişi kastedilmiyor bu yazının satırlarında. Yalnız “ Ülkeyi ayakta tutmak için cahil nesil lazım ” sözünü söyleyen okumuş cahil yer alıyor. Bu yazının içinde kendisini bulan olur mu? Zannetmem. Aşağıdaki tarife uyan herhangi biri varsa da eminim ki kendisine yakıştırmayacaktır. Yine de herkes açıklıkla söyleyemese de kendini ve ne olduğunu bilir.
Evet; bir arkadaşımızın “Neden Bu Konuları Yazıyorsunuz” sualinin cevabı. Sivil Havacılık sektöründe tahminen 100.000’ e yakın çalışan var. Bu rakam Türkiye Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce açıklandı. Dolayısı ile ülkemizdeki her konunun sektörümüze de bir şekilde aksetmesi tabii ki olası. Aydın, kültürlü Sivil Havacılık sektörü çalışanlarının Türkiye’mizde yaşanan hiçbir konu için bu bizi ilgilendirmez demesi mümkün değil. Zira hepimiz konuların bir şekilde içerisindeyiz.
ÖNCE BU TÜR İNSANLARIN ÖZELLİKLERİNİ BİR TARİFLEMEK GEREK. Cahil insanların en belirgin özelliği her şeyi bilmeleridir. . Menfaat, onlar için birçok şeyden önce gelir. Üstlerine karşı saygıda asla kusur etmezler, ama altındakileri ezme konusunda rakip tanımazlar. İnanılmaz bir abartma eğilimi içerisindedir. Bilgiyi ve eğitimi aşağılama eğilimindedirler. Sütte leke var, onda yok misali inandıkları kişiyi veya hususu şiddetle, gözü kapalı ve de her ne olursa olsun savunurlar. Dünyayı yalnızca kendileri veya kedileri gibi olanlar için yaratılmış olarak görürler. “ Cahil ' sözcüğü ile hitap edilmesi halinde çok sinirlenirler. Bu gün beyaz dediğine yarın siyah der ve de söylemediğini iddia eder. Az düşünüp çok konuşmak en önemli özelliklerindendir. Kendi doğrularının düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kesin olarak inanırlar. Değişime kapalıdırlar. Uzmanlık alanı, deneyim, tahsil, alıntı yapılan kaynaklar onun açısından önemli değildir. Kendilerinin gururla ifade edebilecekleri bir özellikleri olmadığı için, din ve milliyet gibi bütünleştirici özelliklere sırtını dayarlar. Birçok şeyin izahını bu unsurlara dayanarak yapmaya çalışırlar. Kendisine dayatılan hususları tam olarak değerlendirememelerine rağmen yine de diğer insanlara ısrarla benimsetmeye çalışır.
CAHİL CESARETİ NEDİR? DUNNİNG KRUGER SENDROMU: Türkçe’de “CAHİL CESARETİ” olarak karşılık bulduğunu söyleyebileceğimiz Dunning-Kruger Sendromu, Cornell Üniversitesi’nden iki bilim insanının tanımladığı algılamada yanlılık eğilimidir. 1999’da ortaya attıkları “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” teorisiyle yola çıkan Justin Kruger ve David Dunning, 2000’de bu konuda yaptıkları çalışmalarla Nobel (1) Psikoloji Ödülünü aldılar. Kruger ve Dunning, fizyolojik ve zihinsel alanda yaptıkları çeşitli uygulamaların sonucunda şu varsayımlara ulaştılar: Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler. Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
CEHALETİMİZDEN ÖRNEKLER:
TRAFİK KAZALARI:
Ülkemizde yaşanan trafik kazalarının nedenlerine Ulaştırma Bakanlığı istatistikleri üzerinden bakınca ilk sırada araç kullanıcılarının KURALLARA UYMAMALARI geliyor, TRAFİK LAMBALARI KOMUTLARINA UYMAMAK, AŞIRI SÜRAT, ALKOLLÜ ARAÇ KULLANMAK vb.. Son on 10 yılda trafik kazalarında 111 bin kişiyi kaybettik. 1,7 milyon insanımız yaralandı ya da sakat kaldı. Hemen hemen Her yıl 10 bine yakın insanımız yollarda can vermeye devam ediyor. Bu oran AB ortalamasının 3 ila 6 kat üstünde. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde hiçbir sorun trafik kadar can alıcı, insani ve maddi açıdan tahrip edici olmamıştır. Öyle ki trafik kazaları, ulusal bağımsızlığımızı kazanmak için yaptığımız İstiklal Savaşı’nın “Can kaybı Bilançosu”nu bile neredeyse solladı. Savaşlardan daha kanlı, depremlerden daha yıkıcı bir bela oldu trafik kazaları.
Özellikle bayram tatilleri öncesinde yaşanan kazalardaki kayıplarımız çok dikkat çekici. Evet, Trafik kaidelerine uymamak, cehalet değil de nedir? Yollarımız genelde duble yol haline dönüştü. Bu yollar araç kullananlar daha hızlı araç sürsünler r diye mi yapıldı? 2016 yılında yurt genelinde meydana gelen 1 milyon 182 bin trafik kazasında 7 bin 300 kişinin öldüğü ve de. 307 bin 619 kişinin yaralandığı 1 milyon 182 bin trafik kazasında 30 milyar liralık hasar meydana geldiğini ve de bu kazaların % 35’nin hız sınırı ihlali ve % 20 nin ise kurallara uymamaktan meydana geldiği, görülüyor. Özetle yaşadığımız kazaların % 88,7’sinin sürücü hatalarından kaynaklandığı göz önüne alındığı takdirde bu konudaki cehaletimizin büyüklüğünü düşünebilmek mümkün.
KADIN CİNAYETLERİ:
25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne girerken: 5 yılda en az 1134 kadın öldürüldü; öldürülen iki kadından birinin faili kocası veya eski kocası oldu; 235 cinayet devam eden ayrılık veya boşanma sürecinde yaşandı. 2010-2015 yılları arasında en az 1134 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü Türkiye’de, ‘saçını kızıla boyatmak’, ‘yeni elbise almak’, ‘patates köfte yapmamak’, ‘tuzluğu uzatmamak’ veya sadece ‘gıcık olmak’ dahi bir kadın cinayetinin bahanesi olabildi.
Ağustos 2017 ayında 27 kadın öldürüldü,35 kadına cinsel şiddet uygulandı, 4 kadın vatandaşımızın yaşam tarzına müdahale edildi. Korktuğu için uğradığı şiddeti kimseyle paylaşamayan kadınlar ise sessizliğe gömülüyor. Ve de onlar tabii ki bu rakamlara dâhil değil. Daha çarpıcı rakamların sıralanması tabii ki mümkün. Ama cehaletimizin bu göstergesinin örneklerini uzatmanın gereği yok zira tüm Türkiye bu konuyu takip ediyor. Evet, aldatılma şüphesi önde gelen cinayet nedenlerinde biri. Şüphelenme bile kadını öldürmek için yeterli bir neden olmuş ülkemizde.
Türkiye’de kadın cinayetlerinin nedenleri arasında ilk sıralarda , aldatma şüphesi ve aldatma, yoksulluk ve işsizlik nedeniyle meydana gelen münakaşalarda sarf edilen sözler, tek taraflı boşanma isteği ve de kadının cinsel ilişkiye girmek istememesi” geliyor. Uzmanlar, ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal alandaki sorunların derinleşmesi, şiddetin meşrulaştırılması gibi nedenlerin cinayetlerin artmasına neden olduğunu belirtiyorlar.
Failler ise koca, sevgili, baba, oğul, erkek kardeş, kısaca kadınların en yakınındaki erkekler. Öldürülen kadınlardan 608’nin faili kocası veya eski kocası,161’nin faili erkek arkadaşı veya eski erkek arkadaşı, 213’nün faili ise ailedeki erkekler oldu. Bir şüphe uğruna eşini öldürüp, çocuğunu ortalıklarda kimsesiz bırakarak hapse girmek cehalet değilse nedir? Bir münakaşada sarf edilen bir söz üzerine demir parmaklıklar arkasına geçip, çocuğunu özlemek cahillik değilse nedir? Evlenmek kadar boşanmayı da normal karşılamayıp bu isteği cinayet sebebi haline getirmek nasıl bir karanlık düşüncedir. Bu cinayetlerin failleri cehaleti değil kör cehaleti temsil etmektedir.
Evet: cehaletin en büyük korkusu kadındır. Kadın öğrenirse çocuklarda öğrenir diyen Uzman Psikolog Ümit Akçakaya’nın bu sözü çok şey anlatıyor.. Bu tür erkekler kadının cahil kalmasını tercih ediyorlar. Türkiye’de okuma yazma bilmeyenlerin % 86’ sının kadın olması bize bir şeyler anlatmıyor mu?
ORTAÇAĞDA KADINI CADI YAPAN DA CEHALETTİR. Kadınlarla ilgili bu düşünce Ortaçağ süresinde Avrupa da yoğun bir şekilde yaşanmıştır. Çağlar boyunca kadının güzelliğinden, varlığından, cinselliğinden korkulmuştur’. O dönemde insanların birbirlerinden korkar hale geldikleri kitaplarda anlatılıyor.“ Toplumdaki diğer bireylerden farklı davranışlar sergileyen kişiler o dönemde cadılıkla suçlandı. Normal ritme uymayan her şeyde yağmur, fırtına gibi doğa olaylarında bile cadıların parmağı olduğu düşünüldü. Bundan dolayı her an herkes cadı olarak suçlanabilir hale geliyordu. İlk büyük cadı avı 1590 yılında gerçekleşti. Cadı olarak yakılan kişilerin yüzde 90’ı kadındı. İşte o dönemdeki cehaletin yaşama aksedişinin bir örneği.
DİNİMİZ VE CEHALET
Dini konularda yazmak beni çok aşar. Ancak inanan bir Müslüman olarak cehaletimizin dine bakışımızı, inançlarımızı nasıl etkilediği konusundaki bir iki görüşümü sizlerle bu yazı kapsamında paylaşmak istedim. Sonuçta kişisel görüşüm.
Hazret-i Ali (r.a.): "Faziletli kişiler hakkında haset edilir. Cahiller de ilim sahiplerine düşman kesilirler." buyurmuştur. Eskiden İslâm toplumlarında âlimlerden birine kızıldığı zaman en büyük ceza olmak üzere onu cahil bir kişi ile hapsederler veya bir arada yaşamaya zorlarlardı.
Avrupa bizlerin bu gün tartıştığı birçok konuyu 16 yüzyılda halletmiş olup Hıristiyanlık dinini olması gereken mecrasına çekmiş ve bilim ve teknik alanda gelişirken Hıristiyan dünyasında dinlerinin saygınlığını artırmışlardı..
Bu gün bile sözde birçok vasıf ve etiketlere sahip ilahiyatçı yazarlar “öğrenilmiş cehalet “ örneği sayılabilecek görüşlerini ortaya koyuyor. Onlar mı cahil, yoksa muhataplarının cehaletinden emin olmalarından ötürü mü böyle konuşuyorlar? Ve de tabii ki en önemlisi amaç ne?
Bir önceki Diyanet İşleri Başkanımız, Başkan Vekilliği görevini yürütürken bir sivil toplum örgütünce yapılan araştırma sonuçlarının kendilerini ürküttüğünü ifade etmişlerdi. Sn. Görmez; ''22 bin kişi üzerinde yapılan bu araştırmada, yüzde 20'lik bir kesimin Kur'an-ı Kerim'i hayatta eline almadığı sonucu ortaya çıktı. , Deneklerin yüzde 60'ının Kur'an-ı Kerim'i eline aldığı ancak yüzüne okuyamadığı, yüzde 40'lık kesimin ise Kur'an-ı Kerim'i yüzüne okuyabildiğini belirterek, yüzde 80'lik bir kesimin ise yüzüne okuduğu Kur'an-ı Kerim'in manasını bilmediği sonucu bizleri ürküttü.” demişlerdi.
Evet; konuda otorite olarak kabulü zorunlu olan Diyanet İşleri Başkanlığının bu görüşlerine rağmen bazı ilahiyatçılar aşağıdaki görüşü savunuyorlar. "Kur'an-ı Kerim'i Türkçe okumak" terimi zaten yanlış bir terimdir, Kur'an-ı Kerim yalnızca orijinalinden okunabilir. Kur'an-ı Kerim Arapçadır. Bir başka dile çevrilemez, yalnızca tefsir edilebilir. Tefsiri baştan sona okuyan bir kimse yine de hatim yapmış olmayacağı gibi mealden okusa yine hatim olmaz. Hatim olabilmesi için bir kimsenin Kur'an-ı Kerim'i en az kendi işitebileceği şekilde okuması gerekir, dudaklar kıpırdamalıdır. Bir başkası okurken okuyanı dudakları kıpırdatmaksızın takip etmekle de hatim sayılmaz yalnızca o kişiye hatim yapmış sevabı verilir.” Görüleceği üzere bu görüşlerde inananların / inanmak isteyenlerin okuduğunu anlamakla ilgili bir kayıt maalesef bulunmuyor.
Hatırlarım da rahmetli babam 1960’lı yılların bir döneminde işi nedeniyle Almanya’ya gitmişti birkaç kez. O sıralarda Doğan Kardeş Yayınları faaldi. Kuran-ı Kerimi Almanca ve İngilizce çevirisini hediye olarak beraberinde götürürdü. Ne kadar ilgi çektiğini ve yabancılar tarafından benimsendiği halen hatırımda.
Evet; bir ilahiyatçı yazarımız buyuruyor ki ( ismini vermek istemedim ) Evlilikle ilgili şeriatımıza göre İslam’ da yaş haddi yoktur. Bu ne demek, buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir. Çocuklar arası nikâhta yapılabilir. Büyük küçük nikahı da yapılabilir. Mesela 7 yaşında bir kız çocuğu 25 aşındaki erkek veya 7 yaşındaki bir erkek çocuğu 25 yaşında bir kız ile nikâhlanabilir. Nikâhlanmalarında sakınca yoktur. Kurana iman eden bütün Müslümanlara göre evlilik için 10 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında nikâha engel bir durum yoktur.”
Bu saçmalık kuran-ı Kerimin hangi ayetinde yazılı? Bilen var mı? Evet; Kuran-ı Kerim’i okuyanların % 80’i mealini anlamadığı biliniyor. Bunun adı “ cehalet değimlidir?
Buna söylenecek söz ise yandaki sitede bir şiir içinde yer alıyor. (www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=5439)
Ey, millet, uyan cehline kurban gidiyorsun.
İslâm gericiliktir diye damga yiyorsun.
İnsanların yüce dinimizi, Allahın buyruğu olan Kuran-ı Kerim’i ve Peygamber efendimizin Hadisi Şerif’lerini anlamadan başkalarının yorumlarına göre değerlendirmeye çalışmasının ne denli doğru olduğunu takdirinize sunuyorum. Bana göre okuduğunu anlamak şart.
HAYAT BİZ İNSANLARI SINIYOR.
Hayat bizi resmen dört işlemle sınıyor. Gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkartır ve sonunda topla kendini der.( Sözün sahibi bilinmiyor ) Bunu hissedebiliyor muyuz? Yaşamımızın derinliliklerinden gelen TOPLA KENDİNİ KOMUTUNU duyabiliyor muyuz? Sn. Turan Eser’in “ Cehalet toplumsallaştıkça, insanlar her bakımdan daha kolay yönetilir” sözü yanlış değil.
Yorumlar Tüm Yorumlar (25)