İşleyen demir pas tutmaz diye bir söz var hani. Pek doğru biz söz değil gibi. Çok çalışıyoruz. Senelerdir dünyada en çok çalışan ülkeler arasında müstesna bir yerimiz var. OECD ülkelerinin sıralamasında tepelerin en tepesindeyiz. Ama gel gör ki halen pas lekeleri var sağımızda solumuzda. Çalışıyor, demiri işliyoruz ama parlayan bir yanımız yok. Sanki pas lekeleri yapışmış üzerimize (geçim zorluğu, çalışma saatlerimizin uzunluğu, sosyal haklarımız vb.). Yine de her şeye rağmen yine de en çok biz çalışıyoruz.
Fazla Çalışma Konusundaki Klasmanda Her Zaman İlk Sıralarda Yerimiz Var
2014 yılında bir yazı yazmıştım. Başlığı “MÜJDE: 2013 yılı çalışma saatlerinin uzunluğunda Avrupa birincisiyiz”. Bu yazıda “Hani bazı şeyler vardır. Sizi sıkar. İçinizi daraltır. Sonra bir de bakarsınız ki, etrafınızda aynı sıkıntıyı çeken başkaları da var. İçinizdeki huzursuzluk yok olmaz ama az da olsa bir nebze hafifler sanki. Sektörümüzdeki çalışma saatleri uygulaması işte böyle bir şey. İş dünyasında bu uygulamalara bir tek sektörümüzün muhatap olmaması, bu konuda yalnız olmamak, aynı sıkıntıları başkalarının da çektiğini görmek, sizi ne kadar rahatlatır veya ülkemizin çalışma hayatını yönlendirenleri ne denli düşünmeye sevk eder onu bilemem. Ama vaziyetin durumu genelde tümü ile iyi değil” demiştim. OECD verilerine göre 2016’da da aynen 2013’de olduğu gibi Türkiye, 36 ülke içinde en uzun süre çalışan ülkeler arasında yine birinci. İstikrarlı bir ülkeyiz. Bir tek 2017’de birinciliği kaptırmış ve 14. olmuşuz. ITUC ( International Trade Union Confederation ) Küresel İşçi Hakları Endeksi’ne göre ise Türkiye, “ işçiler için dünyanın en kötü 10 ülkesi “ arasında yer alıyor. Çalışmasına çok çalışıyoruz ama yeterince üretemiyoruz. Kısaca verimli çalışamıyoruz. İş-Yaşam endekslerinin tümünde de kötü durumdayız. Aslında yabancıların Türkiye’miz hakkında yaptıkları değerlendirmelere fazla önem vermeme eğilimindeyim. Hiç birini bize karşı iyi niyetli görmüyorum. Ancak bazen öyle bir noktaya geliyorum ki “ Allahın bildiğini saklamanın âlemi yok” diyor istemesem de kabulleniyor ve yazıyorum.
2013- 2014-2015-2016- 2018 -2019 Bu Konuda Bir Gelişme Var mı?
“2013 nire 2019 nire.” Arada 6 sene var. Bu süreçte yol almış mıyız, bu konuda bir kıpırdama var mı? Tövbe! Yazının üzerindeki görselde 2019 yılında yanımızdaki / yakınımızdaki ülkeleri görmeniz mümkün. Şükür, 2019’da da birinciliği kimselere kaptırmamışız. Ama bir tesellimiz var. Son sene birincilikte Kolombiya bizi yalnız bırakmamış. Sağ olsun. Anlayacağınız bu konuda vaziyetin durumu yine berbat. Düzelir mi dersiniz?
Eloğlu Neler Yapıyor? Biz Halen Nelerle Uğraşıyoruz.
Millet işçisini daha rahat ettirerek üretimi artırmanın peşinde. Biz halen o böyle dedi, bu şöyle demedi, o yaptı bu yapmadı ile uğraşıyoruz. Ben sana, sen diğerine, o da öbürüne.
Japonya’da İş ve Yaşam Dengesi “ Gazetede bir haber okudum. Kısa bir haberdi. Başlığı “ Dört gün çalışma, verimliliği % 40 artırdı. Japonya’da Microsoft merkezinde dört günlük çalışma sistemine geçildi diyordu haberde. Bu uygulama ile şirketin verimi % 40 artmış. Bu arada toplantı süreleri de azalmış. Haberin geri kalan kısmını aynen alıyorum. “Microsoft Japonya’da iş, yaşam dengesini inceleyen ve de çalışanlara daha esnek çalışma saatleri sağlayarak üretkenliği artırmayı amaçlayan bir deney yapıldı. Buna göre Microsoft her Cuma günü ofisini kapattı ve çalışanlarına ücretli izin verdi. Sonuçta verimliliğin yüzde kırk oranında arttığı belirlendi.” Uygulamanın sağladığı yan faydalar küçümsenecek gibi değil. Şirket 30 dakikalık bir sınır uygulayarak ve uzaktan iletişimi teşvik etmek sureti ile toplantılarda geçen zamanın azaltıldığını belirtti. Buna ilaveten elektrik giderlerinin de yüzde yirmi üç seviyesinde düştüğü ifade edildi. Japonya'da çalışanların yüzde 92'si de kısa çalışma haftasından memnun kaldığını bildirdi.
Yeni Zelanda da Aynı Yolda: Evet; dört günlük mesainin üretkenlik üzerine avantajlarını ilk gören Microsoft değildi. CNBC’nin verdiği habere göre Yeni Zelandalı Emlak Planlama Firması Perpetual Garden’in de benzeri bir deney yaptığı ve hem çalışanlara hem de şirkete büyük faydalar sağlandığı açıklanmıştı.
Danimarka’daki Uygulama: Eylül 2019 ayında da Danimarka'nın Odsherred şehri belediyesi dört günlük mesai uygulamasına geçerek bu alanda karar alan ülkedeki ilk resmi kurum oldu. Uygulama halen sürüyor.
İngiltere İşçi Sendikaları: İngiliz İşçi Sendikaları Kongresi (TUC) gelişen teknoloji sayesinde bir işi yapmak için harcanan sürenin azaldığını ve verimliliğin arttığını öne sürerek çalışanların maaşında kesinti yapılmaksızın haftada dört gün mesai yapılmasını konuşuyor.
Rusya Bu Sisteme Meyilli, Medvedev Destekliyor (*) Rusya’da yapılan bir araştırma, halkın büyük bölümünün haftada dört günlük mesaiye geçilmesi fikrini desteklediğini ortaya koydu. HeadHunter insan kaynakları şirketinin anketine katılan Rusya vatandaşlarının yüzde 40’ı “Dört günlük mesai için gerekirse daha yoğun çalışmaya hazırım” dediği ifade edilmiş.
Bu anket, uluslararası teknoloji şirketi Microsoft'un Japonya ofisindeki haftalık çalışma günü sayısını dörde düşüren pilot uygulama sonucunda çalışanların verimliliği geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde 40 arttığının açıklandığı gün Rus kamuoyuna duyuruldu. Rusya'da Başbakan Medvedev'in " Yasal altyapı sağlanırsa olabilir, üzerinde çalışmak gerek" dediği haberlerde yer aldı. 4 günlük çalışma konusunda yapılan son anket yankı yarattı.
Anket katılımcılarının yüzde 30’u, dört günlük mesaiye geçilmesi halinde, haftanın dört günü bugün olduğundan daha uzun süre çalışmayı kabul edeceğini, yüzde 18’i ise öğle tatilinden feragat edebileceğini söyledi. Ankete göre Rusya vatandaşlarının yüzde 69’u maaşından kesinti yapılmaması halinde haftada dört gün mesai yapmaya hazır olduğunu belirtiyor. Yüzde 19’luk bir kesim ise “her şart altında” bu fikri desteklediğini söylüyor. Dört günlük mesaiye karşı çıkanların oranı yüzde 9. Başbakan Medvedev, haftada dört gün mesai uygulamasına geçilmesinden yana olduğunu açıkladı.
Almanya’daki Uygulama (*) Berlin merkezli bir bilgisayar şirketinin kurucusu Jan Schulz-Hofen da sene başından itibaren dört gün çalışma prensibini benimsediklerini söyleyerek, bunun şirket çalışanları için çok daha sağlıklı olduğunu ve ortaya daha verimli işler çıkarttıklarını belirtti.
İsveç’te Günde 6 Saat Mesai Uygulanıyor (*) İsveç'te günde 6 saat iş mesaisi uygulanıyor. Aslında bu uygulama yeni değil ancak bu eski uygulama 2015 yılında yeniden canlandı.
Toyota Uygulamaya 10 Sene Önce Başlamıştı (*) Toyota şirketinin servis merkezinde 10 yıl önce teknisyenlerin vardiyalarındaki çalışma süreleri azaltılmıştı. Şirket kârlarında büyük bir artış görünce bu uygulamaya devam edildi.
İş Yaşamı ve Mutluluk: Evet, gelelim iş yaşamı ile mutluluk ilişkisine. Birleşmiş Milletlerin (BM) Dünya Mutluluk Raporunda Danimarka ilk sırayı aldı. İskandinav ülkelerinin ilk beşte, Türkiye’mizin ise 77. sırada yer aldığı bu rapora göre mutluluğun en belirleyici kıstasları; demokrasi, özgürlük, güven, sosyal güvence, iş ortamı ve iş şartları.
Birleşmiş Milletlerin in yayımladığı Dünya Mutluluk Raporu, dünyadaki en mutlu ülkelerin, en zengin ekonomiler değil güçlü sosyal devlet ve kurumsal desteği bulunan ülkeler olduğunu ortaya koydu. Ne kadar şaşırtıcı değil mi? İş ortamı ve iş şartları mükemmel olan ülkelerin halkları da mutluluğu yakalamakta haliyle daha şanslılar. Bu yazıdaki ana konumuz da bu. İş yaşamı ve çalışma şartları.
ZANNEDERSİN Kİ ATATÜRK’ÜN VEYA TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANININ ADINI YANLIŞ YAZDIM.
Geçtiğimiz hafta yayınlanan yazımda Amerika Başkanı Trump’un ismini Trumph olarak yazdığımı aldığım bir ikaz üzerine fark ettim. Oysaki yazıyı APH’ a göndermeden Google’ a bakmış “ Trumph “ aramamdan sonra en üste gelen https://www.cnnturk.com/haberleri/trumph) linkindeki kullanım şekli beni yanıltmıştı. İlk ikazdan sonra yaptığım aramada tekrar karşıma çıktı CNN linki. Ve de herhalde iki türlü de kullanılabiliyor diye düşündüm. Buna benim cahilliğim diyebilirsiniz ve de kendinize ve bana yakıştıracağınız diğer sıfatları da sıralayabilirsiniz. Sorun yok.
Bu yazıma an itibarı ile toplam 29 adet yorum gelmiş. Ve de gelen yorumlardan sekiz adedi “Trump(h)” ile ilgili. Benim cevapladıklarım ise dokuz adet. Yazı konusunu vurgulayan yedi adet yorum var. Ve de bu yorumlara verdiğim cevap ise beş adet. Yayınlamadığım Trump notları da var.
Her ne ise yaptığım bu hata 27 Kasım günü 12.15 ila 12.30 arası Airporthaber merkezi tarafından düzeltildi. Şaşırtıcı ama yazıyı okumayıp arkadaşlarının aleyhte yazdıkları yorumları gören muhterem zevat kampanyayı sürdürdüler. Bu tabii ki birçok şeyi açıklıyordu.
Bu arada bir yorumu dikkatinize sunmak isterim. İsmi: Öğreneceksin. Noktasına, virgülüne dokunmadan paylaşıyorum. “ Öğreneceksin: yazını şimdi okudum. seni bu sitede neden çalıştırıyorlar ki. daha trump yazmayı bilmeyen birisin. Alinin kovmasını bekleme. Kendin git. Cehenneme kadar.” Bu not. 27.11.2019 günü saat 17.28’ de günü, yani hata düzeltildikten 4 saati aşkın bir süre sonra gönderilmiş. Kalemşor yazıyı okumamış. Herhalde. Aynı takımdan birinin yazdığı notu görmüş belli ki. Veya kendisine sende yaz denmiş, arkadaşlarınca. O da en ağırını yazmak istemiş. Yazmasına yazmış ama yazdığı notta imla hatası dolu. Herhalde ben cehenneme giderken bana refakat etmeye niyetlenmiş.
Bu sekiz tane sözde yorumu “ yazının ana konusu ile ilgili değil diyerek ” yayımlamamak elimdeyken, herkes okusun diye köşemin altında yer vermem bu insanların benim nazarımdaki yerini göstermiyor mu?
Senelerce emek verdiğimiz şirketimizin önemli konuları ile ilgili söyleyecek tek bir şeyleri olmayan, görüş bile serdedemeyen bu çalışanların bir imla hatasını ağızlarına dolayıp, yazara yorum yolu ile saldırı düzenlemeleri mutlak kendilerine yakışır bir tarzdır. Ve de bu insanların kaleme aldığı sözde yorumları okuyanların tümü kendileri hakkında benden farklı düşünmeyeceklerdir. ( ? ) Bunu anlayabilirler mi ( ? ) Bilemiyorum?
Bu arada anlattığım bu çirkinliliğe rağmen takip eden yorum beni gülümsetti.” Rallyx Sayin Cetin Bey, ismi doğru yazmışsınız. "Trumph". Irlanda’ da yellenme demek... Yellenmekten baska birsey yapmıyor zaten... :) Yorumu yapan okurumuza teşekkür ediyorum. Moral buldum.
Evet; keşke değecek bir şahsın ismini yanlış yazsaydım ve bu beyler de tepki gösterseydi. ( Beni cehenneme kadar göndermeden tabii ki ) Sonuçta “ Amerikalı TRUMP “ Türk dostu biri de değil. Normal bir insan da değil. Psikriyatik rahatsızlığının olduğu tıp doktorlarınca ifade edilmişti bir aralar. Her ne ise, bu insanların bu davranışın nedeni belli Bunu bildikten sonra söylenecek tek şey Allah akıl ve izan versin. Yürekten dilerim ki “ bana karşı niyetiniz kaderiniz olsun” İnşallah.
Yorumlar Tüm Yorumlar (12)