Evet, başlık İç işleri Bakanımız verdiği bu beyanat bizi rahatlattı mı? Olası İst. Depremi 7,5 şiddetinde. Bu senaryoyu ciddi biçimde çalışıyoruz. Bunu ilk kez duyduk. Detayları duyunca tabii ki nispeten de olsa ferahlayacağız. Çalışmaların sonucunu görünce biraz daha..
Sitede deprem konusunun ne işi var diyenleriniz çıkacaktır mutlak. Çoğunuz 1999 yılının 17 Ağustosunda Havalimanında değildiniz. 18 Ağustos sabahı havalimanındaki vardiyasına kaç kişi gelebildi? Evleri hasar görenlerin tümü çoluk çocuğunun telaşına düşmüştü. Evdekilerin durumunu sağlama alabilenler havalimanına koşmuştu yine de. Gelemeyenler için hepimiz merak içindeydik. Öğlen saatlerinde ilk yardım uçağı inmişti. Bunu diğerleri takip etti. Sanki o gün iki misli kuvvetliydik. Belki de daha fazla. Ve de çok şeyi üzüntüyü, yakınlarımız için meraklanmayı unutup işimize dalmıştık. Öyle bir sabah nöbeti yaşamıştık ki, unutulur gibi değildi. Aslında sabah nöbeti sözü doğru olmadı. Zira o gün mesainin saati yoktu. Benzeri günler birbirini takip etti DHMI ve TAV çalışanları, Askerler, Havalimanında görevli polisimiz, Sivil Havacılık kuruluşlarının yöneticileri, memur arkadaşlarımız ve işçi kardeşlerimiz herkes ama herkes gelen yardım malzemelerini uçaktan süratle boşaltmaktan başka bir şey düşünmüyordu. Yaşanan büyük acıya rağmen Atatürk Hava Limanında çalışanlar o gün ve takip eden günlerde görevlerini yaşanan derin üzüntü içerisinde yaptılar. İşte bu konu, bu nedenle Airporthaberde de yer buldu. Evet, bu konu tüm ülkemizin en önemli konusu her yere girmeli ve her yerde konuşulmalı.
Bizde bir söz var. “Deprem öldürmez bina öldürür”. Evet; Japonların böyle bir sıkıntısı yok. Zira ülkede hiç bir kimse inşaatta yıkanmamış deniz kumu kullanmıyor. Projeyi değiştirip bina yapımında demir veya çelik kalınlığını fazla kar etmek amacı ile değiştirip kullanan kimse de yok. Neticeten nedense Japonya’daki binalar öldürmüyor. Bizde öldüren ise depremde yıkılan binalarımızı yapan saygıdeğer müteahhit’ ler ve de İnşaatın tüm sorumluluğunu taşıması gereken İnşaat Kalite Kontrol mühendislerinde. Vakıa Kariyer.net’ e bakınca hiç kimsenin İnşaat Kalite Kontrol Mühendisi gibi bir uzman görevlendirmeğe ihtiyacının olmadığı ve böyle bir arayış içinde de olmadıkları görülüyor.
Yaşananların anlatımından deprem öncesi alınan tedbirler anlaşılıyor. Hükümetimiz bir Deprem Bakanlığı kurarsa, bu konuda deneyimli bir Japon’u bu göreve atayabilir mi?
Japonya'da meydana gelen ve tarihin en büyük felaketlerinden kabul edilen 11 Mart'ta yaşanan deprem ve tsunami felaketinin ardından bölgeye ilk ulaşan yabancı ekiplerden olan AA, tekrar felaket bölgesine giderek uzmanlarla görüştü. İşte AA’nın bizim ajanslara geçtiği bilgi.
Japonya'da depremin hemen ardından alınan barınma tedbirleri çok hızlı ve programlı şekilde işliyor. Devlet ve halk depreme hep hazırlıklı olduğu için, devlet barınma işlemlerinde ilk birkaç gün aktif bir faaliyet göstermiyor, zira felaket anında barınma için gerekli program yapılmış durumda.
Devlet bütün enerjisini felaketin boyutlarını anlamada ve enkazdan hayat kurtarma için harcıyor, ilk üç gün boyunca yoğun bir şekilde enkazdan can kurtarmaya çalışıyor. Depremden önce alınan önlemler ve programlı hareket etme hem devletin hem de afetzedelerin hayatını kolaylaştırıyor.
Felaketin ardından kimse paniğe kapılmadığı gibi, çok planlı ve programlı hareket ettiği için binlerce hayatın kurtulması sağlanıyor. Japonya'da depremin hemen ardından alınan barınma tedbirleri çok hızlı ve programlı şekilde işliyor.
Devlet ve halk olarak depreme hep hazırlıklı olduğu için, devlet barınma işlemlerinde ilk birkaç gün aktif bir faaliyet göstermiyor, zira felaket öncesi barınma konusunda gerekli planlama yapılmış durumda.
Tüm spor salonları aynı zamanda sığınak şeklinde inşa edilmiş. Japonya'da yaşanan herhangi bir afet durumunda, felaketin yaşandığı bölgede tüm okulların spor salonları da aynı zamanda sığınak olarak kullanılıyor. Ülke yıllardır yaşadığı deprem tecrübeleri nedeniyle tüm dünyaya örnek olabilecek nitelikte. Japonya'nın son büyük deprem ve tsunami felaketinden etkilenen Miyagi eyaletinde 1800 sığınak bulunuyor. Yetkililer belediyelerin bu sığınakları kanunen yapma zorunluluğu olduğunu belirtiyor.
Sığınakların her zaman kullanıma hazır olduğu belirtilirken, insanların hangi sığınağa gideceğini bilmesi bu durumda çok büyük önem arz ediyor. Sığınaklar, bir felaket durumunda 9.0 büyüklüğündeki bir depreme dayanacak şekilde inşa edilmiş.
İnsanların afet durumunda böyle bir yere gitmesi devletin de işini kolaylaştırıyor ve böylelikle tüm yerel yönetimler insanlara toplu olarak nerede ve nasıl ulaşacağını biliyor. Bu sayede her sığınak belediye ve afet merkezleriyle irtibat halinde oluyor ve gerekli ihtiyacı bildiriyor. Her sığınağın ortalama hacmini ve kaç kişiyi kabul edebileceğini önceden tahmin edebilen belediyeler insani yardımların afetzedelere doğrudan ulaşması için gereken tedbiri alıyor. Böylelikle yardımlar tek elden bu merkezlere nizami bir şekilde dağıtılıyor.
Japonya'da 11 Mart'ta yaşanan deprem felaketinin ardından AA ve Kızılay ekibi ertesi gün felaket bölgesine ilk ulaşan yabancı ekiplerdendi. Bu sırada Kızılay'a telefonla ulaşan ve bölgede mahsur kalan bir Türk vatandaşı ile daha sonra bağlantı kurulamamış, fakat hangi sığınakta oldukları öğrenilerek, bir okulun içerisindeki sığınakta kendisine ulaşılarak su ve yiyecek temin edilmişti. Bu sisteme alışık olmayan ve yurt dışından gelen bir ekip bile rahatlıkla afetzedelere ulaşmıştı.
Yetkililer bu koordinasyonun sağlanması için insanların yaşadığı her yerde, binalarda, afet durumunda gidilecek en yakın sığınağın nerede bulunduğunun asılı olduğunu söylüyor.
Bu prensipli hareket ve kimin önceden nereye sığınacağını, nereden ihtiyaçlarını tedarik edeceğini bilmesi, tarihin en büyük felaketlerinden birinde büyük bir keşmekeşi engellemişti. Halk öncelikli sığınma ve barınma işlemini hallettikten sonra sükûnetle devletin yardımlarını beklemeye başlamıştı.
Özel sektörle yapılan anlaşmalar, Ülkede barınma ve sığınak meselesinin halledilmesinin ardından önemli olan en büyük unsurlardan biri de insani yardımların zamanında ve doğru yerlere hızlı bir şekilde iletilmesi sağlıyor. Japonya'da önceden yapılan anlaşmalar ve planlanan tedbirler sayesinde yardımlar afetten hemen sonra barınma ihtiyacı karşılanmış insanlara çok hızlı ve kolay ulaşıyor.
Yetkililer, başta depo şirketleri, ulaştırma şirketleri ve cemiyetleri, iş makinesi dernekleri, süpermarketler, kargo şirketleriyle ücretleri mukabili anlaşmalar yaptıklarını ve afet durumunda kendilerine öncelik vermelerini sağladıklarını anlattı. Önceden yapılan bu sözleşmeler sayesinde, özel sektörün mevcut yaygın ağlarını, güçlerini, stok imkânlarını felaket durumunda kullandıklarını söyleyen yetkililer, bu anlaşmaların önemini sık sık vurguluyor.
Zira devletin kendi imkânlarıyla bu boyuttaki bir felakete yetişmesinin mümkün olmadığını ifade eden Japon yetkililer, bu tür durumlarda özel şirketlerin kullanılmasının ve yapılan anlaşmaların çok önemli olduğunu söyledi.
Ülkede bunların yanında kentler arasında da anlaşmalar bulunuyor ve birbirine yakın olmayan şehirler arasında altyapıyla ilgili anlaşmalar yapılıyor. Böylelikle mesafe olarak birbirine yakın olmayan şehirler aynı afetten etkilenmeyeceği için herhangi bir afet ya da felaket durumunda nereye altyapı imkânı ve iş gücü sağlayacağını şimdiden biliyor.
Ülkede mart ayında 9 büyüklüğünde bir deprem ve bin yılda görülebilecek boyutta bir tsunami felaketi yaşanmasına rağmen, bugün geçici barınak ve sığınaklarda yaşayanların sayısı hayli az.. Yetkililer, felaketin en yoğun hissedildiği bölgede 2,3 milyon kişinin yaşadığını ve afetin ardından 1200 sığınağa 320 bin kişinin yerleştirildiğini anlattı. Depremden bir ay sonra, yani 15 Nisan'da kullanılan sığınak sayısı 600'e, buralarda barınan afetzede sayısı da 70 bine kadar düşmüş.
Sığınaklarda ilk anda böyle yüksek nüfusun barınmasının sebebi, ilk etapta elektrik, gaz, su gibi temel ihtiyaçların kesilmesinden kaynaklanıyor. Bir hafta içinde bölgeye elektrik gelmesinin ardından insanların çoğu evlerine geri dönmüş.
Japonya’dan Gelen Mektup ve Galatasaray Liseli Arkadaşımız Necmi Dayday
Necmi Dayday isimli bir Galatasaray Liseli kardeşimizin mektubunun son paragrafını ve altındaki mektubu neden sizlerle paylaşmak istiyorum. Mektupta anlatılan, Japonların vakur duruşu bana, birkaç yıl önceki "İstanbul Seli" sırasında yapılan. Bizler için büyük bir zül olarak hissettiğim yağma olaylarını hatırlattı. Bir kere daha kahroldum! Dünyanın en vakur, sabırlı ve güvenilir insanlarının büyük çoğunlukta olduğu Türkiye’mizi, yıllar içinde yavaş yavaş düştüğü bu kabul edilemez durumdan en kısa zamanda kurtarmak, başta eğitimcilerimiz, bilim adamlarımız olmak üzere tüm aydınlarımızın en öncelikli görevi olduğuna inanıyorum diyordu Necmi Dayday. Bu da benim aklıma Elazığ da deprem öncesi aylık kirası 700 TL olan ev için, depremzedelerden 1500 ila 2000 TL arası aylık kira talep edildiğine ilişkin iki gün önce okuduğum haberi getirdi.
Ve de sonra Japonların deprem sonrası çalışabilir durumdaki marketlerde tek sıra olmaları ve de başkalarının da ihtiyaçlarını sağlayabilmeleri için hayli kısıntılı alış veriş yaptıklarını düşündüm.
Çeviri: Sebnem KESAF, MSc, Kumamoto University, Graduate School of Science and Technology ,Department of Biological Sciences, 2-39-1 Kurokami, Kumamoto, 860-8555 JAPAN ( Tercüme metin aynen aktarılmaktadır)
“Sengai'de olup bitenler daha çok gerçek üstü gibi. Ama bana çok yardımcı olan arkadaşlarım olduğu için şanslı hissediyorum kendimi. Artık salaş kulübem adına bile yakışmadığından, bir arkadaşımın yanında kalıyorum. Su, yiyecek, ısıtıcı gibi tedarikleri paylaşıyoruz birlikte. Bir odada sırayla yatıyoruz, mum ışığında yemek yiyoruz, hikâyelerimizi paylaşarak.
Gün içinde evlerdeki dağınıklıkları toplayabilmek için yardım ediyoruz birbirimize. İnsanlar arabalarında oturuyor, navigasyon ekranlarından haberleri izliyor, ya da bir kaynak açıldığında, içme suyu alabilmek için sıraya giriyorlar. Eğer birinin evinde musluktan su akarsa, hemen bir işaret koyuyor, diğerleri de kovalarını doldurabilsinler diye.
O kadar şaşırtıcı ki; benim bulunduğum yerde ne bir yağmalama oldu ne de sıralarda itiş kakış. İnsanlar ön kapılarını açık bırakıyorlar, çünkü bir deprem durumunda daha güvenli. İnsanlar sürekli, "Ah, tıpkı herkesin birbiriyle yardımlaştığı eski günlerdeki gibi..." diyorlar.
Sarsıntılar sürüyor. Dün gece her 15 dakikada bir sallandık. Sürekli sirenler çalıyor, sık sık helikopterler geçiyor başımızın üzerinden. Dün gece birkaç saatliğine su verildi evlerimize, şimdi ise yarım gün veriliyor. Elektrik bu öğleden sonra geldi. Gaz hala yok. Ama bunlar bölgelere bağlı. Bazılarının böyle şeyleri var, bazılarının yok. Günlerdir kimse yıkanmadı. Kendimizi pis hissediyoruz ama, şimdi bizim için daha önemli şeyler var. Gereksiz durumlardan kurtulmayı seviyorum. Tümüyle içgüdü, sezgi, şefkat düzeyinde yaşamak, sadece benim için değil, tüm grup için, hayatta kalmak adına gerekli şeyler için yaşamak.
Tuhaf paralel evrenler yaşanıyor. Bazı yerlerde evler viran olmuş, bazı evlerde, çamaşırlar kuruyor güneşin altında. İnsanlar su ve yiyecek için sıraya giriyorlar, ama birkaç kişi de köpeğini gezdiriyor. Hepsi aynı anda olmakta.
Beklenmedik güzelliklerden biri de, gecelerdeki sessizlik. Hiç araba yok. Sokaklar bomboş. Gecenin cennetine yıldızlar saçılmış. Genellikle bir iki tane görürdüm ama şimdi tüm gökyüzü yıldızla dolu. Sendai'nin dağları sık, aralıksız. Ve soğuk havada gökyüzüne düşen siluetini görüyoruz ihtişamla.
Ve Japonlar kendileri, harikalar. Her gün kulübeme geliyorum kontrol etmeye, şimdi de elektrik olduğundan bu e-maili yollamak için geldim, girişte benim için bırakılmış su ve yiyecek buldum. Kimin getirdiğiyle ilgili bir fikrim yok, ama orada duruyor. Yeşil şapkalı yaşlı adamlar kapı kapı dolaşıp, herkesin nasıl olduğunu kontrol ediyor. İnsanlar hiç tanımadıklarına yardıma ihtiyaçları olup olmadığını soruyor. Korkuya dair hiçbir işaret görmüyorum. Boyun eğme evet, ama korku ya da panik, hayır.
Bize artçı şoklar geleceğini söylediler, hatta bir ay daha büyük sallantılar... Sürekli sarsıntı, titreme, çalkantı hissediyoruz. Ben Sendai'nin biraz daha yüksek bir bölümünde yaşadığımdan şanslı hissediyorum kendimi, burası diğer yerlerden biraz daha sağlam. Burası diğer bölgelerden bir derece daha iyi. Dün gece arkadaşımın kocası banliyöden geldi, yiyecek ve su getirdi. Bir kez daha kutsanmış olduk.
Bir şekilde, tam şu andaki doğrudan deneyimimden anlıyorum ki; tüm dünyada, gerçekten muazzam bir kozmik evrim yaşanıyor tam şu anda. Bir şekilde, Japonya'da olanları deneyimlerken, kalbimin gittikçe büyüdüğünü, genişlediğini hissediyorum. Kardeşim, tüm olanlar karşısında kendimi küçülmüş hissedip hissetmediğimi sordu, Hayır. Daha çok; kendimden çok daha büyük olan bir şeyin parçası gibi hissediyorum kendimi.
İlginiz ve sevginiz için tekrar teşekkür ederim.”
Yorumlar Tüm Yorumlar (14)