Ne demişler, “sana ne anlattığım önemli değil. Önemli olan; senin neyi veya anlatılanın ne kadarını anladığındır.” Bir düşünün: bir konuyu defaten anlatmaktan bitap düştüğünüz bir insanın, sakin bir tavırla size “ bunu bana bir kez daha anlatır mısınız dediğini “ Yine de şanslısınız. Ya bir de anlamadığı halde, anlamış görünüp üstüne üstlük o konuda size ahkâm kesmeğe başlayan birine rastlasaydınız, kim bilir haliniz nice olurdu. Hiç kimse eşinin bu türden olmasını arzu etmez. İlk başta eşinin bu engin zekâsını fark ederse o insanla evlenmez. Zira herkesin yaşamını birlikte sürdüreceği şahsı seçmek gibi bir hakkı var.
Gel gelelim yaşamda, seçme hakkınız olmayan şahıslarla birlikte olmak gibi zorunluluğunuz da var. Örneğin; hiç kimse işyerindeki amirlerini bizzat seçmiyor. Onlar sanki yukarıdan geliyorlar, iş arkadaşlarını da. Tıpkı anne ve babalarımız gibi. Ancak bizlerin onlarla birlikte yaşamak gibi bir durumumuz mevcut. Anlasa da, anlamasa da, on anlatımı takiben nakledilen konunun yüzde onunu ancak kavramış gibi olsalar da, hepimizin mecburiyeti var sekiz saati onlarla paylaşmaya. Yaşamın bir bölümünü ve günlerinizi bu insanlarla paylaşırken kendilerine anlatamadıklarınızı not alın bir kenara. Seneler sonra bunları okuyunca, falan da ne kadar aptalmış diye düşünmeyeceğinize eminim. Aklınızdan geçireceğiniz şey “Ne kadar sabırlı olduğunuzdur.”
Bazı cahil insanlar, genellikle kendilerinin anlama yeteneklerinin üstünde olan her şeyi kınar, yanlış kabul ve de çoğunlukla karşı çıkar.” Günümüzde bu sözü doğrulayan o kadar fazla şey yaşanıyor ki neyin nasıl anlatılacağını çözümlemek imkânsız hale geldi gibi. Anlatımda tıkanılan nokta Mevlana’ nın “ Ne kadar bilirsen bil, nasıl anlatırsan anlat söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.” sözü ile belirginleşiyor. Esasen bir insanı bir konu ile ilgili olarak yanlış düşündüğüne ikna etmek için, her şeyden önce o insanın değişim ve gelişime ve yanlışlarını kabul etmeye açık olması gerekir. Albert Einstein. “Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur.” Derken bunu ifade etmek istemiştir mutlak.
BU GÜN 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ.
Cumhuriyet Bayramı Kurtuluş savaşını takiben Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet rejimini ilan etmesinin anısını yaşatmak için kutladığımız büyük milli bayramımız. Bu vesile ile Kurtuluş Savaşımızda şehit verdiğimiz askerler ve gazilerimizi ve Büyük Atatürk ile tüm kahraman silah arkadaşlarını rahmet, saygı minnet ve şükranla anıyoruz.
Gelelim ülkemizdeki büyük bir kitle tarafından anlaşılmayana, bir türlü anlatılamayana, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e.
İnsanlarımızın bir bölümüne Atatürk’ü anlatırsın. Anlatmaya gerek yok. Tarih kitaplarına bakın dersin. Okumazlar. Cehaletleri zedelenir diye korkarlar. Oysaki okullarda bu büyük insan kendilerine anlatılmıştır. Sessiz kalsalar her neyse. Bir de kırıntı bilgileri ile karşıt anlatıma geçerler. Mecburlar ya.
Ülke düşmanlardan nasıl kurtarıldı bilmezler. O hayatını kaybettiği gün İtalyan radyosunun “ Sezar, İskender, Napolyon Ayağa Kalın Büyüğünüz Geliyor “ şeklinde yaptığı anons bile onlara hiçbir şey anlatmaz. Sorsan Ezanı Türkçe okuttu, Kuranı kerimi Türkçeye çevirttirdi, kadınlarımızın başörtülerini açtırdı vb... şeyleri sıralayacaklardır. 1924 senesinin Türkiyesi ile 1928 Türkiyesi arasındaki farkı bilmezler, bu 4 senede ülkede nelerin yapıldığını anlatsanız da inanmazlar. Türkiye’nin 1924 yılında ilk kez olimpiyatlara devlet statüsünde iştirak ettiğinden haberleri bile yoktur. Olimpiyatlara iştiraki sağlamak büyük bir şey mi diye sorabilirler. Savaştığın ülkelere Türkiye’nin Devlet Statüsünde olduğunu kabul ettirmenin önemini müdrik değillerdir. 1923 yılındaki eğitim olanakları ile bunun takip eden 4 senenin eğitim imkânları karşılaştırıldığı takdirde ( Google’ da bulunması mümkün) gerek öğretmen ve gerekse okul ve öğrenci sayılarındaki artışın eğitime verilen önemi vurguladığını düşünmek zor olmasa bile bunu düşünebilecek insan sayısı az olduğu malum. O yokluk içerisinde 15 senede ülkede 46 fabrika kurulduğuna inanamazlar. Ülke ekonomisinin sanayi ve üretim ağırlıklı gelişmesini ön plana alan ulu önder ve çalışma arkadaşları tarafından uygulanan politikalar sonucu, 1929 ile 1939 yılları arasında Türkiye’nin sanayi üretim artış hızının dünya ortalamasının üzerine çıkmış olduğuna inanılması tabii ki zordur. . Atatürk döneminde on beş yılda ortalama % 4-6 reel büyüme hızı enflasyonsuz şekilde gerçekleştirilmiş, sanayileşmede yıllık ortalama büyüme hızı %9,6 ya ulaşmış ve benimsenen. Atatürk ve arkadaşlarınca benimsenmiş olan devletçilik modelinin Türkiye'de özel sektörün doğmasında ve gelişmesinde yapıcı bir rol oynamış olduğunu bu insanlara, bu kafalara hangi babayiğit anlatabilir ki?
Savaştan çıkan Türkiye’mizin Atatürk dönemindeki dış politikasının temel niteliklerinin: ( Gerçekçilik, Diyaloga Açık Olmak, Güvenilirlik, Kendi Gücüne Dayanma, Fakat Gerektiğinde İttifaklara Girme, Aktif ve Serüvencilikten uzak, İnsancıl vb... ) kısa bir dönem önce savaştığımız milletlerce de saygı ve takdirle karşılamasının, bizim Atatürk karşıtları için anlaşılırdan çok uzak olacağı açık. Atatürkün savaşta yendiği Winston Churchil başta olmak üzere Yabancı devlet büyüklerinin onu saygı ile uğurladıklarını ve hürmetle ile andıklarını ise duymak bile istemezler. .( Bknz Google ) Bazı kafaların bu bilgiye ilişkin linkleri açmayacakları için birkaç tanesini aşağıya alıyorum.
Franklin Delano Roosevelt;: ”Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.””Beyaz Saray’daki görevim tamamlanınca ilk yapmak istediğim şey, zamanımızın bu dikkate değer şahsiyetini ülkesinde ziyaret etmekti. Kader buna izin vermedi. Bu çapta insanlar dünyaya sık gelmezler.”
John F. Kennedy:: ”Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri koruması, Atatürk’ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki Türkiye’de giriştiği derin ve geniş inkılaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.”
-Winston Churchill: ”Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk ulusunu yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın onun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye’nin Ata’sına layık bir tezahürden başka bir şey değildir.”
Dwight Eisenhower: ”Atatürk için daimi bir anıt tesisi münasebetiyle Türkiye’ye tebriklerini arz ile gurur duyuyorum. Onun gösterdiği yolda yürüyen büyük ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk’ün hatırasını anmak için yapılan tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı olmuş çok yerinde bir saygıdır.”
Chiang Kai Shek: ”Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümümün 25.yıldönümü münasebetiyle ülkem ve milletim adına, ülkesini özgürlük ve demokrasiye kavuşturmak uğrunda mücadele ederek başarı kazanan büyük Türk önderi hakkındaki engin duygularımı ve hayranlığımı iletmek isterim. Atatürk’ün hayatı ve eseri sadece Türkiye için değil, fakat dünyanın bütün özgür milletleri için bir ilham kaynağı olmakta devam edecektir.”
Nikita Khruschev: ”Yakın ve Ortadoğu’da ilk cumhuriyet, doğuşunu ona borçludur. Bu cumhuriyet, birçok ulusun Atatürk’ün yönetimindeki Türkiye’nin uluslararası otoritesi yükselmiş ve ülkesi dünya siyasetinde önemli bir rol oynamaya başlamıştır.”
Büyük ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk’ün hatırasını anmak için yapılan tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı olmuş çok yerinde bir saygıdır.”
Muhammed Ali Cinnah: ”Kemal Atatürk’ün ölümüyle Müslüman dünyası en büyük kahramanını kaybetmiştir. Atatürk gibi bir
Önder önlerine bir ilham kaynağı olarak dikildiği halde Hint Müslümanları bugünkü durumlarına hala razı olacaklar mı?”
Çok uzun seneler öncesinde, bir Kızılderili kabilesi bile bulutlar üzerinde at koşturan büyük şeflerini saygı ile anıyorlardı.. Seneler sonra biz büyük şefimizin Ulu önder Atatürk’ün büstlerini yıkıyor, heykel ve resimlerini tahrip edip ortadan kaldırıyoruz
Osmanlı döneminde yapılmış olan ve Türkiye’mizi sömürgeleştiren Sevr ve Mondros mütarekelerini savunurken Ülkemizi bağımsızlığa götüren Lozan anlaşmasını sorguluyoruz. Anlaşılabilir gibi değil. . Atamıza duyulan sevgi ve saygının bir ifadesi olan “ Anıtkabir ziyaretleri” putperestlik olarak tanımlanırken türbelere gidip dünyevi unsurlar dileyenlere sessiz kalınmasına hayret etmemek mümkün değil.
Evet, Atatürk’ü sevmeyin. Takdir de etmeyin. Ülkemiz için onun ve dava arkadaşlarının yaptıklarını da kaldırın bir kenara koyun. Bunu size anlatmak zor. Ben sizleri bu duruma getirenleri, içinize bu nefreti dolduranları Allah ıslah etsin diyorum. Başka söylenecek bir şey yok.
İnsan Karakterindeki zafiyetlerden birinin en belirgin göstergesi, bir konuyu, bir oluşumu veya bir şahsı hiç bir şekilde sorgulamadan, düşünmeden, yalnız belirli özellik ve inanışların etkisinde kalarak benimsemeleri ve ona bağnazca bağlanarak içsel dünyalarında onu tabu haline getirmeleri hususunda ortaya koydukları büyük gayrettir. Evet; sizler bu gayret içindesiniz Ve de bu konuda başarılısınız.
VATANIMIZIN DÜŞMANLARDAN KURTARILMASI BAŞTA OLMAK ÜZERE HER KONUDA ATAMIZIN AZİZ, DEĞERLİ SİLAH VE ÇALIŞMA ARKADAŞLARINI DUALARIMIZDA DA ONUNLA BİRLİKTE ANIYORUZ. ATAMIZI ONLARDAN HİÇ AYIRMADIK. EVET; BİZ ATAMIZI HİÇBİR ZAMAN TABU HALİNE GETİRMEDİK. EĞER, HAYATTA OLSAYDI KENDİSİ DE BUNU ŞİDDETLE REDDEDERDİ.
ATAMIZIN ŞU DEYİŞİNİ HATIRLAYARAK ONU BAZI ÜLKE LİDERLERİNİN “ BEN OLMASAM, BEN GİDERSEM “ İLE BAŞLAYAN NARSİST SÖZLERİ İLE KARŞILAŞTIRIN. VE DE ARALARINDAKİ ÇOK BARİZ FARKI GÖRÜN. “BENİM NAÇİZ VÜCUDUM ELBET BİR GÜN TOPRAK OLACAKTIR. ANCAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR” BU BİLE SİZE BİR ŞEY ANLATMAZ İSE YAPILACAK BİR ŞEY KALMAMIŞ DEMEKTİR. SİZE ŞİFALAR DİLEMENİN ÖTESİNDE.
Yaşasın Türkiye, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Yorumlar Tüm Yorumlar (27)