Uluslararası turnuvalarda ülkemizi başarıyla temsil eden şampiyon A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncularının, Milletler Ligi maçları için ABD ye seyahatleri öncesinde, uçak içinden paylaştıkları fotoğraflar ve 13 saat boyunca ekonomi sınıfında seyahat edecek olmalarına ilişkin sitemkâr ifadeleriyle ifşa olan çifte standart, kamuoyunda infial uyandırdı.
Özellikle, Ebrar Karakurt’un “Başka takımlar için özel uçak tahsis etmeye devam. Bize gelince ekonomi" cümlesi, daha önce erkek basketbol takımına özel uçak tahsis etmiş olanların, bu konudaki çifte standardını açıkça ifade ediyordu. Bildiğim kadarıyla THY iki milli takımın da sponsoru.
Paylaşımların hemen akabinde, THY Basın Müşaviri Yahya Üstün’ün konuyu doğru dürüst araştırmadan, anlamadan, aceleyle X hesabından: “biletleme süreçlerine dair tüm detayların sorumluluğu ilgili federasyona aittir” açıklaması yaptığını gördük.
Bu nedenle, TVF (Türkiye Voleybol Federasyonu) da resmi bir açıklama yaparak, bu saptırmaya oldukça net bir cevap verdi. Federasyon olarak BC bilet alamadıklarını, söz konusu ABD seyahati öncesinde, 17.05.2024 tarihinde, kafile listesini hem yazılı hem şifahen THY ile paylaştıklarını, özellikle kabin yükseltme (upgrade-(U/G) konusunda destek istediklerini, THY nin, bu talebe istinaden TVF’nin tüm faaliyetlerine yönelik tüm bir sene içerisinde sadece 20 kişi için uçak müsaitliğine göre kabin yükseltme hakkının olduğunu ve bu işlemin uçuş öncesi müsaitlik durumuna göre gerçekleştirilebileceğini bildirdiğini; Takımın 26.05.2024 tarihindeki uçuşunda, kafileden hiç kimsenin kabin yükseltme hakkından faydalandırılmadığını açıkladı.
Bu arada THY YKB Ahmet Bolat ne mi yaptı? Önce Yahya Üstün’ü teyit eden, hak veren bir paylaşım yaptı. Daha sonra TVF nin net açıklaması gelince, “Geniş Gövde uçaklarımızın gittiği uzun destinasyonlardaki milli müsabakaların takvimleri önceden bize bildirilirse, biz de planlamalarımızı daha kolay yaparız. Milletimizi birleştirmesi gereken bu tür milli gurur vesilelerinin kısır siyasi polemiklere malzeme olmasına izin vermemeliyiz.” deyiverdi.
Sonra, geri vitesini devam ettirdi. “Talimat veriyorum özel kalemime, tüm kadın sporcularımız milli maçlara giderken lütfen özel kaleme bildiriniz. Ben şahsen takip edeceğim. Gerekirse, uçak tipini değiştireceğiz ve sizi business uçuracağız” dedi.
Her yıl binlerce yolcuyu kendi kriterlerine göre U/G edip; TVF’ na gelince, “yılda sadece 20 kişi için uçak müsaitliğine göre kabin yükseltme hakkınız var” diyenler, son tahlilde kamuoyu tepkisine dayanamadılar ve bu konuda hiçbir yetkisi olmayan Ulaştırma Bakanı bile, dönüş yolculuklarında kadın voleybol milli takımımızın BC sınıfında yolculuk yapacağının müjdesini verdi.
Bu noktaya gelmiş olmaları, durumu kurtarmaya yönelik bir takiye değildir ve artık bazı şeyleri idrak etmişlerdir diye inanmak istiyorum. Diğer yandan, TVF nin tumturaklı cevabından sonra Yahya Üstün’den de bir özür ya da düzeltme açıklaması bekledik ama gelmedi. Ahmet Bolat’ın bir de böyle bir problemi var. Ama, Kartal İmam Hatip mezunları konusuna girip, yazıyı uzatmayalım.
Bu bahisle ilgili olarak son sözüm ise “THY’nin kusuru yok, TVF nin beceriksizliği var.” diyen çok bilmişlere olacak. Lütfen TVF nin açıklamasını anlayana kadar birkaç kere okuyun. “BC sınıfı bilet alma şansları olmadığı için, 9 gün önce kafile listesini bildirip, THY’den U/G talebinde bulunmuşlar. Ama protokole göre senede 20 U/G Hakkınız var. Cevabını almışlar. Kimmiş suçlu? Kimmiş beceriksiz? Zamanında talebini bildiren mi? Protokole göre sizin hakkınız yok diyen mi?
Şimdi gelelim, bu çifte standart konusunu farklı bir boyutta irdelemeye. Filenin sultanlarına sınıf yükseltmeyi bile çok gören ve yoğun eleştirilere maruz kalınca, “siyasi polemik yapmayın” diye millete ayar çekenler, THY imkanlarını kimlere nasıl dağıtıyormuş? Ona bir bakalım.
İsmailağa ve benzeri oluşumlarla yapılan protokoller:
Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in vatana, millete faydalı “Sivil Toplum Kuruluşu” zannettiği, din ve inanç istismarcısı topluluk ve organizasyonlara toplu bilet verildiğinden bahsetmiştim. Bu biletlerin kitabına uydurulan tahsis gerekçeleri için hazırlanan protokoller elbette çok gizli tutuluyor ve kamuoyuna sızmış çok fazla somut örnek yok. Ancak, hangi özel durumlarda, hangi özel kişiler ve amaçlar için bu tahsislerin yapıldığını, bir kısmı medyaya da yansıyan, TBMM soru önergelerinde dile getirilen sorularda gördük. Görüyoruz.
Geçmişte, Said-i Nursi cemaatinin düzenlediği uluslararası sempozyumlara katılanlara verildiği iddia edilen biletler, TÜGVA isimli derneğin “Bölge Uzmanı Yetiştirme Programı” na sponsorluk kapsamında verildiği iddia edilen 1500 bilet, bunların en çok konuşulan örnekleri oldu.
Geçenlerde, MEB in protokol yaptığı dini tarikat ve yapılarla THY’nin de yakın ilişki içinde olduğu iddiasını ortaya koyan bir belge, daha doğrusu bir liste geçti elimize. Ben önceki cuma günü gerçekleşen THY AO 2023 yılı Genel Kurul Gündemine bu konuyu taşıyarak;
Yapılan protokollerle Said-i Nursi cemaatine, TÜGVA derneğine; son dönemlerde ise İsmailağa cemaati, Okçular Vakfı, Kadder Uluslararası Dostluk ve Eğitim Derneği, Gönüllüler org ve Biseg Kargo, Bilsem vb dernek ve dini topluluklara bedava veya yüzde elli indirimli bilet, kargo ve fazla bagaj desteği verildiği; bu topluluklara dahil kişilerin uçuş sınıflarının ücretsiz yükseltildiği iddiaları doğru mudur? Doğruysa sebep ve gerekçelerini açıklar mısınız? Sorusunu sordum.
Oturumda, diğer sorularımıza olduğu gibi bu soruya da daha sonra yazılı cevap verileceği gerekçesiyle herhangi bir açıklama getirilmedi. (Bu arada, Genel Kurul Tutanağında sorular yazılmadığı-ek olarak konulmadığı, cevapları da verilmediği halde, duyurulan KAP bildirimiyle, Genel Kurulun tescil edilmiş olduğunu da öğrendik!)
Bu protokollerin 2022-23 yıllarında da yapıldığı; daha doğrusu USD bazında yüzde 20-30 artırılarak yenilenmiş olduğu iddia ediliyor. İddiaya göre indirimli ve bedava bilet protokolü yapılan tarikat ve cemaat sayısı da artmış. Ancak, erişim engeli getirildiği için, güncel listeye ulaşılamıyormuş.
Her yıl eşe, dosta, partililere, makbul bürokratlara ve yandaş medya mensuplarına verilen binlerce bedava bileti ve ücretsiz yapılan “U/G” leri sağır sultan bile duydu artık.
Adını protokol koyuyorlar ama, iddialar doğruysa eğer, THY bu vakıf, dernek vb. oluşumlara ve özel kişilere tek taraflı olarak menfaat sağlıyor. Bunu ne karşılığında yapıyor? Ya da Ahmet Bolat’ın kendi ifadesiyle de soracak olursak; yarısı halka, yarısı kamuya ait kâr amacı güden bir şirket olan THY, söz konusu oluşumlara hangi kurumsal ve toplumsal fayda beklentisiyle sistematik olarak sağlıyor bu imkanları? Asıl sorulması gereken soru bu.
Binlerce yatırımcıya ve kamuya ait olan THY deki yöneticilerin, yetki ve görev istismarı anlamına gelen bu iddiaları cevaplaması gerekir. Tıpkı fahiş maaşlar ve huzur hakları gibi.
Diğer yandan, Milletin Meclisinde, söz konusu yapılara hangi hak ve yetkiyle bu imkanlarının sağlandığı sorulduğunda; THY yöneticilerini o koltuklara oturtanlar hemen: “THY’nin sadece yüzde 49,12 hissesi Türkiye Varlık Fonundadır. THY, özel hukuk hükümlerine göre yönetilen bir şirkettir. Şeklindeki klişe cevabını yapıştırıyorlar. Akılları sıra “biz karışamayız, ticari karardır demeye getiriyorlar. Bu samimiyetsiz cevabın doğru olmadığını herkes gibi kendileri de biliyor ama gelen soruları bu şekilde savuşturuyorlar. Yukarıda açıkça belirttiğim üzere, bütün bu tek taraflı destekler yetki ve görev istismarından başka bir anlama gelmiyor.
Bu yetki ve görev istismarını yapanlar, eskiden bu tarz uygulamalar yok muydu? Diye sorabilirler. Elbette vardı. Ancak, eskiden münferiden yapılan bu uygulamaların bir mantığı, makul gerekçeleri olurdu. Halkla ilişkiler ve kamu yararı kapsamında verilen bu desteklerin, THY’nin tanıtımına ve imajına katkı sağlayıp sağlamayacağına özellikle dikkat ediliyordu. Bu nedenle gizli yapılmıyor ve hatta denetleniyordu. Duyulmasın, bilinmesin diye erişim engeli getirilmiyordu.
Ey THY yöneticileri, siz de doğru yaptığınızdan eminseniz, bu menfaatleri bu yapılara halkla ilişkiler, kamu yararı ve tanıtım amaçlı sağlıyorsanız; çıkın ortaya, hepsini tek tek, dürüstçe açıklayın ve savunun. İsmailağa ve benzerlerine tek taraflı sağlandığı iddia edilen bu menfaatlerdeki kamu yararını ve şirket imajına, tanıtımına yapacağı katkıyı, ben şahsen çok merak ediyorum.
Yazıma burada son verirken, anlayacakları jargonla, “boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hesap soracağı günü” de hatırlatmış olalım.
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)