24 Şubat 2025, Pazartesi
Bilal YILDIZ
Bilal YILDIZ [email protected]

ICAO 2024 Denetim Raporu Türkiye için SOS Verdi.

Geçtiğimiz yıl yapılan ICAO denetimi konusunda yazdığım yazıyı. “Umarım, bu sürecin neticesinde, ülke olarak “Ciddi Güvenlik Endişesi” (Significant Security Concern) uyarısı almayız.” Cümlesiyle bitirmiştim.

Maalesef korkulan ama, aslında beklenen gerçekleşmek üzere. Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı, (ICAO) SHGM’ne zayıf karne notu verdi. ICAO geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen "Küresel Emniyet Gözetim Denetim Programı-Sürekli İzleme Yaklaşımı" (USOAP-CMA) Türkiye denetimlerinin resmî sonuçlarını açıkladı. Maalesef Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (aslında Türkiye) açıklanan sonuçlara göre sınıfta kaldı! Türkiye’nin çıkan rapora göre düzeltici aksiyon planı (corrective action plan) sunması gerekiyor. Sonrasında nihai rapor tamamlanmış olacak.

ICAO sayfasından sortladığım karşılaştırmalı tabloyu aşağıda bilgilerinize sunuyorum. (Yatay kesik çizgi dünya ortalamasını, dikey renkli çubukların her biri seçilen ülkelerin aldıkları notları gösteriyor. Mor renkle gösterilen Türkiye dışındaki diğer ülkeler her kıtadan bir ülke olacak şekilde 2024 yılında denetim geçiren ülkelerden seçilmiştir.  



Görüldüğü üzere “legislation” kategorisi hariç bütün denetim kategorilerinde ortalama notun oldukça altında kalmışız. Önceki yazımda, “SHGM den beklenen, 2019’daki denetimde ortalamanın oldukça üstünde gerçekleşen denetim notlarına nasıl düğün bayram havasında sahip çıkıp ilan ettilerse, bu yılki denetim sonuçlarını açıklarken de aynı açık ve şeffaf tavrı göstermeleridir.” Diye belirtmiştim.

Haftalar geçti. Bu kötü tabloyu izah edecek bir cümlecik bir açıklama bile duyamadık kendilerinden. Halbuki denetimin hemen sonrasında, X de yayınladıkları resmi duyuruda, olumsuz haberleri kesin bir dille yalanlayıp; gündeme gelen asılsız rakam ve ifadelere itibar edilmemesini isteyen ve denetlemenin çok başarılı geçtiğini, hiçbir majör bulgunun olmadığını belirten bir açıklama yapmışlardı.

Bu kaygı verici notlarla açığa çıkan vahim durum, TBMM’de soru önergelerine de konu oldu ve Ulaştırma Bakanı’na, “Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün hava aracı kazaları ve olay inceleme süreçlerinde organizasyonel yetersizlikleri, hava seyrüsefer hizmetlerinde uzman personel eksikliği, denetim süreçlerindeki aksaklıklar, bütçe yetersizliği, havaalanları ve yüzey yardımcılarına ilişkin denetimlerde güncellenmemiş yönetmeliklerle ilgili önemli eksiklikleri içeren ICAO denetim raporu soruldu. ICAO’ya üye ülkelerde Seyrüsefer Hizmetlerine uyum ortalaması yüzde 67 ve Türkiye’de 2019 yılı denetiminde yüzde 86 iken, 2024 yılında, bir kategoride yüzde 19’a bile gerileyen ve kaygı veren bu uyumsuzlukların sebepleri soruldu.

Bu olumsuz sonuçlar, sivil havacılık politikalarının ve uygulamalarının ve aslında mevcut yönetim anlayışının yanlış olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bütün bu yanlışların profesyonel bir anlayışla, gözden geçirilmesi ve özellikle sivil havacılık organizasyonu, personel lisanslama ve eğitim, uçak operasyonları, uçakların uçuşa elverişliliği, uçak kazası ve olay soruşturması ve hava seyrüsefer hizmetleri konu başlıklarında ortaya çıkan eksikliklerin ivedilikle giderilmesi gerekiyor.

Aksi takdirde, ülkemizin havacılık sektöründe uluslararası rekabet gücünün zafiyete uğraması ve uçuş güvenliği konusundaki endişelerin artması kaçınılmaz olacak. Ancak, mevcut yapı ve liyakatsiz kadrolarla bu pek mümkünmüş gibi görünmüyor.

Fast Track Pasaport Hizmeti, Anayasal Eşitlik İlkesine Aykırı Değil midir?

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımızın paylaşımı beni başlıktaki konuda düşünmeye sevk etti. Bir haberden alıntılanan paylaşımda, “932 TL si olmayan bu kuyruğa girecek.” Deniyordu. Bahse konu kuyruk İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda kıvrıla kıvrıla uzayıp giden “pasaport kontrol” kuyruğuydu. Haberin detayında, Dış Hatlar Terminali’ndeki uzun kuyrukların yanında, 25 euro karşılığında sunulan hızlı geçiş hizmetinin de dikkat çektiği anlatılıyordu.

Aslında, uluslararası uygulamada giderek yaygınlaşan bu hizmet ülkemizde de büyük havalimanlarının dış hat terminallerinde hava yolu ya da havalimanı işletmecilerinin genellikle bir paket içinde yolcularına sunduğu bir hizmet. Sabiha Gökçen Havalimanında “always fast track”. İstanbul Havalimanında “İGA fast track” İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda “prime class fast track” adı verilen bu paket hizmetlerde, üye yolculara veya bir kereye mahsus bedelini ödeyen yolculara güvenlik ve pasaport kontrol noktalarında geçiş önceliği sağlayarak zaman kaybını en aza indirip, seyahat deneyimlerini rahatlatmayı amaçlıyorlar.  

Bu hizmet havalimanı yolcu terminali giriş kapılarından başlayıp, uçağa binişe kadar check in, boarding süreçlerini ve CIP bekleme salonlarında sunulan konaklama imkanını ve zengin ikramları kapsayan bir paket hizmet.  Böylece yıllık üyelik ya da bir defaya mahsus olarak belirlenmiş bir ücret karşılığında, yolcuya daha konforlu bir uçuş öncesi hizmeti sunuluyor.

Ücreti karşılığında yolculara böyle bir paket hizmetin sunulmasına elbette kimsenin itirazı olamaz. Benim de yok. “Pasaport kontrolünden hızlı geçiş hizmeti hariç” Çünkü, bu hizmeti devletin polisi veriyor. Sunduğu güvenlik hizmeti karşılığında, başka hiçbir yerde vatandaştan ücret talep etmeyen devlet paralı sunulan bu paket içinde pasaport kontrol hizmeti sunuyor.

Daha doğrusu devletin polisi tarafından, devletin asli görevlerinden biri olan “güvenlik hizmeti” kapsamında verilen bu hizmet, sadece parasını ödeyen yolculara, daha konforlu ve hızlı bir şekilde sunuluyor. Ben böylece Anayasadaki temel “eşitlik ilkesi” nin ihlal edilerek, ekstra ücret ödeyenlere, bu yönüyle pozitif ayrımcılık yapılmış olduğunu düşünüyorum

Neticede “zenginler (parası olanlar) ödüyor bu parayı” Ne sakıncası var? diyerek, bu bariz ayrımcılığı mazur görenler, kendi dünyalarında meşrulaştıranlar olabilir. Böyle düşünenlere, devletin imkânı varsa, herkese bu standardı sağlamak, aynı konforu ve hızlı geçiş imkanını sunmak zorundadır derim ben.

Madem böyle bir kapasite ve imkân var, yeterince banko açılıp, diğer yolcular da uzun kuyruklarda bekletilmesin. Ya da diğer hizmetlerde olduğu gibi teknolojik imkanlar (pasaport otomatları vb.) daha fazla kullanılabilir. Böylece, check-in kuyruklarında zaten çok fazla bekletilen ekonomi sınıf yolculara pasaport kontrol kuyruklarında da ayrıca uzun süre bekleme eziyeti çektirilmemiş olur.

ICAO 2024 Denetim Raporu Türkiye için SOS Verdi.

Yorumlar

Bilal bey ~ 6 gün önce
Üstad bugünkü airport haberde THY'nin 275,9 milyar TL net borcu olduğu haberi vardı,bu rakam ciddi dolar eder,aylık döviz bazında ödediği lease ve faiz ile toplam giderler bu açıklamalarda neden yok,acaba bunları saklamaya mı çalışıyorlar yoksa açıklamak zorunda değiller mi,bu konularda sizden bilgi rica etsek,saygılar.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Fast Track ~ 10 gün önce
Fast Track Pasaport Hizmeti anayasal eşitlik yönünden yargıya taşınmalı da kim yapacak bunu?

Yanıtla

Kalan karakter 1000
İkna Toplantıları ~ 10 gün önce
Keşke shgm'nin sektörü toplayıp sonuçlarımız o kadar da kötü değil diye zorla ikna toplantılarına aldığını ve şikayet etmeyin diye göz dağı verdiğini de yazsaydınız. Suçu eğip büken, başka kurumlara, başka dairelere suç atarak kendini kurtaracağı sananlar da bir ayrı komik gerçekten.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
ohaaaa ~ 8 gün önce
shgm şimdi de bunu mu yapıyor? Yuh. bakan beyin haberi var mı bundan
CASPASElara ~ 10 gün önce
Evrenin dokusuna işlenmiş bir kanun var: Birlik bilinciyle hareket edenler, varoluşlarını sürdürür; bencilliğin pençesine düşenler, kendi sonlarını hazırlar. Moleküler dünyanın derinliklerinde, bu kadim dansın izlerini sürebiliriz. Birlik bilincine sahip hücreler, organizmanın refahı için kendi ölümlerini bile göze alırken (caspase) kaspazların orkestra şefliğinde, düzenli bir şekilde yok olurlar.programlı hücre ölümü Apoptosis (programmed cell death). Bencilliğin girdabına kapılanlar ise, kontrolsüz bir hırsla çoğalarak kendi varlıklarını tehdit ederler. Bu kozmik senaryo, insanlığın sahnesinde de tekrar tekrar sergilenir.Toplumlar,kurumlar ve hatta bireyler, bu evrensel kanunun yansımalarıdır. Birlik bilinciyle hareket eden liderler, toplumlarını refaha taşırken, bencilliğin karanlık dehlizlerinde kaybolanlar, kendi halklarını,felakete sürüklerler kendi de yok olur Tarih, bu kanunun sayısız örneğiyle doludur. Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden, modern diktatörlüklerin yıkılışına kadar, ister şirket grup hangi yapı olursa olsun ister aile, birey, bencilliğin ve hırsın yol açtığı felaketlerin izlerini sürebiliriz. Unutmayalım ki, evrenin terazisi şaşmaz. Birlik bilinciyle hareket edenler, varoluşlarını sürdürürken, bencilliğin tohumlarını ekenler,hele de büyütmüş sevinenler kendi yıkımlarını hazırlar. Tıpkı kaspazların hücre ölümünü(intiharını) yönetmesi gibi, evrenin kanunları da adaleti sağlar ve dengeyi korur. Birlik bilinci, sadece fedakarlık değil, aynı zamanda işbirliği, dayanışma ve ortak amaçlar etrafında birleşmektir. Bencil yapılar ise, sadece bireysel düzeyde değil, kurumsal ve toplumsal düzeyde de yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bir şirketin çalışanlarını sömürmesi, bir ülkenin kaynaklarını yağmalaması veya bir liderin kendi çıkarları için halkını feda etmesi,ya da bir virüsün sınırsız çoğalmaya çalışması bencilliğin farklı tezahürleridir. Evrenin kanunları, sadece fiziksel dünyada değil, sosyal ve psikolojik dünyada da geçerlidir. Birlik bilinci, aileden topluma, iş dünyasından siyasete kadar her alanda önem taşır. Kaspazların rolü, evrenin işleyişindeki hassas dengeyi ve düzeni ortaya koyar. Her bir hücrenin, her bir bireyin ve her bir yapının, bu büyük tablonun bir parçası olduğunu unutmamalıyız. Birlik bilincini benimseyerek, evrenin akışına uyum sağlayabilir ve daha adil, daha sürdürülebilir ve daha mutlu bir dünya inşa edebiliriz. Aksi takdirde, bencilliğin yıkıcı gücü, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde felaketlere yol açar.

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000