1975 yılında kurulmuş olan ve dünyanın en büyük araştırma şirketlerinden biri olarak kabul edilen Fransız kökenli İpsos araştırma şirketinin 23 ülkede yaptığı araştırmayla en çok ve en az güvenilen meslekleri tespit etmiş. Bu araştırma sonucunda Türkiye'de en çok bilim insanlarına, öğretmenlere ve doktorlara en az politikacı ve din görevlilerine güvenildiği ortaya çıkartmış. Dünyanın birçok ülkesinde liste başı meslek grupları aynı gibi. Şaşırtıcı ama dünya ülkelerinde de son sıralarda bir iki farkla büyük benzerlikler var. Bizde sondan 2 nci sırada olan din görevlileri dünya ülkelerinde sondan 5 nci sırada. O ülkelerde de Hükümet bakanları ve politikacılar son iki sırayı almışlar. Adaletin savunucusu olduklarını iddia eden birçok dünya ülkesinde, adaletin sembolü olan hâkimlerin sondan 7 nci sırada olmalarına karşın bizdeki hâkimler sondan 6 cı sırada yer alıyor.
Toplumsal ilişkiler temelinde ele alındığında güven, bireyler arası ilişkilerin, sosyal sermayenin, ortak duyguların, birlikte yaşamanın ve geleceğe dönük olumlu duygular beslemenin kapılarını aralayan önemli “anahtar duygulardan” biri. Bu yönüyle güven araştırmaları, tıpkı insan sağlığı hakkında dönütler veren tıbbi tahliller/tetkikler gibi, “toplumsalın sağlığı” hakkında da hayati bilgiler ve veriler sağlayan geri bildirimler olarak görülür. Kaldı ki kamuoyuna açıklanan güven araştırmalarının sonuçları, ülkelerdeki güven duyma-duymama sıralamasının da verilmesiyle, bu toplumlardaki bireylerin güvenini artıran ya da azaltan bir fonksiyonu da haliyle üstlenmektedir. Çünkü “güvenilir” olduğuna kanaat getirilen bu araştırmalar, araştırma konusu olan ülkelerin siyasetçilerinden sosyal bilimcilerine, sivil toplu örgütlerinden vatandaşlarına kadar ilgiyle takip ediliyor.
Araştırmanın ülkemizle ilgili sonuçları yazının üstünde bulunan grafikte yer alıyor. Yazımızın ana konusu güven ya. Anlatıma geçmeden önce sizlerle bunu paylaşmak istedim.
Aşağıdaki anlatım bir yaşanmış mı, bilmiyorum. Yoksa insanlar bundan bir çıkarım yapsınlar diye mi metinleştirilmiş, onu da bilmiyorum.
"İngiltere'de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine, ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır. Yani İngiliz Devleti yargıçlarına o kadar güveniyor.
Bir gün yargıcın biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyeceklerini söyleyip hemen Adalet Bakanlığı'na telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: Ödeyin.
Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Yargıçtan ertesi gün gelmesi rica edilmiş.
Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Yargıç çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen Adalet Bakanlığı'nı aramışlar. Derhal bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve yargıca hareketinin sebebini sormuşlar. Yargıç: "Kraliçe'nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu sınadım" cevabını vermiş.
Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün yargıç azledilmiş. Adalet Bakanlığı yargıca gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış: Kraliçe hükümetinin saygın bir yargıcı, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez.
Güven, çok ince bir çizgidir ve asla tek taraflı olmaz. " Bu duygunun eksikliğini her yerde ve her şekilde yaşıyoruz. Ülke yaşamında, iş yaşamında, özel yaşamda vb.
Acaba bu duyguyu neden yitirdik?
Ne oldu da birbirine kesinlikle güvenmeyen, birbirinin her hareketini şüphe ile izleyen bir topluluk haline geldik? İletişimin yönünü belirleyen bu hasletten neden yoksun kaldık?
Uzmanlar bu duygunun gelişme yerini "Zor durumlarda kişilerin hiçbir art düşünce olmadan kendine yardım edeceği ve karşılaşılan zorlukları çözmede işbirliği yapacağı kişilerin birbirlerine değer verdiği, desteklediği bir ilişkiler ortamı içinde gelişir" şeklinde tarif ediyor. Evet; bu tarifi herkes kendi yaşamının bir köşesine oturtabilir. Kendine göre küçük değişiklikle tarifi kendi gelişme yerine göre değiştirebilir. İster ülke yaşamına, ister iş yaşamına, nereye isterse. Bu noktadan hareketle 'neden verimli değiliz ‘in cevabına ulaşmamız mümkün. Zira görüşüme göre hangi yaşam sistemi olursa olsun bu noktadaki verimimizin kökeninde güven eksikliği yatar.
Çalışanlar ile işveren/işveren vekilleri ilişkilerini etkileyen davranışların başında "Karşılıklı Güven" unsurunun geldiğini söylemek doğru bir yaklaşımdır. Bu unsurun da "VERİM" ile direk bağlantılı olduğu yaşanmışlardan görülmektedir.
Sn. Balbay’ın ifade ettikleri gibi: Güven duygusunun yokluğu çalışma ortamında ilişkileri, verimliliği ve herkesin sağlığını bir kanser tümörü gibi kemirir. Düşünülmesi durumunda bulunabilecek cevap budur.
Evet; bu durumda top kimde? Yönetenlerde mi, halkta mı? Yöneticilerde mi? Çalışanlarda mı?
Top ortada dolaşıyor. Dolaşmasına dolaşıyor da gördüğüm kadarı ile kimse toplu almak için bir hamle bile yapmıyor. Yalnız konuşuyor herkes. "Top bir bende olsa da görseniz" diyoruz demesine ama bize dönen her topa ıska geçiyoruz çoğumuz. Az sonra bir de bakıyoruz ki, top olduğu yerde hareketsiz duruyor. Meğer yaşam ve de iş yaşamı zemininde oluşmasına neden olduğumuz engebelerin sivri tarafları batmış topa. Patlatmış.
İpsos araştırmasına göre ülkemizde basın mensupları güvenilirlik seviyesi olarak sondan dördüncü sırada. Başka bir deyişle oranla ifade edersek deneklerin toplamı içinde gazetecileri güvenilir bulanların oranı yalnız % 15. İşte bir fıkra.
Büyük bir banka soygunundan sonra çalıntı otomobili ile yol alan üç soyguncu, kent dışında otomobilden inip tarlaların arasında geldikleri yöne doğru hızla ilerlerler. Hayli uzun süren bu iz kaybettirme yürüyüşünden sonra güvenli gördükleri ıssız bir yerde otururlar. İçlerinden biri Bankadan kaç milyon kaldıklarını merak eder ve parayı sayma teklifinde bulunur. Diğeri Yorgunluktan öldük. Şimdi o kadar parayı saymakla ne diye uğraşalım diye cevaplar. Ve sözüne “ yarın gazetelerde okur ve öğreniriz kaç milyonumuzun olduğunu “ diyerek devam eder. Üçüncüsü öfke ile yerinden fırlar. Deli misin sen yarın her gazete ayrı rakam verir, bizde birbirimize gireriz diyerek konuyu noktalar.
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)