Merhaba, ülkelerin ihracatı , yapmış oldukları ithalattan daha fazla ise bu ülkeler zenginleşen ve görece gelişmiş ülkeler olarak kabul ediliyor. Tüm ekonomiyi etkilemesi açısından ekonominin temel hedeflerinden biri net ihracat fazlasına sahip olmak denebilir.
İhracat dendiğinde ilk akla gelen endüstriyel üretim sonucu elde edilen ürünler ile tarım ürünleri ve madenler gibi doğal kaynakların yurt dışına satışıdır. Konu ihracat olunca hizmet sektörü - turizm hariç- çok ön planda olmaz fakat havacılık için durum biraz farklı. THY başta olmak üzere havayollarımız ve diğer sektör paydaşları milyarlarca dolar değerinde hizmet ihracatı gerçekleştiriyor.
Yolcu / kargo taşımacılığı, uçak bakım , yer hizmetleri, ikram, havacılık eğitim, yazılım vb işler ve endüstriyel üretim sonucu ihraç ettiğimiz hava araçları , komponentler ile diğer malzemelerin ihracatı ile döviz elde ediyoruz. Havayolları yolcu taşıyarak özellikle de transit yabancı yolcu taşıyarak ülkemize doğrudan döviz kazandırmaktadır. Havayollarının temel giderleri olan uçak ve yakıt olup bunlar ithal ürünler olduğu için hem bu giderleri karşılayacak hem de fazlasını elde ederek net ihracat yapmak kolay değil. Net ihracat kavramı önemli 2 usd ihracat için 1 usd ithalat yapıyorsanız net ihracat 1 usd olur. Sadece havayolu değil tüm diğer alanlarda da iş yapmak, dünya ile rekabet ederek döviz kazandırmak oldukça zor. Emeği geçen herkese teşekkür edip esas konumuz olan iş gücü ihracı hakkında devam edelim.
Yazılımcı denince aklımıza ilk gelenlerden biri de Hintli yazılımcılar olmaktadır. Dünyanın gelişmiş pek çok ülkesinde fiilen yerinde veya uzaktan çalışma yöntemi ile çalışan Hintli yazılımcılar var. Yazılımcı olarak Hintlilerin yazılım sektöründe yaptığını benzer şekilde bizler de havacılık personeli için yapabilirmiyiz?
Bunun için en önemli kaynağa yani nitelikli , genç insan gücüne sahip olduğumuza göre geriye bu kaynağın eğitimi ve üzerine de uluslararası kabul gören lisanslar ile donatılması kalıyor. SHGM’nin bir yandan milli lisanslarımızı koruyup güçlendirmesi diğer yandan da iş gücü ihracatı için gerekli olacak uluslararası kabul gören lisanslar konusunda bir denge yakalaması gerekiyor. Umarım , orta hatta yakın vade de kendi SHGM lisanslarımız zirvede yerini alır.
Güncel duruma baktığımızda, körfez bölgesi ve AB ülkeleri başta olmak üzere uçak bakım personeli özelinde pozitif ivme ile ilerlediğimizi söyleyebilirim. Orta vade de aynı durumu; girişimci , yönetici , pilot , atc gibi diğer alanlarda da görebileceğimizi düşünüyorum. Döviz ile temin edilebilecek bir ürün veya hizmeti ülke içinde gerçekleştirmek dolaylı olarak ülkemize döviz kazandırır. Bu nedenle pilotlar ve uçak teknisyenleri başta olmak üzere yurt içinde TL karşılığı çalışan personel döviz tasarrufu sağlayarak dolaylı olarak döviz kazandırmış oluyor.
İş gücü ihracatı yapıp, kısa vadede döviz, orta vade de ihraç işgücümüzün oluşturduğu network ile daha çok iş hacmi / döviz ve uzun vadede farklı ülke ve şirketlerde elde edilen tecrübenin tekrar ülkemize kazandırılmasını sağlayabiliriz.
Bunu yaparken kendi milli kuruluşlarımızı , şirketlerimizi zaafiyete uğratmamamız gerekiyor. Aksi takdirde havacılık veya diğer alanlarda Mimar Sinan’lar ihraç edersek bunların kaybını asla telafi edemeyiz. Bazen doğrudan iş gücü ihraç ederken bazen de seçkin kişileri ülkemizde tutmayı teşvik edip bu kişilerin eserlerini ihraç etmemiz gerekiyor.
Kişilerin fark oluşturması ile ilgili binlerce örnekten sadece birine bakalım; İmalat yılı tam olarak bilinmese de M.Ö olabileceği tahmin edilen, tarihin ilk pili olarak kabul edilen Bağdat pilinden ( 2003 yılında Irak’ın işgali sırasında müzede kaybolduğu için hakkında ki tartışmalar netleşmemiştir) yüzyıllarca sonra Alessandro Volta tarafından 1700’lü yılların sonlarında modern pilin icadı ile yepyeni bir süreç başlamıştır. Robert Anderson , 1832 yılında ilk elektrikli aracı icat etmiştir. Nikola Tesla ve Thomas Edison’un elektrik ve elektrikli cihazlar ile ilgili çalışmalarının da katkısıyla 1900’lü yılların başında sadece elektrikle çalışan, pilleri şarj edilebilir otomobiller oldukça revaçta idi. Bu otomobillerin menzili 120 Km’ye kadar çıkmıştı ve 1912 yılında ABD araç pazarının yarısına yakını elektrikli araçlardan oluşuyordu. Henry Ford içten yanmalı motorla çalışan otomobilleri çok daha ekonomik şekilde üretip pazara hakim olunca elektrikli araçlar 100 yıl kadar beklemek zorunda kaldı.
Bugün dünyanın hemen her yerinde Havalimanı inşaat ve alt yapısı yapan , havalimanı işleten , havacılık sektörü için parça ve havaaracı üretimi yapan , havacılık hizmet sektöründe iş yapan firmalarımız veya bireysel iş gücü olarak çalışan insanlarımız olduğunu görüyoruz.
Havacılık alanında büyük ölçekli ihracat yapan; kurum, kuruluş ve firmalarımızın yanı sıra sektörün mutfağından gelen, kendi alanında uzman isimlerin uzun yıllar süren emeği ile gayreti ile belli noktalara getirdiği; Havacılık yazılımı ihracında Hitit , Uçak Bakım iş gücü ihracında TD Team ve benzeri girişimlerin başarısı birer rol model olarak ortadır.
Umarım başarılı olduğumuz bu alanların ve kişilerin sayısını artırarak ihracat başarısını gelecek yıllarda yolcu uçağı imalatçısı olarak taçlandırırız.
Saygılarımla
Erdal GÜLMEZ
Yorumlar