Evet, Türk Hava Yollarımızda Sendikal yaşam 2020 yılının ilk günü başlamış olsa, Sendikamız bir duyuru yapmış, bize seslenmiş diyerek heyecanla okurduk söylediklerini. Eskiyi, yaşanmışları, Özellikle sendikal konulardaki bir takım uygunsuzlukların Türk Hava Yollarındaki başlangıcı olan Hamdi ve Temel bey dönemlerini, Sendikal seçim organizasyonlarını, çalışanların, kimin kime nasıl alet olduğunu, kimin nereye nasıl geldiğini ve de o güne kadar ne yapıp ettiklerini hiç düşünmeden. Ne de iyi olurdu?
2015 yılı Şubat ayında Airporthaber için bir yazı yazmıştım. Bundan tam 5 sene önce. Yazının adı; “Hayal Bu Ya, Bir Gün TSHS Çıldıracak, Sinirlenecek Ve THY’ye Artık Bu Kadarı da Olmaz Diyecek?” Gel gelelim Hava-İş Sendikası Yöneticilerinin inanılmaz bir tahammül gücü varmış. Beş sene dayandı. Sonunda çıldırdı ve de patladı diye anlatmaya başlasam uyar mı? Uymaz. Anlatırım ama ilk başlara dönüp olanı biteni Hamdi beyden başlayarak anlatmaya kalksam ben bile inanmam. İnanabilmek için her şeyi sıfırlayıp, eskileri kaldırıp bir kenara koyup bu gün söylenilenleri değerlendirmek gerekiyor.
Peki; o günlerde ne demiştim ( demiştik ) “ Evet; THY Yönetiminin işareti üzerine, kendileriyle aynı siyasi görüşe sahip insanları çalışanın haklarını korumaya memur olan Sendika Yönetiminin başına getiren zihniyetin, kazanılmış haklarının geri alınmasına, taşeronlaşmaya, esnetilmiş çalışma şekli uygulamalarına sessiz kalınmasından ötürü bu sendikadan şikâyetçi olmaya hakları yok” Demişim.” Desteklemeyenler mi? Sendika Yönetimi seçimle (?) geldi. Nasıl bir seçimse (?) Demokrasi var ya. O da nasıl bir demokrasi ise ( ?) Hani herkes istediği sendikaya üye olabilir ya.
Türk Hava Yolları çalışanlarının tek ümidinin işverenin çalışanlara yönelik hatalı uygulamalarının sizi bile bir gün çıldırtacağı ve taşıdığınız unvanın gereğini yapma durumunda bırakacağıdır. Sessiz çoğunluğun beklentisidir bu”. Şunu unutmamak gerekir ki; sendikanın çeşitli organlarında görev ve sorumluluk almış olan temsilciler ve yöneticiler iş görenin birlik ve beraberliğini korurken onların haklarını geliştirme mücadelesi vermek için oraya seçilmişlerdir. Sendikal uğraş; çalışanların pasif bırakılarak, sadece bir veya bir kaç yöneticinin aktifleştiği, çalışanlar adına ve onlara rağmen yapılan, göstermelik bir hak savunuculuğu değildir. Çünkü sendika amaçlarını ancak üyeleri olan işçilerin örgütlü gücüyle ve ortak mücadelesiyle gerçekleştirebilir. Bu gün olmasa da bir gün gelir bu gerçek ortaya çıkar” demişim.
Evet; o tarihte TIS ile kazanılmış sosyal haklar durmadan kısıtlanıyordu. Durum bu günkünden farklımıydı bu açıdan. Hayır. Personelin esnetilmiş çalışma saatleri ne karşı sessiz kalınıyordu. Çalışanların iş akitleri bir şekilde feshediliyor, zorunlu emeklilik otomatiğe bağlanmış gidiyordu. O dönemde uçucu personel iş akitleri fesh edilecek diye rapor almaya korkuyordu. Alınan pas bilet tutarları çalışanların vergi matrahına yansıtılıyordu. iş ve zaman baskısı almış başını gidiyor. Peki, bu uygunsuzlukları kim, kimler yapıyordu? Tabii ki yöneticiler. Hatırlarsanız o zamanlarda yöneticilerin tümü sendikadan, sendika da yöneticilerden yanaydı. Umarım bu durumu hatırlıyorsunuzdur. Peki; bu durumda şirkette personelin yaşadıkları kimleri rızası ile şekilleniyordu? Tepelerin talimatı ile. En azından bu oluşumlara ses çıkartmayan kimlerdi? Evet; sendikaya ve veya yöneticilere yakın olmayan çalışanlar o dönemlerde tek başınaydı. Eski yaşanmışları bir kenara koyalım şimdi.
Hava İş Sendikasının Ocak 2020 başında yayınladığı duyuru metnine bakınca sarf edilen sözler, ithamlar ve suçlamalar bir süre önce birlikte hareket eden insanların birbirine söyleyebilecekleri türden değil. Bir süre sonra sehven ifade edilmiş olduğu ifade edilerek geri alınabilecek sözler hiç değil. İfade edilenler Yanlış mı? O da değil. Peki, bu duruma nasıl gelindi? Kim neyin farkına nasıl vardı? Evet; Hava İş Sendikası yönetimince kısa bir süre önce yayımlanan duyuru metninin bir bölümü aşağıda.
Evet; gelelim TÜRKİYE Sivil Havacılık Sendikasının bu gün neler söylediğine? Ancak daha öncede birçok defa gördüğümüz üzere, ne zaman şirketi zora soksalar, ne zaman işler kötüye gitse yöneticilerin aklına ilk gelen çözüm, personelin hakkını nasıl gasp ederim oluyor. Göreve geldikleri ilk günden bugüne 1400 civarı Kaptanın nasıl bu şirketten ayrılmak zorunda bırakıldığını, bu kaptanların yetişmesi için harcanan milyonlarca doların nasıl çöpe atıldığını veya orta doğu şirketlerine altın tepside sunulduğunu sorgulamaları daha doğru olur. Sadece kaybedilen para mı? Asla. Aslında kaybedilen ülkemizin geleceği. 2023 hedefinin minimum 2033’e ötelendiğini havacılıktan anlayan herkes çok iyi biliyor. Devletimiz, tüm imkânlarını seferber edip dünyanın en büyük havalimanını yapıp Milletimize ve camiamıza sundu. Ama ellerindeki hazır tecrübeli personelin, kaptanların kıymetini bilmediler. Yeni havalimanı açılalı 8 ay oldu hemen herkes perişan. Bunları düşünüp kaygılanmak yerine sıcak koltuklarında oturup daha 7 ay önce altına imza atıp bağlı kalacakları, tüm kamuoyu önünde şeref sözü verdikleri, çalışanların hakkı olan TİS maddelerinden kanunsuzca ve tek taraflı vazgeçiyorlar, ayrıca tek taraflı olarak Kanunlara ve Anayasaya aykırı yaptıkları değişikliği mail ile bildiriyorlar. Ancak herkes bilmelidir ki; kimse Anayasadan ve Kanunlardan üstün değildir”. “Şirketteki bazı kuralsızlıklara rağmen THY’de bir şekilde uçuş operasyonları yürütülüyorsa bunda iş bilmez yöneticilerin hiçbir katkısı yoktur.
Geçen bu beş sene de değişen ne ki bu hale geldiler?
Evet; şimdi soralım. THY Yönetimi, Sendika Yönetimi tefriki yapmadan ikisine de Hem Sn. Aycı’ ya hem de Sn. Tatlıbal’a kardeş kardeş cevaplasınlar diye sormak isterdim ama duyuruyu yazan TSHS. Bu nedenle suali onlara yöneltmek gerek. Esasen yöneltilecek birçok sual daha var. Hoş suali kime yöneltirsek yöneltelim lütfedip cevap vermeyecekleri açık.
Hava-İş’in çizdiği tabloya bir kez daha bakalım. Duyuruları bir kez daha okuyalım. Yazılanlar doğru mu? Evet, doğru ve de çözüme kavuşması mutlak şart olan hususlar. Bunun için de THY Yönetimini aklıselime davet etmek gerek. Konu ne olursa olsun, silkinmek gerek. Bu sendika yönetiminin taraftarı olmak veya her konuda onlarla aynı görüşü paylaşmak şart değil. Tabii eski yaşanmışları da unutmak ta imkânsız. Sendika yöneticilerinin, üyelerinin çıkarları doğrultusunda bir siyasi düşünceye uygun hareket etmelerini tabii ki yadırgamayız. Ancak işverenin kurum personelini gruplara ayrılmasına, sendika üyeleri içerisinde imtiyazlı bir sınıf yaratmasına, genel hak ve hukuk mefhumunun yok farz edilerek kazanılmış hakların kaybedilmesine sessiz kalmamak kaydı ile. Her konuyu siyasi görüş ve duruş ile ilişkilendirmek bizi düzlüğe çıkartmayacaktır. Evet, unutmayalım ki, Sendikalar siyasi bir kuruluş değil. Sendikaların sempatizanı olduğunuz siyasi gruba meyilli olması veya açık seçik taraftarı olması sizi etkilememelidir. Tabii tersi de.
Unutmalıyız ki, doğrunun geldiği yer önemli değil. Zararın neresinden dönülse kardır derler ya. Havayolları bizim, Türk Hava Yolları hepimizin. Olan biten de kim hatalı, kim değil.(?) Bunu bir yana koyalım. Hiç kimse hatasını çok uzun süre saklayamaz. Nasıl olsa bir gün somut bir şekilde ortaya çıkacaktır. Esasen bu gün bile herkesin bu konuda bir görüşü var. Şu an için birçok şeyi kenara koyup sorunların halli için birlikte gayret sarf etmekte fayda var.
Yorumlar Tüm Yorumlar (20)