Hangi Konuyu İşlesek ki? Evet; hangi konuyu işlesek ki? Sivil Havacılıkta yazı konusu edecek yeni bir şey kalmadı. Covid -19 her şeyi yerle bir etti. Kim hangi uçuşları durdurdu? Kimin filosu yerde? Yolcu % kaç düştü? Hangi havayolu kaç personelini işten çıkarttı? Maaşlarda indirim yaparak nefes almaya devam edip etmeyeceğini hesaplayan hangi şirketler? Çalışanını ücretsiz izinle çıkartarak işin daha kötüye gitmeyeceğine ilişkin ümidini muhafaza etmek isteyen Havayolları Hangileri? Vb. Bunların hepsi günlük haberlerin içinde yer aldı/ alıyor. Yapılmayan bir tek bunların hepsini kapsayan bir tabloda bir bakışta tümünün bir arada görülmesini sağlayacak bir çalışma. Natamam olsa da bu tabloda sanal medyada yayınlandı. Üç beş gün içinde son durumu görmemiz mümkün olabilecek. Bu ortamda iyiden iyiye moral bozacak bir çalışma yapıp ülkenin ekonomik durumunu döksek satırlara. Haberlerde dinliyor, gazetelerde okuyoruz. Politika yazsak, hazır bu ara kahramanları ortada fazla yokken karıştırmanın âlemi yok. Aslında siyasi ortamda moralleneceğimiz bir gelişme de yok. Varımız yoğumuz, tek konumuz Coronavirüs. Evet, bu konuyu başka bir pencereden bakarak misafir edelim köşemizde.
Teşekkürler Coronavirüs. Victoria's Secret’in Hollandalı güzel mankeni Doutzen Koroes’ in "Teşekkürler Corona Virüsü" başlıklı paylaşımı tepki gördü sanal medyada. Koroes ’den sonra Çağla Şikel’ de aynı düşünce tarzı ile aynı başlıkla bir yazı kaleme aldı. Ve de o da Türkiye de tepki gördü. En çok şaşırdığım ise Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’ün Şikel’ e karşı çıkış şekli oldu. Çağla Şikel tepkiler üzerine yazısını kaldırdı medyadan. Sanki yazının başlığını yadırgamıştı bu insanlar. Tepkinin nedeni mutlak bu. Ve de tepkilerin bu düşünce tarzını anlayamayan kişilerden ( Sn. Özkök vb. dışında ) geldiği açık. Metinde İfade edilenler ise tamamı ile doğru. Katılmamak mümkün değil. İnsanlığın içinde bulunduğu ahlaki çöküntüden çıkması şart. İnsanlara verdiği tüm acılara rağmen lateral bir düşünce tarzı ile kaleme alınmış olan Doutzen Koroes ’in bu metnini aşağıda sizlerle paylaşıyorum. Çağla Şikel’in yazısını kullanmayı tercih ederdim ancak, bulamadım.
“ Bizi silkelediğin için. Bize daha büyük bir şeye bağlı olduğumuzu gösterdiğin ve düşündürdüğün için. Teşekkürler bize bollukla, sağlıkla ve lüks içinde yaşadığımız hayata minnettar olmamızı öğrettiğin için. Bütün bunların bize bahşedilmiş olduğunu anlamamızı sağladığın için. Teşekkürler bizi durdurduğun için. En basit şeyler için bile vaktimizin olmadığı yoğun bir iş temposu içinde nasıl kaybolup gittiğimizi bize öğrettiğin için. Çok önemli olduğunu düşündüğümüz tüm basit konuları bir kenara atmayı öğrettiğin ve neyin önemli olduğunu bize gönderdiğin için. Teşekkürler sana, bütün transferleri yolculukları durdurduğun için. Gezegenimiz bize yalvarmaya başlamıştı bütün bu kirliliklerin önüne geçmemiz için. Teşekkürler bütün korkular için. Stres yıllardır küresel bir hastalıktı ama çoğumuz onunla yüzleşmek istememiştik. Teşekkürler bizi onunla yüzleştirdiğin için. Üstelik onu nasıl sevgiyle kucaklayacağımızı ve stresli insanlara nasıl destek vereceğimizi öğreniyoruz. Teşekkürler hayatlarımızı yeniden gözden geçirmemizi bize öğrettiğin için. Teşekkürler sana ki birbirimize bağlı olmanın ne ifade ettiğini bizlere anlattığın için. Aramızdaki bu büyük yüzleşme için teşekkürler sana. Hepimiz dünyanın değişmesinin gerektiğini biliyorduk. Her şeyi sarsarak, bize yardım ettiğin, yeni bir dünya kurma şansı verdiğin için teşekkürler. O bizi, insanları hem fiziksel hem de enerjisel bilinçle birbirine bağladı. Şükran duymak hem bağışıklık sistemini destekler, hem de olup biteni değişik açılardan görmemizi sağlar. Hangi açıdan bakmayı seçeceğimiz bize bağlı, ancak en güzeli bunların türünden haberdar olabilmek ve doğru değerlendirebilmek.”
Evet, bu yazıda ifade edilenleri yanlış bulan kimse var mı? Biz böyle değil miyiz? Biz insanlar değinilen hususlardan yoksun değil miyiz? Biz zaten böyleyiz bu hasletlere sahibiz diyebiliyor müyüz?
Uyusak rüyalar kandırıyor, uyansak insanlar. Bu nasıl bir dünya? Ne hale geldi insanlar? Uykuda gördüğümüz rüyalar bile aldatıcı. Silkinip uyanıyorsun. Uykuda olmak mı iyi, yoksa uyanık olmak mı? Karar veremiyorsun. Uyanıksan bu kez de insanlar aldatıyor. Kandırmak de demek ki? İnsanın / insanların masumiyetini, samimiyetini ve iyi niyetini istismar etmek ve kötüye kullanmak. Ahlaki değerlere tamamı ile ters ve o değerlerle örtüşmeyen bir olgu. Bu çirkin olguyu ne de çok benimsemiş insanlar. Yalan, dolan her şey var bu dünyada. Kriz, Corona falan dinledikleri yok. Herkes birbirini kandırmak peşinde. İnsanlar birbirine düşman gibi. Sanal medyadan olanı biteni takip edeyim diyorsun. Daha asap bozucu. Kuvvetliye biat edip ortama uyup yaşamı sürdürmek ayrı bir maharet. Bunu anlıyorsun. Düşünmeğe çalışıyorsun. Onu da herkes yapamıyor. Bu kez naçar kendine soruyorsun. Bu insanlar neyi alkışladıklarını biliyorlar mı? Hayır. Ya neyi protesto ettiklerini? Onu da bilmiyorlar. Çaresizsin. Etik sorunlar, etik dışı davranışlar güven duygumu / duygumuzu menfi etkiliyor. İnsandaki / insanlardaki bu duygunun noksanlığı ülkeye, ülkenin insanlarına, yöneticilerine ve hatta kendimize yönelik saygınlık zafiyeti yaşadığımızın göstergesi adeta. Sizi kandırıyorlar diyorum. Kimse inanmıyor. Anlıyorum ki atasözünde de ifade edildiği gibi, İnsanları kandırmak, kandırıldıklarına ikna etmekten daha kolay. Güven yok. Saygı yok. İnsanlık yok. Peki; biz niye varız ki? Dalıyorum. Bu durumda, uyusam mı, uyanık mı kalsam diye soruyorum kendime. Hoş sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkıyor ya. “ Uyusak Rüyalar kandırıyor. Uyansak İnsanlar. ( Ali Tekcan)”
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)