Atatürk Hava Limanının ne yapılacağı uzun süre konuşuldu.. Herkes bir şeyler söyledi. Cumhurbaşkanımız noktayı koydu. Millet parkı yapılacak. Genel AHL E-Kapısı girişli olan AHL35 / 17 pistlerine paralel konumda ve bu pistlerin kuzey doğusunda Yer alan. Genel Havacılık bölümünün faaliyete devam edeceği de söylendi..
Aslına bakarsanız İstanbul havalimanı ile ilgili yazı yazmanın âlemi yok. İyi olur inşallah demek en iyisi. Bu yazı konusu aslında İstanbul Havalimanını zemmetme amacını gütmüyor. Konu ATA Havalimanının hem yıkıp Millet Bahçesi haline dönüştürmeden önce bir yaz ve bir kış döneminin geçmesinin beklenmesi yönündeki görüşü duyurmak. Ve de bunu duyururken düşüncenin nedeni de vurgulamak maalesef kaçınılmaz oluyor.
İstanbul Havalimanı ile ilgili olarak en son İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi Ekoloji Kürsüsünden Emekli olan Prof Dr. Doğan Kantarcı ‘nın yaptığı araştırmanın sonuçlarını bizzat anlattığı resim ve grafiklerle desteklenen bir programı izledim.
Konuya önce başka noktadan yanaştım. Adı geçen ilim adamı eskiden İstanbul Havalimanının inşa edildiği büyük sahanın ağaçlandırma projesinde görev yapmış. Acaba sarf ettikleri emeğin sonucunda ormanlaşmış bu arazideki ağaçların Havalimanı inşaatı nedeniyle kesilmiş olmasının kendisini hassas ve hissi bir noktaya itip itmediğini düşündüm. Bu düşünceden kurtulmanın tek çaresi vardı. O da resimleri, grafikleri ve Sn. Prof’ un anlatımını başka bir uzmanla paylaşmaktı. Onu da yaptım. Hocamızın anlatımının bire bir doğru olduğu bilgisini aldım. Bu satırlarda sizlere oturup o konuşmayı uzun uzun anlatmayacağım. Arzu edenler Youtube’ dan arayıp bulabilirler. O araziyi hepimizden iyi tanıyan hocamız bu açıklamayı neden ihaleden önce yapmadı diye düşünmüyor da değilim. Bunu düşünürken de aklıma Havalimanın yer seçimi yapıldığı zaman toplumdan çok karşı sesin çıktığı ve de yapılan ikazların hiç dikkate alınmadığı da aklıma gelmiyor değil.Hoca da aynını söyledi konuşmasında.
Havalimanı inşaatı bitti, bitmedi.Taşınmaya yetişti, yetişmedi, Cami uzakta, yabancılar denetim yaptı yapmadı, Hepsi bir yana. Benim şu andaki korkum başka. Havalimanının görünmeyen kısmı ile ilgili. Havalimanının üstüne kurulmuş olduğu toprağın altı ile ilgili. Doğadan her zaman korkmuşumdur. Bu kez korkum kaya zannettiğim o yüksek yarın sıkıştırılmış sarı kumlu balçık, sarı killi balçık olduğunu ve bunların suyu depolamaya fazlası ile yatkın olduklarını öğrendiğim zaman başladı. Kodun 30 m düşürülmesinin yarattığı sakıncaları dinleyince başladı. vb.. İzlerseniz anlayacaksınız.
Yüce Tanrımızın sanatını, doğayı bu kez fazla zedelediğimize inandım. Evet; Allahtan doğa şu an için bize aldırmıyor. Ne demiş Friedrich Nietzsche. Doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki Evet; doğa bize aldırmıyor. Şimdilik. Ya aldırmaya başlarsa? Sabiha Gökçen Havalimanı full kapasite çalışıyor. Çorlu ihtiyacın 100’ de birini karşılamaz. Atatürk Hava Limanı ise “ Millet Bahçesine.” dönüşmüş olacak. Hiç olmaz ise Atatürk Havalimanını yıkmak için fazla acele etmesek. Milletin, Millet bahçesinde bir süre daha sonra hava alıp çay içmesinin Kimsenin sağlığına bir zararı olmaz. O süre zarfında belki ve de mümkünse ilmin ve bilimin ışığında bir şeyleri düzeltme imkânı bulunabilir. Bana bu konuda Korkak derseniz hayır demem.
Bir dostumuz üzerine basa basa söylemişti. Evet; mantık aynı suali, soruyor: Hepimizin bildiği gibi tarih boyunca İstanbul’ un insan yerleşiminin Marmara denizi boyunca uzandığını görüyoruz. Zira son 17 yılda yapılan raylı sistem ve diğer alt yapı kazılarında rastlanan ( Yenikapı, Beşiktaş, Haydarpaşa, Kadıköy) arkeolojik materyaller İstanbul da medeniyetin yaşını 8-10 bin yıl geriye gittiğini ortaya koyuyor. Yeni havalimanı için yapılan kazılarda böyle bir arkeolojik nesne ya da materyale, daha doğrusu bir hayat izine rastlanıldı mı? Bildiğim kadarı ile hayır. Bu durumda cevaplanması gereken sual “ İnsanoğlu bu bölgede yaşamak için neden Marmara ve Boğazın güneyini tercih etti dersiniz?
Cevap vermek isteyen olursa beklerim. Aydınlanmış oluruz.
Torpilli Her Çalışan, Yöneticinin Başarısızlığına Katkı Sağlar. (*)
Aşağıdaki konunun ise örneği etrafınızda mutlak vardır diyeceğim ama. Sektörümüzün bazı şirketlerinde durum aşağıda anlatılandan az da olsa farklı. Yöneticilerin büyük bir bölümü başarısız, zira kendileri de torpilli. Sektörün hangi şirketinden bahsettiğimi zaten anlıyorsunuzdur. İsterseniz bu noktadan yola çıkarak okuyun bu yazıyı.
HEM TORPİLLİ, HEM İŞ BİLMEZ: Torpil ile işe girenlerin bazıları elbette iyi çalışan, kurumuna verimli olan kişiler olabilir. Ama bunlar ne yazık ki fazla değil. Genele baktığınızda torpil ile işe girenler hangi unvanda olursa olsun ister yönetici, ister personel, torpillerine sırtını dayayarak iş yerlerinde fazla verimli olamıyor, atmosferi ve diğer çalışanların motivasyonunu bozuyor, çalışma iklimine zarar veriyor. Hem torpilli hem iş bilmez, hem de bilmediğini bilmez daha da tehlikeli. İş arayan kişilerin torpil arayışını ve torpil beklentisini bir kenara bırakıyorum. Asıl sorgulamak istediğim yöneticilerin neden torpil
ile işe eleman aldığı.
YÖNETİCİ NEDEN TORPİLLE İŞE ELEMAN ALIR: Bir yönetici olarak çeşitli sebeplerle çeşitli tanıdıklar vasıtasıyla işe uygun olmayan birini veya birilerini işe aldınız. Bu kişi veya kişiler, torpillerine güvenerek çalışmadıklarında, bilgi ve gayret yetersizliğinden verimli olmadıklarında, kurallara uymadıklarında, kurumda adalet duygusunu zedelemeye başladıklarında siz yönetici olarak sonuçtan memnun kalıyor musunuz? Memnun olmanın ötesinde, torpilli çalışan bir kişi bile olsa, iş ortamını ve düzenini bozduğunda aslında sizin başarınızı etkilemiyor mu? Daha da ileri götürürsek, sizi kendi ilişkileri için eleman almaya zorlayan kişiler yani torpiller, acaba size tuzak kuruyor, başarısız olmanızı istiyor olabilirler mi? Yani devamlı, torpilli eleman baskısı size ve işletmenize veya yöneticisi olduğunuz kurumda uzun veya kısa vadede size yönelik bir tehdit olabilir mi?
TORPİL BİR BORÇLANMA ŞEKLİ: Bir de şöyle düşünün lütfen, hatırını kıramayacağınız bir tanıdığınız birini işe almanız konusunda size ısrar ediyor. İşe alınması istenen kişinin işe uygun olmadığını siz de, alınmasını isteyen kişide, alınacak kişi de biliyor. Madem kimseye faydası olmayacağı biliniyor, neden bu kişi işe alınıyor. Yoksa siz de mi o tanıdığınıza bir konuda borçlanmıştınız? ( Çetinin notu: Ben özellikle Politikacıların çok büyük bir kısmının bu konuda birbirine borçlu olduklarına eminim ) Torpille personel almanın bir sebebi de kişilerin maddiyat dışında birbirlerine borçlanması. İnsanlar başka birisine olan borcunu bir şekilde ödemek zorunda. Maddi borçları ödemek tabii ki kolay
zira borcun miktarı ve cinsi belli. Ama manevi borçların ödenmesinde kişiye göre değişiklik var. Belirsizlik var, son yok. Borcunuzun ödenip ödenmediği belli değil, kimin kime nüfusu ve nazı geçerse o borç sürüp gidiyor. Torpille eleman almak kimseye fayda sağlamıyorsa neden hala bu yöntem devam ediyor. Hepimiz günlük hayatımızda özel veya resmi, bir takım olumsuzluklar yaşıyor ve işlerin düzensizliğinden şikayet ediyoruz. Ama bu işleri yapacak elemanların torpille işe girmelerini ve çalışmalarını farkında olarak veya olmadan destekliyorsak, aslında şikayet edecek yüzümüz de yok.
Bn. Mercanın 2006 yılında kaleme aldığı bu yazısına neden takıldım? Yazılarındaki “ Torpil Bir Borç Ödeme Şekli“ paragrafı bunun nedeni. Bu güne kadar bu konuyu çok işledimse de benim gibi düşünen kimseye rastlamamıştım. Evet: özellikle THY konulu yazılarıma gelen bir takım yorumlar bana sürekli bunu düşündürüyordu. THY’ nin bazı insanları şirketlerinin tepe yöneticilerince yapılan büyük yanlışlığı bile koruma güdüsü ile yorumları ile üzerime saldırınca kendi kendime hep aynı şeyi düşünüyordum. Bu arkadaşlara düşünemeyecekleri bir güzellik yapılmış ve Türkiye’nin en modern yapılarından biri olan Türk Hava Yollarına kabul edilmişler ve de bu nedenle siyasi otoriteye ve onu temsilen THY’ nın tepelerinde oturan kişilere şükran borçlarını bu şekilde ödemiş olacaklarını düşünüyorlardı. Bu ödeme ne zaman mı bitecek? Onlara iyilik yapanlar ve kendileri bu sistemin dışına çıkınca. Birincisini millet bilir. İkincisini ise Allah kendi istekleri ile yaşamalarını nasip etsin.
Evet, şirketin birinde bir tepe yönetici çıktı ve son on yılda her hangi bir işlem yaparken senin, benim adamım diyerek ayırım yapmadık, taraf tutmadık buyurdu. Güldürdü hepimizi. Oysaki torpil denilen işi gördüğüm kadarı ile en iyi yapanlar sıralamasında ilk başlarda yer tutardı bu zat. Mayolu bir kadının sellülitlerini saklama çabasına benzetmiştim bu konuşmayı.
Hatırlarmısınız bilmem. Saygın bir milletvekilimiz kendisine bir akrabasının işe alınması ile ilgili olarak yöneltilen suali cevaplarken “ Biz inançlı insanlarız. Cuma namazında hutbe okunur. Ne der. Akrabalarını koru kolla der. Evet, Ayetler akrabanı koru, kolla der. Buna hayır diyerek Allahın emrine karşı geliyorsanız söyleyecek bir şeyim olmaz şeklindeki sözü ile suali muhteşem ve kimsenin aklına gelmesi mümkün olmayan bir şekilde cevaplamıştı.
Gerek ülkeden ve gerekse sektörümüzün nadide insanlar tarafından yönetilen şirketimizle ilgili yüzlerce örnek sıralayabilirim.
Sizce gerek var mı? . Bilmem anlatabildim mi? Evet; Ne Kadar Başarılı, İyi, Zeki ve Usta Olursanız Olun, İşinizin Geleceği, Çalıştırdığınız İnsanların Elindedir. Unutmayın ki, Ustalığınız tartışılır, işinizi bilip bilmediğinizde. Başarınız ise insana ve o insanın size bakışına göre değişir. Değil size borç ödemek tabanız olsalar bile yine de işinizin ve dolayısı ile sizin geleceğiniz çalışanlarınıza bağlı. Her ne ise sizde borçlularınızın sonuçta birer insan olduklarını göreceksiniz. Ve de “İnsana özgü olan hiç bir şey bana yabancı değildir” sözünü anlayacaksınız. Borç ödemesi siz görevden ayrılınca bitecektir. Ya sonra. Sadık insanlarınız sizi anlatacaktır. Bu türün ödeyeceği borç hiç bitmez. Bu kez işe girmek için değil, işte kalmak için ödeme yapacaklardır. Sahi sizde birilerine borçlu musunuz?
( “ ) Tümay Mercan. Eğik karakterle belirtilen konu ile ilgili yazıyı ( yazının içinde üç paragraf alınmıştır ) kaleme aldığı zaman Kocaeli Üniversitesinde Öğretim Görevlisiydi ( BKNZ İnternet Tümay Mercan) Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Kişilerarası İletişimkonularında uzman. Bu bölüm Sn. Mercanın Torpilli Her Eleman Yöneticinin Başarısızlığına Katlıdır başlıklı yazısının içinden alınmıştır. Yazımın başlığında Sn. Mercanın yazılarının başlığından esinlenilmiştir.
Yorumlar Tüm Yorumlar (24)