Hiç kimseyi, hiç kimsenin hakkını hukukunu, toplumun olası tepkisini, ahlaki ölçütler dikkate almadan yapılan torpil mekanizması ülkemizde maalesef çalışıyor. İki haftadır Türk Hava Yollarının bu konudaki bir uygulamasını konu aldık. Zannetmeyin ki bu hafta aynı konuya devam edeceğiz. Konumuzun Türk Hava Yolları ile ilgisi yok. Hatta yazımızda o yazıların konusu olan uygulamayı mazur gösterecek motifler bile var. İmam ve Cemaat meselesi işte buradan çıkıyor. Hastalığın tüm ülkemizdeki, genel arazlarına bir bakmak istedik. Komşu da gördüğüm bir gazete deki haber yazımın planını ve ismini değiştirdi
HAVAALANI YAPIM İHALESİ
Bir ilimizde Havalimanı yapılması için Ulaştırma Bakanlığının konu iler ilgili Genel Müdürlüğü’nce ihale açılmış ve de yapılmış. 24 ayrı firma/firma grubunun teklif verdiği açık ihalede, en uygun teklifi (x) milyon TL’ye dört firmadan oluşan bir şirketler birliği vermiş. Bahis konu dört firma arasında bilinirliği nispeten yüksek olan firmanın adı, ( A ) olup, fazlaca tanımasının nedeni denizin milyonlarca ton taşla doldurmak sureti ile yapılacak olan (R) Havalimanı’nı hepimizin büyük ihalelerde aldığı başarılı sonuçlardan ötürü tanıdığı (C) ile birlikte üstlenen firma olmasıymış. Her ne ise, bu ihaleye en düşük fiyat teklifini veren konsorsiyumun şirket merkezleri İstanbul’da aynı iş merkezinin aynı Blok ve aynı katında aynı ofis numarasında bulunması şaşırtıcı. Konuyu haber yapan gazeteci bilginin kaynağı olarak firmaların sicil ticaret kayıtlarını göstermiş.. Tabii ki enteresan olan zarfların açılımı ( bedel zarfı açılmadan ) esnasında firmaların yapılan ihaleye girebilmek için sundukları dokümanlarının kontrolünde bu hususun farkına varılmamış olması. Bunun üzerinde değişik senaryoların üretilmesi tabii ki mümkündür.
YAPALIM, TÖRENLE AÇALIM. ÇALIŞMADI DER KAPATIRIZ.
Bu arada; 1980'li yıllarda başlayan "her ile bir havaalanı" politikası çerçevesinde oluşturulmuş, ancak bir kısmı yeterli yolcu talebi olmadığı için işletmeye kapatılmış havaalanlarının ekonomiye kazandırılması ve kapasitelerinin çok altında bir yüzde ile çalıştırılan havaalanlarının verimliliklerinin arttırılması ülkemiz Sivil Hava taşımacılığı açısından acil ve mutlak çözüm bekleyen sorunlardan biri. Bu durum mevcutken son referandumda 81,7 ile en fazla “ Evet oyunun çıktığı ilimiz olan Bayburt’a Havalimanı yapılması her türlü izahtan vareste. Tabii bu benim kanaatim. Bahis konusu ilimizin Turizm potansiyelinin olmaması ve 2016 Nüfus sayımı sonuç. larına göre nüfusu 100 binin altında olması herhalde görüşümü doğrulayan faktörlerdir. Kaldı ki; yakın çevresinde üç ayrı havaalanı bulunan bir şehre, havaalanı yapılması kararının tartışılması gereken bir uygulama olduğu açık. Bayburt’a yakın olup Havalimanı bulunan illerimiz Trabzon, Erzincan ve Erzurum ve bu illerimizin Bayburt’a olan mesafeleri 125 – ila 144 km arasında. Evet; ülkemizin kıt kaynakları dikkate alınırsa bu konu fazlası ile önemli. Belki ihaleden sonra ortaya çıkan torpil görüntülü kontrolsüzlükten bile. Aklıma gelmişken sormak istedim. Sayıştay bu hususları kontrol etmeğe, denetlemeye yetkili değil mi? Bütçeye koymuştuk diye har vurup harman savurmak doğru mu?
Eğer ihale noktasında dokümanlardaki oynaklığı fark etmemek sehven oluşmamış ve bu görmemezlikten gelme torpil veya tavassut niyeti ile yapılmış ise bu bizde işin adabı ile birlikte zekasının da olmadığının göstergesi. İşlemi bu şekilde bilinçsizce yapmanın hem kendine hem de torpil yapmak istediğin kurumlara zararının olması kaçınılmaz. İhale yenilense bile herkes ( sözde ) konsorsiyumun verdiği bedeli öğrendi. Böyle bir ihmalinden ötürü de şayet ihaleyi tertip eden kurumun yöneticileri yapılan bu hatanın ortağı değilse ihaleyi, düzenleyen görevlilere aferin demeyeceklerdir herhalde.
Tabii ki en doğrusu toplumda torpil ve kayırmanın hiç olmaması ama bu da pek mümkün değil gibi. Japonlar bunu nasıl başarıyorlar anlayamıyorum. Bir Japon mühendis torpil ve tavassut aramanın insan için çok küçültücü bir şey olduğunu anlatıyordu televizyonda. Evet; Japonlarda olmayabilir ama bu illet yalnız bizde değil, dünyanın her yerin de var.
YETKİLİ VE ETKİLİ BİR AĞIZDAN TORPİ ANLATIMI
Hatırlar mısınız bilmem. Geçmişte ülkemizin 2 nci adamı olan ( TBMM Başkanı ) bir siyasimiz. partisinin düzenlediği sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle buluşma toplantısında özetle:“ Türkiye, kanunu en çok ülkelerin başında geliyor. Sabahlara kadar kanun çıkarıyoruz, Meclis kanun fabrikasına döndü. Hiç durmadan çıkarıyoruz. Almanya’da yürürlükte 3 bin yasa var, bizde 9 binden fazla. Doğrusunu isterseniz, bir iki alan dışında Türkiye’de kanun eksikliği de yoktur, yeteri kadar kanun var. Eksik olan konularda elbette yasa çıkar, çıkarırız ama bütün mesele yasaların uygulanmasını temin etmek. 51 yıldır siyaset yapıyorum, Türkiye’de en zor iş yasaların uygulanması. Herkes yasaların uygulanmasını istiyor. Kendisi dışında. Mesela milletvekilleri olarak ifade ediyorum, bizim şu an en önemli işimiz ne? Her hangi bir iş yerine personel alımı için bir imtihan açıldığında torpil yapmak. Torpil dediğinizde ehliyet, bilgi, liyakat nerede kalıyor? Hep beraber şikâyet ediyoruz. En çok imtihan yapan görevlerden geliyoruz. Torpilin olduğu yerde adalet olmaz, adalet yoksa zaten hiçbir şey yok demektir. Aynı şey, devlet bürokrasisinde de olmaya başladı demişlerdi..
2011 ve 2015 yılları arasında ülkenin 2 nci adamı olan Sn. Cemil Çiçek’in yanıldığı bir şey vardı. O da “ Aynı şey, devlet bürokrasisinde de olmaya başladı.” sözüydü. Zira torpil illeti o tarihlerde ülkemizi baştan sona sarmıştı. Hem de 8-9 sene öncesinden başlayarak. Bilmem Sn. Çicek hatırlarlar mı o tarihlere kadar Türk Hava Yollarından 8-10 bin kişi yalnız eski personel olmaları ve de yerlerine yeni alım yapılması için işten atılmıştı. 2015 yılında bu temizlik işlemi biteli belki de 2 – 3 sene olmuştu. Yakından bildiğim için THY örneğin verdim. Aynı durumu yaşayan başka kuruluşlarda var muhakkak.
Evet; Meclis eski Başkanımız TMBB’ Plan ve Bütçe komisyonunda yaptığı bir konuşmada “Meclise sınavla girilmediğini, birkaç kalem görev dışında tümünün istisnai kadro olduğunu ''Kimi isterseniz alabilirsiniz. Yani dışarıda KPSS'den 95 alan giremez ama siz kimi istiyorsanız alabilirsiniz. İşte hak, hukuk, adalet diyorsak burada bir yanlışlık var. Burayı kurumsallaştırmamız lazım demiş ve söze devamla. Buraya personel sınavla girmeli, terfi ede ede, hakkını vere vere belli bir yere kadar gelmelidir. Böyle olduğu takdirde adalet tecelli edebilir. Bir çizgi çekelim. Geçmişte ne olduysa oldu. Bu halin devam edemeyeceğini hep beraber görmemiz lazım'' diye konuştu. Yine de hakikatleri ifade ettikleri içi kendilerine müteşekkir olmamız gerekir.En azından yapılanların hak hukuk ve adaletle ilgili olduğunu söyleyen biri çıkmıştı o tarihlerde.
NOTER BELGELİ TORPİL:
MEB, 3-21 Temmuz 2017 tarihleri arasında, okul müdürlerinin belli olacağı "Yönetici Adaylarının Sözlü Mülakat" sınavlarını gerçekleştirdi. Sınavlar başlamadan hemen önce Türk Eğitim Sen İstanbul 9 No'lu Şube Başkanlığı'na bir torpil listesi gönderiliyor. Listeye göre Silivri İlçesi'nde; kimlere torpil yapılacağı, hangi sendikaya bağlı oldukları ve sınavdan alacakları puanlar tek tek yazılıyor. Şaka gibi.
Türk Eğitim-Sen, sınavlar başlamadan (30 Haziran 2017) Büyükçekmece 5. Noterliğine giderek, torpil listesini kayıt altına aldırıyor. Onlarca insan sınava giriyor ve heyecanla sonuçları bekliyorlar. 24 Temmuz'da sınavda başarılı olanların listesi yayınlanıyor. Skandal tam da burada başlıyor… Türk Eğitim Sen'in sınavlar başlamadan Noter'e onaylattığı liste ile MEB'in kazananlar listesi bire bir aynı çıkıyor. Hatta puanlar bile aynı! 3-21 Temmuz arasında yapılan mülakat sınavlarının birer tiyatro olduğu anlaşılıyor. Tepelere yakınlığıyla bilinen bir sendika üyelerine mülakatta 90-100 puan verilerek Müdür olmaları sağlanıyor.( Batuhan Çolak )
Benzer bir durum Rize'de gerçekleşmiş.. Okul Müdürlüğü için 49 kişi mülakata giriyor. Sonuçlar açıklanıyor; Müdürlük hakkı kazanan 26 kişiden 25’i tepelere yakın Sendikanın üyesi.
Türk Eğitim-Sen Rize Şube Sekreteri Murat Köseoğlu sonuçlarına ilişkin "rezil ve ahlaksız mülakat" tanımlaması yaparken şunları söylüyor, "Yiğit olan korkacağı işi yapmaz, yüreği yeten kul hakkı yemez, adam olan şu sonuçtan utanır da evine götürdüğü ekmeğin her tanesinde kul hakkının olduğunu unutmaz." Türk Eğitim Sen’in Noter Belgeli mülakat konusunda suç duyurusunda bulunduğu ifade ediliyor.
Hani derler ya,” Allah Ayağına Dolaştırır.” İşte o hesap Bir üniversite öğretim üyeleri arıyor. Gazete ilanlarında istihdam edilecek olan görevlilerde aranan vasıfların duyurulması mevzuat gereği. İnsanlar bu ilanı görecek ki, başvurabilsinler. Gel gelelim bu ilanı hazırlayan görevlinin eli ayağına dolaşıyor ve de standart ilan metninin altında bu görevler için önceden alımına karar verilen eğitim görevlilerinin isimleri bir liste halinde yayınlanıyor. Yanlarında unvanları ve özel notları ile. Konu gazetelere intikal ettikten sonra hatayı yapan Kurum bunun sehven yapıldığını ve de listenin aslının ilgili Devlet Kuruluşuna gönderildiğini açıklıyor.
TORPİL, KAYIRMA CAİZ OLABİLİR.
Eğitim ve sivil toplum faaliyetlerinde faal olan ve hafızlık ve din eğitimi alanında, değişik kurum ve kuruluşlarda proje çalışmaları yapan. tercüme ve özgün eserler kaleme almaya başlayan, kendisini “ Altı yaşında çocukla evlenilebilir “ sözü ile tanıdığımız büyük mütefekkir ( ? ) Nurettin Yıldız beyefendi bir vakfın internet sitesi üzerinden, “Sözlü mülakatta torpil yapmak, yapan ve torpil yapılan için caiz midir?” sorusuna şu yanıtı vermişler. Bunun adını torpil olarak koymayın. Kimliğinizi ve aranan şahsiyet için tipinizi ispat etmek olarak belirleyin, caiz olsun."şeklinde aydınlatmışlar soruyu yönelteni.
Yıldız’ın torpili meşru gören açıklamaları bununla da sınırlı kalmamış. Son dönemde sıkça gündeme gelen “kişiye özel kadro” ilanlarına ilişkin soruya ise “Böyle bir ilanla atanan kişinin kazancı helal olur mu? Kul hakkına girer mi?”şeklinde sorulan soruya, “Bu durum o kişiyi göreve alacak yetkili makamın sahibi açısından ele alınmalıdır. Orada görülecek hizmetin gerektirdiği ve alternatifsiz biri için bunu yapacaksa neden olmasın böyle bir kayırma.” diyerek bir anlamda torpilin caiz olduğunu ifade etmişler.Nurettin Yıldız Bey emri hak vaki olunca torpili meslek edinenlerin elinden tutacaktır mutlak.
TORPİL BİR BORÇLANMA ŞEKLİ
Bir de şöyle düşünün lütfen, hatırını kıramayacağınız bir tanıdığınız birini işe almanız konusunda size ısrar ediyor. İşe alınması istenen kişinin işe uygun olmadığını siz de, alınmasını isteyen kişide, alınacak kişi de biliyor. Madem kimseye faydası olmayacağı biliniyor, neden bu kişi işe alınıyor. Yoksa siz de mi o tanıdığınıza bir konuda borçlanmıştınız?
Torpille personel almanın bir sebebi de kişilerin maddiyat dışında birbirlerine borçlanması. Ve de bu ilişkide herkes bir şekilde borcunu ödemek zorunda. Aslında insanın maddi borcunu ödemesi daha kolaydır. Zira kime borçluysanız en azından borcunuzun miktarı ve cinsi bellidir. Ama manevi borçlarda belirsizlik var Ödemenin son yok. Borcunuzun
ödenip ödenmediği belli değil, kimin kime nüfuzu ve nazı geçerse o borç devam ediyor.
Torpille eleman almak kimseye fayda sağlamıyorsa neden hala bu yöntem devam ediyor? Hepimiz günlük hayatımızda özel veya resmi, bir takım olumsuzluklar ve işlerin düzensizliğinden şikâyet ediyor ama bu işleri yapacak elemanların torpille çalışmalarını farkında olarak veya olmadan destekliyorsak, aslında şikâyet edecek yüzümüz de yok. Belki de torpilden şikâyet edip önüne geçilememesinin torpilin engellenememesinin bir sebebi de budur.
Sözün özü, her torpilli eleman yöneticiyi dolaylı veya dolaysız başarısızlığa götüren, fark ettirmeden aşağıya doğru çeken törpüleyen biridir. Yönetici torpilli eleman ile başarısızlığını garantiler.”( Batuhan Çolak)
Bu çirkin oluşum ülkemizi sarmış durumda. Saydıklarımdan daha vahim yüzlerce örnek bulunabilir. İşin kötüsü toplumun buna alışmış olması ve de konumun kendisi ile ilgili olmaması durumunda yadırgamaması.
Evet; bu örnek anlatımlar uzadıkça uzar. Konu tabii ki yalnız bizim sektörümüz değil. Sivil Havacılık Sektörü örneklerini vermiyorum, zira siz onları benden iyi biliyorsunuz. Şaşırtıcı olan ise bu çarpıklığın Devlet kuruluşlarında olduğu gibi özel sektörde de var olması.
Burnundan kıl aldırmayan ve sözüm ona dindar geçinenler; Sizler için rahmetli bir ilahiyatçımızın şu sözü aklıma geliyor. “ MÜSLÜMANLIK NAMAZSIZ OLUR AMA AHLAKSIZ OLMAZ. Bu sözü çarpıtmadan, başka anlamlar çıkartmak için uğraşmadan önce hele bir düşünün. Bunları yapanlar, bunları yapanları alkışlayanlar ve bu uygulamalardan veya benzerlerinden faydalananlar sizce sahiden Müslüman mı? İçinizden bile olsa vereceğiniz cevabı mutlak Yüce Allah duyacaktır. Ne Dersiniz?
Yorumlar Tüm Yorumlar (57)