Zaman yaklaştıkça gerginlik de artıyor. İGA tarafından yapılan İstanbul Havalimanı kısmi uçuşlarla bir nevi test uçuşu niteliğinde çalışıyor. Temelli taşınmanın da 3 Mart 2019 tarihi itibari ile bitmiş olacağı açıklanmış ve bu karara göre taşınma süreci tamamlanacak idi.
Ancak Türkiye’de öyle her istediğiniz, istediğiniz zamanda gerçekleşmeyebilir. Bunun siyasi gerekçeleri de olabilir, ticari gerekçeleri de olabilir.
İstanbul Havalimanı’na taşınma sürecinin ötelendiğini AirportHaber olarak geçen hafta haberleştirdik. Bir anda ortalık toz duman oldu. Sanki saklanacak bir durummuş gibi taşınmanın ötelenip ötelenmediğini İGA yöneticilerine soran sektör “hayır” cevabını alınca dönüp bize sordular ve biz de “evet” cevabını verdik.
Ve yine diyoruz ki “evet ötelenecek”.
Durun gerçeği anlatalım. Mantıklı mı değil mi o vakit “hayır” diyenler mi “evet” diyen mi gerçekçi anlarsınız.
Mesele şu; malum yerel seçimler var. Ak Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bu ülkenin başbakanlığını yapmış, TBMM’nin başkanlığı gibi bir makamı yürüten Binali Yıldırım’ı aday göstermiş. Seçim bu. Dernek başkanlığı falan değil. Bir oy dahi önemli. İzmir seçimlerinde olduğu gibi kaybetmenin bahanesi dahi olamaz. O halde ince eleyip sık dokumanın tam zamanı.
İstanbul Havalimanı taşınma sürecinin seçim sonrasına bırakılması talimatı mı diyelim, isteği mi diyelim ne derseniz deyin Binali Yıldırım’dan geldi. Ben bu talebe siyaseten doğru talep diyorum. Çünkü taşınma sürecinde yaşanacak olan en küçük aksaklık ve bu dönemde olumsuz çıkacak her haber Ak Parti ve dolayısıyla Binali Yıldırım’a yansıyacaktır.
Binali Yıldırım’ın bu talebine “hayır” diyecek olanın alnı beş karış olmalı diye düşünüyorum.
Şimdi gerek İGA yöneticileri veya gerekse devletin herhangi bir kurumunda çalışan bürokratın, danışmanın her kim ise devleti yönetenlerin etrafını bir sur gibi çeviren şahsiyetlerin doğruları söylememesinden kaynaklı ülkenin durumu ortada.
Doğruları söyleyin. Kimse doğruyu söylediniz diye size cephe almaz. Bahane mi istiyorsunuz. Söyleyin “seçimler dolayısıyla erteledik” deyin “öteledik” deyin kimse size “hayır öteleyemezsiniz” demez. Davul da elinizde tokmak da elinizde.
Sözün özü şu. Halen “hayır” diyorsanız varsın sizin dediğiniz olsun. Ve ben halen “evet” diyorsam varayım ben yalancı olayım ve benim kelli felli kaynaklarım, devletin en tepeleri beni yanıltmış olsun. Kabul, her şeye kabul. Yeter ki siz yalancı olmayın...
THY OPET konusu çok su götürür…
“Eşeledikçe Kokuyor” başlığı altında yazdığım yazı çok ses getirdi. Bu konuyu bitirmiş değilim. Aslına bakacak olursanız bitecek gibi de değil.
SkyTanking Ovenon cephesinden bir ses çıkmadı. Oysa şu bir gerçek ki THY Opet öyle bir kumpasın içine sokulmuş ki, İstanbul Havalimanı yakıt ihalesine dahi sokulmamış. İşin boyutunu hesaplamanız açından söylüyorum.
SkyTanking Ovenon & THY Opet konusunu ileride yazmaya devam edeceğim. THY Opet’e içeriden mi operasyon yapıldı, Alman operasyonu mu bunu çözüme kavuşturacağız.
Ben bu ikiliye hayranım…
İki gündür Corendon Havayolları’nın davetlisi olarak Amsterdam’yım. Yıldıray Karaer ve Atilay Uslu ikilisi inanılmaz uyumlu iki ortak. 1997 yılında kurdukları şirket şimdi devasa boyutlarda. 1 milyar euro ciroya ulaşmış. Kim bilir ne acıklı hikayeleri vardır. Takip etmişsinizdir Boeing 747 tipi uçağı Hollanda gibi bir ülkede karadan yürütüp otellerinin kapısına yerleştirdiler. Tüm otellerinde uçak ikonu mutlaka var.
Bu konsept ile de devam edeceklerini söylüyorlar. Ben onların ortaklığının tertemiz bir ortaklık olduğunu, ortaklık temelinin mütevazılık olduğunu düşünüyorum.
Hollanda’da gerçekleştirdikleri Boeing 747 operasyonu ile tüm dünyada isimlerini duyurdular. Operasyonun maliyeti 5 milyon euroyu bulmuş olsa bile, belki de 30 milyon euroluk tüm dünyada reklam yaptılar.
Alkışlanacak bir durum ve alkışlıyorum…
Bu arada yazmadan geçemeyeceğim. Kanıma dokunduğu için yazmak zorundayım. Corendon'un karadan uçak yürütmesi projesinin anlatıldığı basın toplantısında "Schiphol havalimanı veya KLM gibi şirketlerin tarlada bir uçak olmasından rahatsız olup olmadıklarına yönelik bir soruya" kendini havacı gazeteci tanımlayan Uğur Cebeci'nin alaycı şekilde gülerek "biz çayıra çimene inmeye alışığız" diyerek 2009 yılında yaşanan THY kazasıyla dalga geçmesi açıkçası rahatsız etti. Bilin istedim.
Yorumlar Tüm Yorumlar (59)