Evet, birçoğumuz sanal medyaya kızıyoruz. Ancak zaman zaman da basınımızın dikkate almadığı bir takım konuları da sanal medyadan öğrendiğimiz bir gerçek. Evet, IGA çok büyük bir proje. Öyle başladı, öyle devam ediyor. Onun arızasız çalışması uğruna, ne olur ne olmaz düşüncesi ile Atatürk Hava Limanının 2 pisti kullanılamaz duruma getirildiği çok yazıldı ve çizildi. IGA’ daki kargo terminali inşaatının bitirilmesini takiben 3 ATA Havalimanının 3. pisti içinde bir çözüm düşünüleceğine mutlak gözü ile bakılıyor.
60 küsur aydır bir şekilde bitirilemeyen Sabiha Gökçen Hava Limanındaki pistte çatlak haberini okuduk. Çatlak pistte değil, tüneldeymiş meğer. Olsun. İşi biraz daha geciktirecek ya. Sabiha Gökçenin artan yolcu sayısı acaba IGA için bir tehdit miydi dersiniz? Her ne ise hepimiz el birliği ile İstanbul Havalimanın daha iyi çalışması için alt yapının diğer unsurlarını yıpratmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. İstanbul gibi büyük bir yerleşimdeki mevcut havalimanlarını IGA’ ya kurban etmek ve bu büyük şehri hizmete hazır iki havalimanının imkânlardan yoksun bırakmak nasıl bir düşüncedir, halen anlamlandıramıyorum.
Benim bildiğim kadarı ile dünyada faal durumda bir havalimanını kapatmanın böyle bir örneği yok. Mümkün değil çünkü uygulama havacılıkla da ekonomiyle de ekolojistlerle de bağdaşmıyor. Havaalanı coğrafi ya da hava koşulları nedeniyle kullanılamaz duruma gelmişse böyle bir işlemin yapılması tabii ki mümkün. Ama Atatürk Havalimanı için böyle bir durum söz konusu değildi. Zira söz konusu havalimanının pistleri de terminalleri de kullanılacak durumdaydı. Report Best Airport' un 90.000 yolcu üzerinden yaptığı araştırmaya göre yılda en az 9 milyon yolcuyu ağırlayan havalimanlarında servis, genel görünüm, mağaza zenginliği, yiyecek içecek alanları, bekleme salonları ve personel yolcu ilişkilerin konularında yapılan bir kamuoyu araştırmasında dünyanın en iyi beş havalimanından biri ( 5 sırada) ATATÜRK havalimanını konuşuyoruz. Ülke olarak ne kadar zengin olursak olalım ( ? ) buna hakkımız yoktu? Sonuçta belli ki uçak trafiğinin büyük bir bölümünü İstanbul Havalimanın çekmek için bu havalimanı kapatıldı. Bir tek şunu düşünebiliriz İstanbul Havalimanının verilmiş olan yolcu garantisi miktarına ulaşamaması durumunda devlet tarafından yapılacak ödemenin büyüklüğü nedeni ile böyle bir uygulamaya tevessül edilmiş olabilir. Dünyanın en zengin ülkesinde bile faal ve dünya klasmanında 5 nci sırada olan bir havalimanı hiçbir neden yokken kapatılmaz ve kapatılmamıştır. Evet; aşağıdaki paragraf çok şeyi aklımızdaki bir takım nedenleri galiba açıklıyor. Her ne ise olan oldu bir kere.
PİST İNŞAATINI SAW YÖNETİCİLERİ BİLEREK GECİKTİRMİŞ DEMEK YANLIŞ MI?
İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda Pistin ihalesini alan Makyol İnşaat daha sonra taşeron olarak AKA İnşaat ile sözleşme imzalamıştı. A K A İnşaat’ın “ Oluşturulma Amacı” sicil ticaret gazetesinde şöyle yer almıştı: “ Sabiha Gökçen Havalimanı 2 Pist Ve Mütemmimleri II Etap İşleri (Yeni Pist, Apron, Taksi Yolları Yapımı İle Mevcut Pistin Yenilenmesi ve Üstyapı Grubu İşler) Yapımı İşini yapmaktır”. A K A İnşaat'ın ortakları arasında Makyol İnşaat'la birlikte iki şirket daha var: İstanbul Havalimanı'nı işleten İGA'nın dört ortağından ikisi olan Cengiz Holding ve Kalyon İnşaat. İstanbul Havalimanı inşaatı 42 ayda tamamlanırken 14 Haziran 2016’ da ihale edilen bu işin 2020 sonunda bitirileceği haberler arasında yer alıyor. Bu güne kadar 45 ayda işin bitirilmemiş olduğu bir gerçek. Başka bir deyişle, bu durumda 14 ayda bitirilmesi taahhüt edilmesine rağmen SAW’ ın ikinci pistinin yapımı 53 cü ayın sonunda tamamlanacak. Evet; 14 ay nerede, 4 sene 5 ay ( 53 ay ) nerede. Bu durumda işin uzamasının sorumluları ilk başta belirtilen işi IGA’ nın üç ahbap çavuşuna ihale eden Sabiha Gökçen Havalimanı yöneticilerinin olduğunu düşünmek yanlış bir yaklaşım olmayacaktır. Acaba, bu karar yöneticilerin koltuğu muhafaza etmekle o makamdan şerefi ile ayrılmak arasında yaptıkları bir tercihin sonucu olabilir mi? Kim bilir? Bu durumda merak ettiğim husus bahis konusu ihalenin sözleşmesindeki cezai hükümlerdir. Acaba, devede kulak bir ceza uygulaması söz konusu olabilir mi? Tabii ki bu açıklanmayacaktır. Acaba bu karar nasıl ve nereden karşılanacaktır? Evet; Sabiha Gökçen yöneticilerinin pistimizin yapımı gecikti / geciktirildi serzenişlerinin de doğru ve samimi olmadığını söylemeliyim. Evet; bu konu ile ilgili ne ortak kuruluşlardan ne de Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığından açıklayıcı bir bilgi veya tekzip de gelmemiş. Bu durumda çaresiz doğruluğuna inanacağız.
Bu nasıl bir düzendir ki, kimse hiçbir şeye aldırmıyor. Kimsenin kimseden çekindiği de yok. Doğru veya yanlış yapacağını yapıyor. Ve de kimse bir şey sormuyor. Evet; bu beyler, İGA patron ve tepe yöneticileri öbür tarafa göçerken sırtlarında hayli bir ağır bir yük olacak galiba. Bu yükü nasıl taşıyacaklar bilinmez?
CEHENNEMDE ATEŞ FALAN YOK. GÖÇERKEN HERKES ATEŞİNİ YANINDA GÖTÜRÜYOR.
Evet, insanların büyük bir bölümü yaşamda hak etmedikleri bir takım olaylarla karşılaşıyor. Bu olaylar yalnız onları değil ailelerini, çocuklarını da etkiliyor haliyle.
Ne iyi olurdu değil mi? Kötüler işledikleri günahların cezasını bu dünyada çekseler ve de herkes onların görse. Bu adamlar günahlarının cezasını öbür dünyada çekecekler diye beklemek zor iş.
Kuranda Cehennem ateşi var diyen de mevcut, yok diyende. Bunun bir tanesi doğru. Acaba hangisi? Ancak insanların yaşamdaki hatalarının kefaretini ödemek üzere günahlarını omuzuna vurup ateş topu misali öbür dünyaya göç ettikleri doğru gibi. Eğer Cehennemde alevler varsa ve de günahkârlar bu alevler içinde kıvranıyorlarsa.
Yazıktır ki yaptıkları çirkinliklerin dünyadaki muhatapları onların bu tövbe yakarışlarını duyamıyorlar. Keşke cehennemden dünyaya naklen yayın olsa da insanları günahsız yere salt siyasi mülahazalar ve uydurma nedenlerle işinden eden ve tüm bir aileyi perişan eden kişilerin kavruluşlarını seyredebilme imkânı olsa. Her ne ise biz her zamanki masum bedduamızı eksik etmeyelim. Bu türlerin niyetleri kaderleri olsun ve insanlara yaşattıklarını yaşasınlar. İyi ise iyileri, kötü ise daha kötülerini yaşasınlar.
BİR İŞİ DE DOĞRU YAPABİLSEK.
Malum Pandemi’nin başlangıcında, ihracat vb. derken maske imali ve dağıtımı hayli sorun olmuştu. Geçti şükür, imalat, ihracat vb derken sıkıntı ortadan kalktı. Her yerde satılıyor. Bir dostumun konu ile ilgili bir anlatımını sizlerle paylaşmak istedim. “ Falan marketten aldığınız 10’luk maske kutusundan elinize ilk aldığınızın teli yok, 3 adet telli, 7 adet telsiz maske çıkıyor kutudan. Maskeye tutturulan taşıyıcı ipler ise daha takar takmaz yerinden çıkıyor. Bir çıkışta iki kişi bir paketi kullanıp atıyorsunuz. Üşenmedim ve mendilleri aldığım firmaya giderek durumu anlattım. Mağaza personeli satın alımı kendilerinin yapmadığını merkezden geldiğini söylediler ve ben oradayken satın alma ünitelerini arayarak durumu bildirdiler. İki üç gün önce bir kafeye bir şeyler yemek üzere girdim. Kapı girişinde şık bir taşıyıcıya tutturulmuş üzerinde marka ve alkol bazlı el dezenfektanı yazan bir aparat duruyordu. Masaya oturmadan önce onu kullandım. Aynı marka dezenfektanı evde de kullanıyorduk. Ancak nedense elimize akan mayi sanki açık mavi renkteydi ve de büyük bir ihtimal ile sulandırılmıştı, zira koku vb. hiçbir şey hissedilmiyordu. Alkolün kokusunu bile almamıştım. Neden her işi bir şekilde sulandırıyoruz? . Anlayabilmek hakikaten zor.
Yöneticiyi çağırmalarını söyledim. Ve de cüzdanımda bulunan basın mensubu olduğumu gösteren çok eski tarihli geçersiz sarı kartımı ibraz eder gibi yaparak şikâyetimi dile getirdim ve de iki gün içerisinde ilgililerin kontrole geleceklerini söyledim. Kartın ne olduğunu anlamadılar bile. Mırın kırın ederek, bahaneler öne sürerek imalatçının hatası olduğunu ifade ettiler ve ikazım için de usulen teşekkür ettiler. Ve de o sırada lokantanın bahçesinde mevcut olup müşteri oturan 4 masaya da birer dezenfektan getirdiler. Çıkarken kapıdakini de değiştirin sözümü ilk önce onu yaptık diyerek cevapladılar. Döndüm baktım doğruydu. Bu korku fazla uzun olmasa da bir süre bu kuruluşu doğru hareket etmeye mecbur bırakacağı ortadaydı”
Nasıl ki; bataklıklar kurutulmadıkça sivrisinekler bitmez. İnsanlar arasındaki‚ menfaat ilişkileri ve daha çok kazanmak‚ daha iyi yaşamak‚ hak etmeden‚ insanoğlunda emek sarf etmeden bir yerlere ulaşma sevdası bitmediği sürece biz hep böyle yaşayacağız.
Yorumlar Tüm Yorumlar (20)