CORONA HAVAYOLLARINI KÖTÜ SARSTI. Corona virüs salgını dünya ekonomisini tehdit etmeye devam ediyor. Virüsün en çok etkilediği sektörlerden birisi de havayolu ve turizm sektörü. Reuters’ın geçtiği son dakika haberi bu durumu kanıtlar nitelikte. Latin Amerika’nın en büyük havayolu firması LATAM uluslararası uçuşlarının yüzde 90’ını durdurduğunu duyurdu. Özellikle pek çok ülkenin yürürlüğe soktuğu uçuş yasağı ile yolcu sayısının hatırı sayılır orada düşmesi birçok havayolu şirketinin gelirlerinde ciddi gerilemeye neden olmuş durumda. Bizdeki durum malum.
Keşke bize bulaşmasaydı ve de Corona krizini kazasız belasız atlatsaydık. İyi olurdu. Ancak bu ülkemiz Hava Yollarının bu virüsün (Kovid-19 ) zararını görmemesi anlamına gelmeyecekti. Dünya Hava Yolları gibi bizimkilerde belli uçuşlarını yine iptal edecek, yolcu sayıları düşecekti. Tabii ki ülkemiz Turizmi de bundan etkilenecek ve sonuçlar sektörün 2020 yaz dönemi ile ilgili beklentileri karşılamayacak. Konaklama İptallerinin şimdiden küçümsenmeyecek boyutta olduğu turizm yetkililerince ifade ediliyor. Aslında Coronavirüs nedeni ile alınan tedbirlerden etkilenmeyecek sektör yok gibi. Şimdi herkes devletten destek isteyecek. Hatta istemeye başladılar bile. Devlet hangisine yetişebilir ki? Bilemem. Ancak IGA yönetimi sektöre küçümsenmeyecek bir destek verdi. Artık İstanbul Havalimanında yolcular Otoparklara para ödemiyor. İnanılması zor ama personele de otoparklar ücretsiz. Daha sonra gördüm ki Ataköy’deki bizim APLUS AVM’ de otopark ücreti almıyor.
Corona’nın dünya sivil havacılığına 133 Milyar Dolar civarında zarar verdiğini okudum bir yerde Havayolları aylık zararlarını bildiriyorlar gibi. Sanki deklare edilen zararları alt alta yazıp topluyorlar. 133 Milyar USD. Doğru ise mutlak o günün zararıydı. Bu gün ne oldu? Yarın bu rakam kaça çıkacak?
Büyük başın derdi büyük olur derler ya bu söze bakarsak bizde en büyük darbeyi THY yaşayacak gibi. Havayolumuz 2019’ u karla kapattı ise de, totalde mevcut olan zararı, İstanbul Havalimanına taşınmanın büyük maliyeti ( taşınma gideri+ küçümsenmeyecek oranda artan işletme giderleri ) yeni uçak siparişleri ve özellikle filoda mevcut uçaklar için yapılan ödemeler THY’’yi büyük sıkıntıya sokacak gibi görünüyor. Türk Hava Yollarının tüm dış hat seferlerini / dış hat seferlerinin çok büyük bir bölümünü de durdurması da olasılık dâhilinde. Bu yetmezmiş gibi istihdamla ilgili alınacak olan kararların da bu sıkıntıya tuz biber ekeceği açık.
Pegasus, yönetimdeki birlik açısından daha şanslı. Bu da şirketin tepelerine kriz yönetimini daha iyi uygulama ve de süratli karar alma imkânı verecektir ki bunların söz konusu mücadelede sonuç alma hususunun en önemli faktörleri olduğu açıktır.
ŞU AN HAVAYOLLARINI TENKİT ETME ZAMANI DEĞİL. Bir gazete haberini not etmiştim. Dünya devlerinin çalışanlarını ücretsiz izne teşvik ettiği yazıyordu bu haberde. Hong Kong merkezli Cathay Pacific’in geçici olarak uçuşlarının yüzde 40’ını askıya aldığı; 33 bin çalışanına ise 3 haftalık ücretsiz izin verdiği belirtiliyordu. Cathay Pacific, 237 uçağından 120’sini filodan çıkarırken, bu ay yapılması planlanan seferlerin yüzde 75’ini iptal ettiği ve 25 bin çalışanı da ücretsiz izne çıkarmayı planladığı, Vietnam Havayolları da 40 uçağını filodan çıkarırken, yabancı uyruklu pilotlara da ücretsiz izin vereceği ifade ediliyordu. SAS Scandinavian Airlines’ın da uçucu personelin yanı sıra yönetici çalışanlarda da kesintilere gideceği ifade ediliyordu. Haber bu minvalde devam ediyordu. Bu listenin diğer bir kısmını ise sitelerden derleyerek aşağıdaki JPEG’e yerleştirdim.
Nitekim Corona Türk Hava Yollarımızı da bu yola itti. Ne mutlu ki YK Başkanı İşten çıkartma yaşanmayacağını söyledi ve de çalışanları ücretsiz izne çıkmaya davet etti. Arkadan da yapılması muhtemel maaş indirimlerinde yüksek maaş alanlardan fazla düşük maaşlı çalışanlardan daha az indirimle tasarruf yoluna gidileceğini söylemesi ve de işten çıkartılma yapılmayacağını ikinci kez tekrarlaması konuyu doğru bir uygulama ile şekillendireceğini gösteriyor. İnşallah maaş indirimi ile yapılacak olan tasarruf Türk Hava Yollarını bu süreçte dik tutmaya yetsin. Evet, yöneticilik kriz dönemlerinde belli olur. İnşallah böyle devam eder.
BU TEDBİR YETMEZ İSE ŞİRKETLERİN ÜCRETSİZ İZİN DÜZENLEMESİNİ ÇALIŞANLARI DÜŞÜNEREK PLANLAMASI ŞIK OLUR. Türk Hava Yolları daha önce çalışanlarını ücretsiz izne çıkmaya davet ettiğine göre gerekli olursa bu tasarruf yöntemini de uygulamaya koyabileceği kuşkusuz. Temenni edelim ki gerek görülmesin. 2000 kişiyi 3 ay ücretsiz izne çıkartıp toplamda 6000 maaş tutarında tasarruf sağlamak yerine, 3 ay boyunca her ay 2000 çalışanı birer aylık ücretsiz izne çıkartmak çalışanlar açısından sanki daha doğru olur gibime geliyor. Bu ay ben, önümüzdeki ay sen. Daha sonraki ay ise bir diğerimiz. Aynı tasarruf bu şekilde de sağlanır. Çalışanlarda bu sıkıntıyı birer ay çekmiş olurlar. Yanılıyor muyum bilemem? Bu güne kadar çoğu zaman İyilikler paylaşılmamış olsa bile, bu günün kötü şartlarını eşit olarak paylaşmak bile çalışanları moral olarak rahatlatacaktır.
Evet; Bu süreçte kimse her şeyin kriz öncesi olduğu şekilde devam edeceğini düşünmemeli. Bu daveti müspet karşılanmaz ise, işvereninin bunu resen yapma durumunda kalabileceğini de de değerlendirmek gerek. Sanki bu daha tatsız olmaz mı? Evet, Kanuna bakarsak çalışan kabul etmez ise ücretsiz izin verilmesi mümkün değil. Kriz dönemlerinde, yaşanan olağanüstü durumlar olağan olmayan tedbirleri almayı gerektirir. Bu ortamda kamuoyu, basın dâhil kimsenin bunu yadırgamayacağını da düşünmekte fayda var. Zira yalnız havayolları çalışanları değil tüm Türkiye çalışanları aynı durumu yaşıyor. Umarım Sendika dâhil çalışanlar bu durumu gerektiği gibi değerlendirir. Ben THY’ de çalışıyor olsam veya Sendikada görev yapsam bunu veya uygulaması aynı kapıya çıkacak bir öneriyi işverene onlar bu konuda adım atmadan götürürdüm. Devlet versin çözüm değil.
CORONA: BİZLERİ FABRİKA AYARLARIMIZA DÖNDÜRÜR MÜ? Para, pul, koltuk, şan şöhret, şu parti bu parti vb. çok şeyi insanlar bu ara pek fazla dikkate almıyor. Mikroskobik bir virüs inşallah bizleri silkindirmiştir./ silkindirecektir. Yaşamak çok önemli. Herkes bunun bilincinde. İnsanlar bunun için alınan tedbirlere sarılıyor. Bu uğraş içindeyken acaba, bu mikroskobik Corona bizlere insanlığımızı hatırlatacak ve kaybettiğimiz değerleri yeniden kazanacak mı? Bari hiç olmaz ise kazancımız bu olsun. Ülkemizde can kaybı olmaması veya bunun minimumda kalması tek dileğimiz.
HER ŞERDE BİR HAYIR: BİLİM KURULUNUN SÖZÜ KARARLARDA ETKİN. Daha önce Bilim Kurulu sözünü duymuş muydunuz bilemiyorum. Beş on kişiye sordum. Ne gazetelerde ne televizyonlardaki haberlerde bu kurulun adını hiç duymamışlar. Bir Bakanımız Televizyonda sesleniyordu halka. Malum konu korona “ Bilim Kurulumuzun tavsiyeleri doğrultusunda konu on günlük sürecin sonunda yeniden değerlendirilerek kamuoyuna bilgi sunulacaktır.” İnanamadım. Hani işi ve bilgisi olsun veya olmasın her konuda ahkâm kesmeyi görev addeden siyasilerimiz var ya onlar sahnede yoklar bir süredir. Şimdilik Cumhurbaşkanı ile sağlık ve Adalet Bakanlarımız ile Ticaret ve Turizm Bakanları yetiyor bizlere. Konumuz bilim kurulu. Ve de Corona Virüs Bilim Kurulu kimlerden teşekkül ediyor? Üyeleri şunlar. Prof. Dr. Ateş Kara, Prof. Dr. Tevfik Özlü, Prof. Dr. Alpay Azap, Prof. Dr. Canan Alp, Prof. Dr. Recep Öztürk. Bilim Kurulu teşekkülü 2005’li yıllara dayanıyor. Kurulmasına kurulmuş ama nedense bizde adı sıklıkla geçmiyordu. Ta ki Coronavirüsü’ nün ülkemizi ziyaretine kadar. Peki hemen hemen her konudaki çalışmaların için de bulunan bu kurulların çalışmaları bu güne kadar neden popülarite kazanmadı?
Toprak bilimi derneğinin Yönetim Kurulu tamamen Prof. Unvanlı bilim adamlarından oluşmakta. Çevresel Etki Değerlendirmesi ( ÇED) yapmak konusunda görevlendirilmiş olan kurumlarda başta çevre mühendisleri olmak üzere değişik disiplinlerden mühendis, mimar, kimyager, biyolog, arkeolog vb fakülte ve dört yıllık yüksek okul bitirmiş eleman istihdam etmeleri zorunlu. Tarımsal araştırmalar ve politikalar konusunda çalışma yapan kurulun en az doktor öğretim üyesi unvanına sahip veya Genel Müdürlükte/enstitülerde görev yapan, en az yüksek lisans mezunu olması şartı var. Üniversitelerde Bilim Kurulunun bulunması çok normal. Sonuçta bu kurullarda çalışan herkes konusunun en üst seviyede uzmanı. Buna rağmen bazı konularda bu kurulların raporlarının hiç dikkate alınmadığı herhalde unutulmamıştır. Örneklemeğe, hatırlatmaya gerek var mı?
Evet; bu kurullar bu güne kadar popüler olmadı zira yaptıkları çalışmalardan çıkardıkları sonuçlar konuların değerlendirmesine esas teşkil etmedi ki isimleri basında yer alsın. Çalışmalar ya rafa kaldırıldı ya da dikkate alınmadı. Corona ile birlikte bu kurulların varlığını ve işe yaradığını, kurullara güvenildiğini öğrendik. Belki bundan sonrası için emsal teşkil eder. Bilim Kurulu sözcüğünü kullanan ve kararın bu kurulun çalışması dikkate alınarak şekillendirileceğini kamuoyuna ifade eden Sağlık ve Adalet Bakanımıza teşekkür ediyoruz.
HALK SAĞLIĞINI TEHLİKEYE ATAN TORPİL. Evet; ülkemizde torpil müessesesi her zaman vardı. Bu defaki falanın kızını terfi ettirmek veya yurt dışına tayin ettirmek gibi değil. Yüzde yüz inanmamız gereken bir konuda güvenimizi zedeleyen bir hareket. AirPorthaber’ de bu konu ile ilgili yer alan haberi aynen paylaşıyorum. “Paris'ten TK1824 sefer sayılı uçuşla Türkiye'ye getirilen yurttaşlar arasındaki genç bir kadın İstanbul Havalimanı'ndan otobüsle alınıp karantinaya gidilirken aracın durdurulması üzerine valizi ile otobüsten indi ve üzerinde çakar bulunan özel bir araçla gitti. Yetkililer ve uzmanlar, günlerdir "14 gün kuralından" bahsetmesine rağmen yaşanan bu görüntüler karantina koşullarının sağlıklı olup olmadığı konusunda endişelere neden olurken görüntüleri sosyal medyada yayımlayan bir kişi "Halk sağlığı tehlike olduğu için suç duyurusunda bulunuyorum" ifadelerini kullandı.” Allahtan yetkililer konu ile ilgili gerekli ciddi önlemi aldılar.
Bu kötü zihniyetin yaptığı torpil değil. Cinayete teşebbüs. Umarım gerekli ceza verilir ve benzeri tekrarlanmaz.
Unutmamak gerekir ki; Hemen hemen tüm kurum yönetimlerinde görülebilen etik sorunlar ve etik dışı davranışlar direk olarak vatandaşların güvenini olumsuz etkilerken, kuruluşun ciddi itibar ve saygınlık zafiyeti yaşamalarına neden olur. Dilerim ki; İnsanlarımızın içinde bulunduğu bu hassas ve kırılgan ortamda şimdiye kadar yapılan hatalar tekrarlanmasın. Ne iyi olur değil mi? Devleti de, Türkiye’mizi ve şirketlerimizi yönetenleri de bu temennimizden soyutlayamayız tabii ki.
Bu kadar can kaybediyoruz, ekonomi dâhil her şeyimiz alt üst. N’olur kendimize gelelim. Fabrika ayarlarımıza dönelim artık. Bari kazancımız bu olsun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)