Nedendir bilmem oldum olası işyerlerin çalışanların rahatlıkla uzaklaştırılmasını / atılmalarını hep ülkedeki işsizlikle bağdaştırmıştım. Öyle ya, işyeri için ihtiyaç duyulan 15 kişi için gazetelere ilan ver,1500 kişi başvursun o iş için. İşe Girmek zor. Bir süre sonra, çalışanların İşten çıkartılması ise kolay. Kadrolu çalışanların azaltılması sureti ile kıdem tazminatı yükünden kurtulmak, daha az maaş ödemek + kadrolulara has yan giderlerden tasarruf edilerek toplamda istihdamı ucuzlatmakta ayrıca cazip. Bir dahaki yaza ne mi olacak? Allah kerim. Mutlak anlamışsınızdır. Kış sezonu trafiği düşük olan noktalarda sezon bitiminde yapılan uygulamaları söylüyorum. Örnek: Antalya.
Evet; konumuza girmeden önce Türkiye İstatistik Kurumunun Temmuz 2017 işsizlik oranı ile ilgili olarak yaptığı açıklamayı aşağıya alalım.
“Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2017 yılı Temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 119 bin kişi artarak 3 milyon 443 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise değişim göstermeyerek %10,7 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı da değişim göstermeyerek %13 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 1,3 puanlık artış ile %21,1 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,1 puanlık azalış ile %10,9 olarak gerçekleşti. Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 87 bin kişi artarak 28 milyon 119 bin kişi olarak tahmin edildi. İstihdam oranı 0,1 puanlık artış ile % 46,9 oldu.” Evet; Temmuz
2017 ayındaki işsizlik oranları Haziran 2017 ayı sonuçlarından daha yüksek.
Bu arada, Başbakanımız Binali Yıldırım, İzmir'de Ege Ekonomik Forumu açılışında yaptığı konuşmada, ülkemizin üçüncü çeyrek büyümesinin çift haneli, yılsonu büyümesinin de yüzde 7 olabileceğini, Türkiye'nin üçüncü çeyrekte büyük ihtimalle G20 içinde en fazla büyüyen ülke olacağını söyledi. Yıldırım, konuşmasına devamla, Türkiye'nin 2018'inin 2017'den daha iyi olacağını, enflasyonun tek haneli olmaya devam edeceğini de ilave etti. Evet; ümit veren bir konuşma. Ancak Türkiye büyümemesine rağmen ülkede işsizliğinin azalmadığını da gördü ve yaşadı. Esasen Sayın Başbakanımızın bu ifadeleri ileriye dönük politik bir vaat değil, şahsi tahminine bağlı bir temenni. Söyleniş şekli de böyle. Politik bir tarafı var mı bu sözün. Mutlak vardır. Bizim halkımızın büyük bir kısmı olacakla, olabileceği kelimelerinin farkını konuşmayı dinleme heyecanı içindeyken fark etmeyebilir. Yine de diliyorum ki tüm destekleyici şartları ile birlikte Sn. Başbakanın temennileri gerçekleşir ve de yüzümüz güler.
Malum Okun adlı iktisatçının adıyla anılan kural, ekonomik büyümenin hızlandığı dönemlerde işsizlikte azalma görüldüğünü söyler. Okuduğum ve bildiğim kadarı ile ülke ekonomisi sürdürülebilir büyüme yolunda emin ve güvenli bir ilerlemeye girerse işsizlik o zaman düşmeye başlayacaktır. Çünkü sürdürülebilir büyüme yatırımcılara ilerdeki dönemlerde konu ile ilgili ani değişimlerin olmayacağını düşündürür. İnsanların ülkenin ve şahsi geleceklerine daha güven ve yüksek moral ile bakmasını sağlarken haliyle ülkedeki üretimin artmasına sebebiyet verir. .Bu da bir anlamda yatırımların artması anlamına gelir. İlan edilen son büyüme oranı inşaat sektörü dışında bu tür bir hareketin başlamadığını gösteriyor. Tabii ki politik risklerin azalması ve enflasyonun düşmesi ve de işgücü piyasası politikalarının yeniden yapılandırılması Büyüme ve işsizlik ilişkisinin ülke ve işsizler açısından arzu edilen, beklenen sonucu verebilmesin diğer tamamlayıcı faktörleri.
Türkiye’deki ekonomik büyümeyle istihdam ve işsizlik arasındaki ilişkinin geçmiş dönemlerine bakıldığı takdirde, bu ilişki sonucunun yerine oturması için belirli bir sürecin geçtiği ve sonucun birtakım gecikmelerle netleştiği görüldüğünü söylüyor uzmanlar. Bu ne demek oluyor? Ekonomik büyüme ile işsizlik oranındaki düşüş aynı anda gerçekleşmiyor İşsizliğin azalması için Ülkemizde Sayın Başbakanımızın temenni ettikleri oranda Ekonomik büyümenin gerçekleştiği tarihten üç ila altı ay sonrasını bekleyeceğiz (?)
Evet; bizler göremeyiz ama inşallah torunlarımız görür. İşverenlerin “ Yahu bunu işten çıkartırsak yerine adam zor buluruz dediklerini. Ülkemizde işsizliğin makul seviyelere düştüğünü ve de çalışanların kıymetinin anlaşıldığını ve onların vasıf ve deneyimlerine önem verildiğini. Evet, dua edelim ki, bu günü gösteren Allah, İnşallah o günleri de gösterir.
HANGİ LİSANI KONUŞUYOR, NE KADAR LİSAN TAZMİNATI ALIYORSUNUZ?
Evet; sektörün bazı kuruluşları çalışanlarına lisan tazminatı ödüyor. Seviye belirleme imtihanlarından sonra şirket ücret uygulamaları ve çalışanının belirlenmiş olan lisan seviyesi paralelinde bir ödeme yapılıyor. Peki; lisan tazminatları tatminkâr mı? Ne kadar olsa tatminkârdır, ne kadarı tatminkâr değildir? Bunu ben bilemem. Zira ücret konusu herkese göre değişken bir olgu. Bazı kuruluşlar bir ara çalışana lisan tazminatı vermekten vazgeçtilerse de, uygulamayı bilahare tekrar başlattılar. Tabii ki bu lisan tazminatı ödemesi yalnız kadrolu çalışanlar için geçerli. Kadrolu personeli işten çıkartılıp yerine mevsimlik, sezonluk adı her ne ise bu unvan ile istihdam edilen yeni giren çalışanlara bu ödeme yapılmıyor. Bu husus bir tarafa, kıdem tazminatı, daha az maaş ödenmesi, vb. giderlerden kurtulmak ve daha ucuz istihdam yapmak tabii ki cazip geliyordur bazı şirketlere. Özellikle kış sezonu trafiği düşük olan noktalarda yaz sezonu bitiminde bu yönde yapılan uygulamaları ifade etmek istiyorum. Örneğin, Antalya. Eskiden bu tür uygulamalar duyulurdu. Şimdi sessizce hallediliyor herhalde. Sn. Temel Aksoy “ Kar etmek bir şirketin amacı değil, varlığını sürdürmesi için bir koşuldur.” diyor. Tabii ki insanların ve şirketlerin kazanç uğruna nelerden vazgeçtiklerini de dikkate almak gerek.
Galatasaray Lisesine girdiğimiz yıllarda, başka bir deyişle bundan 60- 61 yıl önce Fransızca uluslar arası platformda en geçerli olan lisandı. İş müracaatlarında Fransızca bilmeniz size mutlak hatırı sayılır bir avantaj sağlardı. Örneğin ben THY için mülakata girdiğim zaman seçici kurulda Galatasaraylı bir ağabeyimiz vardı. Ben mülakat odasına girince evraklarıma şöyle bir baktıktan sonra “ Bu arkadaş, Mektebi Sultanidendir, Fransızcayı iyi konuşur olması gerekir “ sözü, daha ben ağzımı açıp tek kelime konuşmadan mülakatı sonlandırmıştı. Teşekkür ettiler, mukabele edip çıktım. Sonuçlar ilan edildiğinde ise mülakatı kazanan 30 kişi içerisinde ismimin olmadığını gördüm. İnanmayacaksınız ama buna rağmen THY’ na girebilmemi de Galatasaray lisesinde kazandığım şahsiyetle birlikte gelişen bir takım olgulara borçluydum. Bunlarda hakkını aramak, sormak, sorgulamak ve takip etme alışkanlıklarıydı. Bundan 46- 47 yıl öncesini konuşuyoruz. Evet; o senelerde bir lisan bilmek çok önemliydi ama demek ki daha önemli şeyler o zamanlarda da varmış. Ancak, tahmin ettiğiniz konuda Türkiye o günden bu güne fazla değişmiş değil görüldüğü kadarı ile. İnsanlar halen, aynı şeylerden şikâyetçi. Gelelim şimdi esas konumuza.
Bunu takip eden senelerde Fransızca uluslar arası platformdaki en önemli lisan olma özelliğini yavaş yavaş. İngilizceye devretti. Evet; şu anda ülkemizdeki iş aramalarında şirketler İngilizceye ilaveten bir lisan daha arıyor. Büyük şirketler İngilizceye ilaveten 2 lisan bilen adaylar şirkete kabulde tercih ediliyor. Ülkemizin İngilizce seviyesini ortaya koymasıyla ilgi toplayan EF English Proficiency (EPI) İngilizce Yeterlilik Endeksinde 63 ülkenin İngilizce yeterlilik seviyeleri sıralandı. Analize göre, Türkiye’nin İngilizce seviyesi hayli düşük Türkiye İngilizce yeterlilik puanını son yedi yılda tam 10.14 puan artırarak Avrupa’daki ülkeler arasında İngilizcesini en çok geliştiren ülke oldu; ancak en düşük seviyede yer alması nedeniyle bu artış onu yukarı taşımaya yetmedi. Ülkemiz 27 ve 29. sıradaki Fransa ve İtalya’nın ardından 47’nci sırada yer alarak Avrupa sonuncusu oldu
Peki: İngiltere’ de şirketler iş için kendilerine müracaat eden adayların hangi lisanları, neden bilmesini istiyorlar ve de bunun çalışan adayına ne gibi bir artı sağlıyor. The Guardian Gazetesi'nde yer alan makaleye göre de, yabancı dil işe kabulünüz halinde alınacak olan maaşı artırıyor Makalenin sahibi Jeremy Hazlehurst, bu oranı iş bulma ajansı Euro London'da uzman olarak çalışan Irene Missen ile yaptığı söyleşiye dayandırıyor. Missen'e göre, özellikle satış, pazarlama ve teknik destek alanlarında iş arayanların muhtemel maaşı, çok lisanlı olmaları durumunda %10 ila 15 oranında artıyor. Bu arada İngiltere’ de işsizliğin % 4,7 oranında olduğunu ifade etmekte fayda var. Türkiye’de şirketlerimizin uyguladıkları lisan tazminatları oranlarının da yaklaşık aynı seviyede veya yakın olduğunu zannediyorum.
Bu arada iş yaşamında aday çalışanların aranan lisanlara yönlendirilmesi konusunda çok titiz çalışmalar yapılıyor. Amaç; gençlerin iş yaşamları için çok önemli olan bu adımı tahsilleri sırasında atmaları ve de dünya gençlerinin iş yaşamına bu lisanlardan birini veya birkaçını bilerek atılmalarının sağlanması.
İngiltere merkezli yabancı dil platformu Core Languages, İngilizcenin uluslar arası platformdaki yerini muhafaza edeceği noktasından hareketle Dünya Bankası verilerini temel alarak ‘gelecek 20 yılın geçerli 9 dilini belirledi. Bu diller gelecekte dünya ekonomisinde ilk 15’te yer alması muhtemel ülkelere göre sıralandı. Bu lisanlar “ 20 ülkede 400 Milyondan fazla insanın konuştuğu İSPANYOLCA, ABD’ yi geride bırakarak dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ve 850 Milyon insan tarafından konuşulan Çinin önde gelen lehçesi MANDARİN, ekonomik açıdan güçlü 20’ den fazla ülkede 200 Milyon insanın konuştuğu ARAPÇA, Avrupa’nın en büyük ticari hacme sahip üç ülkesinden biri konumunda olan Fransa’nın lisanı FRANSIZCA, merkez ve doğu Avrupa’ya kadar uzanan önemli bir coğrafyada haritalanma, patent, faaliyet raporu gibi teknik konularda İngilizceden sonra kabul gören ve 170 milyon insan tarafından konuşulan RUSÇA, Klasik bir tabirle dördüncü büyük ekonomiye sahip olan ve Avusturya, Belçika, İsviçre ve Lüksemburg’ da konuşulan ALMANCA, İş dünyasında büyük itibara sahip olan Japonya’nın lisanı JAPONCA, dünyanın 7 nci büyük ekonomisine sahip olan Brezilyada ve Güney Amerika, Afrika ve Asya’da konuşulur olması nedeniyle PORTEKİZCE, Güney Kore’nin 1990’dan sonra yaptığı atılımlarla 14’üncü büyük ekonomi olmayı başarmış olması, özellikle teknolojideki gelişmelerle son yıllarda yıllık büyümesini yüzde 2’nin altına düşürmemesi yanında Kuzey Çin’de de konuşuluyor olması, eğitim ve kariyer fırsatları, burs gibi kolaylıkların Güney Kore’nin ve bu ülkenin dilinin önemini artırması nedeniyle KORECE.” Bu lisanların bilinmesinin ülkemizin gelişeceği umulan dış ticareti paralelinde gençlerimiz içinde geçerli/ faydalı olacağına mutlak gözü ile bakıyoruz. İnşallah gençlerimiz kulak kabartırlar.
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)