Planya Nedir? Marangozların, kabası alınmış kerestenin düzeltilmesinde kullandıkları uzun, büyük motorlu rendeye Planya denir. Ya Pranga Nedir? Eskiden hapishanelerde ağır cezalı mahkûmların kaçmamaları için ayaklarına takılan kalın ve ağır zincire verilen isimdir.
Planya yüzeyden talaş kaldırarak düzgün, hani cillop gibi derler ya, işte öyle bir yüzey elde etmeye yarayan tezgâhtır. Planya kelimesinin sözlükte yer alan tarifi bu. Marangoz planyası, çevresine kesici bıçaklar takılmış döner bir silindirin, üzerine sürülen ağacı yontmasıyla çalışır. Mekanik atölyelerinde kullanılan planyalar ise, gidip gelme hareketi yapan bir kafaya bağlı kesme kaleminin, kendisine dik bir doğrultuda çok küçük "paso"larla hareket eden tablaya bağlı metal parçadan talaş kaldırmasıyla çalışır. Her iki planya da elektrik motoruyla işler. Mekanik planyada hareket eksantrik ya da hidrolik yolla sağlanır. Planya diye
anılan aletin işleyişi işte böyle.
İnsanın pürüzlerini yok ederek onu düzgün, gereken kişilere uyumlu, kuzu gibi bir hale getiren makineye de aynı isim verilebilir mi? Ona da planya desek olur mu? Hayır. Bu makine planyadan daha becerikli. Aynı planyanın tahtayı yonta, yonta istenilen kalınlığa getirebildiği gibi, bu makinede kişileri istenilen, gerekli olan formata sıfır hata ile getiriyor. Bu makinenin becerisi salt zayıf karakterli kişilerin fiziki görünümü değiştirmek değil. Bu zafiyetin aynı zamanda karakterini de törpüleyebiliyor. Ve de fiziki görünüşüne hiç bir şekilde halel getirmeden. Onu İnce, ince yontarak. Bakıyorsunuz ki insan görünümde yine aynı insan.
Bu becerikli makinenin, mekaniğinin de, elektrikli olanın da sözlük tarifi " İnsanı, insanlıktan çıkartırken düştüğü durumun farkına varmaması için onu uyuşturarak yaşamın şartlarına uyumunu sağlayan, insana yalanı, dolanı ve espiyonu meziyet haline getirmek üzere programlanmış yontucu sistem. Daha sonra ayağına bir de pranga takıyor. Tabii görülmez cinsinden. Öyle düşünüyorum ki insanlar bu planya’ya istekle girmiyor. Kendilerine tanınan bir ayrıcalık veya bir avantaj, tefsiyeden sonra bu alete yönlendiriyor insanları. Ve de zımparalanırken uyuşturulmuş insanın ayaklarında bu zihniyetten uzaklaşmasına engel olan
Görünmez pranga takılıyor.
Gel gelelim sisteme uyarken, yaşamının devamını onun şartlarına göre yalanla dolanla sağlayan bu insanlar, bunun diyetini ölmeden, yaşarken ödeme durumunda kalırlarsa ne olacak? Temennim, bu diyeti çocuklarının, ailelerinin değil, bizzat kendilerinin ödemesi. Hani cennette, cehennemde bu dünyada derler ya. İşte o hesap.
Evet, İnsanların saygınlığı ile oynamanın en kestirme yolu, önce onu planyaya sokmak ve de insanın ayağına kendisinden uzaklaşmamasını sağlayacak sanal prangayı takmak. Planya görülmez cinsten ama etraftaki insanlar yinede fark edebiliyorlar.
Durumunu ne zaman mı kavrayacak bu zavallı yaratık? Ölümüne üç beş dakika kala. Son demlerinde tüm yaşamı gözlerinin önünden film şeridi gibi geçerken. Evet bu sistem insanı geleceği düşünme, doğru ile yanlışı ayırt etme kavramından kopartıyor. İnsanlıktan da.
THY MAGAZİN NASIL SKYLIFE OLDU?
1988 yılı Nisan ayında THY Tanıtma ve Halkla İlişkiler Başkanı olduğum sırada THY Magazin oturmuş ve seçkin kurumsal neşriyatlar arasındaki yerini almıştı. Uçak yolcularının beğenisini kazanmış, hatta hayli fazla bir abone isteği ile karşı karşıya kalmıştı. Daha önceki Başkan Uçal Dalgıç ve Yardımcısı Engin Öktemer’in gayretli çalışmaları neşriyatı o günkü konumuna getirmişti. Rahmetli Erkan Önen Kaptanda Engin Öktemer’in desteği ile THY Magazinin yayın hayatına devamı için çaba sarf etmişti. Başka bir deyişle sistemi çalışır durumda bulmuştum. Derginin aldığı reklamlardan elde edilen gelir neşriyatın maliyetini karşılıyor hatta şirket bu yayından az da olsa kar bile sağlıyordu.
Yapılması gereken bir şey vardı ki o da derginin ismini değiştirmek. Her ne kadar Magazin kelimesi “Halkın çoğunluğunu ilgilendirecek, çeşitli konulardan söz eden, bol resimli yayın anlamını taşıyorsa da kelimenin genellikle sanat, eğlence ve spor dünyasında tanınmış kişilerle ilgili haberleri ulaştıran neşriyat anlamını da taşıdığı ve hatta bu ikinci anlamın o dönemde daha ağır bastığı görülüyordu.
O dönemde Genel Müdür Sn. Cem M. Kozluydu. Konuyu kendilerine götürdük. Dinlediler. Kendilerinden değil ama etrafındakilerden konuya ilişkin görüşler peş peşe geldi. Herkes THY Magazin isminin devamını istiyordu. Kendisi ise önerilerimizi öğrenmek istedi. SKYLINE isminin üzerinde durduğumuzu söyledim. Ancak İskandinav ülkelerinden birinde bu isimle anılan bir şirket bulunduğunu da ekledim hali ile. Cem bey, düşünelim, birkaç isim bulalım ve bu konuyu o zaman bir daha görüşürüz, olabilir dediler. Ve de bizler araştırmaya devam ettik tabii ki.
SKYLINE’ diyemedik ama yönetime SKYLIFE’ı önermeyi planladık. O dönemdeki Tanıtma ve Halkla İlişkiler Başkanlığı çalışanlarından bir arkadaşımızın aklına gelmişti bu isim. İlk benimseyenler de ünite çalışanları oldu. O sırada THY Magazin’i Apa Ofset isimli bir matbua basıyordu. Mecmuanın içeriği de onlar tarafından hazırlanıyordu. İsmi ilk önce onlara götürdük. Tam puan aldı. Apa Ofsetin yanında ise o dönemde İstanbul’un en büyük ajanslarından biri olan MAN ajans vardı. Patronu Jefi Medinaydı. Onlarında görüşünü istedik. Müspetti. Ve de ismi Cem beye sunduk. CIP salonundaydı o sırada . Ulaştırma bakanı da İstanbul’a gelecekti ve salonda görüşeceklermiş. Cem bey Ulaştırma Bakanına bahsetmiş. Bakan bey de öyle olmaz okurlara, vatandaşa sormak gerekir buyurmuşlar. Bu da konu ile ilgili bir anket yapın demek oluyordu.
Neyse 10-15 gün için de 3250 kişinin denek olduğu bir anket hazırladık. Ankete tüm Apa Ofset ve Man Ajans çalışanları, eşleri komşuları vb... herkes iştirak ( ? ) etti. Neredeyse Yeşilyurt’ da caddeden geçen herkes katıldı. Ve de bakanımızın deyişi ile vatandaş SKYLIFE ismini beğendi.
Sonucu Cem beye götürdük. Epeyce baktı yüzüme ve de bir şey söylemedi. Sonra Gülümsemeye başladı. Herkes sizin önerinizi benimsemiş ne güzel dedi. Alay mı ediyordu anlayamamıştım. Bakan beye ben bilgi veririm bir dahaki sayıda bu ismi kullanabilirsiniz dediler. Tabii ki çok sevinmiştim. Kendimle gurur duymuş ve zekâma hayran olmuştum. Becermiştik.
Gidip durumu arkadaşlarıma anlatınca, duvara toslamış gibi oldum. Biri çıktı, iyi de diğer öneriler neydi ve SKYLIFE’ kabul etmeyenler kaç kişi, onların formları nerede diye sordu?. Oysaki söylediklerinin bulunmadığını biliyordu kendisi de. Öyle ya. Elimde ki, formları imzalayanların tümü SKYLIFE demişti. Muhalif oy düzenlemem gerektiğini dikkate almamışım meğer. Seçime tek adayla girersen kim kazanır ki?
Eh Cem beyin de bana neden müstehzi bir eda ile baktığını ve gülümsediğini anlamıştım. Eminim ki SKYLIFE adını kendisi de beğenmese bunu yüzüme vururdu mutlaka. Kendime ettiğim iltifatların tümünü geri aldım. Ve de 3 günlük bir izin alarak kendimi toparlamaya çalıştım. İnsana yalanının farkına varıldığını herkesin içinde yüzüne vurulmadan bakışlarla ifade edilmesi çok ağır gelirmiş meğer. Bu kurguyu şekillendirmeğe değer miydi? Eh neşriyat 30 senedir bu isimle yaşatılıyor ve de şirkete gelir sağlayabiliyorsa demek ki değermiş.
Ve de THY Magazinin Aralık 1989 sayısı SKYLIFE adı ile yayınlandı. Halen aynı isimle yolculara sesleniyor. . Uzun yıllar aynı çizgi ve güzellikte yaşamını sürdürmesi dileği ile. Herkesin eline emeğine sağlık.
Yorumlar