Önceleri böyle bir sıkıntımız kısmen yoktu. Maçlar hemen hemen standarta uygun miktarda faulle oynanıyordu. Arada bir birileri ölçüyü kaçırıyordu ama arada idare ediliyordu. Yeni bir teknik direktör geldi bizim takıma. Tüm oyunculara takımın kârından pay vadetti ve işte bundan sonra ortalık karıştı. Başkan takıma dışarıdan destek olanlara prim vermekle başladı uygulamaya. Öyle ya onların kazancı azdı. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Herkes kendisinin takımın en faydalı oyuncusu olduğunu söylemeye başladı. Dolayısı ile kâr payının en büyük kısmı onun / onların olmalıydı. Tüm oyuncular buldukları mecralarda görüşlerini yazılı olarak ifade etmeye başladılar. Bu yazışmaların sonunda bizim takımın göründüğü gibi olmadığı ortaya çıktı. Biz futbolun bir takım oyunu olduğunu bilirdik. Bize hep böyle anlatılmıştı. Bizim takımda buna inanmayanlar çokmuş. İşin kötüsü yaşam oyunu sürerken faulü kendi takım arkadaşlarına yapanları da görüyor ve yaşıyoruz. Sehven değil. Bilinçli kasti faul. Hele hele faulü yapan 10 numaralı formayı kendisi giymek isteyen bir oyuncu ise. Bu nasıl bir takımsa. Bizim oyuncularının, uluslararası bir havayolunun takımı oyuncularının erişmiş olması gereken sportif seviyenin altında hareketlerde bulunmalarını kabullenmek mümkün değil. Bu yaşam oyununda çoğunluk birbirine kasti faul yapıyor. Bu konuda sizin takımda dönenlerin farkında olmamanız mümkün değil.
Evet, maç başladı. Sahada gole giden rakibini biçen bir futbolcu var. Gördünüz mü? Tiz bir düdük sesi duyulur. Ve oyun durur. Bu faulü yapan oyuncu sarı veya kırmızı bir kart görür. Biçme işleminin yapıldığı noktaya göre takımının aleyhine ya penaltı verilir ya da serbest vuruş.
Eğer, ezkaza hakem yapılan faulü fark etmez ise tribünler ayağa kalkar. Seyircinin kalitesine uygun protesto şekillerinden biri duyulur, gökleri inletircesine. Bu protesto çok uzarsa, hele seyirciler sahaya su şişesi veya çakmak fırlatırlarsa bu defa seyirci yerine takım cezalandırılır. Ve de o takım takip eden maçları kendi sahasında oynayamaz. Bir veya iki maç en azından.
Bana göre yaşamında sportif bir müsabakadan pek farkı yok Aynen futbol maçı gibi. Bu yaşam oyunda da insanlar birbirine faul yapıyor. Tek fark, yaşam maçında faul yapılan oyuncu dışında diğerleri genelde yapılan bu faulü görmüyor bile., Fark etmiyorlar. Yaşamdaki faulleri genelde gizli olarak yapıyor insanlar birbirlerine. Vakıa bu da eskiden böyleydi. Şimdi her şey açık, seçik yapılıyor. Kimse ya o da bana yaparsa diye düşünmüyor.
Bazen yaşam oyununda düdük çalıp maçı donduran, faul yapan oyuncuyu anında cezalandıran bir hakem de yok gibi geliyor insana. Aslında bir hakem var. Sahada değil, yukarıdan bakıyor oyun sahasına. Tepelerden. Ama görülmüyor. Ne oyuncular ne de seyirciler onu görebiliyor. Yine de onun varlığını hissedebiliyor. Bulutların üzerinden, bir yerlerden yukarıdan düdük çalıyor o da. Nasılsa çaldığı düdüğü de kimse duymuyor. Duyulmuyor. Evet, yalnız vicdanınız o sesi duyabilir. Tabii ki varsa. Yaşam maçını seyrettikçe şaşırabilir ve faul yapan oyuncunun küp gibi sağır olduğunu zannedersiniz.
Aslında yaşam oyununun yüce hakemi de ceza veriyor faul yapan oyuncuya. Ama nedense anında değil. Cezanın etkisini o dakikada hissedemiyor oyuncular. Anlamıyorlar. Çünkü bu hakem oynanan maçı durdurmuyor. Evet, anlamıyorlar. Çünkü maç ve yaşam yine aynen devam ediyor.
Bizim topçuların bir eksikleri var belli ki. Hafızaları iyi değil. Yaşamın bir doneminde çok faullü oynadığı bir maçta aldığı gereken cezanın çok sonra oynadığı bu maçta kendisine verildiğini anlayamıyor. Ben şimdi ne yaptım ki diye düşünüyor. Evet, sonuçta kimsenin bir diğerine yaptığı kasti faul yanına kalmıyor. O maçta yaptığı ağır faulle neyi hak ettiğini hesaba katmıyor. Söylediği tek şey “ben bu cezayı hak etmedim “Hani futbol maçlarında faulü yaptıktan sonra iki elini “ben ne yaptım ki” dercesine havaya kaldırıp hekeme doğru en masum yüz ifadesi ile dönüp bakan oyuncular var ya. İşte o hesap.
Bilmiyorum ve de anlamıyorum. Alemi kontrol eden büyük ve yüce güç maçı dondurup yaşamda yapılan faulleri neden anında cezalandırmıyor? Maç neden devam ediyor? Nedeni ortada. Yaşamda o kadar fazla cezalandırılacak oyuncu var ki. Herhalde yüce hakem insan neslinin bir anda tükenmesini istemiyor.
Bugün bir sıkıntı mı yaşıyorsunuz? İçinde bulunduğunuz durum sizi üzüyor mu? Geriye dönün ve arkaya geçmişinize bakın. Benzeri bir sıkıntıyı hiç kimseye yaşattınız mı? Onu bir kez düşünün. Muhtemelen yaşam maçının birinci devresinde yaptığınız faulün ertelenmiş cezasıdır muhatap olduğunuz durum.
Dua edin ki yukarıdaki görünmeyen hakem değişik. Siz yine dua edin ki bu hakem maçı durdurmuyor. Size kart gösterip oyun dışına çıkarttıktan sonra yaşam maçınızı iptal de etmiyor. Halen yaşamdasınız. Şayet bunu yapsaydı çok şey düzelirdi. Eminim.ki İnsanlar ve insanlık düzelirdi. Yanılıyor muyum? Evet, ceza insanı eğitmez ama evcilleştirir.
Evet, sizlere bu yazıyı tekrar yayımlamama neden olan yorumlardan örnekler vermek üzere hazırlık yapmıştım. Nedense vazgeçtim. Bunları tekrar okuyup sizleri sıkmak istemedim. “Halen yatırmadı paraları lanet şirket” diyebilecek kadar çirkin insanlar var aramızda. Lanet şirketten kendisine ödeme yapmasını bekleyen nankörler. Aslında nezaket ve terbiyeden yoksun olan yorumlar, sözler de var. Hiç sıkılmadan sizi biz besledik diyenlerde. Ve de bu sözler takımımızın bazı insanlarının ve onların insanlıklarının hangi noktada olduğunun açık bir göstergesi. Maalesef bu türleri de takım içinde bile bile barındırıyor yöneticiler. Mecburen. Neden mecburen? Onu da yakın bir gelecekte THY: ŞİRKETİN, BAZI MENSUPLARININ MUZDARİP OLDUKLARI KRONİK BAŞ AĞRISI NEDENDİR Kİ? Başlıklı yazımda anlatmaya çalışacağım. Herkese İyi haftalar diliyorum. Sağlıkla.
Yorumlar Tüm Yorumlar (69)