Önce başlığa açıklık getirelim. Sendika yönetiminin siyasi iktidar ile aynı görüşü paylaşmasının bir zararı olur mu? Tabii ki hayır. Peki; aynı sene THY’ na atanan İşveren vekillerinin ( Yönetim Kurulu üyeleri, Yönetim Kurulu Başkanı Genel Müdür ) siyasi görüşü iktidar partisinden farklı olabilir mi? Olamayacağı açık değil mi. Sendika yönetimi hangi senede seçildi. 2003’ de. İşveren bu ekibin seçilmesi için destek verdi mi? Verdiği biliniyor. Bu durumda Sendika Yöneticilerinin siyasi görüşleri sizce hangi paraleldedir. Destekleyenle desteklenenin ayrı görüşte oldukları açık değil mi? Sendika kimi temsil eder? Çalışanları. Peki: çalışanların büyük bir bölümü Türk Hava Yollarında hangi dönemde işe başladı? 2003 yılı ve daha sonrasında. Güzel, görünüm o dur ki, İşveren Vekilleri, Sendika Başkanı ve de çalışanlarının büyük bir bölümü aynı dönemde işe giren, aynı siyasi görüşü paylaşan kimselerden oluştu ve de aynı süreç içinde THY çatısı altında buluştular. Uyumlu bir topluluk değil mi?
Bu uyumlu ve güçlü ekibin müşterek mesaisi sonucunda çalışanların tüm maddi ve sosyal haklarının verilmiş olduğu, iş güvenliğinin üst seviyede tesis edilmiş olmasından ötürü insanların gelecekleri ile ilgili hiçbir kuşku duymadıkları ve ileriye umutla bakabildikleri, iş görene değer verilen, vesilelerle onlara insan olduklarının ve ne denli kıymet verildiğinin hissettirildiği, her türlü haksızlığa kapalı adil ve dürüst yönetim bir anlayışının hâkim olduğu bir çatı altında görev yapıyoruz demektir? Tüm bunlar mutlu ve umutlu insanların bir arada bulunduğu bir şirkette çalışıyoruz anlamına gelmez mi? Doğru mudur? : Bunun cevabı bende yok. Çalışanlara sormak gerek. Eğer durum böyle veya bu anlatıma yakın ise, Şirkette bu güne kadar iyi gitmiş olan her şeyin önümüzdeki dönemde daha da iyi olacağını düşünebiliz.
Devam edelim, temininde güçlük çekilen çalışanlar sınıfından olan örneğin pilotlar sendikanın bu günkü yönetimini destekliyorlar mı? Cevap: Hayır. Tüm istasyonlar, Genel Müdürlük vb işyerlerinde görev yapanlar mevcut sendikanın arkasındalar mı? Cevap: Evet. Peki: Yer personeli, Genel Müdürlük ve diğer destek üniteleri çalışanları ile yurt dışında görev yapan çalışanlar teminin de güçlük çekilen personel grubuna giriyor mu? Bildiğim kadarı ile hayır.) Hele hele genç işsizliğin n bu denli tırmandığı bir zamanda elli personel ihtiyacım var diye ilan ver. 5000 kişi müracaat etsin. Başka bir deyişle bu grupta çalışmak için işe girmek zor ama bu gruptakileri işten çıkartılmak kolay. Evet; tüm bunlardan bir sonuç çıkartmak gerek. Tabii çıkartılacak olan sonuç herkese göre farklı olacaktır. Aristoteles ne demiş? İnsanoğlu korktuğu kişiyi, kurumu sevmez. Doğru söz. (Cümlenin anlamını değiştirmediği düşüncesi ile Kurumu kelimesini ben ilave ettim. Okurken yok farz edebilirsiniz )
THY’ da Balın Tatlısı da, Acısı da Var. Tatlı ( Normal ) Bal’ın İnsana zararı Olur mu? Adının Bal olduğuna bakmayın. Adı üstünde Acı Bala ( Deli ) Balda diyorlar. Sherlock Holmes filmine bile etkileriyle konu olmayı başarmış Acı, ( Deli ) Bal yanlış kullanılması halinde insana çok ciddi zararlar verebiliyor. Cilt ve Gözde alerji, ani tansiyon düşüşü Mide bulantısı ve kusma.Kalp Ritminin bozulması, Bulanık görme, halüsinasyon görme, vb.. Bal tutması ise ciddi bir hastalık
Gelelim Tatlı ( normal ) Balın zararlarına. Malum şu sıralarda insana en zararlı maddelerin başında şeker’in geldiği söyleniyor. Özellikle organik olmayan bal içerdiği yüksek miktardaki şeker sebebiyle çeşitli hastalıklara yol açıyor. Şeker hastası olan kimselerin bal tüketmemelerinin gerektiği tıp insanlarınca ifade ediliyor. Bal, tüketildiğinde tamamı enerjiye dönüşmediği için vücudumuzda yağ depoları oluşturuyor. .Bu arada kalp hastalarının da bal tüketiminde aşırı dikkatli olmasında fayda var. Bal içerdiği yüksek orandaki şeker ve enerji sebebiyle kalp ritmini olumsuz yönde etkileyebilir. Özetle kullanımında sınırı geçmemek ve dikkatli olmak gerek. Her şeyin fazlası zarar. Balın da.
Ben Ali Kemal Tatlıbal beyi hiç görmedim. Kendisini tanımam. Yolda bile rastlamış değilim. Rakibi konumunda olan zatı da tanımam. Sn. Başkan göreve ilk soyundukları zaman Türk Hava Yolları tepe yönetiminden gördüğü destek dışarıdaki her kes gibi beni de ters düşüncelere itmişti. Sn. Hamdi Topçunun ne işi olurda sendika seçimleri için falanı destekler (?) diye düşündüğümü itiraf etmeliyim. Bunun sonrasında oluşan düşünceleri tahmin edersiniz. 2009 yılında Türk Hava Yollarına giren ve süratli bir şekilde 2010 senesinde yöneticiliğe ilk adımını atan Sn. Tatlıbal 2013 yılında Hava-İş Sendikası Başkanı olmuştu. Ve de Twitter adresi herkese bir şeyler anlatıyordu. ( @ ak_tatlıbal ) Doğrusunu isterseniz adresteki ak’nin Ali Kemal isminin ilk harfleri olduğundan ziyade Ak Patinin ilk kelimesi olduğunu düşünmüştü herkes. Belki de adres herkes böyle anlasın diye bu şekilde formatlanmıştı kim bilir? Öyle veya böyle adresinden de belli olduğu üzere Sendika ve Başkanı güçlüydü. Aslına bakarsanız kendiside bunu saklamıyor değişik vesilelerle dile getiriyordu. Kendisini destekleyenler ona “Reis “diye hitap ediyorlar. Oysaki ben reisi tek zannederdim. Değilmiş.
Birçok haber üretildi Sn. Tatlıbal ile ilgili. Hangisi doğru, hangisi yanlıştı tam olarak bilemem. Ancak, açıklama yapılarak ve üyelerin aydınlatılması gereken hususlardaki sessizlik düşündürücü. Tüm sendikalar üye sayısını artırmayı hedefler ve bunun için çalışırken Hava İş Sendikasının böyle bir uğraş içinde olmaması düşündürücü. Ne THY Teknik için ne de TGS için kılını bile kıpırdatmamaları izaha muhtaç bir tutum. Her ne ise bu güne kadar olan oldu biten bitti. Üyelerce sendikaya neyin hesabı soruldu / sorulacak veya şimdiye kadar sendika yönetimince üyelere neyin hesabı verildi veya verilecek onu bilmiyorum. Genel Merkez tarafından Ankara için aday gösterilen zatın çalışan aleyhine şahitlik yaptığının belirlendiği, Hava –İş’in % 3’ e eyvallah dediği dönemde Türk İş’in 12,8 gibi bir maaş artımını kabul ettirmesi, temsilcilere ve hukukçulara ödenen maaşlar, Başkana alınan Audi, üye aidatlarının sorumsuzca harcanması. Diğer akçeli iddialar, hukukçulara yapılan ödemeler, kamyoncu delege sayısı vb. Sn. Tatlıbal böyle bir uygulamalarının ( Kamyoncularla ilgili ) olmadığını ve diğer konularında hukuka intikal etmiş bulunduğunu Airporthaber’le yaptıkları görüşmede açıklamışlar. Ayrıca, 13 Ekim Cuma günü Sendika üyelerini bilgilendirme amacı ile kapsamlı bir açıklama daha yapmış olup, bu bültende dönem faaliyetleri de dâhil olmak üzere bir çok konuya kendi cephelerinden açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Airporthaberde’ de yayınlanan Hava-İş’in bu seslenişinde yer alan (http://www.airporthaber.com/havacilik-haberleri/hava-isten-secim-aciklamasi.html) açıklamaların yeterli olup olmadığının takdiri tabii ki THY Sendika üyesi çalışanların. Şunu da belirtmek isterim ki bu haberin altında yer alan 3-4 adet cılız yorum sıkıntıyı anlatma, seslenişi cevaplama konularında çok gerilerde kalmış. Sendikanın bu kapsamlı seslenişin sonlarında, siyasette her gün rastladığımız ve esefle karşıladığımız hitap şeklinin yer almış olması dikkatimi çekti. Türk Sivil Havacılık sisteminde görev yapan tüm çalışanların gerek konuşurken ve gerekse yazılı hitap ve açıklamalarında daha kibar olmalarının gerektiği açık. Bu benim görüşüm ve de temennim.
Hatırlarsınız, 2003 sendika seçimlerinden bir süre sonra THY’nın bazı mensupları sızlanmaya başlamıştı. Sanki Sn. Topçunun tehditlerinden korkup oyunu onun istediği doğrultuda kullanan benmişim gibi. Korkmasalar ve başka birini seçseler ne olurdu? Kazanan her kimse o dönem görevini tamamlayabilirimiydi sizce? Tamamladı diyelim. Takip eden seçimlerde yine Sn. Tatlıbal Bey Başkan seçilirdi. Bir farkla geçen dönemde ona hayır diyen genel kurul delegeleri Türk Hava Yollarından çoktan dışlanmış olurlardı. Topçu bey bunu yapar mıydı? Yapmaz mıydı? Sendika atılanları korur muydu? Korumaz mıydı? Siz daha iyi bilirsiniz?
Türkiye Sivil Havacılık Sendikası resmi sitesi tarihçe bölümünde yer alan bilgilerin eksikliği ve de sitede Sendikanın eski faaliyetlerine ilişkin bir tek satır bulunmaması, Sendika eski Başkanları ve yöneticilerinin şu veya bu şekilde sitede yer almaması bana Ali Kemal beyi anlatıyor. En azından, en hafif deyimle emeğe saygı göstermediğini düşünüyorum. Galiba kendileri de Sendika tarihinin 2003’ de kendileri ile başladığını düşünüyor. Bir gün bu yönetim değişirse ve de hayatta olursam, seçimi takip eden hafta içerisinde sendikaya giderek sitenin olması gereken formata getirilmesini rica edeceğim. Hava-İş Sendikasının tüm eski yöneticilerini rahmet ve saygı ile anıyor ve taraftarı olalım veya olmayalım, görüşlerini paylaşalım veya paylaşmayalım hepsine toplumumuza olan hizmetleri için teşekkürlerimle şükranlarımı sunuyorum.
Seçim sonucu ne olur? Allah bilir. Sn. Çarkçı toplamda 87 delege çıkarttı. İyi sonuç. Seçilenlerin bir bölümüne Genel Kurul günü için THY uçuş görevi yazarsa ben hiç şaşırmam. Bu durumda kaç delege toplantıya iştirak edebilir bilinmez? Sn. Çarkçının aldığı sonuç şu andaki sendika yönetimine bir ikaz, bir uyarı olarak kabul edilebilir. Veya uçucular için ayrı bir sendika yapısı düşüncesinin bir kıvılcımı olarak da değerlendirilebilir. Tabii işverenin bu oluşuma müsaade edeceğini düşünmek ise çok iyi niyetli bir yaklaşım olur. Masanın diğer tarafının bu yaklaşıma sempati duymayacağı kesin. Tabii Hava-İş’in de.
Eski tepe yöneticilerden biri aynen Sn. Tatlıbal gibi THY tarihinin 2003 yılında başladığını kabul ediyordu. 1933 - 2002 arasını onun için “ eskiden “ sözü ile ifade ediyordu. Şu anda herhalde Türk Hava Yollarında da işe 2003 ve sonrasında girenler yoğunlukta. Sendikal görüşlerini Hava-İş’in üyelerine sunacağı hizmete ilişkin detaylardan ziyade siyasi görüşleri paralelinde şekillendirme temayülünde olan özellikle yerde görev yapan Sendika üyelerinin çoğunlukta olması Tatlıbal ve ekibinin avantajı. Ve de bu avantaj Uçuş İşletme Ünitesi dışındaki Şube seçimlerinde alınan sonuçlara da aksetmiş durumda gibi görünüyor. Bildiğim o ki, yapılan seçimlerde alınan sonuçlar, o noktalarda ekseriyeti almak için gerekli olan adette üyenin bu iddialardan etkilenmediğini gösteriyor gibi. Bu arada biz insanların benimsediğimiz kişilerin kusurlarını görmeme gibi anlaşılmaz bir özelliğimiz de var. Eğer iddialar hakikati yansıtmıyor ise, konuları ortaya atanların ayıbı. Söylenecek bir şey yok.
Evet; her gün biraz daha zora giren ekonomik yaşam koşulları ve işverenin öngördüğü çalışma şartlarına rağmen Sendikanın bugünkü yöneticilerinin üyelerinin haklarına sahip çıkarak onları savunabileceğini düşünüyorsanız tabii ki sorun yok? 2003 yılında kendi düşen ağlamaz demiştik. İnşallah bu dönemde de benzerini söylemeğe mecbur olmayız. Her şeye rağmen Genel Kurulda alınacak olan sonucun gerek THY ve gerekse çalışanları açısından hayırlı olmasını dilemekten öte yapabileceğimiz bir şey bulunmuyor.
Ancak; yaşadığımız süreçte sendikalar; yalnız personele uygulanacak maaş artımlarını işvenden talep ederken pazarlık masasında çalışanların sosyal haklarında kısıtlı iyileştirmeler sağlamak sureti ile üyelerini mutlu edemiyor. Ve de bilinçli üye Sendikasından Sosyal, kültürel ve mesleki hak ve çıkarlarını tüm yasal zeminlerde, kamu ve özel kuruluşlar nezdinde korunarak kollanmasını ve geliştirilmesini bekliyor. Bu gün çalışanların Sendikadan beklentilerinde iş güvenliği ilk sırayı alıyor. Ve de bu dönemde belirtilen konuda yaşanan sorunlar çalışanları fazlası ile geriyor. Sendikaların üyelerinin tümüne eşit davranması ve onlar arasında ayırım yapılmaksızın maddi ve manevi tüm haklarının korunması noktasında tüm üyeler için aynı hassasiyeti göstermesi çalışanların öncelikli beklentileri arasında. Çalışma koşulları, iş görenin sosyal yaşamlarına daha fazla zaman ayırabilmelerini sağlayacak iyileştirmeler vb. hususlar da çalışanların gözünde büyük önem arz eden konular.
Şu Kızılderili sözü ile yazıyı noktalayalım. Sular yükselince, balıklar karıncaları, sular çekilince ise karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceğine " suyun akışı " karar verir. Sendika Seçimi sonuçlarının camiaya hayırlı olmasını diliyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (26)