Siz hiç Havayolu inanılmaz iyi, Yeni havalimanı bir o kadar güzel diyerek tatil için bir o ülkeye gittiniz mi? Sizi uçakta ve havalimanında geçireceğiniz 4- 5 saat mi cezp eder? Yoksa gittiğiniz yerde geçireceğiniz bir haftalık çok güzel, özgür bir tatil mi?
THY eski Genel Müdürü Sn. Temel Kotil, İstanbul Üçüncü Havaalanının şehrimizi lider konuma getireceğini söyleyerek, 'İstanbul'a yapılan “üçüncü havaalanı dünya tarihini değiştirecek “ demişler ve bu havalimanı sayesinde ülkemize her sene 30 Milyon turist geleceğini ifade etmişlerdi. Dünyada büyüklük açısından 6. Sırada ( bu sıra ile ilgili değişik ifadeler mevcut ) olacak bir havalimanının Turizm tarihini nasıl değiştireceğini bilemem. Bildiğim o dur ki söz konusu 30 Milyon yabancı misafirin gelmesi için bu denli mükemmel bir havalimanının yapılması güzel bir adım ancak bir tek bu havalimanının yapılması yeterli değil. Eğer Ülkemiz Turizmi bir bütün olarak ele alınıp sistemde gerekli iyileştirmeler yapılmaz ise İstanbul 3. havalimanı ancak Türk Hava Yollarının transit yolcu taşımacılığını artırır. O da havayolumuzun bu günkü performansını sürdürmesi halinde. Tabii ki fayda faydadır ama. amaç yolcunun 3. havalimanı üzerinden başka bir dış noktaya uçması değil, Türkiye’nin o yolcuların varış noktası olmasını ve ülkemize tatile gelmelerini sağlamak.
Bu gün 30 Eylül 2017. Bir gazete haberi.” Umutlandıran Yükseliş” Başlıklı bir yazı okudum. Üst başlık İlk 8 ayda Turist Sayısı % 26 artarak 21,9 milyona ulaştı şeklindeydi. 2017’ nin son 4 ayında bu rakam 22-23 Milyona çıkabilir. Sn. Kotil’in ifade ettiği 30 milyon yabancı misafire kala kala 7- 8 milyon turist kalmış. Hem de Turizm’ de aşağıda belirttiğimiz eksiklikler giderilmeden ve de yeni hava limanı açılmadan. Rakamların birinde bir terslik var ama? Galiba 30 Milyon olarak konulan hedefte / tahminde / hesaplamada hata var.
Bir dostumun Amerika’da bir üniversitede Doçent olan kızı 15 gün için ailesini ziyarete geldi geçenlerde. 4 gün sonra 5 günlüğüne Yunanistan’a tatil için gideceğini söyledi. Şaşırdık. Her ne ise tatil dönüşü gittiği Yunan adasında 77,5 milletten turist olduğunu söyledi. Ve de bu beş gününü kısaca bize anlattı. Evet; komşu 2017 yazını bu şekilde geçirdi. 2016’ da Turizm gelirleri tepe yapmış ( 14,2 Milyar Euro) ve de ülkeye gelen ziyaretçi sayısı tüm zamanların rekorunu kırmıştı. Türkiye’den Yunanistan’a hatırı sayılı miktarda ziyaretçi gitmesine ve Yunan adalarını komşu kapısı haline getirmemizin de etkisi ile Yunanistan 2016’da bizi hem ziyaretçi sayısı açısından hem de turizm geliri açısından sollamıştı. En ucuz ve özgür tatil sloganı tutmuştu belli ki. Evet: konumuz Türk ve Yunan turizm faaliyet ve sonuçlarını karşılaştırmak değil. Yapmak istediğimiz aynada kendi görüntümüze bakmak o kadar.
Hepimizce bilindiğine göre Türkiye’nin artık salt “ Deniz, Kum ve Güneş “ unsurları ile pazarlanması doğru bir yaklaşım değil. 1991 yılında körfez krizi sürerken ülkemizde yaşanan Ekonomik kriz sırasında Türk Hava Yolları bu gerçeği görmüş ve hazırladığı bir yurt dışı tanıtım kampanyasında Türk Turizminin alışılagelen “ Deniz, Kum, Güneş “ şeklindeki pazarlanma formatını değiştirerek.” 24 Saat Açık Kütüphane, Tarihte yüzmek ve Türkiye’de hayata Renkli Bakanlar yalnız İnsanlar değildir vb.. başlıklar altında bir dizi tanıtım hazırlamıştı. Tıpkı bir mektuba atılan imza gibi reklamların sağ alt köşelerinde küçük bir THY uçağı altında da Turkish Airlines yazısı vardı. Yola basit bir noktadan çıkılmıştı. Ülkeye gelen Turist miktarı artarsa, bunun % ( x ) oranı seyahatini uçakla yapacak ve bunların da % ( y ) oranı THY ile seyahat edecekti. Bu kriz ortamında insanlar ülkemize gelmezken Türk Hava Yolları reklamı yapmanın mantığı yoktu. Dolayısı ile mevcut krize rağmen ülke tanıtımına bir anlamda destek veren bu tanıtım yatırımı yapılmalıydı. Neticesi de iyi oldu. Belirtilen çalışmayı Sn. Atilla Aksoy’un ajansı yapmıştı.
Şu anda ülkemiz ne durumda? Dünyanın en büyük 13 ekonomisiyiz diyoruz. Coğrafi konumumuzdan kaynaklanan hayli sorunumuz var. Yanılıyor muyum bilmiyorum ama Turizm konusunda Almanya ile Rusya arasına sıkışmış durumdayız. Ülkemize gelen turist sayısında en büyük yeri bu iki ülkenin ziyaretçileri tutuyor. Siyasi açıdan bu ülkelerden biri ile yaşanacak bir anlaşmazlığın ülkemizin turizm giderlerini küçümsenmesi mümkün olmayan bir miktar düşüreceği kabulü zorunlu olan bir gerçek. Her ikisi ile aynı anda anlaşmazlığa düşmek mi? Allah korusun. Ruslarla bir şekilde ters düştük, bu sayede domatesi ucuz yedik ama turizmde milyon dolarlar kaybettik. Allahtan bu senenin ilk 8 ayında gelen yabancı misafirlerin büyük bir çoğunluğu Rus. 2017’ de Almanya ile ne olacağımız şu an için belli değil. Kuzey Irak anlaşmazlığı bizi hangi noktalara götürecek o da belli değil. Malum Turizm gelirimizin yaklaşık % 80’ i yabancı ziyaretçilerden, % 20’lik bölümü ise yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızdan elde ediliyor.. 2016 yılında yabancı ziyaretçilerdeki küçümsenmeyecek azalma ile bu oranlar % 73 ve % 27 olarak gerçekleşmişti. Bu % 7’nin kaç dolara tekabül ettiği hesaplanınca durumumu daha iyi anlamak mümkün.
Belli tatil yörelerimizde güzel ve yeni konaklama tesislerimizin olduğu açık. Belki de dış ülkelerdeki emsallerinden de üstünler. İşletme ise ayrı bir konu. Yunanistan bu konuda neden tırmanıyor? İyi hizmeti en rantabl şekilde sunabildikleri için. Farkı görebilmek için Yunan adaları ile bizim Bozcada’yı ulaşımdan, fiyat uygulamalarından, hizmet kalitesinden başlayıp diğer tüm unsurları ile karşılaştırın. Yazımın başında konumuz Yunanistan değil dediğim için bu mukayeseye girmiyorum.
Tevekkeli büyük Atatürk “ Bu millete her şeyi öğrettim bir tek hizmet etmeyi öğretemedim “ demiş. Konaklama tesislerinde yabancı misafirlere hizmet sunumu konusunda büyük eksiğimizin olduğu bir gerçek. Sektör çalışanlarının eğitimi yeterli değil. Pazarlama ve tanıtım eksikliğimiz ortada. Ülkemiz Turizm eğitimi sisteminin yeniden yapılandırılması şart. Çok profesyonel, büyük tesislerimiz dışında yabancı misafirlerimize kandırılması kolay olan müşteri gözü ile bakıldığı çoğunluk tarafından biliniyor. Hizmet başka ülkelerin tatil yöreleri ile kıyaslanınca pahalı.. Ülkemizde yaşanan terör olayları ( Tüm büyük ülkelerde de yaşanmasına rağmen ) yabancı misafirler tarafından önemli bir güvenlik zafiyeti olarak değerlendiriliyor. Yolu Türkiye’ye düşmüş olan bazı yabancı misafirlerimizin taciz ve tecavüze muhatap oldukları ve hatta cinayet sonucu hayatlarını kaybettikleri yabancı basında da yer alıyor. Ve de ülkemizdeki terör. Birçok ülkede terörist hareketler yaşanmasına rağmen “ Türkiye’de can güvenliği yok” sözü sakız ediliyor ağızlarda. Bu algı maalesef çok yaygın. Tarihi değere sahip varlıklarımızı yaşayan hale getirmemiz şartken bu konuda toplu bir planlama yapılması cihetine gidemiyoruz. Hani bir söz var “ ANADOLU: Eski uygarlıkları sergileyen doğal bir müzemiz var. Kapalı gibi.” İstanbul surları da bunun en canlı örneklerinden biri. Tarihi dokuyu yaşar hale getirme konusunda başarılı değiliz. Bu tür değerlere sahip olmayan ülke insanları bunların taklidini yaparak para kazanıyor. Almanca olarak yazılmış az sayıda operalardan biri olan Mozart’ın Almanca eserlerinden biri olan Saraydan Kız Kaçırma operası neden anlatılan olayın geçtiği Topkapı Sarayının avlusunda sahnelenmiyor? Senelerce önce bunu bir Turizmcimiz dile getirmişti. Bunu düşünebilmek çok mu zor? Antalya’yı 12 ay yaşayan bir Turizm merkezi haline getirmek şart. ( Antalya’daki büyük oteller toplantı turizm faaliyetlerini organize edebilecek alt yapıya sahipler ) Bunun iyi bir tanıtımla kongre turizminin ana müşterisi olan ülkelere duyurmak gerek. Bu mutlak yapılmıştır ama bir yerde tıkanıklık olduğu da bir gerçek. Büyük tesislerin 5 veya 6 ay işletme giderlerini çıkartacak bir faaliyette bulunduklarını düşünün. Ya fiyatlar ya da başka bir şey engel oluyor. Vb. Vb. Evet; saymakla bitmeyecek kadar eksiğimiz var. Eh durum böyle ise, geçtiğimiz on günlük bayram tatilinde ( yabancıdan vazgeçtim ) yerli turistlerin Yunan adalarına hücum etmelerini yadırgamamak gerekiyor.
Küresel Turizmde en çok harcama yapan ülkeler Çinliler ve Amerikalılar. Onları Alman, İngiliz ve Fransızlar takip ediyor. Bu ülkelerin uluslar arası Turizm harcamaları her sene artış gösteriyor. Hal böyle iken bu güne kadar bu ülkelere yönelmemiş olmamızı nasıl isimlendirmemiz gerektiğini düşünemiyorum. Ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum ama Bu arada bakışların Çine çevrildiğini bir gazete haberi olarak okudum. Doğru olmasını temenni ediyorum. Malum Çin Dünyada en fazla Turizm Geliri elde eden ülkeler içinde 2 nci konuma yükseldi. Şimdi oturup düşünelim. 1.379.milyon nüfuslu bu ülkede Türkiye tanıtımı yapmak ve bu nüfusa Türkiye’yi tanıtmak. Nasıl mümkün olabilir. Bu u yapabilmek için nasıl bir ekonomik güç gerekir? Devlet bu iş için ne kadar bir bütçe ayırabilir? Evet, atılması düşünülen bu adımın doğru bir adım olduğu hatta ülkemiz Turizm’i açısından bu adımın fazla geciktirmeden atılmasının şart olduğu açık. Bu adımın müspet sonucunu hemen beklemekte tabii ki hata olacaktır.
Hatırlarım Türk Hava Yolları Japonya seferlerine başlayacaktı. Japonların neden hoşlandıklarını araştırdılar. İstanbul’daki Japonlar ile görüşüldü. Japonlara ait işletmeler teker teker ziyaret edildi. O dönemde Japon Turistlerin en çok hoşlandıkları ve ülkelerine dönerken beraberinde en çok götürdükleri şeyi duyunca hepimiz şaşırdık. Divan otelin 25 cm.lik kutularında satılan bir kurabiye ve Şam Fıstık içi çıkmıştı araştırmadan. Oysaki neler araştırılmış neler düşünülmüştü. Japon tur operatörleri Antalya’ ya davet edildi. Organizasyonun sonunda iştirakçilere Kurabiye ve Şam Fıstık içi hediye edildiği zaman insanlar bunu kendilerine ev bağışlamışız gibi karşıladılar. Şaşırtıcıydı.
Çin de kendimizi nasıl tanıtacağız? Tabii ki bu ülkenin 1 milyar 362 milyonun tümüne ulaşacak değiliz. Unutmamak gerek ki Çin de Türkiye nüfusunun 3 katı insan günde bir dolar ile geçinmeye çalışıyor. Hedef kitlenin belirlenmesi çok büyük ve ciddi bir organizasyon ve çalışma gerektirir.. Yazının girişinde verdiğim örnek şu an için Türk Hava Yollarının durumuna % 100 uygun değil. O zamanlarda uygundu. Şimdi ise Türk Hava Yolları çok büyük miktarda transit yolcu taşıyor. Dolayısı ile uçtuğu noktalarda kendi tanıtımını da sürdürmesi şart. Yine de belirli bir destek sağlayabilir diye düşünüyorum.
Dünyanın 500 büyük şirketi Çin’de faaliyet gösteriyor. Çin’de çalışan Türk yatırımları daha çok tekstil ağırlıklı işlerle meşguller.. Silk & Casmere, Mozaik Tekstil, Zorlu Tekstil’in Çin’de tesisleri bulunuyor. Ayrıca Şişe cam, Teba, Demirdöküm, Garanti Bankası, Zorlu, Koç ve Çimtaş gibi çok sayıda şirkettin de bu ülkede ciddi girişimleri var.Şu an için Çin de 30 milyar dolarlık yatırımın mevcut olduğu söyleniyor.
Bu arada THY Yönetim Kurulu Başkanı Havayolunun Çin’e bakışını anlattı. Sistemde Çin’ e yönelik bir kıvılcımın yakıldığı mutlak. Bu kıvılcım sönmemeli. Türk Turizminin Rus ve Alman boyunduruğundan çıkması gerek.
Evet, Turizmcilerimiz, imkânları nispetinde THY, dünyada en çok turizm harcaması yapan ülkelerin ilk sıralarında olan Çinin ülkemize yönelmesinden fayda görecek olan diğer sektör kuruluşlarımız ve şirketlerimiz, tabii ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile birlikte yapılacak olan tanıtım çıkartmasını planlamalı ve uygulamalıdırlar..
Türk Hava Yollarının rahmetli Özal dönemindeki Avrupa ve Amerika’ya yönelik olarak yapılan tanıtım atağı benzeri bir reklam bombardımanın Çin halkının ilgisini çekeceği mutlaktır. Tabii geç kalınmamak kaydı ile. Hep birlikte Türkiye’nin Çinlilere değişik gelecek ve onların ilgisini çekecek olan değerlerini çok ciddi olarak yapılacak olan bir çalışma ile belirlemek ve onun / onların üzerinden ülkemizi tanıtmak gerek. İşin en zor tarafı onlara hitap edecek olan argümanı doğru bir şekilde bulabilmek. Çinliler geçmişlerine çok meraklı bir millet. Tarih sayfalarında benzer / birbirini andıran konular, eski ilişkiler bulunabilir. Önemli olan onları bu günle mezcetmek, Çinlileri Türkiye’mizin bu günlerine samimiyetle davet etmek. Çok iyi reklam ajanslarımız var. Mutlak en iyisini bulup yapacaklardır.
GEÇMİŞTEN KÜÇÜK BİR THY ANISI: “ Türkiye’de Hayata Renkli Bakan Yalnız İnsanlar Değildir “ Sloganı ve sağ alt köşede küçük bir THY uçağı imzası ile İki gözü ayrı renkte olan Van Kedisinin tanıtımı hazırlanmıştı. Hatırlıyorum da o dönemdeki görevli yönetici THY tepeleri tarafından hayli tenkit edilmişti. Bunun reklam olarak yabancı gazetelerde yayınlanmasını istemediler. Konu ile görevli yönetici ise inatçı biriydi. Reklam kadar etkili olmayacağı bilinmesine rağmen allem etti kulam etti belirtilen çalışma afiş haline getirildi. Ve de tanıtımın yapılacağı ülkelere gönderildi. Şu anda net hatırlamıyorum ama gönderilen ülkelerin o afişten talep ettikleri miktarlar çok çok büyüktü hatta şaşırtıcıydı. Van kedisi çok tutmuştu. Hangi argümanın nereden ses getireceğini kestirmek zor. Değerlendirmek gerek. Seneler geçti. Nail Keçili’ nin Cen Ajansı yapmıştı o çalışmayı. Ellerine sağlık. Tekraren söyleyeceğim şu ki Çinlileri cezbedecek olan argümanın / argümanların seçimi çok önemli. Bununla ilgili olarak Tarih Sayfalarında müşterek yaşanmışlar bulabilmek ve onların üzerine bir şeyler bina edebilmek mümkün. Özellikle Türk Hava Yolları tanıtımı için.
Yorumlar Tüm Yorumlar (27)