Evet; hepimiz THY’nin 2003 yılından bu güne kadar büyük mesafe kaydettiğini görüyor ve tabii ki Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak bundan gurur duyuyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetlerinin, bu süreçte görev yapan Başbakanlarımızın ve 12. Cumhurbaşkanımızın büyük desteği ile bu noktaya ulaşan Türk Hava Yollarımız için daha iyilerini diliyor ve bunu gönülden temenni ediyorum.
İfade ettiğim bu duygularımda samimi olduğuma inanmanızı dilerim. Ancak bu hisleri beslememde aşağıda ifade edeceğim menfi olan hususları THY mensuplarına yaşatan yöneticilerin müspet hiçbir rolünün bulunmasının mümkün olmadığını ifade etmek isterim. Evet, duygularım Türk Hava Yollarından 17 sene önce ayrılmış olmama rağmen kuruma karşı duyduğum aidiyet duygusunu halen kaybetmemiş olmam ve her şeye rağmen sürdürebilmem nedeniyle o günden beri her zaman böyle şekilleniyor.
Yazımın bundan sonraki kısmı salt THY’nın bu günkü yönetimi ile ilgili değil. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Onları tenzih etmiyorum. Anlatımlarım bu günkülerden önceki yöneticileri ve de tabii ki bu şu anda tepelerde bulunanları ve tepelerin tepesinde oturan yöneticileri de kapsıyor.
Keşke tüm insanlar kendilerini samimiyetle yargılayabilse. Bana öyle geliyor ki dünya, ülkemiz ve iş yerlerimiz daha güzel ve daha yaşanabilir olurdu. Şimdi ise THY bu noktaya gelene kadar neler olup bittiğine, THY Yöneticilerinin nelerden vazgeçtiklerine bir bakalım derim. Bazen yönetimlerin hedefleri paralelinde başarı kazanmak adına vazgeçilen hususlar yönetimin bekası ve de kuruluşun maneviyatı açısından daha da önemli olabiliyor. Aşağıdaki anlatımlar kronolojik bir sıra takip etmiyor. Hepsini yazmaya kalksan kitap olur.
HER ŞEY İŞTE BÖYLE BAŞLADI.
“Mevki ve unvanlar birbirine karşı zincirleme sorumluğu olan basamaklardan meydana gelir. Birbirine bağlı bu basamaklar kurum içindeki hiyerarşiyi belirginleştirir. Hiyerarşideki yer alan kişilerin emelleri genelde bir üst basamağa geçmek başka bir deyimle terfi etmektir.” diyor Jeffrey Tucker.
ŞİRKETE 2003 ÖNCESİ GİRENLERİN İŞTEN UZAKLAŞTIRILMALARI:
Yukarıdaki bu söz iyi ve güzel de öncelikle hiyerarşinin basamaklarında yer alan insanları değiştirip “bizimkiler” diye anılan insanlara yer açmak gerekiyordu. Ve de THY Yönetimi işe böyle başladı. Ülkede uzun süredir ihmal edildiklerini düşünen bir zümrenin söz sahibi olmasından sonra yaşananlar, hedefe ulaşma konusunda başarı kazanılacağını ancak bir şeylerden de vazgeçilmeye başlandığını gösteriyordu. Nitekim işten çıkartmalar başladı ve her sene adetleri artan miktardaki çalışanlar şirketten uzaklaştırılmaya başlandı. 2003’ de 789 eski çalışan, 2004 senesinde 353 görevli, 2005 yılında 514 eski personel, 2006’da 1002 eski THY’li vb. işten çıkartıldı. Rakam 2011 yılı sonunda 7804’ e ulaşmıştı. Bu arada işten çıkartılanların yerine aynı dönemde 14.793 yeni personel THY’ de çalışmaya başlamıştı. Takip eden süreçte de tensikatlar ve yeni işe alımlar devam etti. Eldeki rakamlar bu iken bir milletvekilinin soru önergesini cevaplayan zamanın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2003 yılından 2012 yılı Mayıs sonuna kadar 9 bin 780 çalışanın kurumla ilişkisi kesildiği ve yerlerine 16 bin 636 kişi alındığı bilgisini vermişti. THY bu süreçte nelerden vazgeçilmişti? Türk Hava Yolları yönetimi işinin ehli, kuruma bağlı çalışanlardan vazgeçmişti. Bu uygulamaları ile taraf tutan, insan ayıran bir zihniyete sahip olduklarını daha baştan kendileri tescil etmişti. Ancak aralarında bunu önemseyen yoktu. Uzun süre ihmal edildiklerini düşünen insanlar bir anlamda öç alıyorlardı.
ÇALIŞANLARI BİRBİRİNE DÜŞMAN ETMEK:
Bunun yanında yönetim 2003’ den bu yana aradan 10 yıl geçmesine rağmen bu süreçteki başarılarını anlatırken, THY’nin kendilerinden önceki yöneticilerini ve çalışanlarını zemmetmeyi ihmal etmiyordu. Oysaki kurumda halen 2003 öncesi şirkete girmiş olan çalışanlar da vardı. THY’ ye yeni giren personel çoktandır eskilere üstlerinin yaptığı yakıştırmaları örnek alarak başarısız çalışanlar gözü ile bakıyor ve her fırsatta onlara bunu hissettiriyorlardı. Bu ortamda THY ‘ de şirketin içinde birbirine sanki düşmanmışçasına bakan iki grup oluşmuştu. Tüm yönetim kadrosu bir tarafa tepelerin tepesinde oturan cevval bir yöneticinin üstün katkıları ile THY’nın adı “ Tanıdık Hava Yolları”na dönüşmüş ve imajı iyice zedelenmişti. THY hısım, akraba ve hemşeri cenneti olmuştu. Tabii ki bunu da sorgulayabilen yoktu. Bir gazeteci bir büyüğümüze bu kadrolaşmaya yönelik sual yöneltti. Aldığı cevap “ onlarda seçim kazanınca bizimkileri çıkartsınlar “ olmuştu.
Tevekkeli THY’nin tepesindeki biri de “ Falan seneden sonra THY’ de 2003 öncesi girmiş kimse kalmayacak diyebiliyordu.
THY Bu istihdam yöntemini uygularken nelerden vazgeçti.? Sivil Havacılık gibi kurumun tüm kadrosunun yekvücut olarak çalışması şart olan bu iş kolunun adı geçen şirketinde iş barışını korumaktan vazgeçilmişti. Türk Hava Yollarında görev almak isteyen Sivil Havacılığa gönül vermiş olan gençlerin ümitleri karartıldı ve o gençlerin kurumda yaratacağı aydınlıktan vazgeçildi. Dualarımız THY’ nın bu oluşumun sakıncalarını yaşamaması yönünde.
ŞİRKETTEKİ FETÖCÜLERİN BELİRLENMESİ:
15 Temmuz 2016’da vuku bulan darbe teşebbüsünün bastırılmasından sonra Cumhurbaşkanımız yaptığı bir konuşmada Devlet Kuruluşlarına kadrolarında bulunan Fetö terör örgütü mensup ve sempatizanlarının belirlenerek işten çıkarılmaları talimatını verdi. Darbeye karşı olan kamuoyu ve talimatı sonsuz haklı bulmuş ve desteklemişti. Türk Hava Yollarının Fetö karşıtı olan tepeleri ( ? ) bu talimatı büyük bir süratle yerine getirerek 211 çalışanın iş akdini olabilecek en şaşırtıcı, en çirkin şekilde sonlandırdı ve bunu bu güne kadar görülmemiş bir acemilik ve çirkinlikte aynı gün bir basın duyurusu ile kamuoyuna duyurdu. Duyuru metninde ülkemizin ve şirketimizin güvenliği ve çıkarlarına ters düşecek her türlü tutum ve davranışlar kapsamında FETÖ yapılanmasına müzahir olmak yer almaktaydı. Bu cümleyi okuyan tüm Kamuoyu iş akdi feshedilenlerin tümünün Fetöcü olduklarını düşünmüştü. 211 kişinin çok büyük bir kısmı ( % 90’nın üzerinde ) yöneticilerince üzerlerine bulaştırılan bu çirkin lekeden kurtulmak için konuyu hukuka taşıyarak hakkını aradı ve de açtıkları davayı kazanarak işe iade kararı aldı. THY konuyu Yargıtay’a intikal ettirdiyse de, bir sonuç alamadı ve de Yargıtay personelin suçsuzluğunu onayladı. THY tabii ki bu çalışanları tekrar işe almadı ve onlara kucak dolusu ödeme yaparak konuyu kapattı. Ne de olsa ödedikleri para kendi ceplerinden çıkmıyordu.
Bu oluşumun en enteresan hikâyesi THY’ nin fısıltı gazetesinde yer alıyordu. Liste onay için tepelere götürüldüğü zaman ilgili ve değerli büyüğümüz 211 kişinin ismini teker teker kontrol etmişler. Bu kontrolü listede bir tanıdığının bulunup bulunmadığına bakmak için yapıyormuş. Zira kendisinin tüm çalışanları bire bir tanıması mümkün değilmiş. Meğer listede bir tanıdık varmış. Hem de kendisi tarafından şirkete getirilen ve de işe alınan eski işyerinden bir çalışma arkadaşı.
Bu tanıdık personel talimaten listeden derhal çıkartılarak yedek olarak kenarda beklemeye alınan Fetöcülerden ( ? ) birinin ismin in listeye yazılması talimatını vermiş. Yedek listeyi anlamak mümkün değil tabii ki. İşlem derhal yapılmış ve. Listeden çıkartılan tanıdık THY’ dee çalı ve şmaya devam etmiş yedek olarak bekletilen ve ismi listeye son olarak kaydedilen ise şirketten uzaklaştırılmış. Her ne ise birkaç aylık bir süre sonra listeden çıkartılan o tanıdık çalışanın ismi resmi makamlarca şirkete bildirilince beyefendi bu kez tanıdığını koruyamamış ve o da İşten çıkartılmış. Herhalde tescilliydi. Olan yedek olarak kenarda bekletilene olmuştu. Şirkette herkes kimsenin duymayacağı en alçak sesle bunu konuşurmuş. Sayın büyüğümüz eski çalıştığı şirketten THY’ye getirdiği bu insanın Fetö ilişkisini herhalde bilmiyordu. (?) Kendisinin o taraklarda bezi yoktu mutlak (?)
Bu listeye giren çalışanların canı üç kez sıkılmıştı. İşten atılmış olmaları bir sıkıntı, THY yönetiminin bu işlemi duyurmak için basına yaptığı açıklama ile üzerlerine sürülen yağlı kara leke ikinci sıkıntıydı. Mahkemeyi kazandılar, Yargıtay da onayladı. Bitti mi? Hayır. İş arayanların karşısına bu lekenin kalıntıları bir yerde ve bir şekilde çıkıyordu, bu da üçüncü sıkıntıydı. Ve de aradan seneler geçti halen bu sıkıntıyı yaşayanlar ve de iş bulamayanlar var. Dün bir televizyon haberlerinde bir gazetenin 40 çalışanın iş akitlerinin feshettiğine ilişkin haber vardı. Çalışanların evlerine mektup gönderilerek feshin çalışanlara duyurulduğu söyleniyor ve bu tür işlemin Türkiye’de ilk kez yapıldığı hayretle ifade ediliyordu. Bizim 211 kişi bu tür bir bildirime de fitti. Onlara mesaj ile bilgi verilip aynı anda Fetöcülerin iş akitlerinin ne denli büyük bir süratle (?) feshedildiği basına bildirilmişti. Her ne kadar basın bülteninde Fetö dışında da bir kaç neden daha kenar süsü olarak konulmuş ise de kamuoyu kimin hangi nedenle dışlandığını hiçbir zaman öğrenemedi. O günlerin ruh hali içinde sizce bu duyuruyu okuyanlar sizce ne düşünmüştür? Cumhurbaşkanımız talimat veriyor ve de Türkiye’de bu talimatı yerine getiren ilk kuruluş THY oluyor. Daha sonra Cumhurbaşkanımız bu konuya ilişkin olarak yapılan değerlendirmeler arasında hatalı olarak yapılanların yeniden tetkik edileceği ve yanlışlıkların düzeltileceğini söyledi ise de bu söz ( ki talimat sayılır ) bile THY’ nin tek adamının “ dediğim dedik” kaprisinin önüne geçemedi. İnsanlar ve aileler perişan oldu.
THY Yönetimi bu uygulamayı yaparken nelerden vazgeçti? Evet; insanlıklarından kalan son kırıntıları da bu çirkin ve insanlık dışı uygulama ile yitirdiler. İnsanlıklarından tümü ile vazgeçtiler. O günden beri nasıl anıldıklarını bilmiyorum.
PERSONELİN SENDİKAL TERCİHİNİ YÖNLENDİRMEK:
Düşünüyorum da seçimlerden önce bir siyasimiz çalışanlara verecekleri sendikal özgürlükten bahsederken seçimi kazandığımız takdirde işçi kardeşlerimiz isterlerse 2 sendikaya birden üye olabileceklerdir diye konuşuyordu. Ve de seçimi kazandı. Ya sonra?
Ben işveren veya işveren vekili konumunda olan yöneticilerin çalışanların sendikal tercihlerine müdahale ettiğini hiç görmemiştim o güne kadar. Ancak THY Yönetimi kendileri ile aynı siyasi görüşü paylaşmayan Hava-İş Yönetiminin değişmesini ve de Sendikanın kendilerine yakın durmasını istiyordu. Ve de şirketin en tepesinin tehdit ve yönlendirmesi ile çalışanların işverence desteklenen aday için oy kullanmaları sağlandı. Personel açısından yapacak bir şey yoktu. Oyunu işverenin isteği doğrultuda kullanmayanları neyin beklediğini hepsi biliyordu. Seçim yapıldı. Sendika kadrosu THY Yönetimine yakındı artık.
Hayli bir süre sonra Hava-Sen kurulmuş ve uçucular adı geçen sendikaya üye olmaya başlamışlardı. Üye sayısı Hava İş’i rahatsız edecek boyuta ulaşmıştı ki, THY yönetimi tekrar sahneye çıktı. Baskılarla pilot çalışanların Hava İşte kalmalarını sağlayabileceklerini ve Hava Sen’ e üye olanların da Hava İş’e geri döndürebileceklerini ümit etti ise de pilotlara diş geçirmek o kadar kolay değildi. THY Yönetimi Hava Sen’ de görev yapan uçucu personelini işten çıkarttı ise de gün itibarı ile faaliyeti halen sıfırlayamadı.
THY Yönetimi bu uygulama için nelerden vazgeçmişti? İşverenin çalışanların sendikal tercihlerine karışmaması ilkesinden vazgeçtikleri kesin. THY çalışanlarının her Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde daha kuvvetli temsil edilmelerinin önüne geçtikleri de kabulü zorunlu olan bir gerçek. Belki de işveren Sendika dayanışmasının bu denli açıklıkla yapıldığı o güne kadar görülmemişti. THY’nin en tepesinin bizzat iş edindiği bu oluşumun ülkenin sendikal yaşamının beklide en çirkin sayfasında yer alacağını bile bile bu işe girdiği ve konuyu yönettiği açık. Kuvvetliydi. Ne yaparsa yapsın kendisine hesap sorulmayacağına emindi. Ve soran olmadı.
ÖNCE UÇAKLARI ALALIM. NASIL OLSA PİLOT BULURUZ.
Önce şirketin bir bölümünü büyütüp daha sonra bu büyümenin alt yapısını hazırlamaya çalışmak hayli zor bir iş. “ Önce uçakları alalım, daha sonra pilot buluruz” mantığı ile hareket eden THY’ nin tepeleri, uçakların alımını takiben kendi ülkelerinde iş bulamayan yabancı pilotları istihdam ederek maaş, Yabancı ve Türk Pilotlar arasında sosyal haklar vb. konularda küçümsenmesi mümkün olmayan farklı uygulama duvarları ördüler. Ve de kokpit’ de yan yana oturup uçan Türk ve yabancı pilotları birbirine ters bakan ( çok çok hafifletilmiş deyimdir ) duruma getirme becerisini gösterdiler. Yabancı pilotların büyük bir kısmı kaptanlık sertifikasını ( tabii hiçbir ücret ödemeden) almalarından sonra Türk Hava Yollarına el sallayıp ülkelerine döndüler.
Ve de tabii ki kendi ülkelerinde kaptan olarak iş buldular. THY’ nin bu günkü yönetimi de aynı uygulamayı sürdürmeyi düşünmesi gerek şirket ve gerekse tepe yönetim açısından kaybedilenin pek önemsenmediğini gösteriyor.
THY Bu uygulama ile nelerden vazgeçti? Sivil Havacılığın hassas bir plan ve programla yürütülen bir çalışma konusu olduğuna ilişkin realitenin, yöneticilerin konusu ne olursa olsun işle ilgili hatalı uygulamaları ile zedelenmesi, bu iki unsurun birleşmesi sonucu oluşup iş yaşamının en önemli unsuru olan çalışanların yöneticiye olan güven duygusunu sıfırlar. THY Yöneticileri sivil havacılığın bu olmaz ise olmazından vazgeçmekte bir sakınca görmedi.
HABOM: BU YAPBOZ OYUNU MİLYON DOLARLAR YEDİ.
Milyon Dolarlar bir yana insanları perişan etti. Türk Sivil Havacılık tarihinin en önemli projelerinden biri olarak lanse edilen Habom’un tamamı THY’nin öz kaynaklarıyla finanse edilmişti. HABOM, THY Teknik AŞ' nin sektörel platformdaki teknik bakım, onarım kabiliyet ve kapasitesini artırmak, havacılık alanında kapsamlı bir ekosistem yaratmak adına İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'nda, yapılan yaklaşık 550 milyon dolarlık bir tesis ile devreye girmişti. Projenin faaliyete geçmesiyle Türkiye'nin dünya genelindeki uçak bakım, onarım ve revizyon sektöründen elde edeceği payda büyük bir artış olması beklendiğini söylemişti. THY Teknik A.Ş dünyadaki Onarım tesisleri arasında ilk 5’ e girecekti. Vb. vb. Bu vaatlerin hepsi Sn. Başbakan ve Bakanların önünde dile getirilmişti. Sonra ne oldu? Söylenilmeyen bir şey vardı O da bu reorganizasyonun yapılmasının ana nedeni. Hava İş Sendikasından duyulan tedirginlikti. Ya Sendika bir gün gelir ve greve giderse? Bir süre sonra görüldü ki Habom uygulamasının sonu yok. Eskiye dönüldü. Habom ‘un kuruluşu esnasındaki Genel Müdür önceden Genel Müdür Teknik Yardımcısıydı. Dolayısı ile Teknik üniteyi en iyi bilen tepe yöneticiydi (?)
THY bu uygulamayı nelerden vazgeçerek yaptılar dersiniz?
Açılış töreninde Başbakan ve Bakanların huzurunda dile getirdikleri tüm hedefleri yalayıp, yutup söylediklerinin tümünden vazgeçtiler. Planlı ve Programlı yöneticiler olmadıklarını bir kez daha gösterdiler. Sivil havacılığı internetten öğrendim diyen insanın başı çektiği yönetim, Türk Hava Yolları Teknik Ünitesinin organizasyonunu yapboz tabelası haline getirdi. Evet; bu rahatlık nereden mi geliyordu? Kimsenin kendilerinden hesap sormayacağına emindiler. Ve sorulmadı da.
ÇALIŞANA ŞANTAJ:
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2 ve 3 ncü maddeleri söyle der. MADDE 2 - Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. MADDE 3- Kanunun iyi niyet’e hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.
Evet, Müdür veya Başkan sizi çağırır. Sizinle çalışmama kararı verdik, ya dilekçe verip emekliliğinizi isteyin veya iş akdiniz şirket tarafından feshedilecek “ der. Tabii ki karar sizin.. İki şık var önünüzde, ya uzun senelerin emeğinin karşılığı olan tazminatınızı alacak ve pass bilet haklarınızdan vazgeçeceksiniz. Veya emeklilik talep dilekçenizi verip, ihbar tazminatınızdan vazgeçerek, kıdem tazminatınız ile yetinecek ve ücretsiz bilet haklarınızı kullanmayı sürdüreceksiniz. Bunun adı bir anlamda çalışanına şantaj yapmak değil de nedir?
THY bu uygulamayı nelerden vazgeçerek yaptı?
Türk Hava Yolları yönetimi manevi şahsiyetini sıfırlayarak salt eski personeli işten uzaklaştırıp “ bizimkileri “ işe alabilmek için insani yöntemlere başvurmaktan vazgeçtiğini açık bir şekilde ortaya koydu.,
Evet; bazı insanlar sanki yaptıkları kötülüklerle beslenirler. Etraflarında ne kadar kötü ihtiraslar, komplo teorileri, fitne fesat varsa, egoları o denli tavan yapar. Bir gün gelir ki kendi kötülüklerinin batağında, boğulur giderler.
Dinimizin özünde iyilik, düzen ve barış var. Nasıl bir çelişkidir ki, kötü insanlar adeta dini kendilerine kalkan ediyorlar. Evet, bu çirkinliklerin temelini atan ve yaşatan THY Yöneticilerinin tümü kutsal dinimize bizlerden daha bağlı görünüyorlar. Neyin ne ile bağdaşmadığı hususu ile konuyu uzatmanın âlemi yok. Dilerim ki Allah bunların hesabını bu dünyada kendilerinden sorsun. Her ne kadar yapılanların bazıları tüm aileleri perişan ettiyse de onlar için bunu dilemek bizi çirkin yapar. İnşallah başkaları için düşündükleri ve niyetleri kaderleri olsun. Yine de kararı biz vermeyelim. “ İYİ İSE İYİ, KÖTÜ İSE KÖTÜ” diyelim. Dileyelim ki bu tür insanların ömrü vicdanları kadar olsun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (52)